Buse Uruk

İkiz Dönüşümde Tek Ses

23 Ocak 2023 in Genel

Dijitalleşmeye her gün daha çok bağımlı hale geliyoruz Web sürümlerini ve yapabileceklerimizin imkanını hesaplarken, blokzinciri, lot (Nesnelerin İnterneti), Metaverse, görüntü oluşturmak için kullanılan Open AI ve son yapay zeka otomasyonu çıkartması ChatGPT ile teknolojinin kontrol alanı genişlemekte.

Dijital evrenin iş gücünü tehdit edeceği görüşünde olan bir kesim var, ki ben tam tersini düşünüyorum; dijitali red etmek yerine birlikte dönüşmek ve
hızla akıp giden kısıtlı zamanda teknolojinin sunduğu harikalardan hayatlarımızın kolaylaştırması için faydalanmak yanında küresel riskler sahip olduğu imkanlarla dijitali biten çözüm ortağı olarak kullanabiliriz.
”Sadece iyi olanın, bilenin, bilgiyi kullananın ve çoğaltanın hayatta kalacağı bir çağda kendini var edebilenler ise düşünmekten, üretmekten kaçanların, bu işleri algoritmaların üzerine yükleyenlerin arasından çıkmayacak. Bu nedenle ben bir sorun göremiyorum.” Bu söz Dicle Yurdakul hocamın bu hafta Politikyol’da kaleme aldığı ChatGPT konulu
Laissez-faire, laissez-passer: Bir öğretim üyesinin gözünden ChatGPT  yazısını okumanızı isterim eminim ki teknolojiye katlı görüşte olanları dahi düşünmeye sevk edecektir.

Konumuza dönersek, geçen hafta WEF 2023 WEF-Global Risks Report 2023 (Küresel Risk Değerlendirmesi) raporunda ve  Allianz Risk Barometer 2023 (Allianz’dan gelen Küresel Risk Değerlendirmesi) raporunda siber saldırı ve iş kayıplarından sonra iklim değişikliğinin meydana getirdiği yeşil enflasyonun (greenflation) etkisi ile enflasyonist baskının iş dünyası üzerinde etkisini artırması en fazla beklenen olasılık.

İklim değişikliğine karşı yeşil dönüşüm uluslararası kuruluşların öncülüğünde düzenlemeler ile aşamalı şekilde gerçekleşiyor ve uygulanan karbon düzenleme politikalarından en başta üretim yapan ve uluslararası ticari faaliyette bulunan firmalar etkilenecek. Geçen hafta toplanan Davos Zirve’sinde reel sektörden katılımcıların ortak görüşü teknolojiden en üst düzeyde yararlanmayla maliyetleri en düşük seviyeye getirmek. Yeşil dönüşüm ve dijitalin sağladığı ‘ikiz dönüşüm ‘ sektör temsilcilerin olmazsa olmazı .

Yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, düşük karbon ekonomisi ve enerji  politikalarıyla ilgili dijitalde hayat var , yapay zekâ ve nesnelerin interneti gibi dijital teknolojilerin kullanımının pek çok sektörde verimliliği artırırken emisyonların azaltılmasına önemli katkılar sağladığını da ortaya koyuyor.

Vodafone’nun çeşitli ülkelerde 17.000 kişiyle gerçekleştirdiği “The Global Future Pulse Sustainability” The Global Future Pulse Sustainability araştırmasına göre, dijitalleşme; enerji verimliliği, doğal kaynakların sorumlu kullanılması ve döngüsel bir ekonomi yaratmanın anahtarı olarak konumlanıyor.

Sürdürülebilir bir gelecek için iş dünyasından peşi sıra gelen karbon nötr şirketlere dönüşüm hedefleri arttıkça, her sektöre hem kendi karbon ayak izini azaltmak hem de ihtiyaç duyulan çözümleri sağlamak açısından önemli görevler düşüyor.

