

ANALİZ: Gelişmekte olan ülke endekslerinde kayıplar devam ediyor. Düşüş devam edecek mi?
23 Eylül 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
MSCI endeksine göre gelişmekte olan ülkelerin hisse senetleri, yılın başından bu yana olan kazançlarını sildi. Yapışkan enflasyon ve faiz oranlarının bir süre yüksek kalacağı beklentisi, gelişmekte olan ülke hisse senetlerini baskı altında bırakıyor.
Grafik: MSCI Gelişmekte olan ülke hisse senetleri endeksi
İnatçı enflasyon verileri ülkelerin büyüme potansiyelini zayıflatıyor. MSCI Gelişen Piyasalar Endeksi, global varlık satışlarının yaygın olduğu bir ortamda Perşembe günü %1.5’lik bir düşüşle 956.25 puanla kapandı. Bu durum yatırımcılar arasında yaygın bir riskten kaçınma eğilimi olduğunu gösteriyor.
Bu düşüşte Federal Reserve’in son dönemdeki sert tavrı, özellikle Çarşamba günü yapılan açıklamaları, önemli bir etken oldu. Bu sert tutum, açıklanan güçlü işgücü verileri tarafından da desteklendi.
Grafik: ABD İşsizlik Maaşı Başvuruları
FED’in şahin tavrı ve açıklanan güçlü işgücü verileri, gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı zorlukları artırdı. Çünkü bu ülkeler, daha yüksek borçlanma maliyetleri ve potansiyel sermaye çıkışlarıyla başa çıkmak zorundalar.
Tayvan’dan Türkiye’ye ve Güney Afrika’ya kadar birçok ülkede alınan faiz kararları, birçok ülkenin yakın gelecekte faiz indirimine gitme şansının olmadığını gösteriyor. Bu ülkeler, para birimlerini istikrara kavuşturmak için nispeten yüksek faiz oranlarına ihtiyaç duyduklarını gösteriyor.
Öte yandan, Çin ekonomisinin yavaşlaması ve borç sorunları, piyasalar üzerinde satış baskısını artırıyor. New York’taki Wells Fargo stratejisti Brendan McKenna, “Fed, faizleri daha uzun süre yüksek tutma sinyali verirken, Çin’in ekonomik zorluklarının devam etmesi, gelişmekte olan piyasa hisse senetlerini şu anda çift şokla tehdit ediyor. Bu dinamikler, dünya genelindeki hisse senetlerine büyük bir aşağı yönlü baskı uyguluyor” ifadelerini kullandı.
Analistler, MSCI endeksindeki şirketler için kazanç tahminlerini bu yıl %2 seviysinde düşürdü. Ancak değerlemeler ucuz değil. MSCI P/E rasyosu, 44,97 seviyesindedir. Bu haliyle, 2010 yılından bu yana ortalama olan 45,10 seviyesinin çok az altındadır.
Grafik: MSCI P/E Rasyosu
Perşembe günü Çin hisseleri yabancıların hala paralarını çektiği işaretleri eşliğinde düştü. Hem MSCI Çin hem de CSI 300 endeksleri Kasım ayından bu yana en düşük seviyede kapandı. Ülkedeki devam eden teşvik programı yuanı baskı altına alırken, önlemlerin ekonomik sorunları durdurmak için yeterli olmayacağı endişeleri hisse senetlerini olumsuz etkiliyor.
Hisse senedi yatırımcıları, para politikası gevşemesinden kaynaklanan alım fırsatlarını ararken, yüksek enflasyon nedeniyle faiz oranlarının yüksek kalacağı ülkelerden endişeli.
Asya, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Afrika’nın, dünyanın en yüksek enflasyonla düzeltilmiş politika faiz oranlarına sahip bazı Latin Amerika ülkelerinden daha savunmasız olduğu görülüyor.
Sonuç olarak, gelişmekte olan piyasa hisse senedi yatırımcıları için zorlu bir yılın ortasında olunsa da, analistler Çin’in ekonomik zorluklarının dibe vurduğu yönündeki iyimserlikten umutlu görünüyor. Gelişmekte olan ülke endeksleri, Federal Rezerv faiz beklentileri hafiflediğinde ve gelişmekte olan piyasalar faiz indirimlerini başlatabildğinde yatırımcılar için cazip hale gelebilir.
*Söz konusu yazı Bloomberg haber kaynağından çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


Financial Times: Turizm gelirleri cari açığın kapanmasına yardımcı olacak mı?
6 Ağustos 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Ekonomi
Türkiye’nin 900 milyar dolarlık ekonomisi çeşitli ekonomik sıkıntılar ile boğuşmaktadır. Ancak turizm endüstrisi, sektör kazancının son 10 yılın en yüksek seviyesinde olduğunu gösteriyor.
Grafik: 2012 yılından günümüze Aylık Türkiye Turizm gelirleri
Türkiye’de enflasyon yüksek olsa da, zayıf lira, ülkeyi nispeten ucuz hale getirmiştir. Avrupa Seyahat Komisyonu İcra Direktörü Eduardo Santander, “Uygun fiyatlı seyahat deneyimlerini arayanlar için Türkiye iyi bir seçenektir,” diyor.
Türk lirasının euro karşısında yaşadığı değer kaybı (Lira geçen yıla göre %40 zayıf durumdadır) ülkenin geleneksel olarak uygun fiyatlı Avrupa destinasyonlarıyla rekabet edebilmesini sağlıyor. (Örneğin Portekiz). Bu durum, TÜFE son bir yılda neredeyse %50 artmış olsa bile geçerliliğini koruyor. Fransız turist Emmanuel, “Paris’te 7 veya 8 avroya daha ucuz yemek yiyemezsiniz, ancak burada 3 avroya yiyebilirsiniz,” ifadelerini kullanıyor.
TUİK’e göre 2023’ün ilk altı ayında 22 milyondan fazla kişi Türkiye’yi ziyaret etti. Bu rakam, 2022’deki 18.4 milyondan daha yüksektir. Turizm geliri ise 2023’ün aynı altı aylık döneminde neredeyse 22 milyar doları buldu. Bu rakam 2012 yılından bu yana gerçekleşen en yüksek seviyedir.
İstatistiklerin tutulmaya başladığı 2012 yılından bu yana, en yüksek ziyaretçi sayısı ve turizm geliri ülke ekonomisine olumlu bir haber olarak yansıyor. Hükümet, iyi bir turizm sezonunun rekor bir cari açığı daraltmasına yardımcı olacağını umuyor.
Ancak, işletmeler turistlerin geldikten sonra daha az harcamaya istekli olduğunu belirtiyor. Yüksek TÜFE aynı zamanda fiyatların artmasına neden oldu, bu da maliyet odaklı gezginler için daha az fırsat bulunduğu anlamına geliyor.
Antalya’da mücevher dükkanı Dream Jewels’in satış müdürü Ünsal Turan, bu yazın “çok parlak geçmediğini” söyledi. Adı belirtilmemiş bir diğer perakendeci de bu yılın ticaretinin “çok kötü” olduğunu ifade etti.
Turkstat verilerine göre Nisan-Haziran döneminde ortalama bir ziyaretçi, Türkiye’de 8.4 gece geçirdi; bu rakam 2015 yılından bu yana en düşük seviyedir.
Grafik: Turistlerin Türkiye’de ortalama konaklama süresi
İngiltere’nin en büyük paket tatil sağlayıcısı olan Jet2’nin CEO’su Steve Heapy‘ye göre, ziyaretçiler her şeyin önceden ödendiği her şey dahil tatil köylerini tercih ediyor. CEO, Bazı konuklar yanlarında çok az para getiriyor çünkü her şey ödenmiş durumda” diyor.
Adalya Hotel grubunun operasyon direktörü Nahit Kara, Temmuz ayında tatil köyünün yaklaşık %97 kapasite doluluğa sahip olduğunu belirtti. Şubat ayında Antalya’nın birkaç yüz kilometre doğusunda büyük hasara yol açan depremin kritik erken rezervasyonları engellemesi nedeniyle 2023’ün kolay bir yıl olmadığını ifade etti.
Beklenmedik şekilde serin geçen bir Mayıs ayı, bazı potansiyel müşterilerin diğer destinasyonlara gitmesine neden oldu. Seçim öncesinde yürürlüğe konan büyük asgari ücret artışları otel işletmelerinin işgücü maliyetlerini de keskin bir şekilde artırdı. Ücret artışları, toplam giderlerin yaklaşık %40’ını oluşturuyor. Artan maliyetlere ayak uydurabilmek için oda fiyatları euro bazında %20 artmak zorunda kaldı.
Ülke genelinde, otel ve restoran fiyatları Temmuz ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre lira bazında %83 arttı.
Artan fiyatlar, Adalya gibi daha uygun fiyatlı tatil köylerinin, bir zamanlar Barack Obama’yı G20 zirvesi sırasında ağırlayan lüks bir bölge olan Calista Luxury Resort gibi yerlerden daha iyi performans göstermesi anlamına geliyor. Bu yaz, Calista, Rus müşterilerinin ekonomik krizden etkilenmesi sonucu kapasitesinin sadece %60’ında işliyor. Tatil köyü, dalgalanmalardan korunmak için tek para birimi olan euroda ücret alıyor. (Ruble, Euro karşısında son bir yılda %40 değer kaybına uğradı.)
Birçok Rus, aynı zamanda Türkiye’de tatil evleri ve villalar satın almış, bu da otellere olan ihtiyacı azaltmıştır. Ayrıca Ruslar, Orta Doğu ve Asya’daki diğer destinasyonları tercih etmeye başlamıştır.
Calista tatil köyünün satış ve pazarlama direktörü Gürsel Kaya, başka bölgelerden gelen zengin turistlerin büyük bir pandemi sonrası harcama patlamasının ardından da tükenmiş olduğunu söyledi. “Bu yıl çok, çok zor,” dedi. “Gelecek yıl bile kolay olmayacak.” ifadelerini kullandı.
*Söz konusu yazı, Financial Times haber kaynağından çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.
Kapak fotoğrafı: Artem Evdokimov/Shutterstock


