İthalat, 22 yıldır ihracattan bu kadar hızlı artmadı – H. Bader ARSLAN
18 Şubat 2022 in Genel
Dünya gazetesi yazarı Bader Arslan, istikrarsız büyümeye ilişkin olarak “İthalat, 22 yıldır ihracattan bu kadar hızlı artmadı”başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Arslan, yüzde 17 artan ihracatın rekor kırdığı farklı mecralarda dile getirilirken, ithalatın bunun üç katı hızla arttığı ve onun da rekor kırdığından pek bahsedilmediğine dikkat çekerek
“Bu hafta açıklanan Ocak verilerinde uzun zamandır görmediğimiz bir durum var. İthalat artış hızı (yüzde 55) ve ihracat artış hızı (yüzde 17) arasındaki fark, ithalat lehine 2000 yılından bu yana en yüksek düzeyine ulaştı. Yani tam 22 yıldır ithalat ihracattan bu kadar hızlı artış göstermedi.” ifadelerini kullandı.
En çarpıcı yükselişin enerji ithalatımızdaki sıçrama olduğunu ifade eden Arslan, konuya ilişkin şunları kaydetti:
“2021’in Ocak ayında 2,6 milyar dolar olan enerji ithalatı bu sene neredeyse 9 milyar dolara ulaştı. Toplam ithalatımızın neredeyse üçte biri kadar bir tutar. Artış geçen yıla göre 6,3 milyar dolar, başka bir ifade ile yüzde 241. Bu, şu ana dek enerji ithalatımızda görülmemiş bir yükseliş. Nitekim grafikte de göreceğiniz gibi enerji ithalatı başını almış gidiyor. Yakın dönemde en son 2012’de aylık 5 milyar doların üzerine çıktıktan sonra 2-3 milyar dolar aralığına gerileyen ithalat, 2021’in ortalarından itibaren hızla tırmanmaya başladı ve bugünkü düzeyine ulaştı.”
“Geçen yıla göre elektriksiz makinelerde 400 milyon (yüzde 19), plastikte yine 400 milyon (yüzde 47,7), organik kimyasal ürünlerde 300 milyon (yüzde 71), alüminyumda 350 milyon (yüzde 119), hububatta 200 milyon (yüzde 67) dolara yakın artış var. Bu beş ürün grubunun ithalatı artırıcı etkisi 1,5 milyar doların üzerinde.
Buna karşılık, motorlu kara taşıtları, kıymetli taş ve metaller (altın) ve elektrikli makinelerde gerileme yaşanmış. Otomotiv ve elektrikli makinelerdeki gerileme çok büyük oranda kurdaki artışın ve çip krizinin izlerini taşıyor.
Hatırlayacağınız gibi birkaç ay öncesine kadar sık sık “rekabetçi kur ile ihracat artışı” iddiaları dile getirildi. Bunu söyleyenler hala aynı görüşte mi bilemeyiz ancak; içinde bulunduğumuz konjonktürde kurun ihracatta da ithalatta da çok etkili olmadığını her yeni veride görüyoruz. Sektörel ve kısa vadeli dalgalanmalar mümkün olabilir. Fakat kur, genel olarak dış ticareti en az etkileyen faktörlerden biridir.”
Dünya
Yastıkaltı Altının Payı Yükseldi
17 Şubat 2022 in Genel
Tasarrufta yastık altının payı yüzde 16’dan 23’e yükseldi
ING Türkiye’nin araştırmasının 2021 yılı 4. çeyrek sonuçlarına göre, tasarruflarda “sistem dışı” altın ve nakit oranı yüzde 16’dan yüzde 23‘e çıktı. 2021 üçüncü çeyrekte yastık altı altın ve nakit, geçtiğimiz döneme göre 5 puan gerileyerek, son 5 senenin en düşük rakamı olan yüzde 16’ya gerilemişti.
Tasarrufu olanların tasarruf aracı tercihlerinde, 2021’in 4. çeyreğinde yastık altı altın ve nakit, yüzde 23 olarak gerçekleşti. En çok tercih edilen tasarruf araçlarında sistem içi altın ve bireysel emeklilik fonları yüzde 15 ile aynı seviyede yer alırken, bu araçları yüzde 12 ile TL vadeli hesap takip etti. Kripto para ise yüzde 9 ile tercih edilen bir başka tasarruf aracı oldu.
Araştırmaya göre, tasarruf sahipliği oranı bir önceki döneme kıyasla hafif yükselişle yüzde 18,2 oldu. Gençlerde ise tasarruf sahipliği oranı geriledi. Yaş gruplarının tasarruf sahipliği oranına bakıldığında, 35-44 yaş grubunda tasarruf sahipliği 4 puan yükselerek yüzde 17’ye ulaştı, 18-24 yaş grubunda ise bu oran 3 puanlık düşüş ile yüzde 21 olarak gerçekleşti.
Gençler yatırım yaparken riskten daha az korkuyor
Buna göre, toplumun yüzde 78’inin yatırımlarından getiri beklentisi orta ve uzun vadeli olurken, 18-30 yaş grubundaki bireylerde bu oran yüzde 80 ile genel toplumla benzer düzeyde bulunuyor.
18-30 yaş grubundaki bireyler için risk algısı ise toplumun genelinden biraz farklı. Genel toplumda bireylerin yüzde 75’i yatırım yaparken risk almanın kendilerini endişelendirdiğini belirtirken, bu oran 18-30 yaş grubundaki bireyler için yüzde 66 olarak gerçekleşti. Bu istatistik, risk almanın kazanç ya da kayıp olarak görülmesine yönelik sorulan soruya verilen cevaplarda da benzer sonuçları ortaya koyuyor. 18-30 yaş grubundaki bireylerin yüzde 51’i risk almayı kazanç olarak görürken, genel kitlede bu oran yüzde 45 olarak gerçekleşti. Toplumun yüzde 55’lik oran ile yarısından fazlası ise riski kayıp olarak gördüğünü belirtti.
Gençler yatırım aracı olarak en çok vadeli hesabı tercih ediyor
Araştırma kapsamında incelenen bir diğer konu ise 18-30 yaş bireylerin yatırım aracı tercihleri oldu. Bugüne kadar en az bir kere kullanılmış olan yatırım araçları sorulduğunda, 18-30 yaş bireylerde yüzde 28 ile TL vadeli hesap ve yastık altı altın öne çıktı. Kripto para ise yüzde 18’lik oran ile bu yaş grubunda yatırım aracı olarak 4. sırada tercih edildi.
Riski nispeten daha yüksek olan araçlara bakıldığında ise borsaya girmeyi deneyenlerin oranı yüzde 7, kripto parayı denemiş olanların oranı yüzde 18 oldu.
*ING Türkiye, kentsel yerleşim bölgelerinde yaşayan yetişkin bireylerin tasarruf eğilimlerini izlemek amacıyla 2011 yılından bu yana IPSOS iş birliğiyle Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması’nı (TTEA) gerçekleştirmektedir.
Rusya Gıda Ürünleri İhracatını İki Katına Çıkardı
17 Şubat 2022 in Genel
Rusya son 5 yılda gıda ürünleri ihracatını neredeyse iki katına çıkardı. Gıda ürünleri 2016’dan bu yana ülkeye silah satışından daha fazla gelir sağlıyor.
Bu trend 2021’de de devam etti ve gıda ihracatı yüzde 21 artışla 36 milyar dolara yükseldi.
Peki Rusya hangi ülkeye ne satıyor?