Reel sektörün dijitalin varlığını kabul etmesi ve yeşil dönüşüme çareler aram ası eskide kalmış mevcudiyetini kaybetmiş kapitalist düzenin yavaş yavaş değiş yolunda olduğunu ayan beyan gösteriyor. Belki şimdi değil ancak çevre sorunlarına ve teknolojik gelişmelere duyarsız kalınmak kişi ve kurumları saf dışı bırakacaktır aksi ise mümkün değil, sürdürülebilirliğin ele alınmadığı sürece ne çevre konusunda ne de dijitalde ilerleme sağlanamadığı gibi kapitalizmin döngüselliğe evrildiği ihtiyaç! olan döngüsel ekonomide mümkün olamaz.

Green -brown economy tartışmaları ve (EKC) Environmental Kuznets Curve merkeze alarak de-growthist-growthist)akademik çalışmaları bir yana insanlığın devamı, şirketlerin gelişmesi ve dolaylı olarak ülkelerin refahı için dijital ve yeşilin içinde bulunduğu ‘ikiz’ hatta üçüncü değişken ‘insanın’ dahiliyle ‘üçüz’ dönüşüm, kapitalizm rüzgârını arkasına almış bir dünya için kaçınılmaz .

İnsanlığa düşen bu döngü içinde enerjiyi depolayan teknolojilere yatırım yapmak, var olanı ise geliştirmek ve faydayı maksimize etmektir.

 

 

 

Dünya Yeşile Koşuyor

31 Ekim 2022 in Genel

Güven Sak hocamızın Tepav’da paylaştığı “Biden Yönetiminin İklim Değişikliği Karnesi”https://www.tepav.org.tr/upload/mce/2022/notlar/biden_yonetimi_ve_abdnin_iklim_degisikligi_karnesi.pdf

Biden hükümetinin iklim değişikliği ile ilgili yaptığı düzenlemeler ve yatırımları konu alan değerlendirme notunu görünce bu yıl Mısır’da gerçekleşecek COP27 öncesi ‘Türkiye olarak yeşil dönüşümün neresindeyiz ve dünyada bu değişim için atılan adımlar nelerdir? Sorularını içeren bu yazıyı kaleme aldım.

  2019 yılında AB’nin Green New Deal (Yeşil Yeni Düzen) teması ile ortaya koyduğu yeşil ve dijital dönüşümü içeren karbon emisyonunu 2050’de 0’a indirmek hedefli düzeni, bu yıl Haziran ayında gerçekleşen G-7 toplantısı ve NATO zirvesinin de gündemdeydi. Hemen ardından Temmuz ayında yeni açıklanan program Fits For 55 (55’e Uyum )da ilk hedef 1990’daki seviyesine göre karbon emisyonunu 2030’da %55’e indirmek olarak belirlendi.2015 Paris iklim Anlaşması’ndaki hedeflerin daha iddialı ve kesin çizgilerle belirlendiği bu programda, Carbon Border Adjustment Mechanism (ETS Emisyon Ticaret Sistemiyle), ülkeler arası ticarette karbon kaçağını önlemek adına sınırda karbon uygulamasıyla belirli oranlarla bir ceza olarak ‘ekstra karbon vergisi’ geliyor. 2023’te başlayacak raporlama ile 2026’da yürürlüğe girmesi muhtemel vergi  karbonun tonu başına 30-50 Euro olarak değişecek.

Daha önceleri sadece Greenpeace ya da sivil toplum kuruluşlarının günde mi olan iklim krizi,  uluslararası kuruluşların iklim değişikliğinin ekonomi ve ticaret üzerine etkilerine dikkat çekmesi ve son günler de yaşanan seller ve kuraklık nedeniyle oluşan elim yangınlar ile birlikte tüm Dünya’nın ilgisini küresel iklim krizine ve alınması gereken önlemlere çevirmesine neden oldu.

  Bill Gates: “Küresel ısınma durdurmak ve iklim değişikliğini önlemek için karbon salınımı minimuma indirilmesi gerek. Aksi takdirde felaket kapıda.” Bunu yanı sıra Gates salınımın azaltılması için, elektrikli araç satın alınması, karbon vergisi, temiz elektrik, yakıt ürün standardı gibi önerilerde getirdi.