Dünya Ekonomik Özgürlük Endeksi: 2022 Yılı Raporu
23 Temmuz 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Ekonomik Özgürlük Endeksi, ülkelerin kurumlarının ve politikalarının ekonomik özgürlüğü destekleyip desteklemediğini ölçmektedir.
Bu endeksin temel ölçütleri, devletin büyüklüğü (size of government), hukuk sistemi ve mülkiyet hakları (legal system and property rights), sağlam para (sound money), uluslararası ticaret özgürlüğü (freedom to trade internationally) gibi ölçütlerdir.
En İyi Sıralamaya Sahip Ülkeler
En son mevcut kapsamlı veriler 2020 yılından alınmıştır. Hong Kong hala en üst sırada yer alıyor, ancak derecesi ekstra 0.28 puan düşmüştür. Singapur bir kez daha ikinci sırada yer alıyor. Sıradaki en yüksek puan alan ülkeler İsviçre, Yeni Zelanda, Danimarka, Avustralya, Amerika Birleşik Devletleri, Estonya, Mauritius ve İrlanda’dır.
Diğer Önemli Ülkelerin Sıralamaları
Diğer bazı önemli ülkelerin sıralamaları şöyledir: Japonya (12.), Kanada (14.), Almanya (25.), İtalya (44.), Fransa (54.), Meksika (64.), Hindistan (89.), Rusya (94.), Brezilya (114.) ve Çin (116.).
En Düşük Sıralamaya Sahip On Ülke
En düşük sıralamaya sahip on ülke şunlardır: Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Cezayir, Kongo Cumhuriyeti, İran, Libya, Arjantin, Suriye, Zimbabve, Sudan ve en son olarak Venezuela.
Söz konusu listede öne çıkan bazı ülkeler aşağıdaki şekildedir:
Endeksin temel ölçütleri, devletin büyüklüğü (size of government), hukuk sistemi ve mülkiyet hakları (legal system and property rights), sağlam para (sound money), uluslararası ticaret özgürlüğü (freedom to trade internationally) gibi ölçütlerdir. Söz konusu kriterlerin ölçümüne dair bilgiler aşağıdaki şekildedir.
Alan 1: Hükümetin Büyüklüğü
Hükümet harcamaları, vergilendirme ve hükümet tarafından kontrol edilen işletmeler arttıkça, bireysel seçimin yerine hükümet karar alma süreci devreye girer ve ekonomik özgürlük azalmaktadır.
Alan 2: Hukuk Sistemi ve Mülkiyet Hakları
Kişilerin ve onların haklarıyla elde edilen mülkiyetin korunması, hem ekonomik özgürlüğün hem de sivil toplumun merkezi bir unsuru olarak kabul edilir.
Alan 3: Sağlam Para
Enflasyon, haklı olarak kazanılan ücretlerin ve birikimlerin değerini erozyona uğratır. Dolayısıyla, mülkiyet haklarını korumak için sağlam para esastır. Enflasyon yalnızca yüksek değil, aynı zamanda istikrarsız olduğunda, bireylerin gelecek için plan yapması zorlaşır ve dolayısıyla ekonomik özgürlüğü etkili bir şekilde kullanmaları güçleşir.
Alan 4: Uluslararası Ticaret Özgürlüğü
Ticafret özgürlüğü – en geniş anlamıyla alışveriş yapma, satma, sözleşme yapma ve benzeri – ekonomik özgürlük için temel öneme sahiptir ve başka ülkelerdeki işletmeleri ve bireyleri içermediğinde ekonomik özgürlük azalmaktadır.
*Söz konusu veriler, Fraser Enstitüsünün “Economic Freedom of the World: 2022 Annual Report” isimli raporundan alınarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


BofA stratejisti Michael Hartnett: Hisse senetleri hakkında uyarıda bulundu
28 Mayıs 2023 in Borsa, Çevirilerden Seçmeler
Bank of America stratejisti Michael Hartnett’e göre yatırımcılar hisse senetlerinden para çekerek para piyasası fonlarına ve tahvillere yatırım yapmaktadır.
Söz konusu verilere göre, 24 Mayıs’a kadar olan haftada hisse senetlerinden 3,9 milyar dolar çıkış yaşandı. Ve bu durum üçüncü ardışık hafta çıkışı olmaktadır.
Bofa strateji notunda şu ifadelere yer verilmiştir:
“Bu yılın başından itibaren nakit fonlara 756 milyar dolar giriş olmuş olup, bu 2020 yılından bu yana en büyük artıştır. Federal Reserve’in faiz artırım kampanyasının piyasalara etkisi daha da hissedildikçe ve finansal koşullar sıkılaştıkça, “riskten kaçışın Haziran sonunda tekrar geri dönmesini bekliyoruz.”
Borç Tavanı krizi çözülüyor
Yılın ilk dört ayında yüzde 8’den fazla yükselen S&P 500 endeksi, ABD’nin borç tavanı krizi ile birlikte ve resesyon endişelerinin artmasıyla Mayıs ayında sıkışmış durumdadır. Cuma günü, Cumhuriyetçi ve Beyaz Saray müzakerecilerinin borç limitini yükseltmek için anlaşmaya daha yaklaştığı bildirildiği için hisse senedi vadeli işlemleri yükseldi. 2023 yılında hisse senedi akışları açısından durum son yıllardaki desenden oldukça farklı görünmektedir. BofA stratejistlerine göre, son üç yılda sırasıyla 175 milyar dolar, 949 milyar dolar ve 182 milyar dolarlık hisse senedi fonu girişleri kaydedilmiştir.
Geçen yılki hisse senedi düşüşünü doğru bir şekilde tahmin eden Hartnett, S&P 500 endeksini 4.200 seviyesinde satmayı önermiştir – bu da endeksin son kapanışının yaklaşık yüzde 1 üzerindedir.
Ancak Michael Hartnett ile aynı fikirde olmayan stratejistler de mevcut. Citigroup Inc. stratejistleri, yapay zeka kaynaklı beklenen destek, Federal Reserve faiz artırımlarının sona erme olasılığı ve güçlü ekonomik büyüme nedeniyle Cuma günü ABD hisse senetleri için tavsiyesini sat yerine nötr seviyeye getirmiştir.
Söz konusu yazı, Bloomberg Businessweek’de yayımlanmış olup çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