Rusya’nın en büyük gıda müşterisi Avrupa Birliği. Ülkenin bütün gıda ürünleri ihracatının yüzde 13’lük bölümü Avrupa ülkelerine. En çok satılan ürünlerse balık, yağ ve tahıl. İkinci sırada yüzde 12’lik payla Türkiye var. Türkiye’nin Rusya’dan en çok satın aldığı ürün kalemleri yine yağ ürünleri ve tahıl.
Avrupa Birliği ve Türkiye’yi takip eden ülkeler ise şöyle: Çin, Güney Kore, Kazakistan, Mısır, Belarus, Ukrayna, Özbekistan ve Japonya.
Analistler pandemi nedeniyle küresel tedarik zincirinde yaşanan kopmaların Rusya’yı bir gıda ihracatçısı olarak öne çıkardığına dikkat çekti.
Rusya’ya en çok kazanç getiren ürün kalemleri şöyle:
1. Buğday: 8,7 milyar dolar,
2. Ayçiçek yağı: 3,9 milyar dolar,
3. Kabuklu deniz ürünleri: 3,1 milyar dolar
4. Dondurulmuş balık: 2,9 milyar dolar,
5. Şekerleme ve çikolata: 1,4 milyar dolar.
TürkRus Haber Portalı
Rusya olası SWIFT yaptırımına karşı hazırlanıyor
17 Şubat 2022 in Genel
Rusya’da bankalar Avrupa Birliğini’nin olası SWIFT’ten çıkarma yaptırımına karşı yurt dışından yüksek miktarda nakit döviz getirmeye başladı.
Rus medyası, Rusya’daki bankaların olası sert yaptırımlara karşı döviz stoku yapmak için yüksek miktarda nakit döviz getirdiğini yazdı.
Merkez Bankası’nın verilerine göre, Aralık 2021’de ülkeye nakit döviz girişi 4,97 milyar dolar olarak kaydedildi.
Bu göstergede önceki rekorlar Mart 2020’de 6 milyar dolar ve 2014’te 10,1 milyar dolar olmuştu.
Öte yandan Rusya Maliye Bakanı Anton Siluanov, Batılı ülkelerin, Rusya’nın SWIFT’ten çıkarılma ihtimalinin saçma olduğunu savunarak, “Eğer böyle bir önlem alırlarsa, bilgi iletimi için farklı yöntemler deneriz, SPFS (Mali Mesajlaşma Sistemi) veya ödemeleri bavulla taşıma gibi önlemlere başvururuz.” dedi.
SWIFT sisteminden çıkarılma riski nedeniyle Rusya, 2014’te SPFS’yi geliştirmeye başlamış, Aralık 2017’de kullanıma açmıştı.
Teknoparklar için Yeni Yol Haritası
17 Şubat 2022 in Genel
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından hazırlanan “Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik”, 10 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı.
Yönetmeliğin tanımlar kısmında bazı değişiklikler yapılırken, yönetmeliğe kuluçka girişimcisi, AR-GE binası, atölye, stajyer kavramları eklendi. Buna göre, ön kuluçka programına tabi tutabileceği girişimciye en fazla 18 ay olmak üzere kuluçka merkezinde yer tahsisi yapabilecek.
18 AYLIK YER TAHSİSİ
Yönetici şirket; iş fikri ya da hayata geçirmek istediği bir projesi olan ve henüz gelir ve kurumlar vergisine tabi bir işletme kurmamış girişimciyi ön kuluçka programına tabi tutabilecek ve bunun için girişimciye en fazla 18 ay olmak üzere kuluçka merkezinde yer tahsisi yapabilecek.
DESTEK ÖDEMELERİ
Yönetici şirketin yürüttüğü kuluçka programları, teknoloji transfer ofisi hizmetleri ve teknoloji iş birliği faaliyetleri ile atölyelerde kullanılacak makine, ekipman ve yazılımlara yönelik yaptıkları harcamalara ilişkin Bakanlıkça yapılacak destek ödemelerinde; döviz cinsinden yapılan harcamaların Türk Lirası karşılığı, fatura tarihindeki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak.
KULUÇKA TANIMI YAPILDI
Yönetmelik ile “kuluçka girişimcisi, kuluçka merkezi ve kuluçka programı” maddesinde değişiklik yapıldı. Kuluçka firmaları; teknoloji geliştirme bölgesi yönetici şirketleri tarafından yürütülen girişimcilik programlarına katılarak şirketleşen veya AR-GE, teknolojik yenilik, yazılım ve tasarım faaliyetlerinde bulunan, en fazla üç yıllık, proje sahibi işletmeler olarak, kuluçka merkezlerinde yer alan girişimciler olarak tanımlandı.
Değişikliğe göre, bölge alanları dışında açılan kuluçka merkezlerinde yer alacak kuluçka girişimcisinin personel sayısının 10 kişiden az ve son üç yıl içerisinde kurulmuş teknoloji tabanlı işletme olması şartı aranacak.
Yönetici şirket; kuluçka firmalarına kuluçka merkezinde, en fazla 36 ay olmak üzere proje süresine göre Yönetmelik hükümleri kapsamında yer tahsisi yapacak.
EKİPMAN İÇİN BÜTÇE TALEBİ
“Bakanlık bütçe ödeneğinin tespiti ve destek talebi” maddesinde yapılan düzenlemeye göre, destek talebinde bulunacak yönetici şirket talebini, her yatırım yılı için, Bölge Yatırım Harcamalarının Yıllara Göre Dağılımı Tablosundaki ödenek kapsamına giren kısımları doldurarak, destek talebinde bulunduğu altyapı, idare binası, AR-GE binası, atölye ve kuluçka merkezi inşası, atölyelerde kullanılacak makine, ekipman ve yazılım ile kuluçka programları, teknoloji transfer ofisi hizmetleri ve teknoloji iş birliği programlarına ilişkin Bakanlıkça belirlenen formata uygun olarak ihtiyaç analiz raporunu da ödenek talep tablosuna ekleyerek Genel Müdürlüğe iletecek.
Destek talebi yıllık olarak bir sonraki yatırım yılından itibaren üç yıl için, içinde bulunulan yılın en geç nisan ayı sonuna kadar yapılacak. Bölgeler, yılı içerisinde daha sonra da destek talebinde bulunabilecek.
Sanayi Gazetesi
Birleşmiş Milletler: Çevre kirliliği Covid-19’dan daha çok ölüme neden oluyor
17 Şubat 2022 in Genel
Birleşmiş Milletler (BM) Çevre Programı’nın raporuna göre, Covid-19 şimdiye kadar 5,9 milyon can kaybına yol açarken çevre kirliliği her yıl en az 9 milyon kişinin erken ölmesine neden oluyor.
Reuters’den Emma Farge’nin aktardığına göre; raporun yazarı BM Özel Raportörü David Boyd, “Çevre kirliliği ve zehirli atık maddelerin oluşturduğu riskleri yönetmeye yönelik mevcut yaklaşımlar açıkça başarısız oluyor ve bu da temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevre hakkının yaygın şekilde ihlal edilmesine neden oluyor” dedi.
Boyd, haşere ilacı, plastik ve elektronik atıkların sebep olduğu çevre kirliliğinin her yıl en az 9 milyon kişinin erken ölmesine sebebiyet verdiğini kaydetti.
Covid-19’la mücadelenin çevre kirliliği gündemini ikinci plana atmaması gerektiğini vurgulayan Body, teflon tencere gibi ev ürünlerinde kullanılan ve kansere yol açan polifloroalkil ve perfloroalkilin gibi hammaddelerin kullanımının yasaklanması gerektiğini belirtti.
PFAS veya polifloroalkil maddeler; ürünleri suya, lekeye veya ısıya dayanıklı yapmak için kullanılan yaklaşık 9 bin bileşikten oluşan bir sınıf.