İsrail, 2023-2028’e kadar kademeli olacak şekilde fosil yakıtlardan başlayarak karbon vergisi koyacağını açıkladı.

 Geçen yıl,  ABD Başkanı Biden elektrikli araçlar için bir kararnameye imza attı. Kararnameye göre,2030’a kadar satılacak araçların yarısı 0 emisyonlu olacak ve Amerika, elektrikli araç pazarında Çin’in biraz gerisinde kalmış durumda. Bunun nedeni, Obama döneminde %5’den %1.7 indirilen otomobil karbon emisyonları ve Trump döneminde yeşil dönüşüme yeteri kadar ilgi gösterilmemesidir. Biden yönetiminin iklim politikalarına öncelik vermesi otomotivde de karbon hedefini tekrar yükseltti, Dünya’daki otomotiv piyasasını yaklaşık 15-20 milyon satışla elinde tutan ABD, elektirikli araçlara ile 330 milyar $’lık bir yatırım planlıyor. Avrupa Birliği ve ABD’den gelen düzenlemeler ile yaklaşık 5 yıl içerisinde şehir içerisinde benzin ve dizel araçları kullanımına yasak  gelebilir ve otomotiv pazarında arzın benzin ve dizel yerine elektrikliye kayması söz konusu olabilir.

  İklim krizinin birden en gündeme oturmasının sebebi nedir?

Intergovermental Panel on Climate Change  (IPCC )’ın bu ay yayımladığı raporunda bunun yanıtını bulabiliyoruz. Krizin temel sebebi ‘insan’ faktörü…

IPCC 6. Raporunda; bölgesel iklim değişiklikleri, sıcak hava dalgaları, seller ve kuraklıklara bağlı orman yangınlarının insan kaynaklı iklim değişikliğiyle bağlantılarının nasıl olduğu gibi konulara değiniyor. Homo Sapiens, yaptığından zarar görmeye başlayınca, birbiri ardına açıklamalar ve karbon salınımı azaltımına yeni düzenlemeler ile bozulan düzeni  yerine geri getirmeye çabalıyor.

Öyle ki, küresel iklim krizi için önlemler sadece ticaret alanındaki düzenlemelerle sınırlı değil. Yaratacağı arz  yönlü şoklar ile finans dünyasının da ilgi odağında. Merkez bankaları, sermaye piyasaları, Blokchain teknolojisi ve bankacılık da FinTek çözümler üreterek bu dönüşüm için katkıda bulunmakta.

Karbon emisyon kontratları en yüksek seviyesinde…

Tüm bu gelişmeler ışığında, karbon emisyonlarını azaltmak ve doğayı korumak, artık kurumlar için önemli bir prestij göstergesi ve performans değerlendirmesinde bir gereklilik haline geldi. Bugün artık büyüklüğü ne olursa olsun her şirket sürdürülebilir bir geleceğe katkıda bulunmak ve bu konuda somut adımlar atmak istemektedirler.

  Karbon emisyon kontratları, sermaye piyasasının yeşil dönüşüm için  sunduğu araçlardan  sadece biri. 2007 yılından beri Londra’da finansal piyasalarla ilgili kişiler tarafından alınıp satılmakta olan vadeli karbon kontratları da aynı döviz ve pay vadeli kontratlar gibi çalışıyor.  Kontratlar, karbon emisyonunu en aza indirmek, dönüşüme katılmak ve maliyetlerini düşürmek isteyen birçok şirket ve kurumun bugünler de odak noktası haline geldi.

Emisyon kontratları,  2019 yılıyla kıyaslandığında 2020 yılının 3. Ayında pandemiyle birlikte sanayi ve üretimde azalmaya bağlı olarak karbon kontrat fiyatları %5 gerilemişti. Delta varyantı endişelerine rağmen piyasa oyuncularının Covid-19 ile yaşamaya alışmış olması ve sanayi, ekonomik aktivitelerin canlanması sebebiyle karbon emisyon kontrat fiyatları 2021 Ağustos ayında LME Londra Metal Borsası’nda 56.94 Euro seviyesini görmüştü.. Fiyat artışı sadece üretim ve sanayi canlanması sebebiyle değil, aynı zamanda bu kontratların spekülatif ve ticaret amaçlı kullanılmasından da  kaynaklanmasıydı..