Marc Lavoie: Pandemi sonrası enflasyonu için 3 farklı görüş
19 Mayıs 2023 in Genel
COVID-19 salgınının küresel ekonomi üzerinde en belirgin etkilerinden biri artan enflasyon oldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), Ocak 2023’te %7,5 artarak 40 yılın en yüksek enflasyon oranına ulaştı.
Enflasyondaki artışa katkıda bulunan bir dizi faktör mevcuttur. Enflasyonun artması ile ilgili en yaygın üç görüş aşağıdaki şekildedir:
Ana akımcıların destek verdiği görüş:
-Merkez Bankası’nın gevşek para politikası işletmelerin ve tüketicilerin borçlanmasını ve daha fazla harcama yapmasını kolaylaştırdı. COVID pandemisi sürecinde aşırı cömert hükümet destek programları, hükümet açıklarının büyük ölçüde merkez bankası tarafından finanse edilmesiyle, talep fazlasına neden oldu ve bu da enflasyonu tetikledi.
İkinci görüş iki bölüme ayrılmaktadır:
İlk Bölüm: COVID pandemisi ve Ukrayna savaşı, tedarik zincirinde sıkıntılara, tarım ve enerji fiyatları üzerinde olumsuz etkilere sebep olmuştur. Bu da enflasyonun artışına katkı sunmuştur.
İkinci Bölüm: İlk bölümdeki tedarik zincirlerindeki sıkıntılar esnasında kar enflasyonu veya satıcı enflasyonu adı verilen ek bir etki ortaya çıkmıştır. Bu etki, hızla yükselen fiyatlar nedeniyle alıcılar ve tüketiciler arasında oluşan karışıklıktan yararlanarak fırsatçı bazı firmaların piyasa gücü kullanmasıyla ortaya çıkmıştır.
Üçüncü görüş ise,
İkinci görüşün birinci bölümünü kabul ediyor ancak ikinci bölümü sorguluyor. Genel olarak, kar ve kar payı artışı, firmaların durumu avantaja çevirerek fiyat artışlarını kendi lehlerine çevirmesiyle temellendirmeden de açıklanabilir.
Kaleckian ekonomi teorisi bağlamında, firmalar genellikle marjinal maliyetlerin sabit olduğu bir alanda faaliyet gösterir. Birim doğrudan maliyetlerin yanı sıra genel işçilik maliyetleri ve diğer sabit maliyetler dikkate alındığında, birim maliyetler tam kapasiteye kadar azalır.
Bu, birim doğrudan maliyetler üzerinden belirli bir kar marjı oranıyla, kârların iki nedenden dolayı artacağı anlamına gelir. Birincisi, firmalar daha fazla birim üretip sattıkça, birim maliyetleri düşer ve dolayısıyla birim başına gerçekleşen kârları artar ve ikincisi, daha fazla birim sattıkları için daha fazla kar elde ederler.
Bu görüş, firma düzeyinde, firmaların doğrudan maliyetlerinin yaklaşık üçte birinin işçilik maliyetleri, geri kalanının ise malzeme maliyetleri diyeceğimiz ara mal ve hammaddeler olduğu gerçeğine dayanır.
Birim malzeme maliyetleri birim işçilik maliyetlerinden daha hızlı yükseldiğinde, J değişkeni büyür ve böylece fiyat-birim işçilik maliyeti oranı firma düzeyinde yükselir. Makroekonomik düzeyde, kârın katma değerdeki payı da artacaktır.
Enerji de dahil olmak üzere malzeme ve birincil girdilerin fiyatlarında artış olduğu ülkelerde, kârın katma değer içindeki payında bir artış olduğu görülmektedir. Bu gözlem, Covid salgını ve Ukrayna’daki savaşın bir sonucu olarak gözlenen kar payındaki artışla tutarlıdır.
Şu an ücret payındaki düşüşe, nominal ücretler (henüz) fiyatları yakalamayı başaramadığından, reel ücretlerdeki düşüş eşlik etmiştir. Ancak Weber ve Wasner’in uyardığı gibi, ücret yakalama tarafından yönlendirilen çatışma enflasyonu, enflasyon sürecinde bir sonraki adım olabilir ve bu, merkez bankacılarının hala faiz oranlarını yükseltirken kaçınmak istedikleri şey olabilir.
*Söz konusu yazı, Marc Lavoie tarafından Monetary Policy Institute Blog için kaleme alınmıştır. Yazı, ParaAnaliz için çeviri yapılarak derlenmiştir.


Wall Street Journal: “Çin’in Yabancı Şirketlere Yönelik Baskısı ‘Sürdürülemez”
19 Mayıs 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Çin’in yabancı şirketlere yönelik baskıları aşağıdakiler gibi bir dizi önlemi içeriyor:
- Yabancı yatırımın daha fazla incelenmesi
- Teknoloji şirketlerine yönelik kısıtlayıcı düzenlemeler
- Zorunlu teknoloji transferleri
- Yabancı şirketlere yönelik siber saldırılar
Baskının aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi olumsuz sonucu oldu:
- Azaltılmış yatırım
- Yavaşlatılmış yenilik
- Çin’in küresel bir iş merkezi olarak itibarını zedeledi
Wall Street Journal’da yer alan “Yöneticilere göre Çin’in Yabancı Şirketlere Yönelik Baskısı ‘Sürdürülemez'” başlıklı makalede Çin’de görev alan ve isminin açıklanmaması koşuluyla konuşan yöneticilerin ifadeleri yer alıyor.
Yöneticiler, hükümetin düzenleyici eylemlerinin ülke ekonomisine ve küresel bir iş merkezi olarak itibarına zarar verdiği konusunda uyarıda bulunuyor. Çin’in yabancı şirketlere uyguladığı baskının “sürdürülemez” olduğunu söylüyor.
İlgili yöneticiler, hükümetin icraatlarının yabancı şirketler arasında bir belirsizlik ve korku ortamı yaratarak geleceğe yönelik plan yapmayı zorlaştırdığını, hükümetin eylemlerinin yatırım ve yeniliği caydırarak Çin ekonomisine zarar verdiğini söylüyor.
Söz konusu açıklamalar, Çin ekonomisinin büyümedeki yavaşlama, emlak krizi ve artan borç dahil olmak üzere bir dizi zorlukla karşı karşıya olduğu bir dönemde geldi.
Hükümetin yabancı şirketlere uyguladığı baskı, ekonomik yavaşlamaya katkıda bulunan faktörlerden biri olarak görülüyor.
Yöneticiler, hükümetin politikalarını yeniden gözden geçirerek yabancı şirketler için daha elverişli bir ortam yaratmasını umduklarını ifade ediyor. Çünkü onlara göre, Çin’in ekonomik büyümesini sürdürmek ve inovasyonda küresel bir lider olmak için yabancı yatırıma ihtiyacı var.


ANALİZ: Merkez Bankaları dijital para birimlerinden korkmamalı (Project Syndicate)
16 Mayıs 2023 in blockchain, Çevirilerden Seçmeler
Yunanistan’ın eski maliye bakanı Yanis Varoufakis‘e göre, dünya çapındaki merkez bankaları dijital para birimleri ihraç etme konusunda isteksiz. Varoufakis, bu durumu merkez bankalarının finansal sistem üzerindeki kontrollerini kaybetmesinden korkusu olarak yorumluyor.
Merkez bankaları, insanların paraya erişmek için hizmetlerini kullanması gerektiği gerçeğine her zaman güvenmiştir. Örneğin, bir bankaya para yatırmak istiyorsanız, merkez bankasının takas sisteminden geçmeniz gerekir. Bu, merkez bankalarına finansal sistem üzerinde çok fazla güç verir.
Ancak insanlar bir bankadan geçmeden para depolamak ve transfer etmek için dijital para birimlerini kullanabilseydi, o zaman merkez bankaları bu gücü kaybederdi. Bu nedenle Varoufakis, merkez bankalarının dijital para birimlerinden çekindiklerine inanıyor.
Varoufakis, merkez bankalarının dijital para birimlerinden korkmak yerine benimsemeleri gerektiğini savunuyor. Dijital para birimlerinin daha demokratik ve kapsayıcı bir finansal sistem oluşturmak için kullanılabileceğine inanıyor. Örneğin, dijital para birimleri, şu anda bankacılık sisteminin dışında kalan kişilere finansal hizmetler sağlamak için kullanılabilir.
Varoufakis, merkez bankalarını dijital para birimlerinin gelişimini engellemeye çalışmak yerine finansal sistemi iyileştirmek için nasıl kullanabileceklerini düşünmeye başlamaya davet ediyor.
Varoufakis’in görüşleri iki farklı tepki ile karşılandı. Bazı insanlar merkez bankalarının dijital para birimlerini benimsemesi gerektiği konusunda Varoufakis ile aynı fikirdeyken, diğerleri dijital para birimlerinin finansal istikrar için bir tehdit oluşturduğuna inanıyor.
Merkez bankalarının nihayetinde dijital para birimlerinin yükselişine nasıl tepki vereceği henüz belli değil.
Makaleden bazı önemli noktalar:
- Merkez bankaları, finansal sistem üzerindeki kontrollerini baltalayacağından korktukları için dijital para birimleri çıkarmaya isteksizler.
- Dijital para birimleri, daha demokratik ve kapsayıcı bir finansal sistem oluşturmak için kullanılabilir.
- Merkez bankaları, finansal sistemi iyileştirmek için dijital para birimlerini nasıl kullanabileceklerini düşünmeye başlamalıdır.
*Söz konusu yazı, Yanis Varoufakis tarafından Project Syndicate için kaleme alınan yazıdan çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