Çok etkili oldukları için kimyasallar düzinelerce endüstride kullanılıyor ve leke koruyucular, halılar ve ayakkabılar gibi binlerce günlük tüketici ürününde bulunuyor.
Ayrıca kirli alanların temizlenmesini ve aşırı durumlarda, etkilenen dezavantajlı konumda yer alan yoksul ve öteki durumdaki toplulukların “kurban bölgeleri” olarak tanımlanan bölgelerden taşınmaları da isteniyor. Kurban bölgeleri terimi insanların yaşaması için sağlıksız yerler manasında kullanılıyor.
Başlangıçta nükleer deneme bölgelerini tanımlamak için kullanılan bu terim, raporda, iklim değişikliği nedeniyle yaşanamaz hale gelen, aşırı derecede kirlenmiş herhangi bir yeri veya bu yeri içerecek şekilde genişletildi.
Kimyasal atık, 28 Şubat-2 Mart tarihlerinde Kenya’nın Nairobi kentinde yapılacak olan BM çevre konferansında, Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli‘ne (IPCC) benzer şekilde özel bir panel kurulması önerisi de dahil olmak üzere müzakerelerin bir parçası olacak.
Emre Demir: Çin Büyük Kanalı kıyısında antik bir köy | Huzhou şehri, Digang köyü
14 Şubat 2022 in Genel
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Büyük Kanal, dünyanın en uzun kanalı veya bir başka deyişle ‘yapay nehridir’.
Pekin ile Hangzhou’yu ‘birbirine bağlar. Kanal, kuzey ve güney Çin’in yeniden birleşmesinde büyük rol oynamıştır.
Çin baş döndürücü bir hızla kentleşirken ülkenin köyleri boşalıyor. Yüz milyonlarca insan kırsal alanlardan şehirlere iş veya daha yüksek ücretler aramak için göç etti.
Hükümet kırsalı yeniden canlandırmaya çalışırken, geleneksel köy mimarisini korumak için de çeşitli projeler uygulanıyor.
Emre Demir, Ağustos 2021 yılında gerçekleştirdiği gezide, izlenimlerini YouTube kanalında sizler için anlattı.
Söz konusu yayının YouTube kaydı: https://www.youtube.com/watch?v=7LU2XudODt0&t=603s
İstikrarsızlık “envanter yetersizliğinden” besleniyor – Rüştü Bozkurt
11 Şubat 2022 in Genel
Dünya gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt, istikrarsız büyümeye ilişkin olarak “İstikrarsızlık “envanter yetersizliğinden” besleniyor” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Bozkurt, üretimin bir süreç olduğunu, üreticilerin gelecekteki talepleri karşılamak için “envanterlerini” ellerinde stok olarak tuttuklarına dikkat çekerek “Ülke ekonomisinin bütünü için yaptığımız değerlendirmelerimizde sıklıkla “dinamik envanter” eksikliğine vurgu yapıyoruz. Envanter dediğimizde, toprakların, insan sermayesinin, fiziki sermayenin ve finansman sermayesinin nicelik ve niteliği hakkında bizi “net bilgiye” götürecek” “izleme, gözleme, kayıt ve ölçmeyi” anlıyoruz ifadelerini kullandı.
Devletlerin de, ellerindeki fiziki sermaye stoklarını, toprak varlığını, finans sermayesini ve işgücünü sürekli izleyerek “dinamik envanterler” oluşturduğunu ifade eden Bozkurt, konuya ilişkin şunları kaydetti:
Eğer fiyat istikrarını sağlamış, faiz oranları küresel sisteme uygun, parası pul olmamış bir ülke olmak istiyorsak, bir dizi adımı kararlılıkla atmalıyız:
– Birincisi, olanak ve kısıtlarımız hakkında bizi “net bilgiye” yaklaştıracak “dinamik envanter sorununu” ivedilikle ve ciddiyetle ele almalıyız.
– İkincisi, işlenmemiş ve değere dönüştürülmemiş veri bir yığın halinde anlamsız yüktür. Verilerden yeni nesneler üretmek ve metotlar geliştirebilmek için verileri ehlileştirmeli, işe yaramayanlarını ayıklamalı ve olgunlaştırmalıyız.
– Üçüncüsü, stratejik ortamdaki değişmeleri dikkate alarak varsayımları iyice sorgulanmış “modeller” tasarlayamayız.
– Dördüncüsü, değişkenler analiz edilirken, “indirgemecilikten” uzak durarak “entegre değerlendirmeler ” yapmalıyız.
– Beşincisi, analiz sonuçlarının bizim bildiğimiz ya da istediğimiz gibi değil, “hayatın öz gerçeğine” uygun olmasına özen göstermeliyiz.
Dünya
Joseph E. Stiglitz: Enflasyona karşı dengeli bir tepki gerekiyor
10 Şubat 2022 in Genel
COVID-19 karantinasının ardından küresel ekonomi yeniden açıldığında bazı arz şokları yaşansa da, bu durumun umulandan daha iyi ve geçici olduğu kanıtlanmıştır.
En azından arz ve talep yasalarıyla yönetilen bir piyasa ekonomisinde, kıtlığın fiyatlara yansıması beklenir. Bu yansımaya enflasyon diyoruz. Büyük endişem, merkez bankalarının aşırı tepki vererek faiz oranlarını aşırı yükseltecekleri ve yeni başlayan toparlanmayı engelleyebilecekleridir.
Bu senaryoda en çok zarar görecek olan, her zaman olduğu gibi gelir skalasının altında kalanlardır.
Günlerinin sayılı olduğunu bilen petrol şirketleri, hala alabilecekleri getirileri elde ediyorlar
Son verilerde birkaç şey göze çarpıyor. Birincisi, enflasyon oranı çok oynaktır. 2021’de mevsimsellikten arındırılmış yıllık yüzde 30 oranında artan enerji fiyatları, yüksek enflasyonun önemli bir kaynağı olmuştur. Bu fiyatların “çekirdek enflasyon” dışında tutulmasının bir nedeni var. Dünya, iklim değişikliğini azaltmak için fosil yakıtlardan uzaklaştıkça, geçiş maliyetleri söz konusu olmaktadır. Ancak bugün gördüğümüz şey, petrol üreticilerinin piyasa gücünün açıkça gözükmesidir. Günlerinin sayılı olduğunu bilen petrol şirketleri, hala alabilecekleri getirileri elde ediyorlar. Benzin fiyatları COVID öncesi seviyelere döndüğünde, herhangi bir enflasyon ivmesini körüklemeyeceği açıktır.
Diğer bir büyük sorun, tüketici fiyat endeksinin nasıl oluşturulduğuyla ilgili teknik sorunlardır. İkinci el araç fiyatları tüketici fiyat endeksine dahildir. ABD’deki tüketici fiyat endeksi (diğer ülkelerden farklı olarak) yalnızca alıcı tarafını ele alıyor. Bu da, enflasyon beklentilerinin görece sabit kalmasına sebep oluyor. Çünkü, ikinci el araç fiyatları şu an da süregelen çip krizinden kaynaklı olarak yüksektir. İki yıl önce olduğu gibi bugün de araba ve çip üretmeyi biliyoruz, dolayısıyla bu fiyatların düşeceğine ve deflasyona yol açacağına inanmak için her türlü neden var.
Ayrıca, günümüz enflasyonunun büyük bir bölümünün çip kıtlığı ve petrol kartellerinin davranışları gibi küresel sorunlardan kaynaklandığı düşünülürse, enflasyonu ABD’deki aşırı mali desteğe bağlamak büyük bir abartı olur. ABD kendi başına hareket ederek küresel fiyatlar üzerinde sadece sınırlı bir etkiye sahip olabilir. Evet, ABD’nin enflasyonu Avrupa’dan biraz daha yüksek; ama aynı zamanda ABD daha güçlü bir büyüme yaşadı.