Berenberg, içinde bulunduğumuz 2022 yılı için karbon fiyatlarının ikiye katlanarak 110 Euro olması öngörünsünde bulunmuştu k, şimdilerde fiyatlar 90 Euro seviyesini izlemekte.

 

 

  Karbon salınımına dijital dönüşüm

55’e Uyum programında, Yeşil Yeni Düzen’den farklı olarak dijital dönüşüm ifadesi yer almıyor. Ancak, karbon emisyonlarının azaltılması dijital dönüşümle gerçekleşebilecek. Örneğin, karbon salınımın önlenemediği endüstriyel üretim sektörü olan çimento üretimi tüm küresel karbon salınımının  %8’ini oluşturuyor. Bunun azaltılması için Jeo- mühendisleri karbonu yerinde yakalayıp, yer altında depolanması fikri var. Ancak, atmosferde yaratılan CO2’nin tekrar geri çekilmesi oldukça uzun ve pahallı . Bu işlem 1 torba çimentonun fiyatını yalnızca 0.5 $ arttırarak, şirketlerin maliyetlerini yükseltiyor ve dolayısıyla enflasyona pozitif bir katkı sağlıyor. Hoş herhangi bir aksiyon almamakta şirketlere karbon vergisi şeklinde dönerek o da aynı etkiyi yaratacaktır.

Mühendislerin, Dünya’nın güneş ışınımı ile aldığı enerjinin bir bölümünü uzaya yansıtıp, soğutarak atmosferdeki karbon ve metan gazlarının ısıtıcı etkilerini yok etme gibi bir fikri daha var.

Net sıfır karbon hedefi ile ülkeler çeşitli temiz enerji projelerini hayata geçirmekteler. Ancak, hidrojenin depolama ve soğutma işlemleri oldukça maliyetli olduğundan, Almanya, Fransa, Hollanda, İspanya başta olmak üzere Avrupa’nın farklı ülkeleri doğal gaz şirketlerinin şebekeye hidrojen enjeksiyonu konusunda aktif projeler yürütmekteler. Türkiye ve Azerbeycan imzalı TANAP projesi bunlardan biri ve hidrojenin ithal edileceği bölgeler arasında kalan ülkemizin bölgesel ve küresel enerji denklemindeki yerini sağlamlaştıran olumlu bir gelişme.

Küresel çapta dengeleri değiştirme pahasına da olsa yapılacak bu çalışmalar, gereksiz maliyetlere katlanmamak ve ekolojik krize dur demek adına değer gibi görünüyor. Bu nedenle, Dijital dönüşüm ve yeşil mutabakat ayrılmaz bir bütündür.

 

Türkiye’nin Yeşil Yeni Düzen’deki yeri

İhracatta en büyük partnerimizin AB ülkeleri olduğu düşünülürse, sistemin dışında kalınmaması için tüm Dünya’nın benimsemeye başladığı bu düzeni  Türkiye’nin de bir yerden tutması gerekirdi .  Güzel bir başlangıç oldu. Ülkemizde de Temmuz ayında AB Yeşil Yeni Mutabakat Eylem Planı oluşturuldu ve Ticaret Bakanlığı liderliğinde  uzman, özel sektör temsilcilerin bulunduğu bir çalışma grubu kuruldu.

Tabi, sisteme hemen entegre olmak mümkün değil. AB, yeşil dönüşümü  Paris Anlaşmasıyla 2015 yılından beri yürütüyor . Şimdilerde Ticaret Bakanlığı kurduğu ekip ile Avrupa’nın dönüşüm için benimsediği mekanizmaları inceliyor ve bunun için için bünyesinde plotlar dahi oluşturdu.

AB’nin koyduğu hedefler çok üst düzeyde. Sonuç olarak, Avrupa’da sadece Almanya’dan ibaret değil. AB’nin içinde de bu hedeflere hemen uyum sağlayamayacak ve yeteri kadar finansman ayıramayacak ülkeler var. AB, bu dönüşümün finansman ihtiyacı için 1 trilyon Euro ayırdı. Bunun yanı sıra, 750 milyar Euro’luk bir Yeni Nesil Avrupa Fonu’da var. Uluslararası bir proje olduğu için Türkiye finansman kaynağı olarak şu an sadece IPA -Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı fonlarından yararlanabiliyor.