Borç tavanı krizi: Piyasalar için riski yükseltiyor
13 Mayıs 2023 in Borsa, Çevirilerden Seçmeler, Piyasa, Politika
“Yatırımcılar bu filmi çok kez izledi”
Birçok kişi, 2011 yılını göz önünde bulundurarak Washington ve Wall Street’in mevcut borç tavanı krizinden endişelenmemesi gerektiğini düşünüyor. Aynı borç krizi o zaman da mevcuttu. Moody’s Analytics baş ekonomisti Mark Zandi‘ye göre, yatırımcılar “bu filmi çok kez izledikleri için sonunu biliyorlar”.
Ancak 2011 yılında krizin ortasında bulunan Mike Sommers‘a göre, bu yılki kriz “tamamen farklı” ve bir anlaşma yapılacak alanın nerede olduğu bilinmiyor.
2011 yılına göre farklılıklar
2011’deki krizle karşılaştırıldığında, bu yılki borç tavanı krizinde kez birkaç önemli faktör eksik görünüyor.
İlk olarak, 2011 yılındaki görüşmeler çok daha erken başlamıştı ve farklı bir siyasi ortam mevcuttu ve her iki tarafın da açıkça anlaştığı gibi, bütçe açığının azaltılması öncelikli bir konuydu. Başkan Obama ve Boehner boş zamanlarında sosyalleşiyorlardı. Bu durum anlaşma yapmayı biraz daha kolaylaştırdı. Amerikan Petrol Enstitüsü’nün CEO’su olan Sommers, “2010’da siyasi dinamiklerin önemli ölçüde değiştiğini anlayan bir Başkan Obama ile istekli bir karşı taraf vardı ve bununla ilgili bir anlaşmaya ihtiyaç vardı” dedi.
Sonrasında, o dönemde, Obama yönetimi Bowles-Simpson Komisyonu’nu kurmuştu. Bu komisyon bütçe açığının dengelenmesi için çalışmalar yapıyordu. Ancak, bu yıl yaşanan kriz, Biden ve Cumhuriyetçi Parti lideri Kevin McCarthy arasındaki kişisel gerilim nedeniyle farklı bir dinamik gösteriyor.
Bu yıl kriz ile ilgili görüşmeler daha geç başladı ve Cumhuriyetçi Parti’nin giderek daha güçlenen muhafazakar kanadının talepleri çok daha yüksek seviyelere çıktı.
Biden, 2011 krizinde baş müzakereci olarak yer aldığından, o dönemde yapılan açık görüşmelerin Demokratlar tarafından bir hata olarak görülmesi nedeniyle şimdi farklı bir yaklaşım sergiliyor. Biden ve ekibi, bu haftaki görüşmelerin genel olarak harcama kesintileri üzerinde müzakere edildiğini iddia ederek, borç tavanı konusunda görüşme yaptıklarını inkar ediyorlar.
Cumhuriyetçi Parti liderleri ise, bu kez borç tavanını kaldırmak için daha fazla talepte bulunuyorlar ve Biden yönetiminin çevre politikaları, vergi politikaları ve öğrenci kredileri gibi konulara ilişkin politikalarına da saldırıyorlar.
Bu nedenle, Biden ve McCarthy arasındaki görüşmelerin başarılı olması için çok az zaman kalmış durumda.


Kevin McCarthy ve Başkan Joe Biden, 9 Mayıs’ta ABD borç tavanı hakkında bir toplantı sırasında
Risk artıyor
Şu anda, Cumhuriyetçi partideki güçlü muhafazakar grup, partiye daha fazla şey talep etmek için bir kaldıraç olarak borç tavanını kullanıyor ve McCarthy’ye çok daha az görüşme alanı bırakıyor.
2011 krizi, sonunda Hazine Bakanlığı’nın ABD’nin nakit sıkıntısı yaşanacağını tahmin ettiği günden iki gün önce sona erdi. Bütçe Kontrol Yasası, 2011-2021 yılları arasında 917 milyar dolarlık bir bütçe açığı azaltımına yol açtı. Ancak, bu aynı zamanda büyük maliyetlerle birlikte geldi. Piyasalar 2011 yazında sarsıldı ve ABD’nin tarihteki ilk kredi notu düşüşüne neden oldu.
Grafik: 2011 yılındaki Borç Tavanı krizi sırasında piyasalar
Daha önce bu durum bir kez daha yaşanmış olsa da hakim görüş, Washington ve finansal sektörünün kriz olasılıklarını küçümsediği yönünde.
Mike Konczal, pazartesi günü bir basın toplantısında, yakın tarihe bakarken “Yasa yapıcıların aldığı tek dersin, çözümün son dakikada ortaya çıkması olacağından endişe ediyorum” ifadelerini kullandı.


ANALİZ: SP500 ve Dolar endeksi bu hafta açıklanacak olan verileri bekliyor
7 Mayıs 2023 in Borsa, Dünya Ekonomisi
Geçtiğimiz hafta FED, faizleri 25 baz puan artırdı. ABD Doları, FED’in faiz kararı ile birlikte temkinli bir şekilde düşüş gösterdi.
FED, sıkılaştırma sürecinde duraklama sinyali verdi. Başkan Jerome Powell, basın toplantısında, komite görünümünün şu anda faiz indirimlerini desteklemediğini vurgulamaya çalıştı. Ancak piyasalar buna ikna olmuyor. Piyasalar, Temmuz ayına kadar faiz indirimi olasılığını yaklaşık% 50 ihtimal şeklinde fiyatlıyor.
Cuma günü açıklanan tarım dışı istihdam verisi, beklenen 185 bine oranla 253 bin yeni istihdam şeklinde gerçekleşti. Güçlü istihdam raporu, piyasalar tarafından erken faiz indirimi için bir sebep olarak görülüyor.
Politika yapıcılar kısa vadeli gevşeme beklentilerini olasılık dışı görmeye devam ederlerse, ABD doları buradan bir tepki hareketi gerçekleştirebilir.
Piyasalar bir sonraki ABD enflasyon raporunu yakından dikkat edecek. Şu ana kadar açıklanan enflasyon verileri, enflasyonun düşmesi açısından olumlu olarak görülüyor.
Yapışkan fiyat baskılarına ait daha fazla işaret, riskten kaçınma güdüsünü artırarak dolara yönelik bir talebi artırabilir.
Bunun için izlenecek veriler:
10 Mayıs Çarşamba günü açıklanacak: ABD Çekirdek enflasyon verisi ve Enflasyon verisi
11 Mayıs Perşembe günü açıklanacak: ABD Üretici Fiyatları endeksi
12 Mayıs Cuma günü açıklanacak: Michigan Tüketici Güveni endeksi
Grafik: Dolar endeksi teknik analizi
Dolar endeksi güçlü bir destekte yer alıyor. Fiyattan bağımsız olarak momentum, kademeli şekilde yükseliyor. Enflasyon raporunda olumsuz bir husus görülmesi halinde dolar endeksi buradan yukarı yönlü bir tepki hareketi gerçekleştirebilir.