Salgın, ekonomilerin dayanıklılığında eksiklikler olduğunu ortaya çıkardı
Piyasa ekonomileri, tamamen kapanma ve ardından yeniden başlatma gibi büyük değişikliklere çok iyi uyum sağlayamazlar. Bu zorlu süreç, özellikle maaş skalasının en altında olanlar başta olmak üzere, onlarca yıllık işçi açığının ardından geldi. Bu yüzden ABD’nin, “Büyük İstifa” yaşaması şaşırtıcı değil. İşçiler daha iyi fırsatlar aramak için işlerini bırakmaktadır. Emek arzında ortaya çıkan azalma ücret artışlarına dönüşürse, onlarca yıllık zayıf reel (enflasyona göre düzeltilmiş) ücret artışını düzeltmeye başlayacaktır. Ücretler her yükselmeye başladığında talebi kısmak için acele etmek, işçilerin maaşlarının zaman içinde düşmesini sağlamanın kesin bir yoludur. ABD Federal Rezervi şimdi yeni bir politika duruşu düşünürken, bu talebi kısmaya çalışmamalıdır.
Büyük İstifa’dan nasıl bir şey çıkacağından emin değiliz. Daha önce böyle bir şey yaşamadığımız için işçilerin nasıl taleplerde bulunacağından emin olamayız. Böyle bir süreçte gelir skalasının en altında kalan işçilerin kızacağı çok şey olduğu açıktır. Kenarda kalan birçok işçi, nakit rezervleri tükendiğinde çalışmaya geri dönmek zorunda kalabilir; ancak hoşnutsuzlarsa, bu, verimlilik rakamlarında da ortaya çıkabilir.
Faiz oranlarında genel olarak büyük bir artış, hastalıktan daha kötü bir tedavidir
Şu kadarını biliyoruz: Faiz oranlarında genel olarak büyük bir artış, hastalıktan daha kötü bir tedavidir. Talebi düşürerek ve işsizliği artırarak arz yönlü bir soruna saldırmamalıyız. Bu, yeterince ileri götürülürse enflasyonu azaltabilir, ancak aynı zamanda insanların hayatlarını da mahvedecektir.
Bunun yerine ihtiyacımız olan şey, arz darboğazlarının önündeki engelleri kaldırmayı ve insanların bugünün gerçekleriyle yüzleşmesine yardımcı olmayı amaçlayan hedefli yapısal ve mali politikalardır. Örneğin, yardıma muhtaçlar için gıda yardımları gıda fiyatına endekslenmeli ve enerji (yakıt) sübvansiyonları da enerji fiyatına endekslenmelidir. Düşük ve orta gelirli haneler için bir kerelik “enflasyon ayarlaması” vergisi indirimi getirilmelidir.
Buradaki finansman ihtiyacı da petrol, teknoloji ve ilaç tekellerinin doğru vergilendirilmesi ile elde edilebilir.
Söz konusu yazı Dünya Bankası’nın (1997-2000) eski baş ekonomisti, Columbia Üniversitesi’nde profesör olan Joseph E. Stiglitz tarafından Project-syndicate için kaleme alınmıştır.
Türkiye treylerde Almanya’dan sonra en fazla üreten ülke
10 Şubat 2022 in Genel
TREDER Genel Sekreteri Göktan Güçlü moderatörlüğünde yapılan panelde, Türkiye’nin treylerde Almanya’dan sonra en fazla üreten ülke olduğu ve hızla zirve koşusunu sürdürdüğü belirtildi. Treyler kullanarak yapılan taşımalar ise 80 milyar dolara ulaştı.
Gerçekleştirilen panelde, Koluman Otomotiv Başkanı Kaan Saltık, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Pandemi döneminde karayolu taşımacılığının kaybı dünyada 1 trilyon doları buldu. Karayolu taşımacılığının önemi arttı. Yakın bölgeler yeni tedarik anlayışında öne çıktı. Avrupa’ya olan ihracatımızın yüzde 45’ini treylerle yaptık. 80 milyar dolarlık ihracat treylerlerle taşınıyor. Geçtiğimiz yıl 24 bin 500 adet treyler satışı yapıldı. Türkiye’de treyler üreticisi 200 firma var ve en büyük 30 firma TREDER çatısı altında.”
Nevpa Genel Müdürü Mehmet Ortaç şu değerlendirmelere yer verdi:
“Treylerin yüzde 98’ini ülkemizde yapabiliyorduk. Yeni gelişmeler ve kurallar devreye girince bu oran yüzde 50’ye düştü. Treylerde yeni üretim hedefi 70 bin oldu ve bu bizi heyecanlandırıyor. Türkiye’de fren sisteminde yerli üretici olmadığı için elektronik fren sisteminde sorun yaşıyoruz. Yerli bir üreteci olsaydı bu tedarik zinciri sorununda bini konuşmuyor olacaktık. Treyler üretim sayısı arttıkça, yabancı yatırımcılar da Türkiye’ye yatırım yapmaya başladılar. Bu adetlere ulaşılmasında bu firmaların desteği oldu.”
Kadesan Group Genel Müdürü Murat Gençoğlu, Güçlü Tedarik Zinciri için Neler Yapabiliriz konulu sunumunda yol gösterici bilgiler verdi:
Üretim kapasitemizi yüzde 30 artırdık. 2020 yılının ilk çeyreğinde 33 milyon dolarlık yatırım yaparak kayar perde kapasitemizi 14 bine çıkardık. 25 yıldır satışını yaptığımız Adelco ile bazı ürünlerin Türkiye’de üretim kararını alındık. Yerli üreticilerin Avrupa’daki üreticilerle ortaklıklar yaparak Türkiye’deki treyler üretimini fırsata çevirmesi gerekiyor. Üretimimizin yüzde 60’ını yurtdışına yapıyoruz. Türkiye’deki artan maliyetlerin önüne geçebilmek için kendi alanımızda branda üretiminde tamamen otomasyona geçiyoruz. 9 dakikada bir treyler brandası üreteceğiz.”
İntermobil Genel Müdürü Rıfat Perehya, Küresel Tedarik Sorunlarının Türkiye’ye Yansımalarını değerlendirdiği bir konuşma yaptı:
“Hem Türkiye, hem de Avrupa treyler üretiminde büyük bir artış gerçekleşti. 40 bin treyler üretimi gerçekleştirerek 2021 yılında zirveye ulaştık. Gösterdiğimiz esneklik, özel tasarımlar, rekabetçi maliyetlerle Avrupa pazarında önemli bir yer tuttuk. Yan sanayi gücümüzle de Avrupa’nın treyler üssü olduk, oluyoruz. Son 1.5 yıldır küresel bir tedarik zinciri sorunu yaşıyoruz. Pandemi ile birlikte 2-3 aylık bir belirsizlik yaşadık. Eylül 2021 itibariyle normale döndük. Müşterilerimizle yeni ürünler, yeni konseptler konuşuyorduk. 1.5 yıldır sadece tedarik sorunu konuşuyoruz. Öncelikle sorunun başlangıcını çok iyi tespit etmek gerekir. 2021 yaz aylarında talep arttı, bunu göremedik ve stoklarla karşılayarak devamlılığı sağlayabildik. Ama başka halkalarda da sorunlar yaşanınca bazı halkalar koptu. Üretebilmek için tesis, hammadde ve insan kaynağıyla taşımaya ihtiyaç var. Önce ürünlerimize konteyner bulamadık, sonra bulduk fiyatlar 3-4 katına çıktı. Ardından yarı iletken çip problemi geldi. Daha sonra Çin’in magnezyum ihracatını kısmasının ardından alüminyum sorunu yaşadık. Bugüne kadar hiç kimsenin görmediği bir süreci geçirdik. Benim görüşüm 2022 de çok kolay bir yıl olmayacak. Önümüzdeki 3 ay çok zor geçecek. 2023 yılının birinci ile ikinci çeyreğine kadar sorunlar devam edecek. 2023 yılının üçüncü çeyreğinde de talebin normale dönmesini bekliyoruz.”