Türkiye’de karbon azaltımının farkında olmalı . Çünkü, artık ESG  Çevresel Sosyal ve Kurumsal yönetişim belgesi notu yeterli düzeyde olmayan Türk firmaların bilançosu cazipte olsa yurt dışındaki bir kalkınma bankasından kredi bulamayabilir ve hiçbir yabancı firma halka arzına katılmayabilir. Türkiye olarak öncelikle, Paris İklim Anlaşması’nı imzla(ma)mış  tek G20 ülkesi olarak anlaşmanın bir an önce meclisten geçirip onaylanması gerekir. Ekonomiye de oldukça olumlu katkısı olacak ve güven aşılayacak olan  INDCs Intended Nationally Determined Contributions (Ulusal Olarak Niyet Edilmiş Katkılar) belgesinde taahhüt ettiği, 2030 yılında sera gazı emisyonlarında %21’e kadar azaltımı yapacağı hedefine uygun çalışmalar yapmalıdır.

Ancak, karbon kontratlarında olduğu gibi firmalar yüksek fiyatlarla kendini hedge etmek için kontratlar satın alıp ciddi riskler üslenerek acele bir dönüşüm içine de girmemeli.

Sanayi ve enerji yoğun sektörlerin bilinçlendirilmesi ve gerekli aksiyonlar almaya yönlendirilmesi için OSB, Ticaret Odaları ve STK’lara da oldukça iş düşüyor.  Ticarette saf dışı kalmamak ve cari denge de   ihracat tarafına büyük katkısı olan AB pazarını kaybetmemek için  gerekli önlemlerin bir an önce alınması gerekir.  Karbon emisyon vergileri, özellikle ağır sanayi (çimento, demir çelik, metal sektörü) , taşımacılık, enerji ve lojistik sektörünü etkileyecek. Bu minvalde, kullanılan emisyonu en aza indirmek için Türkiye’de de bu sektörlerin bir an önce aksiyona geçmesi gerekir.

Sonuç olarak IPCC’nin yayımladığı 6. Raporunda belirttiği gibi bu krizin insan kaynaklı. İşin ticari ve ekonomik yanını düşünürken, içinde yaşadığımız ekosistemin sunduklarına da iyi davranmalıyız . Ülkeler ortak bir hedef de birleşip üzerine düşeni yaparsa ve teknolojiyi de gerçek refahı yaratmak için etkin bir şekilde kullanırlarsa, Dünya’yı bu krizden kurtarmak mümkün.

Yeşil Enerji: Bir Ekonomiye Çare Olabilir Mi?

4 Ağustos 2022 in Ekonomi, ENAG Haberleri, Para Politikasi, Piyasa, Politika

TÜİK TÜFE  Temmuz ayı ortalaması üstü piyasa beklentisi altı aylık % 2,37,  yıllık bazda %79,6 Yİ-ÜFE Temmuz 2022 aylık; 5.17,yıllık 144.61 seviyesinde geldi. Kısacası Dünya Gazetesi yazarı Şeref Oğuz söylemiyle “hiperenflasyon bir yaşam tarzı oluyor.” TÜFE 1998’den  bu yana en yüksek seviyeye ulaştı, böylelikle bir sene içerisinde yıllık enflasyon ise %60 artmış oldu. Hiperenflasyona bir parantez açmak gerekirse; sabit gelirlinin bütçeden aldığı reel ücretten aldığı payın enflasyon endekslemesine tâbi olmadığı için her ay azalması talebi baskılamadı ve bütçe – cari – dış açığın henüz kronik düzeylere ulaşmaması hiperenflasyonun yaşanmasını engelliyor.https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Income-and-Living-Conditions-Survey-2020-37404