ANALİZ: Taşımacılık endekslerinde düşüşler yavaşlamaya işaret ediyor
1 Mayıs 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
ACT Research isimli firmanın Kamyon Taşımacılığı Hacim Endeksi, Şubat ayında 45,3 seviyesindeyken, Mart ayında azalış göstererek 43,1 (SA) seviyesine geriledi.
ACT Research Başkan Yardımcısı Tim Denoyer, “Hacim Endeksi son 50 ayın dokuzunda 12’nin altındadır. Yakın vadeli görünüm temkinli olmaya devam ediyor. Döngü öncekiler gibi olursa talep artışı 2024’te, belki de 2023’ün sonlarında geri dönecektir.” ifadelerini kullanıyor.
Fiyatlandırma Endeksi Mart ayında 41.9’e geriledi. Bu 2014 yılından bu yana en düşük ikinci seviyedir. En yüksek seviye pandemi başında, Nisan 2020 tarihinde gerçekleşti.
Kapasite Endeksi, Mart ayında 0,6 puanlık artışla 53,6’ya yükseldi, ancak yine de 2022’ye göre daha yavaş bir büyümeye işaret ediyor.
ABD için okyanus taşımacılığı siparişleri endeksi de düşüş eğilimindedir. Endeks, Ocak 2023 ile birlikte Temmuz 2021’den bu yana en düşük seviyededir.


ANALİZ: Fed raporunda öne çıkan grafikler
23 Nisan 2023 in Dünya Ekonomisi
Grafik: Kredi miktarının türlerine göre dağılımı
Grafik: Kredi miktarının yaş gruplarına göre dağılımı
Grafik: Kredi miktarının hesap sayısına göre dağılımı
Grafik: 2003-2022 tarihleri arasındaki gecikme gün sayısı
Grafik: Konut kredilerinin kredi puanına göre dağılımı
Grafik: Otomobil kredilerinin kredi puanına göre dağılımı
Grafik: 2001-2022 tarihleri arasında konut kredilerindeki gecikme gün sayısı


ANALİZ: Almanya agresif şekilde yeşil enerjiye geçiyor
23 Nisan 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Almanya çıkarmış olduğu “Bina Enerji Yasası” ile 2024’ten itibaren hanelere toplu olarak ısı pompası kurmayı planlıyor.
Birçok mülk henüz bunun için donatılmamıştır. Bu yüzden birçok mülkü pahalı yenileme çalışmaları bekliyor.
Yeni enerji yasasına göre, iki odalı bir daire için radyatör maliyeti 2.000-2.750 Euro arasında değişiyor. Yalıtım binanın yaşına göre 5.000-35.000 Euro arasında değişiyor. Isı pompası maliyeti ise 25.000 Euroya kadar değişen maliyetlerle kurulabiliyor.
Uzmanlar, eğer eski bir ev söz konusuysa, yeni enerji yasasına uyum sağlamak amacıyla 100.000 eurodan fazla yatırım ihtiyacı olduğunu ifade ediyor.
Isı pompaları ile hanelerin ısınma ihtiyacı, doğalgaz yerine yenilenebilir enerji ile sağlanacak.
2030 yılına kadar altı milyon ısı pompası
Alman ısıtma mühendisleri birliği, ısı pompası kurulması konusunda kapasitelerini agresif bir şekilde genişletmeleri gerektiğini savunuyor.
Almanya’da geçen yıl 236.000 cihazın kurulumu yapılmıştı. Birlik, bu yıldan itibaren yılda 500.000 ısı pompası kurmayı planlıyor.
Almanya’da, 2030 yılına kadar hanelere altı milyon ısı pompası kurulması planlanıyor. Çevre dostu ısıtma sistemlerine yatırım yapan sadece Almanya olmadığından, sektörde talep çok yüksek seviyede.
2018 yılında 55 milyar dolar olan sektör hacminin 2026 yılında iki katına çıkarak 100 milyar dolara çıkması bekleniyor.
Isı pompaları genellikle Alman üreticilerden gelmektedir. Viessmann, Vaillant, Stiebel Eltron ve Bosch gibi şirketler şimdiye kadar gaz kazanları üretti. Şu an ise çok hızlı bir şekilde, ısıtma pompa sistemlerine geçiş yapıyorlar.
Üç üretici, 2025 yılına kadar toplamda yaklaşık 2,7 milyar avroluk yatırım yapmayı planlıyor.
Focus Online



Fitch Solutions: ABD dolarının etkisi zamanla azalacak
19 Nisan 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Fitch Solutions‘a göre ABD dolarının küresel ticarette ve yatırımda hakimiyeti azalacak. Ancak bu değişim, paradigma değişimi” yerine “yavaş bir erozyon” şeklinde olacak. Çünkü hala dolar kuruna çok fazla alternatif yok.
Doların hegemonyası, dünyanın rezerv para birimi statüsünün yanı sıra ABD’nin döviz işlemleri, ticaret ödemeleri, SWIFT ödemeleri ve dolar cinsinden borçlardaki baskın payı ile destekleniyor.
Fitch Solutions’dan Cedric Chehab, Pazar günü CNBC’ye verdiği demeçte, “Dolara alternatif düşündüğümüzde gerçekten bir alternatif yok” ifadelerini kullandı.
Chehab’a göre, doların üstünlüğü, Çin ekonomisinin devam eden yükselişinden, Rusya ve ABD liderliğindeki finansal sektörden kopmak isteyen diğer ülkelerin ve merkez bankası dijital para birimlerin etkisinden kaynaklanan tehditlerle karşı karşıya kalacak.
Ancak Chehab “Herhangi bir para biriminin doları gerçekten tahtından etmesinin uzun zaman alacağını” savundu.
“Dolar hâkimiyetinin zamanla aşındığını göreceğiz. Çin çoğu ekonominin en büyük ticaret ortağıdır. Çin’in ekonomik gücü artmaya devam ettikçe, küresel finansal kurumlarda ve ticarette daha fazla etki yaratması bekleniyor.”
Son haftalarda BRICS ülkelerinin liderlerinden (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) dolarsızlaşma söylemi artıyor.
ABD Hazine Bakanı Janet Yellen geçtiğimiz günlerde İran ve Çin gibi ülkeler ticaret için alternatif para birimleri ararken Rusya’ya karşı yaptırımların dolara zarar verebileceğini söyledi. Ancak doların hakimiyetini kırmanın oldukça zor olacağını da ekledi.
*Söz konusu yazı Business Insider isimli kaynaktan çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


ANALİZ: SP500 için olumsuz senaryolar
15 Nisan 2023 in Borsa, Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi, Ekonomi
SP500 kazanç tahminleri %6’dan fazla aşağıya revize edildi. Söz konusu oran 2000 yılından bu yana %4 olan aşağıya revize ortalamasının altında yer alıyor.
Grafik: 2000-2023 yılı arasında SP500 kazanç tahminleri değişimi
Teknoloji hisselerindeki çıkışlar 2017 yılından bu yana gerçekleşen en yüksek 3. çıkış oldu.
Grafik: 2017-2023 yılları arasında teknoloji hisselerindeki çıkışlar
1954 yılından bu yana gerçekleşen 5 ayı piyasasına bakıldığında, endeks dipleri Fed faizlerinin zirvede olduğu zamandan ortalama 10 ay sonra görüldü. (En düşük: 2 ay, En yüksek: 20 ay)
Grafik: Fed faiz oranları ve piyasa dipleri
Yavaş değişen enflasyon bileşenleri (Sticky price), yüksek kalmaya devam ediyor. Söz konusu oran ile esnek enflasyon bileşenleri arasındaki makas, 1980’li yıllardan bu yana en yüksek seviyede.
Grafik: 1970-2023 yılları arasında esnek ve yavaş enflasyon bileşenleri
Hissedarların sahip oldukları hisse satışları 2022 yılı Nisan ayından bu yana en yüksek seviyelerde yer alıyor.
Grafik: Ortakların, hissedarların hisse satış durumu
VIX’in tarihi düşük seviyelerde olması 2021 yılının kasım ayında piyasanın tepede olduğu zamana eşlik etmişti.
Grafik: 2021/11 ile 2023/04 arasında VIX ve SP500 endeksi
Grafik: Önümüzdeki hafta 2023/Q1 için bilanço açıklayacak şirketler
Söz konusu bilanço dönemi boyunca piyasanın yükselişe devam mı edeceği yoksa düzeltme mi yapacağı yakından izlenecek.