Kaynak: https://www.lojiport.com/40-bin-treyler-urettik-ihracatta-1-milyar-dolara-kosuyoruz-112332h.htm
Japonya Elindeki Fazla Gazı Avrupa’ya Göndermeyi Planlıyor
10 Şubat 2022 in Genel
Japonya Ticaret Bakanı Koiçi Hagiuda, Avrupa’ya ellerindeki sıvılaştırılmış doğalgazın bir kısmını göndermeyi teklif etti. Daha önce de Avustralya Doğal Kaynaklar ve Su Kaynakları Bakanı Keith Pitt, Avrupa’ya sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihraç etmeye hazır olduklarını söylemişti.
Özel Japon şirketlerinin çok sayıda sevkiyatı Avrupa’ya yönlendirmekte olduğunu kaydeden Hagiuda, sevkiyat miktarı konusunda bilgi vermedi.
Gazetecilere konuşan Hagiuda, “Mart ayında Avrupa’ya daha fazla gemi gönderilecek” dedi ama önceliğin Japonya içindeki taleplerin karşılanmasına verileceğini de vurguladı.
Hagiuda, Japonya’nın yaşadığı nüükleer santral kazası ve tsunami felaketinin ardından ilk olarak ABD’nin ve AB ülkelerinin kendilerine enerji ihtiyacını karşılamak için gaz göndererek “yardım eli uzattığını unutmadıklarını” söyledi.
Bloomberg daha önce AB ve Avrupa’nın, Ukrayna’da gerginliğin tırmanması durumunda Avrupa için Rusya’dan alınan gaza alternatif bulmaya çalıştığını yazmıştı. Haberde bu amaçla büyük ihracatçı ve ithalatçılarla görüşüldüğü belirtmişti.
Nikkei gazetesinin haberinde de, geçen yıla kıyasla yüzde 10 daha yüksek LNG stoğuna sahip Japonya’nın, Rusya ile Ukrayna arasında savaş çıkması durumunda elindeki gazın fazlasını Avrupa’ya göndermeyi planladığı aktarılmıştı.
2020 yılında yaklaşık 74.5 milyon ton LNG satın alan Japonya’nın bu alandaki ithalatta ilk sırada yer aldığı da basına yansıyan bilgiler arasında.
ABD’li şirketlerin yalnızca üretimi sürdürmek için beş günlük yarı iletken hammadde stokları var
9 Şubat 2022 in Genel
Yarı iletkenler endüstrisinde tedarik zincirlerinde daha fazla aksama meydana gelirse, üretimin tamamen durdurulması gerekecek.
ABD Ticaret Bakanlığı bir raporunda ABD’deki yarı iletken kıtlığı için tehlikeli durum tespiti yaptı.
ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo, “Yarı iletkenler endüstrisindeki tedarik zinciri çok değişken olmaya devam ediyor, bu nedenle Kongre’nin çip üretim finansmanını mümkün olan en kısa sürede onaylaması büyük önem taşıyor” dedi.
Üreticilerin mevcut kapasiteleri halihazırda tam olarak kullanıldığı ve talep son zamanlarda hızla arttığı için, tek bir çözüm olası gözüküyor: “Yerli fabrika altyapısı genişletilecek.”
Raimondo, ABD Başkanı Joe Biden’ın ABD yarı iletken endüstrisini canlandırmak için 52 milyar dolar sübvansiyon dağıtacağını açıklamasını memnuniyetle karşılıyor. Ve ekliyor, “Bunun sadece gerçekleşmesi değil, uygulandığı zaman da önemlidir. Bu fonu beklediğimiz her gün zaman kaybediyoruz. Ancak bu sorunu hızlı bir şekilde çözersek, iyi işler yaratabilir, ABD üretimini yeniden inşa edebilir ve önümüzdeki yıllarda kapımızın hemen önündeki tedarik zincirlerini güçlendirebiliriz.”
Söz konusu durum en az 6 ay daha devam edecek
Ticaret Departmanı geçtiğimiz Eylül ayında, yarı iletkenler sektöründeki 150’den fazla şirketle üretim ve stok yapıları hakkında anket yaptı. Şirketler tarafından sunulan geri bildirimler, artan küresel yarı iletken kıtlığındaki tehlikeli durumun boyutunu gözler önüne seriyor.
2019 yılında şirketlerin elinde 40 günlük stok bulunurken 2021’in son döneminde bu beş güne düştü. Aynı zamanda ilgili bilgisayar çiplerine olan talebin 2019’dan bu yana yüzde 20 arttığını gösterdi.
Yarı iletken endüstrisindeki arz ve talepteki aşırı dengesizlik en az altı ay daha böyle kalacak gibi gözüküyor. Otomotiv sektörü ve tıbbi cihaz üreticileri bu dengesizlikten en çok zarar gören sektörler olarak sınıflandırılıyor.
En büyük üreticilerden biri olan Intel, Ohio eyaletinde 20 milyar dolarlık bir yatırımla dünyanın en büyük çip üretim tesislerinden birini kurmayı planladığını açıkladı.
Güney Koreli Samsung şirketi de Kasım ayında Texas eyaletinde 17 milyar dolarlık bir bilgisayar çipi fabrikası inşa etmeyi hedeflediğini duyurmuştu.
Pressetext
ABD, kuantum bilgi işlem teknolojisinin Çinli kuruluşlara ihracatını yasaklıyor
9 Şubat 2022 in Genel
ABD Ticaret Bakanlığı, ABD firmalarının sekiz Çinli şirkete ve laboratuvara kuantum bilgisayar teknolojisi ihraç etmesini yasakladı.
Ticaret Bakanlığı, kuantum bilgisayarların hükümetin iletişim kanallarını kırabileceğini ve ABD ordusunun jetlerini ve denizaltılarını daha savunmasız hale getirebileceğini söylüyor.
Ticaret Bakanı Gina Raimondo yaptığı açıklamada , “Küresel ticaret, ulusal güvenlik risklerini değil, barışı, refahı ve iyi işleri desteklemelidir.” dedi.
Teknolojik olarak olgunlaşmamış olsalar da, kuantum bilgisayarlar yakın gelecekte geleneksel şifrelemeyi kırabilir. ABD hükümeti ayrıca “kuantum sonrası kriptografi” geliştirmek için aktif bir programa öncülük ediyor.
Kuantum bilgisayarlar, günümüzün telefonlarında, dizüstü bilgisayarlarında ve süper bilgisayarlarında bulunan geleneksel bilgisayar çiplerinden çok farklı türde bir hesaplama gerçekleştirmek için ultra küçük parçaların fiziğinden yararlanır. Bugün sadece küçük ölçeklerde çalışıyorlar, ciddi hesaplama hatalarına eğilimliler ve çalışmaları için aşırı soğuk koşullar gerekiyor. Ancak yakın zamanda hayatımızın birer parçası olacaklar.
Birçok ABD’li şirket, kuantum bilgisayarları geliştirmeye milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Bu şirketler arasında Google, IBM, Microsoft, Honeywell, IonQ, Rigetti, D-Wave ve Intel de yer almakta.
Google Yönetim Kurulu Başkanı Sundar Pichai, Kasım ayında Çinli araştırmacıların kuantum hesaplama teknolojisi geliştirme yarışında Google ile bağlantılı olduğunu söylemişti.