Gıda fiyatları tahıl koridoruyla küresel gıda fiyatları gevşemesine  ve Türkiye’de  yaz ayı ortalamasına rağmen aylık  %3 dolayları yıllık %94,65 ile yüksek seviyede bunun sebebi yaz ayında turizmin canlı olması ve tüketim sonucu olan fiyat artışının etkisi de olabilir.
Gıda ÜFE ‘de gıda TÜFE ‘yi destekliyor ; Temmuz’da aylık %5,17 artarken Gıda ÜFE aylık %4,66, yıllık %136,75 yükseliş kaydetti. Haliyle düşük gelirli vatandaşın bütçesinde gıda harcamasının payı daha yüksek olduğu için gelir dağılımı daha da bozuluyor.Gıda komitesi hal takip sistemi, sera yatırımları gibi tüketici maliyetini önleyecek  adımlar atsa da bu etkileri cüzdanlarımızda hissetmek zaman gerektiriyor. Türk-İş ve ENAG ‘a göre (%176 TÜFE )bu artışlar daha yüksek.

Kaynak: https://enagrup.org/ https://www.bloomberght.com/turk-is-aclik-siniri-yeni-asgari-ucreti-asti-2311926

Aylık bazda Temmuz ayı vergi güncellemesiyle alkolü içecek ve tütün ürünler, kültür-sanat, sağlık kalemlerinde belirgin artışlar  izlemiştir. ÜFE yıllık %350’yi bulan enerji kalemi yıllık bazda ulaşımı %119,1 ile ‘en hızlı artış yaşayan harcama grubu’ olmasına neden oldu ve bu yazımın konusu olan ‘enerjinin’ aslında ne kadar önemli olduğunu  bir kez daha  göstermiştir.

Kaynak: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Tuketici-Fiyat-Endeksi-Temmuz-2022-45796

Son  yıllarda gevşek para politikasıyla  uygulanan  kredi ,  genişleme ve maliye genişleme adımları  küresel jeopolitik gelişmelerle birleşince enflasyonun yıkıcı ve yakıcı etkisini aile bütçesinde derinden hissettirmeye başladı.

Şimdilerde , merkezi idareler ekonomiyi yavaşlatma yönünde (kredi  genişlemesini kısmak için) özel şirketlerin ve ihracatçıların  kamu bankası yoluyla finansman erişimlerini kısıtlıyor ve ticari kredilerde yönünü aşağı %30’lara çevirerek , yavaşlamaya başladı. TCMB başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun ISO (İstanbul Sanayi Odası) Meclis toplantısında sanayicilerin aldığı kredilerin dövize ve stoğa gittiğini(stokçuluk) söylemesi ve bankaların fonlanan ile kullandırdığı kredi makasının açıklığının dile getirilmesi üzerine Kavcıoğlu’nun  “ alma abi alma” yanıtı bu tartışmayı alevlendirdi.https://www.indyturk.com/node/537751/ekonomi%CC%87/kavc%C4%B1o%C4%9Flunun-alma-abi-alma-dedi%C4%9Fi-sanayici-konu%C5%9Ftu-ben-100-liral%C4%B1k-betonu-200

Bu adımların  ekonomiye  yansımaları TEİAŞ verilerinden derlenen elektrik tüketiminden çıkarabiliyoruz; Temmuz ayı elektrik tüketimi artması gerekirken azalmış.

Kaynak: https://www.gazetevatan.com/ekonomi/elektrik-ile-ilgili-flas-gelisme-resmen-degisti-yuzde-16-artti-2053274#:~:text=(TE%C4%B0A%C5%9E)%20verilerine%20g%C3%B6re%2C%20%C3%BClke,rakam%2030%2C43%20TWh%20idi.

Büyüme öncü göstergesi satın alma Yöneticileri Endeksleri -PMI’ lar Asya’dan Avrupa’ya geriledi , içeride bu rakam %46,9 olarak  %50 altı daralama bölgesi nitelendirilen bir seviyeyi kaydetti.  Bunun yanı sıra, dün gelen Haziran ayı  dış ticaret istatistiklerinde ihracat %18,7’lik ithalat %29,1 ‘lik artışla  dış ticaret açığı yıllık %144 artışla 10,5 milyar dolara yükseldi bu ivme yılın  3 .çeyreğinde bu devam edecektir. Enerji verileri hariç tutulduğunda, ihracatın ithalatı karşılama oranı 15,2 puan azalarak %78,9’a indi.

