Anasayfa » FED, piyasa düşmanı olur mu? (John Stepek – Mony Week)

Bu gönderiyi paylaş

Borsa / Çevirilerden Seçmeler

FED, piyasa düşmanı olur mu? (John Stepek – Mony Week)

ABD Merkez Bankası (FED), 27 temmuz tarihinde politika faizini 75 baz puan artışla yüzde 2,25-2,50 seviyesine çıkardı.

Eskiden, piyasanın altı aylık olarak planladığı şeyi Fed’in iki ayda yapması, imkânsız gibi görünürdü. Ancak Fed, kararlı duruşundan vazgeçmedi ve faizleri hızlıca yukarıya çekti. Powell, verilere bağlı olarak “alışılmadık derecede büyük bir faiz artışının “gelebileceği konusunda uyarılarda bulundu.

21 Eylül tarihinde gerçekleşecek toplantıda da yüksek bir faiz artışı gelmesi ihtimal dâhilinde.

Fed finansal olarak her şeye kadir hissediyor

Merkez bankaları hakkında 2000’li yılların başından bu yana kanıksanmış görüş, müdaleci olmalarıdır. Piyasa ne zaman sıkıntıya düşse Fed yardım eli uzattı.

Bu eğilim, ilk defa eski Fed başkanı Alan Greenspan döneminde başladı. Piyasa hızlı düşüşler yaşadığında piyasaya müdahale edilmesi “Greenspan put” olarak tanımlanıyor.

Bu hiçbir zaman resmi bir politika olmasa da, Greenspan’ın herhangi bir sorun belirtisinde faiz oranlarını düşürmesi, piyasada bir kayıtsızlık yarattı. Piyasada, yeterli sorun oluştuğunda Fed’in kurtarmak için harekete geçeceğine dair inanç oluştu ve bu inanç kalıcı hale geldi.

Bu eğilim nerden ortaya çıktı?

Greenspan sistemik tehditlerden endişe duyuyordu. Örneğin, hedge fonu olan LTCM’nin iflasının, zincirleme bir reaksiyon yaratarak Wall Street’teki çoğu şirketin iflasına neden olacağı düşünüldü. Bu yüzden 1998 yılında LTCM kurtarıldı.

2008 yılında yaşanan finansal krizde, Fed, bazı kurumların batamayacak kadar büyük olduğunu zor yoldan öğrendi. Sonuç olarak, takip eden on yılda Fed kırılgan piyasayı hasara uğratmamak için çok temkinli davrandı. Belki de gereken önlemleri almadı.

2020’de pandemi ortaya çıktığında, Fed, firmaların ‘kötü’ tahvillerini satın alacağını ilan etti. Aynı zamanda Fed, swap hatlarını kullanarak, küresel piyasaların hasara uğramaması için elinden geleni yaptı.

Tüm bu süreç boyunca, merkez bankası giderek daha agresif bir şekilde ve giderek daha fazla piyasaya müdahale edebileceği bir sistem yarattı.

Ahlaki tehlike

“Greenspan put” büyük bir ahlaki tehlike yarattı. Piyasadaki oyuncuların, çok fazla risk alındığında kurtarılmaya güvenebilmesi, büyük bir risk iştahı yarattı. Riski teşvik etti.

İronik olan şey, bu sistemi yaratan Fed’in mevcut krizi piyasadan para çekerek durdurabileceğini hissetmesidir.

Mevcut durumda Fed, enflasyonla mücadele etmeyi birincil önceliği olarak tanımlıyor. Bu hedef dâhilinde resesyonun yaşanmasını da göze alıyor. Bu da Fed’in piyasa tepkisini umursamadığı anlamına mı geliyor?

Herhangi bir şey, elbet kırılır

Eşi benzeri görülmemiş bir kredi balonunun içindeyiz. Pandemiden önce, rakamlar zaten endişe vericiydi. Toplam küresel borç stoku, 2008 finansal krizi ile 2020 arasında iki kattan fazla artarak 226 trilyon dolara yani dünyanın toplam GSYİH’sının yaklaşık 2,5 katına çıkmıştı. Bugün pandemi sebebiyle bu tutar, 300 trilyon doları geçti. Küresel GSYİH’nın 3,5 katı miktarına ulaştı. (Jonathan Compton – Money Week)

Bu rakamlar içinde dikkat çekici olan, devlet borcunun ilk kez geri kalan her şeyi ele geçirmesidir.

Bu sefer ne olacağını kimse bilmiyor. Ancak güçlü dolar endeksi, döviz piyasalarında bir soruna neden oluyor. Yükselen faiz oranları ve yükselen enflasyon ise, birçok hükümeti sürdürülemez borçlarla bırakacak. Birçok firmada ya da ülkede toplu bir temerrüt dalgası yaşanabilir.

Tüm bu durumlar mevcutken, Fed agresif davranmada kararlı. Fed, enflasyonun kontrol altına alındığına dair gerçek işaretler gelinceye kadar sıkılaştırma politikasını sürdürecek gibi görünüyor. Bu süreçte de piyasa, firmalar ve ülkeler için katalizörler oldukça sınırlı kalıyor.

 

 

*Söz konusu yazı, John Stepek tarafından Mony Week isimli sitede yayımlanmıştır. İçerik, çeviri yapılarak ParaAnaliz için derlenmiştir.

Bu gönderiyi paylaş

Araç çubuğuna atla