CNET
Siber saldırılar, Rusya’nın askeri stratejisinin bir parçası
9 Şubat 2022 in Genel
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik siber saldırıları arttıkça, diğer ülkelerdeki etki riski de artıyor.
Son haftalarda, Rus hükümetinin Ukrayna’ya karşı bir siber saldırı başlattığına inanılıyor. Geçen ay, Rusya’nın istihbarat servisleriyle bağlantılı olan hacker grupları, onlarca Ukrayna hükümet sitesini tahrip eden ve “kork ve en kötüsünü bekle” şeklinde bir mesajla tehdit eden bir siber saldırıdan sorumlu tutulmuştu.
Bu gelişmeden sonra Microsoft, Ukrayna devlet kurumlarında onlarca bilgisayar ağı tespit ettiğini söyledi.
Siber güvenlik uzmanları, saldırıların, daha ciddi siber saldırıların habercisi olabileceğini söylüyor. Araştırmacılar, Rusya’nın askeri stratejisinin bir parçası olarak daha fazla siber saldırı kullanabileceğini söylüyor.
CrowdStrike istihbarattan sorumlu kıdemli başkan yardımcısı Adam Meyers, Ukrayna’ya yönelik mevcut siber saldırıların Rusya’nın siber yeteneklerini geliştirdiğini göstermesinin bir yolu olduğunu söylüyor.
Rusya’nın siber saldırılarla ilgili oyun planının, iki ülke arasında kaos yaratmak ve gerilimleri alevlendirmek olduğunu söylüyor. Meyers, “Ukrayna’da şu ana kadar gördüklerimize göre, Ukrayna Rusya için neredeyse bir deney laboratuvarı oldu” dedi.
NotPetya amaçlanan şeyi yaptı
Adam Meyers, 2017’de Ukrayna’daki bilgisayarları felç eden NotPetya saldırısına dikkat çekti. Kötü amaçlı yazılımlar, fidye yazılımlarının yaptığı gibi dosyaları kilitledi. Ancak uzmanlar bu saldırılarla asıl amacın para kazanmak olmadığını, verileri yok etmek olduğunu ifade ettiler.
NotPetya siber saldırısının amacı Ukrayna’da ortalığı kasıp kavurmaktı. Ayrıca FedEx, Merck, Cadbury ve AP Moller-Maersk gibi şirketleri kapattırarak ülkenin dışındaki hedeflere yayılmaktı.
Adam Meyers, Ukrayna’ya en son gerçekleştirilen WhisperGate olarak adlandırılan siber saldırının da para kazanmak yerine yıkıma odaklanmış gibi göründüğünü söyledi.
Siber saldırılar, Rusya Ukrayna’yı işgal etmeyi seçerse, ülkenin kullanabileceği birçok silah arasında daha geniş bir kampanyanın parçası olacaktır.
CNET
Kuantum bilgisayarlar günümüzün şifreli mesajlarını kırabilir
9 Şubat 2022 in Genel
Kuantum bilgisayarlar, yeterince geliştiklerinde özel iletişim verileri, şirket verileri, askeri sır gibi şifrelenmiş çoğu şeyi kırabilecekler.
Günümüzün kuantum bilgisayarları bunu yapmak için çok ilkel. Ancak şimdi sessizce toplanan veriler, birkaç yıl içinde daha güçlü kuantum bilgisayarlar var olduğunda oldukça hassas olacak.
Bilgi işlem endüstrisi bu potansiyel güvenlik açığının çok iyi farkında. IBM ve Thales gibi bazı şirketler, kuantum bilgisayarlardan etkilenmeyen yeni şifreleme algoritmaları oluşturma ve test etme çabası içerisine girdi. Bu şirketler, “kuantum sonrası kriptografi” denilen şey üzerinde çalışmakta.
Yakın gelecekte kuantum güvenli şifreleme teknolojisi, dizüstü bilgisayarlar, telefonlar, web tarayıcıları ve diğer ürünler aracılığıyla hayatımıza girecek.
Ancak kuantum güvenli şifreleme teknolojisinin yükünün çoğu, işletmelerin, hükümetlerin ve bulut bilişim hizmetlerinin omuzlarında. Bu durum, internet iletişimini IPv4’ten IPv6’ya yükseltmekle aynı düzeyde olan olağanüstü karmaşık bir değişiklik. Ancak yapılması gerekiyor. Çünkü verilerin hassaslaşması yalnızca bugünün iletişimlerini savunmasız bırakmakla kalmıyor, aynı zamanda dijital imzaları da kırarak bürokratik ve ticari işleyişi de tehdit ediyor.
Günümüzde kuantum bilişim, endüstrinin gözdesi haline geldi. Her sene gittkçe artan tutarda yatırım çekmektedir.
Google, 2029 yılına kadar pratik bir kuantum bilgisayar oluşturma hedefiyle yüzlerce kişiyi istihdam edeceğini ve yeni bir kuantum bilgi işlem merkezi açmayı planladığını açıkladı. Honeywell, IBM, Intel ve Microsoft gibi diğer teknoloji devleri, ilk güçlü kuantum bilgisayarları oluşturmak için yarışıyor. IonQ , PsiQuantum , Xanadu , Silicon Quantum Computing ve diğer girişimler de bu yarışın içerisinde.
ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST), hızlı ve güvenilir olacak post-kuantum kriptografi algoritmalarını geliştirme çabalarına öncülük ediyor. NIST matematikçisi Dustin Moody, Mart ayındaki bir IBM kriptografi toplantısında , “Nihai versiyonun tamamen hazır olmasını ve 2024 civarında yayınlanmasını umuyoruz.” dedi.
CNET
DeFi konusunda tüm merak ettiklerinizi konuşuyoruz
7 Şubat 2022 in Genel
De-Fi (Merkeziyetsiz Finans) konusunda ülkemizdeki en önemli isimlerden biri olan Turan SERT, moderatörümüz Baki ER (DeFi Library) ve Veri Delisi’nin konuğu oldu.
5 Şubat Cumartesi saat 21:00 de Atilla Yeşilada ve ParaAnaliz’in youtube kanalında yayınlanan yayının linkine buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Enerji krizi ile Türkiye bir nevi küme düştü
7 Şubat 2022 in Genel
COVID-19 ekonomide pek çok şirketi ve hatta sektörü olumsuz etkiledi. Ama pandemi Elon Musk’ın elektrikli vasıta (EV) üretmek için kurduğu Tesla’ya iyi geldi. 2021 yılında Tesla neredeyse 1 milyon elektrikli vasıta (EV) sattı. 2020 yılına göre satışını yüzde 87 oranında artırarak, 936.172 EV sattı.
Haberlere göre, Amerika’da GM, Ford, Stellantis (Fiat+Chrysler) gibi eski markalar 2021’de 2020’ye göre satışlarını artıramazken Tesla rekor kırdı. Pandemi ve pandemi ile gelen çip krizi diğer üreticilerin elini kolunu bağlarken, Tesla’ya iyi geldi. Neden?
2021 yılında “Gelecek dizel BMW değil, elektrikli Tesla” sloganı Almanya’da yeni hükümetle birlikte iktidara geldi. Tesla’nın küresel tedarikçilere bel bağlamayan iş modeli pandemi döneminde fark yarattı. Almanya’nın küresel tedarik zinciri bağımlılığı, Alman ekonomisinin pandemi sonrası toparlanmada Avrupa’nın lokomotifi olmasını engelledi.
Doğrusu ben Tesla’nın pandemi performansının ve Almanya’daki gelişmenin küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması tartışmasında önem taşıyacağı kanaatindeyim. Hadise pek ciddi. Türkiye bu yeniden yapılanmadan kazançlı çıkabilir mi? Evet. Ama bu haldeyken olmaz.