 

Kaynak: https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dis-Ticaret-Istatistikleri-Haziran-2022-45541

İhracat bazlı yeni ekonomi modelinde cari fazla hedefi  doğal kaynak ve maden kıtlığı nedeniyle pek olası görünmüyor .Türkiye’de %88 çıkan bir ham madde ithalatı var ve bunun içerisinde enerji fiyat yüksekliği, geçen sene Haziran seviyesinden %122 artarak, enerji ithalatı aylık 8 mlr. 82 mln. dolar ulaşarak  neredeyse 3’e katlamış durumda. Haziran ayı enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat 7 aylık  55 mlr. dolara ulaştı. Bu rakam 2014 yılı enerji ithalatıyla aynı ancak yapılan reformlar ile yakalan o zaman ki hız ve sıcak para girişi şimdi ki  Türkiye potansiyelinde yok. Yıl sonu  Ukrayna ve Rusya savaşıyla hızla değişen politik ortam petrol, doğal gaz fiyatlarının etkisiyle enerji faturamızın 3 haneli rakamları bulabileceğine işaret. Cari kısımda hizmetler-turizm  kaleminde  bunu karşılayacak fazla verilemiyor. Dış ticarette yıl sonu gelecek cari açık dış konjektür ve bahsettiğim ekonomi modelinin ve  politikaların yanlış uygulanması sonucu en fazla enerji kısmından gelecektir.

Ekonomistlerin  söylediği gibi gıda da, madende  hukuk reformları  ve yeşil enerji politikaları güdülmedikten sonra hayal! edilen ekonomik  modelin  verilen cari açıkla gerçekleşmesi pek mümkün değil. İthal edilen bazı ürünlerin özellikle enerjinin yurt içinde sahip olunan kaynaklar ile bunun gerçekleştirilmesi lazım; temiz enerji politikasını bünyesine alan ve istihdam ,büyümeye katkı sağlayan gerçekleşen ve proje bazda kalan çalışmalar mevcutken, Türkiye olarak bazı adımları önceden atmak ve pastadan hak edilen payı almak gerekir diye düşünüyorum ve böylece enerji de dışa bağımlılığı da en az düzeye indirerek, cari açığa, enflasyona  ve açılan iş sahalarıyla istihdama da potansiyel pozitif bir gelişme sağlanmış oluruz.

Kaynak: https://peri.umass.edu/research-areas/environmental-and-energy-economics https://www.researchgate.net/publication/332014070_Renewable_Energy_and_Employment_The_Experiences_of_Egypt_Jordan_and_Morocco

*

Enflasyon dan başlayıp, kredi kanalları ve dış ticaret rakamlarından yeşil  enerjiye bağladığım bu patikada enflasyon ve kredilerin yeşil dönüşümle ne ilgisi var diye düşünebilirsiniz. Ancak, gördünüz üzere politika yapıcıların attığı her adım  bir biriyle bir bütün  oluşturarak ekonomilerde kısır döngüyü yaratıyor. Tabii ki ek olarak bu dışarının ; resesyon -Fed faiz artırımı, küresel enflasyon  ve jeopolitik riskler bu olumsuzluklarını besleyen etkenlerden .

Birbirini besleyen bu sarmaldan çıkış yolu zeminde izlenilen  politikaları gözden geçirmek ve somut uygulamalar, reformlar ile sorunları çözmek olabilir…

 

 

Danimarka, Hollanda ve Şimdi Almanya: Kömür Santrallerine Tekrar! Merhaba…

21 Haziran 2022 in Genel

Rusya-Ukrayna Savaşı, Moskova’nın karşılıkları ve Gazprom’un Ruble cinsi ödeme şartı gaz ihracatı durdurabileceği ihtimali, Hollanda -Danimarka ve Almanya’nın  Rus doğal gazına bağımlılıklarını azaltmaya gitmesine ve kömür santrallerinin tam kapasite üretim ile 2024 kadar uzatma kararı almasına sebep oldu; durum bu yıl Davos’da gündem olan   yeşil dönüşüm ve yeşil ekonomiye geçişin Avrupa’da (geçici) bir süre rafa kaldırıldığını gösteriyor.