ANALİZ: Bankacılık ve konut krizi sistemik sorun oluşturabilir
15 Nisan 2023 in Genel
ABD’de faiz oranları hızla yükselirken, 1,5 trilyon dolardan fazla ticari gayrimenkul kredisinin vadesi 2025 yılına kadar dolacak.
Küçük bankalar, ticari gayrimenkul kredilerini daha fazla finanse etmektedir. Küçük bankalar 2017’de bu kredilerin sadece %17’sini elinde tutuyordu. Güncel olarak ise şu anda ticari gayrimenkul kredilerinin %27’sini elinde tutuyor.
Grafik: Banka büyüklüklerine göre ticari gayrimenkul kredileri finansmanı
Sektörel dağılıma bakıldığında ise durum biraz daha kötü görünüm sunuyor. Küçük bankalar, bireysel konut kredilerin %46’sına ve ticari gayrimenkul kredilerinin %30’una sahiptir. Ticari gayrmenkul kredilerinin ödenmemesi küçük/yerel bankaları zor durumda bırakabilir.
Grafik: Küçük/Yerel bankaların gayrimenkul kredileri dağılımı


Söz konusu grafik 2022 verilerini yansıtmaktadır. Silicon Valley Bank’ın iflasının ardından güncellenmemiştir.
2030 yılına kadar boş ofis oranı artacak
ABD genelinde boş kiralanabilir ofis alanı %16,4 ile rekor seviyeye ulaştı. Birçok şehir çok daha yüksek oranlar görüyor. Chicago’da boşluk oranı %20 seviyelerindedir. San Francisco’da 13 teknoloji şirketinin alt kiralama için 3,5 milyon metrekarelik alanı var.
Grafik: 2006-2023 yılları arasında ABD’de boş ofislerin oranı
Yeni araştırmalar, ABD’de 2030 yılına kadar 330 milyon metrekarelik ofis alanının boş kalacağını gösteriyor. Çeşitli nedenlerle boşalacak 740 milyon kare alan daha eklendiğinde, önümüzdeki yedi yıl içinde inşa edilen yaklaşık 1 milyar kare ofis alanının boş kalacağı tahmin ediliyor.
Cushman & Wakefield tarafından hazırlanan rapora göre, 2019 yılında, pandemiden önce, boş ofis alanının tüm ofis alanları içersindeki oranı %12 seviyelerindeydi. 2030 yılında ise ilgili oranın %55 seviyelerinde olacağı tahmin ediliyor.
Tüm bu gelişmeler birlikte değerlendirildiğinde , boş kalacak ofis binaları için ticari gayrimenkul kredilerinin olması ve çoğunun küçük bankalar tarafından finanse edilmesinin olumsuz bir görünüm sunduğu söylenebilir.


ANALİZ: Morgan Stanley SP500’de %20’e yakın düzeltme bekliyor
15 Nisan 2023 in Çevirilerden Seçmeler
Morgan Stanley, S&P 500’ün resesyon endişeleri ve bankacılık sektöründeki istikrarsızlıklar sonucunda %20 kadar değer kaybetmesini bekliyor.
Bankanın hisse senedi analisti Mike Wilson, S&P 500’ün yılı mevcut seviyelerin yaklaşık %6 altında 3.900’de bitirebileceğine dair senaryolarını tekrarladı. Wilson Perşembe günü Bloomberg TV’ye verdiği demeçte, “3.900’e giden bu yol, nihayetinde en düşük 3.000’lerden geçiyor.” ifadelerini kullandı.
Federal Rezerv’in agresif parasal sıkılaştırma kampanyasına rağmen, ABD hisse senetleri oldukça dirençli kaldı. S&P 500 yılbaşından bugüne %8 yükselirken, Nasdaq Composite aynı zaman diliminde %17 arttı.
Bazı sakıncalar
Mart ayındaki bir dizi banka iflası ve ardından gelen bulaşma korkuları, kurumsal kazançlar için iyiye işaret değil.
Wilson, “Kazanç durgunluğu kampındayız. Dolayısıyla, ekonomik durgunluk yaşayıp yaşamamamız, gelirlerdeki durgunluk kadar önemli değil” dedi. “Kazanç durumu, üzerinde düşünülenden çok daha kötü… “ diye ekledi.
Grafik: ABD hisse senetleri kazanç açıklama tarihleri
JPMorgan, Citigroup ve Wells Fargo gibi bankalar Cuma günü kazançlarını açıklayacak.
SP500 kazanç tahminleri %6’dan fazla aşağıya revize edildi. Söz konusu oran 2000 yılından bu yana %4 olan aşağıya revize ortalamasının altında yer alıyor.
Goldman Sachs’taki analistler, ABD şirket kârlarının 2020’de COVID-19 salgınının başlangıcından bu yana en büyük düşüşünü kaydetmesini bekliyor.
Grafik: 2000-2023 yılı arasında SP500 kazanç tahminleri değişimi
İlgili Haber: ANALİZ: SP500 için olumsuz senaryolar


JP Morgan: Otomobil fiyatları düşecek mi?
9 Nisan 2023 in Dünya Ekonomisi, Sektör Analizi
A. Fiyat Artışlarının Gerekçesi
JD Power’ın verilerine göre ABD’li tüketiciler, Ocak 2023’te yeni bir araç için yıllık %4,2’lik bir artışla ortalama 46.437 $ ayırdı. Bu tutar ocak ayı için, tüm zamanların en yüksek seviyesi oldu.
Şu ana kadar araç fiyatlarının artışında en büyük payı, çip krizi ve tedarik zinciri sorunu oluşturdu. Ülke bazında bakıldığında yerel para birimlerinin değer kaybetmesi, sürece katkı sundu.
Grafik: Tedarik zinciri baskı endeksi


Kaynak: Şant Manukyan
Tedarik zinciri baskı endeksi, pandemi öncesinde -1 seviyelerindeyken 31.12.2021 yılında 4 seviyesine kadar çıkarak 2000 yılından bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Olumlu taraf, söz konusu endeks mart ayında tarihsel ortalamasının altına indi. Tedarik zinciri endeksinde bir gevşeme söz konusudur.
Tedarik zinciri ve çip krizinde yaşanan sorunlara ek olarak, otomobil talebi tüm dünyada arttı. ABD’de 2022 yılının son çeyreğinde, otomobil kredilerinin bütçedeki payı 2008 yılından bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.
Grafik: Otomobil kredilerinin bütçedeki payı ve borçlanmaların yaş gruplarına göre dağılımı


Kaynak: Fed’in 2022 yılı 4.çeyreği için yayımlamış olduğu “Household Debt and Credit raporu
Grafiğe göre, 18-29 yaş grubu arasındaki kişilerin otomobil kredisi diğer yaş gruplarına göre ilk sırada yer aldı. Tüm yaş grupları 2021 yılından itibaren hızla otomobil kredisi kullanmaya başladı.
Söz konusu artış pandemi başı ile kıyaslandığında 18-29 yaş grubunun kullanmış olduğu otomobil kredisi %31 oranında arttı.
Grafik: Pandeminin başlangıcı ile kıyaslandığında yaş gruplarının otomobil kredisi talebi artışı