Özellikle evvelki hafta Türk sanayiinden “üretimde enerji kullanmaması”nı talep eden, enerji tedarikindeki beceriksizliğin, Türkiye’nin küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanmasındaki şansını dibe oturttuğunu, Türkiye’ye küme düşürttüğünü düşünüyorum. İşimiz var. Anlatayım.
Tedarik zincirinin nereden ve nasıl geçtiği bugün dünden önemli
Dünya’da son dönemdeki tedarik krizi, pandeminin farklı ülkeleri farklı biçimlerde etkilemesinden kaynaklandı öncelikle. Yalnızca pandemi süreci değil, yeşil mutabakat sürecinin geçiş dönemi etkileri de ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye, şirketten şirkete ve kişiden kişiye farklılıklar gösterecek. Dolayısıyla eşitsiz ya da asimetrik etkiler daha uzun bir süre bizimle birlikte olacak. İlk önce bunu akılda tutmak lazım sanırım. Tedarik zinciri tedirginliği geçici değil, düşündüğümüzden daha uzun sürecek sanki.
İkinci olarak ise, bu dönemde, küresel değer zinciri işletenler için yerel ekonomilerdeki idari kapasite önemli bir parametre haline geldi. Tedarik zincirinizin içinden geçtiği ülkede dün sizi etkilemeyen yerel idari beceriksizlikler şimdi sizin ekonomik performansınızı doğrudan etkiler oldu. Nedir? Malı nereden ve ne yolla tedarik ettiğiniz bugün dünden daha önemli oldu.
Üçüncü olarak ise, soruyu ortaya koyayım: Peki, bu tür bir krizle ilk kez karşılaştığımıza göre, şirketler açısından bakıldığında, şimdi ne yapmak gerekir? İşte Tesla’nın kendi esnekliğini artıran, teknoloji çözümü, tam da bu tür bir yerinden oynamaya (dislocation) çözüm getirdiği için işe yaradı.
Bilenlere göre, Tesla tedarikçilerine fazla bel bağlamadığı için başarılı oldu. Buna göre, diğer üreticiler üretimlerinde “yazılımı üzerinde”, kendileri için özelleştirilmiş bilgisayar çipi kullanacak ölçüde spesifik bir biçimde tedarikçilere bağımlıyken, Tesla üretilen her tür çipi alarak üzerine kendi yazılımını ekleyecek teknolojik beceri esnekliğine sahip olduğu için pandemi kaynaklı krizi tam olarak hissetmedi.
Wharton School’dan Morris Cohen’e göre, “Silikon Vadisi’nden çıkan Tesla, bilgisayar programlarını hep kendisi yazmayı tercih etti. Bu amaçla, yazılımcı istihdam etmeye özen gösterdi” diyor. Nedir? Tesla’nın organizasyon yapısından kaynaklanan bu esneklik, şirketin bulduğu her tür çipi satın alarak, yeniden programlayabilmesine imkân sağladı.
Mobilite çözümlerinin yürüyen birer yazılım paketi haline geldiği bir yeni dünyada, kendi yazılımlarını üretecek kabiliyete sahip olmak, bu tür uzatmalı “yerinden oynama” dönemlerinde şirketin esnekliğini artırıyor. Not edelim, unutmayalım.
Doğrusu ben Almanya’nın pandemi sonrası toparlanmada kendisinden beklenen performansı gösterememesinin de Tesla’nın rakiplerine benzemesinden kaynaklandığı kanaatindeyim. Tesla’nın esnekliği Alman ekonomisinde yok. Gelecek dizel BMW değil, elektrikli Tesla, işte. Müsaadenizle onu da ekleyeyim.
2021’de Alman ekonomisi tedarik zincirindeki kırılmalar nedeniyle Avrupa’nın lokomotifi olamadı
Almanya’nın eski Ekonomi Bakanı Peter Altmaier pandemi sonrası toparlanmada, Almanya’nın Avrupa’nın lokomotifi olacağını söylemişti. Öyle olmadı. Fransa ve hatta İtalya bile Almanya’dan daha hızlı toparlandı. Neden?
Uzmanlar, Almanya’nın zayıf toparlanmasında temel nedenin, Alman ekonomisinin küresel tedarik zincirlerine bağımlılığı olduğunu söylüyor. Ne demek? Dünyanın başka ülkelerinin pandemi ile mücadele kapasitesi, Alman ekonomisinin toparlanma performansını doğrudan etkiledi.
Almanya’nın üretim için Alman kökenli küresel değer zincirlerinin etkin işleyişine olan bağımlılığı, Almanya’nın kontrolünde olmayan, dünyanın başka ülkelerinde ortaya çıkan hadiselerin Almanya’nın toparlanma gücünü, büyüme kapasitesini etkilemesine yol açtı. Dün etkin işleyen mekanizmanın bu kez işi zorlaştırdı.
Sonuçlar ortada, Almanya’da Mercedes’ten, BMW’ye, Audi’den Volkswagen’e araç sayısı 2021 yılında 2020’ye göre yüzde 50 azalarak 3,1 milyona indi. Zayıf toparlanma nereden kaynaklanıyor diye merak ediyorsanız.
Aynı dönemde, Almanya’da Tesla satışları yüzde 137 artıp 39.000’e çıktı. EV’nin Alman piyasasındaki payı artık 355.000 araç satışı ile yüzde 14’e yükseldi. Tesla ilk sırada. Üstelik bu performans Berlin’deki dev Tesla fabrikası açılmadan, ithal araçlar vasıtasıyla oldu. 2022’de hem Teksas (Austin), hem Şanghay hem de Berlin’de Tesla tesisleri açılacak.
“Siparişimi zamanında alamazsam ben de kendi siparişimi teslim edemem”
Bu arada, evvelki hafta, Konya’dan sipariş ettiği malının teslimini bekleyen bir yabancı şirket CEO’su Türkiye’yi arayarak durumu anlamaya çalışıyordu. Doğal gaz ve elektrik kesintileri nedeniyle fabrikalar nasıl oluyordu da çalışamıyordu. Derdi işte tam da başlıktaki gibiydi: “Siparişimi zamanında alamazsam, ben de kendi siparişimi zamanında teslim edemem.” diyordu “Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik!” diye de ekliyordu, panik içinde. Arada aradığı bakanları da sayıyordu.
Türkiye’nin evvelki hafta başlayan ve ne zaman biteceğini tam olarak bilmediğimiz enerji krizi doğrusu uzun süredir hiç alışık olmadığımız bir durumdu. Son elektrik kesintileri olduğunda, Türkiye İtalya ile Çin arasında Avrupa Birliği sayesinde bir sanayi devi olmamıştı daha. O vakit, kumda oynuyorduk. Şimdi artık kumda oynamıyoruz, bir sanayi ülkesiyiz. bir sanayi ülkesinde böyle laubalilik olmamalı doğrusu.
Ben daha iki hafta önce Türkiye’nin nasıl ihracattaki 200 milyar dolar limitini aştığını anlatırken şöyle dediğimi hatırlıyorum: “Sorunlu banka bilançolarına, Türk şirketlerinin yüksek oranlı borçlarına, kurdaki yanlış para politikası kaynaklı volatiliteye, ortada bir ekonomi politikası olmamasına rağmen, elektrik üretimi devam ediyor, fabrikalar ve limanlar çalışıyor, sistem işliyor.”
Keşke dilimi ısırsaymışım diyorum bugün. 2021’de, elektrik fiyatları suni olarak düşük tutulduğu için, Amerika’nın demir çelik ithalatını cebimizden ucuzlatıyoruz diye yakınmıştım hatırlarsanız. Enerjideki Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri dolar bazlı olduğu için önce zamlar geldi. Yetmedi.
Küresel enerji krizini bilmemize rağmen, büyük bir tedbirsizlik nedeniyle doğal gaz arzında ortaya çıkan problem, elektriklerin kesilmesine, ampullerin sönmesine, makinelerin susmasına neden oluverdi. Böylece Türkiye Irak, Suriye, Lübnan, Pakistan gibi elektriklerin kesilebildiği ülkeler listesine düştü. Halbuki biz Pakistan’a, Lübnan’a elektrik üreten gemiler gönderirdik eskiden. Irak’a jeneratör satardık. Şimdi bize lazım. Buyurun, buradan yakın. Türkiye küme düştü dediğim bu işte.
“Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik”
Geçen hafta başlayan ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz yerli enerji krizinin en önemli etkisi, “Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik!” ifadesinde saklı esasen. Sanırım küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanması tartışmasındaki hayallerimiz bu elektrik kesintileri ile şimdilik dibe vurmuş oldu.
Küresel değer zincirlerinin geçtiği ülkelerin idari kapasitesinin düne göre bugün çok daha önemli olduğu bir dönemde, stratejik planlama kapasitemizin zayıflığını herkese göstermiş olduk. Kötü oldu. Pandemi süreci gibi yeşil mutabakat sürecinin de inişli çıkışlı olacağını düşünürseniz, bu hazırlıklı olma, planlama, uygulama bahsinde Türkiye’nin farkını bir an önce ortaya koymak gerekiyor. Doğrusu ben hala Yeşil Yeni Mutabakat sürecinde Türkiye’nin farkını İklim Şurası sonrasında ortaya koymanın düne göre bugün çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Vakit kaybetmeden, 2053 net sıfır hedefi ile uyumlu, 2030’da kömürden çıkışı da içeren kapsamlı bir Enerji Acil Eylem Planı’na ihtiyacı var Türkiye’nin. Mevcudun kadük olduğu artık ortaya çıktı. O halde nedir? “Eski hal muhal. Ya yeni hal ya da izmihlal.”
Güven Sak tarafından yazılan bu köşe yazısı 31.01.2022 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayımlandı.
Türkiye’nin Seçilmiş 16 Küresel Endeksteki Yeri (2019-2021)
7 Şubat 2022 in Genel
Yukarıdaki grafikte 16 önemli küresel endeks yer almaktadır. Türkiye 16 adet endeksten 6 tanesinde dünya ortalamasının üstünde, 10 tanesinde ise dünya ortalamasının altında yer almaktadır.
Grafikte, sağa doğru hareket Türkiye’nin “endeks skorlarını artırması” anlamına gelirken; grafikte yukarı doğru hareket, Türkiye’nin dünya ortalamasının üstüne çıkması anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla endeks değerlerinin ileri/kalkınmış ülkeler düzeyine çıkabilmesi grafiğin kuzeydoğusuna doğru hareket etmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin dünya ortalamasının altında yer alan 10 adet endekste böyle bir hareketi yapması için “yapısal reformlar”ın ötesinde çok daha kapsamlı ve yaygın bir transformasyon sürecine girmesi gerekmektedir.
Türkiye’nin artık ihtiyacı olan şey, “Dijitalleşme”, “kurumların iyileştirilmesi” ve “yeşilleşme”.
Bu üç kavram büyük transformasyon sürecinin en önemli eksenlerini oluşturuyor.
Büyük transformasyonun nihai hedefi ise, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının sadece maddi refahını artırmak değil, kişi başına (üretim ve) tüketimin artırılmasının ötesinde, daha eşit, daha adil, daha demokratik, daha huzurlu ve daha mutlu bir ortamda yaşamlarını sağlayabilmek.
Aykut Kibritçioğlu söz konusu transformasyon sürecini ve bileşenlerini 5.Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresinde anlatmıştır. Söz konusu programın yayın kaydına buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Yazı kaynağı: http://aykut.kibritcioglu.com/blog/2021/12/30/256/
Dünyanın En Hızlı İnternetine Sahip Ülkeler
4 Şubat 2022 in Genel
İnternet hız testi ölçüm platformu Speedtest, Aralık 2021 internet hızı raporunu yayınladı.
Yayınlanan veriler, dünya genelindeki sabit internet indirme ortalamasının 59,75 Mbps olduğunu gözler önüne seriyor.
En hızlı mobil internet sunan ülkeler:
Birleşik Arap Emirlikleri (138,38 Mbps)
Norveç (119,12)
Güney Kore (108,26 Mbps)
Çin (104,44 Mbps)
Katar (104,30 Mbps)
Hollanda (97,67 Mbps)
Suudi Arabistan (93,81 Mbps)
Bulgaristan (87,63 Mbps)
Danimarka (85,39 Mbps)
Kuveyt (85,38 Mbps)
En hızlı sabit internet sunan ülkeler:
Singapur (192,17 Mbps)
Şili (187,50 Mbps)
Tayland (175,93 Mbps)
Hong Kong (168,66 Mbps)
Monako (165,47 Mbps)
Danimarka (156,04 Mbps)
Çin (153,33 Mbps)
ABD (136,53 Mbps)
İspanya (130,86 Mbps)
Makao (126,42 Mbps)
Speedtest’in yayınladığı verilere göre Türkiye’deki mobil internet indirme hızı ortalaması, 31,43 Mbps. Bu da bizi, 138 ülke arasında 59. sıraya yerleştiriyor.
Telkotürk Genel Müdürü Emre Eskici’ye göre “Türkiye’de nüfusa göre sabit genişbant yaygınlık oranı %21,2 iken OECD ortalaması %33,2 seviyelerinde.”
Metaverse arsa satışlarında rekor artış: 500 milyon doları aştı
3 Şubat 2022 in Genel
Metaverse ile ilgili yeni raporlar ortaya çıktı. Raporların sonuçlarındaki ortak nokta ise Metaverse arsa satışlarının her geçen gün büyüyeceği oldu.
Raporlarda, Metaverse gayrimenkul satışlarının toplamda 500 milyon doları aştığı belirtilirken, 2022 yılında bu rakamın iki katına ulaşmasının beklendiği aktarıldı.
CNBC’nin haberinde, Metaverse gayrimenkul yatırımcısı ve danışmanlık firması Republic Realm’in CEO’su Janine Yorio, “Büyük riskler var ancak potansiyel olarak büyük kazançlar var.” dedi.
DÖRT ŞİRKET ÖNE ÇIKIYOR
Metaverse arsa satışında ise dört şirket öne çıkıyor.
Metaverse analistleri tarafından ‘Big Four’ (Dört büyük) olarak adlandırılan şirketler ise Sandbox, Decentraland, Cryptovoxels ve Somnium oldu.
1 MİLYAR DOLARI AŞACAK
MetaMetric Solutions tarafından yayınlanan çalışmada ise dört büyük Metaverse platformundaki arsa satışları 2021’de 501 milyon dolara ulaştı.
Metaverse veri sağlayıcısı, ocak ayındaki satışların 85 milyon doları aştığını söylerken, bu hızda devam etmesi durumunda satışların 2022’de yaklaşık 1 milyar dolara ulaşabileceğini tahmin ettiğini vurguladı.
FACEBOOK’UN META OLMASIYLA ATEŞLENDİ
Metaverse dünyasında arsa satışları 2021 yılının ikinci yarısı itibarıyla her geçen gün hızlanırken, satışlardaki son artış, Facebook’un 28 Ekim’de meta veriye odaklanmak için Meta olarak yeniden markalaştığını açıklamasıyla ateşlendi.
Yenişafak