Kaynak: Fed’in 2022 yılı 4.çeyreği için yayımlamış olduğu “Household Debt and Credit raporu
Pandemi sonrası başlayan yüksek talep ve hammadde sorunları sıfır otomobillerin siparişlere yetişememesine neden oldu. Söz konusu durum, ikinci el araçlara olan talebi artırdı.
Bu da ikinci el araçların fiyatlarını artırdı. 2018 yılında 150 bandındaki ikinci otomobil fiyat endeksi, 2022 yılının başında 250 seviyelerine kadar çıktı. Güncel durumda endeks 225 seviyesindedir. İkinci el otomobil kredileri artış hızı ise %40 seviyelerinden -%10 seviyelerine düştü.
B. Tahmin ve Senaryolar
Satışlar ve Tüketici Güveni
JP Morgan Research, ABD hafif araç satışlarının mevsimsellikten arındırılmış yıllık oranının (SAAR) 2023’te 14,0 ila 14,5 milyonu takip etmesini bekliyor. Bu sayı, pandemi öncesinde 17,0 milyon seviyesindeydi.
JP Morgan analistlerine göre, otomobil endüstrisi, pandemi sonrasından kaynaklanan bir “düşük hacim, daha yüksek fiyat” dinamiği yaşamaya devam edecek.
Brinkman “İyileşmeye giden yol, daha önce düşünülenden daha az hızlı ve daha az doğrusal olabilir. Ancak, 2023 yılı daha hızlı bir normalleşme için büyük bir potansiyele sahip. Ana soru ABD’de resesyonun yaşanıp yaşanmayacağı olacak” ifadelerini kullandı.
Grafik: ABD Tüketici Güven Endeksi
ABD tüketici güven endeksi, 2024 yılının son çeyreğindeki dip seviyelerinden yükselmişse de, pandemi öncesi seviyesinden oldukça uzaktadır. Tüketici güveni ile ilgili en önemli husus, FED’in faiz artışlarına ne zaman son vereceği ve resesyonun 2023 yılının ikinci yarısında ya da 2024 yılında başlayıp başlamayacağı olmaktadır.
Hammadde Tedariki ve Faizler
Sentetik kauçuk, soğuk haddelenmiş çelik ve paslanmaz çelik fiyatlarındaki düşüş nedeniyle emtia maliyetleri genel olarak beklenenden daha düşük seyrediyor. JP Morgan Research’ün otomobil üretmek için kullanılan emtia ağırlıklı endeksine göre, maliyetler 2023’te 2022’ye kıyasla ortalama %24 daha düşük olabilir.
JP Morgan Analistleri, ABD’de yeni bir aracın ortalama işlem fiyatının, 2023’te yaklaşık %2,5 ila %5 oranında düşeceğini tahmin ediyor. Bu tahmin, üreticilerin artan stokları ile destekleniyor.
ABD için en önemli sorun, araç üretimlerine yönelik talebin yüksek faizler sebebi ile artmıyor oluşudur. JD Power’ın verilerine göre sıfır taşıt kredisi ortalama faiz oranları Ocak 2023’te bir yıl öncesine göre 264 baz puan (bp) artarak %6,79’a yükseldi.
Dolayısıyla, düşük yeni araç fiyatları, özellikle son faiz oranlarındaki artışlar ışığında, daha yüksek talebe dönüşmeyebilir .
Senaryolar
Senaryo 1: Daha yüksek faiz oranları, artan durgunluk korkuları ve çok fazla stok, otomobil üreticilerini potansiyel alıcıları çekmek için fiyatları düşürmeye – ve kârdan vazgeçmeye – zorlayacak mı? Otomobil üreticileri böyle bir durumda, ihracat yoluyla farklı pazarlara erişim yolunu tercih eder mi?
Senaryo 2: Arzdaki problemlerin çözülmesi sonrasında Fed’in faiz indirimine girmesi ile bir süredir bekleyen otomobil talebi hızlı bir artış yaşar mı? Bu durumda, sıfır otomobil talebi hızla artacağıdan ikinci el otomobil fiyatları hızlı bir şekilde aşağıya geriler mi?
*Söz konusu yazı, FED’in 2022 yılı 4.çeyreği için yayımlamış olduğu “Household Debt and Credit” raporundan ve JP Morgan’ın Otomotiv sektörü 2023 yılı raporundan çeviri ve derleme yapılarak oluşturulmuştur.



ANALİZ: Yabancı kurumlardan Dolar/TL tahmini
5 Nisan 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Ekonomi
Morgan Stanley
Banka yetkilileri Ankara ve İstanbul’da yerel uzmanlar, siyasetçiler ve ekonomistlerle buluştu.
Banka raporunda, Türk Lirası, gelişmekte olan diğer ülke para birimleri ile kıyaslandı.
Grafik: Gelişmekte olan ülkeler ve Türk Lirası 2022 performansı
Buna göre, Türk Lirası, 2022 yılında gelişmekte olan diğer ülkelere göre en değerli kalan para birimi oldu. Diğer ülke para birimleri ortalama %5 bandında değer kaybetti.
Türk Lirası ise bu süreçte, %7.6 değer kazanmış oldu.
Güncel durum göz önünde bulundurulduğunda 4 adet alternatif USD/TRY tahmini bulunmaktadır.
- Mevcut hükümetin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kazandığı senaryoda, dolar/TL kurunun 27 TL bandında,
- Muhalefet partilerinin kazandığı senaryoda ise dolar/TL kurunun 25 TL bandında olması bekleniyor.
Banka uzmanları seçim sonuçlarına göre politika faizi ve USD/TRY açısından 3 farklı senaryo kaleme aldı ve şu yorumlara yer verdi:
CUMHUR İTTİFAKI KAZANIRSA
Rusya ve Körfez ülkeleri gibi bölgesel ortaklardan gelen para girişlerine, düzenleyici adımlara ve aktif rezerv yönetimine bağlı olarak, dövizdeki ilk düzeltme daha sınırlı tutulabilir. Durum üçüncü çeyreğe kadar korunabilir ancak Dolar/TL’de yıl sonuna doğru daha keskin bir değer kaybı göreceğimizi tahmin ediyoruz.
Bu da, politika faizinde kısmi bir geri dönüşü tetikleyebilir.
MUHALEFET PARTİLERİ KAZANIRSA
Manşet enflasyon beklentisinin seçim sonrası yüzde 45 olması ve 12 ay sonrası için bu beklentinin yüzde 32 civarında olması nedeniyle politika faizinde ilk hareketin yüzde 30-35’e çıkmasını öngörüyoruz. Böyle bir senaryoda faizlerin yıl sonuna kadar yüzde 40-45’e yükseldiğini öngörüyoruz.
2024’te anlamlı bir enflasyon düşüşü ve üç çeyreklik bir durgunluğun ardından nispeten hızlı bir toparlanma bekliyoruz.
SİYASİ BELİRSİZLİK
Daha önce bu üçüncü senaryoyu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığını elinde tuttuğu ancak parlamentodaki çoğunluğu kaybettiği bölünmüş bir sonuç olarak çerçevelendirmiştik.
Böyle bir durumda artan siyasi belirsizlik, dövizde büyük bir değişikliğe yol açabilir ve düzensiz bir hareket getirebilir.
Morgan Stanley – Borsa Tahmini
Banka söz konusu raporda sektör değerlemeleri için tahmininde bulundu.
Buna göre ilgili sektörler aşağıdaki şekilde yer almaktadır.
Grafik: Borsa İstanbul seçili sektörler için 2024 HBK tahmini
Söz konusu tahmine göre, Utilities (elektrik, su, gaz hizmetleri) sektöründeki hisse başı kazanç oranının %53 büyümesi, iletişim sektöründeki hisse başı kazanç oranının %51 büyümesi, temel tüketici malları sektöründeki hisse başı kazanç oranının %36 büyümesi bekleniyor.
Standard Chartered – Dolar/TL kuru tahmini
Yıllık enflasyon düşerken ve büyüme yavaşlarken, para politikasının seçimlere doğru büyüme odaklı kalması muhtemeldir.
Enflasyonun gevşeme belirtileri göstermesi ve ekonomik aktiviteye yönelik ters rüzgarların artmasıyla birlikte, merkez bankasının 27 Nisan politika toplantısında haftalık repo oranını %8,0’e düşürmesini bekliyoruz. Yetkililerin ‘Yeni Ekonomik Plan’a sıkı sıkıya bağlı kalmaya devam edeceğine ve yaklaşan seçimler nedeniyle politika değişikliği yapılmasının olası olmadığına inanıyoruz.
Seçim sonucu ne olursa olsun, ekonomi politikasında herhangi bir değişikliğin kademeli olmasını bekliyoruz. Özellikle mevcut hükümet iktidarda kalırsa, son dönemdeki büyüme odaklı politikaların seçimlerden sonra da devam etmesini bekliyoruz.
Genişleyen dış ticaret açığı ile birlikte, mevcut hükümet 56 milyar dolar olarak tahmin edilen turizm kaynaklı döviz girişlerine güvenmeye devam ediyor. Seçimden sonra başka finansman kaynaklarına ihtiyaç duyulacaktır.
Güncel para politikasından vazgeçilirse, mevcut hükümet yeterli yabancı sermayeyi ülkeye çekebilir. Böyle bir senaryoda 2023 sonunda USD-TRY’yi 20.00 bandında görebiliriz.
Mevcut politikadan dönülmediği takdirde, TL’nin reel olarak 2021 sonundaki seviyelere inmesine neden olabileceğini düşünüyoruz. Böyle bir senaryoda USD-TRY’nin 2023 sonunda 36,00’a ulaşabileceğini düşünüyoruz.
Grafik: Standard Chartered Türkiye ekonomisi tahminleri


Bloomberg: Dolarda değer kaybı başlayabilir
29 Mart 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Dolar, cazibesini yitirmeye başlıyor. Dolar, pandemi sırasında güvenli liman olarak görüldü. Sonrasında Fed’in faiz artırımları ile birlikte değer kazandı.
Şu an, Fed’in resesyon olasılığı hakkında şüpheleri artmaya başladı. ABD faiz oranlarının daha fazla artırımı için çok fazla alan kalmadığı anlaşılmaya başlandı. Bu ortamda, doların uzun süreli bir zayıflık sürecine girmesi muhtemeldir.
Söz konusu durumlar, rezerv para birimi olarak doların konumunu etkilemez. Ayrıca dolar için çok da iyi olmayan değer kaybı, dünyanın geri kalanı için iyidir.
Çeşitli uyarılar
Şimdiye kadar üç bankanın çöküşüne yol açan ABD bölgesel bankacılık krizi, ekonomik gerilemeyi hızlandırabilecek türden bir tökezlemedir. Dahası, ABD’de bankacılık sistemi stres altındayken, dünyanın finansal sisteminin geri kalanı benzer şekilde etkilenmediğinde, doların güvenli liman algısı zayıflamaya başlar. Credit Suisse çöküşü bir kereye mahsus olarak algılanıyor ve bu durum dolarda bir talebe neden olmadı.
Federal Açık Piyasa Komitesi’nde açık sözlü bir şahin olan Minneapolis Fed Başkanı Neel Kashkari, geçen hafta sonu bankalar üzerindeki stresin durgunluk riskini daha da artırdığını vurguladı.
Şu anda, vadeli işlem piyasası, resmi faiz oranlarının Mayıs ayında bir 25 baz puan daha artırılıp artırılamayacağını fiyatlamaya çalışıyor. Borçlanma maliyetlerinin yılın ikinci yarısında düşmeye başlaması bekleniyor ve bu da doların değerlemesinde baskı oluşturmaya başlayacak.
Euro’nun değer kazandığı bir dönem olabilir
Bloomberg News’e göre, son ECB toplantısında, yönetim kurulu üyesi Isabel Schnabel, daha fazla faiz artırımının mümkün olduğuna dair net ifadelerde bulundu.
Başkan Christine Lagarde, toplantı sonrası basın toplantısında, ekonomik tahminlerin doğru olduğu görülürse, para politikasında sıkılaşma için sözlü güvenceler verdi. Bu durum, ECB’nin önümüzdeki aylarda Fed’den daha fazla sıkılaştırma ihtimalini gündeme getiriyor.
Bloomberg tarafından yapılan ankete göre, Euro Bölgesi’nde bir resesyon olasılığı bu yıl neredeyse yarı yarıya azalarak %50’nin altına indi. ABD için bu oran %60 civarındadır.
Euro Bölgesi pandemiden önce durgunluğun eşiğindeydi. Sonrasında, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana doğal gaz fiyatlarındaki artıştan yüksek derecede etkilendi. Euro bölgesinin bu durumları atlatması, önümüzdeki dönem bölge için iyimserliği artırıyor.
Dünyanın geri kalanı için rahatlama
Dünyadaki emtia varlıklarının çoğu, dolar cinsinden değerleniyor. Dolar dışındaki yerel para birimlerinin değer kazanması, ekonomiler için çok ihtiyaç duyulan bir soluklanma sağlayacaktır.
2021 yılından günümüze Fed’in faiz artırımı ile beraber para birimlerini korumak isteyen gelişmiş ve gelişmekte olan ülke merkez bankaları da faiz artırdı. Bu da pandemi sonrasında ekonomilerinde büyük sorunlara neden oldu. Dünya rezerv para biriminin sakinleşmeye başlaması, ekonomilerin geri kalanında büyük bir rahatlamaya sebep olacaktır.
*Söz konusu yazı, Marcus Ashworth tarafından Bloomberg Opinion için kaleme alınan yazıdan çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.


Bloomberg: SP500 banka iflaslarını fiyatlıyor mu?
25 Mart 2023 in Çevirilerden Seçmeler, Dünya Ekonomisi
Piyasada kötü haberler çok olduğu zaman, yatırımcılar bu haberlerin ne kadarının fiyatlandığını doğal olarak merak eder.
Şu an ABD’de birçok banka başarısızlığı yaşanıyor. Bu haberlerin, S&P 500 Endeksi gibi başlıca ABD endekslerine pek yansımadığı yorumu yapılabilir.
Belki de piyasa, birkaç bölgesel bankanın batmasıyla ilgilenmiyordur. Ya da belki de ilgilidir ancak bu problemlerin enflasyon ve pandemi sonrası zorluk gibi makul sebepleri olduğunu düşünüyordur. Kim bilir? Yatırımcıların zihin okuyucu olmaları gerekmez.
SP500 endeksi için 28 şubat 2002’de F/K oranı 44’ü görmüştür. 30 nisan 2009 yılında F/K oranı 123 seviyesini görmüştür. Pandemi başlamadan F/K oranı, 26 bandını; pandemi sonrasında 6 mayıs 2021 tarihinde 44’ü görmüştür.
Grafik: 1993-2023 arası SP500 F/K oranı


Kaynak: Gurufocus
Grafikten görüleceği üzere, uzun vadeli perspektifte, 30 seviyesinin yüksek fiyatlanmış bölge olduğu yorumu yapılabilir.
Güncel SP500 F/K oranı 21,09’dur. Güncel oranın, tarihsel zirvelerden uzak olduğu söylenebilir. Söz konusu oran 2011 yılındaki gibi 14 ya da pandemi düşüşündeki gibi 16 civarında değildir. Ancak tarihsel zirvelerinde olduğu gibi de fiyatlanmış görünmemektedir.
Gelecek 12 ay için tahmin
Grafik: SP500 tahmini F/K oranı


Kaynak: Refinitiv
Yukarıdaki grafik, 21 şubat 2023 itibarıyla, SP500 için analist beklentilerini ifade etmektedir. Buna göre 12 aylık F/K tahmini 18.5 civarındadır. Bu oran güncel F/K oranından %13 daha aşağıda yer almaktadır.
Grafik: SP500 tahmini F/K oranı


Kaynak: YCharts
Ycharts kaynağına göre ise, SP500 2024/Q1 için tahmini F/K oranı 18.96 bandındadır. Bu oran güncel oranın %11 aşağısında yer almaktadır.
F/K oranına tarihsel olarak bakıldığında, çeşitli resesyon dönemleri ile F/K oranının dip olduğu zamanların çakıştığı söylenebilir. Aşağıdaki grafikten görüleceği üzere, gri olarak işaretlenmiş resesyon dönemlerinde SP500 F/K oranı tarihsel olarak kendi ortalamasına göre dip bölgelerde yer alıyor. Düşük F/K ve diğer oranlar genellikle piyasaların kötü haberleri sindirdiğinin ve dibe yaklaştığının iyi bir göstergesidir.
Grafik: ABD’de çeşitli resesyon dönemlerinde F/K oranı


*Gri ile işaretlenmiş bölgeler resesyon dönemlerini temsil ediyor.
ABD dışındaki F/K oranları, özellikle değerli hisse senetleri, geçmiş düşük seviyelere daha yakın olabilir. ABD’de bu durum biraz daha farklı görünmektedir. ABD hisse senetleri başka ülkelerdeki değerlemeler göz önüne alındığında daha pahalı olabilir. ABD kendi içinde ve kendi tarihsel verileri ile değerlendirilmelidir.
Güncel durumda, bazı hisse senetleri, diğerlerinden daha fazla kötü haberi fiyatlamış olabilir. Hangi hisselerin gereğinden fazla kötü fiyatlandığını zaman görecektir. Hisse bazında doğru seçimleri yapmanın bu dönemde önemli olacağı yorumu yapılabilir.
Yatırımcılar, yatırım kararları verirken ABD’ye özgü F/K oranlarını göz önüne bulundurmalı ve S&P 500’ün ötesine bakmalıdır.
*Söz konusu yazı, Nir Kaissar tarafından Bloomberg için kaleme alınanan yazıdan esinlenilerek ParaAnaliz için derlenmiştir.