“Rusya’nın doğal gaz ile Avrupa’yı tehdit etmemesi” adına atılan bu adım kış aylarında Hollanda ve diğer Avrupa ülkelerinin gaz sıkıntısı yaşamaması ve resesyon ihtimallinin dile getirildiği bugünlerde makroekonomik göstergelerin olumsuz etkilenmemesi için iyi fakat iklim değişikliği için kötü bir gelişme.

İklim koşullarının el vermemesine rağmen çatılarında  güneş panellerinin bulunduğu Almanya’da elektrik üretiminde yenilenebilir enerji kullanımı hedefi 2021 yılında % 35, 2050 yılında ise %80; yenilenebilir enerjide talebin artmasıyla , kömüre olan talebin aynı oranda azalması  enerji güvenliği sağlaması ve ekonomilerde dışa bağımlılığı azaltması bakımından önemli.

Kuzey Denizi’nde dev rüzgar enerji santrallerin kurulduğu projeler var ancak bunların bugünden yarına gerçekleşmesi mümkün değil,  her şey biraz beyin gücü ve biraz da teknolojiye de bağlı…

ANALİZ: Blokzincir ve Bankacılık  

8 Haziran 2022 in blockchain

Blokzincir teknolojisi enerji, tarım, hizmet ve lojistik sektörleri yanında bankacılık alanında da oldukça etkin. Geleneksel bankacılık özü itibariyle tasarruf fazlası olandan kaynağı alıp, fon ihtiyacı olana kredi vermektir. Yani bankacılığın özü aracılıktır. Aracılığa ihtiyaç duyulma sebebi ise güven unsurudur. Orta cağda söz bildiğiniz gibi  krallardır. Krallar, o zamanlarda bazen ihanet bazen ise kaynak aktarımı için derebeylerin ve toprak sahiplerinin mallarına el koyarlarmış. Bu sebeple halk malını, mülkünü krallara kaptırmamak için ‘bir banka’rolü üstlenen en güvenilir; Mabet Şövalyelerine emanet ederlermiş. Blokzincir ile bankacılığın üslendiği ‘şövalye’ rolüne ihtiyacımız kalmıyor.

Bunun yanı sıra, blokzincirin sunduğu en önemli hizmet ise gelir kalemlerinden olan para transferleri. Blokzincir ödeme işlemlerinden piyasada paranın nasıl toplandığına kadar her şeyi dönüştürüyor. Tüm bu gelişmeler mevcut bankacılık hizmetlerinin daha ucuza yapılmasını sağlıyor ve özellikle Avrupa ve Amerika’da lokzincir üstünden faaliyet gösteren  ‘Neobank’ yeni nesil bankacılık, açık bankacılık(open banking) olarak adlandırılan rakip dijital bankacılık oluşumları ortaya çıkıyor.

Geleneksel bankacılık sektörü bu teknolojiyi benimseyecek mi yoksa onun yerini mi alacak?

Dijitalleşme ile hızlı bir dönüşümle yeniliğe ayak uydurup kârlılıklarını artıran finansal kurumlar, FinTek girişimleriyle bir süre daha ayakta kalabilirler ancak uzun soluklu bir maraton için her şeyde olduğu gibi finans ekosisteminin yeni çıkan teknolojiler ve merkeziyetsiz finans De-Fi ile kendini yeniden konumlandırması gereklidir.

DTL-dağınık kayıt sistemi ve zincir yapısı bankacılık sektöründe gördüğümüz; ödeme sistemleri, krediler, menkul kıymet ve sigorta işlemleri uygulamalarından aksayan, eksik ve pahalı verilen hizmetlerini ele alıp iyileştirici çözümler sunuyor. Bankacılıktaki blokzinciri denemeleri tabii ki bunlarla sınırlı değil, sendikasyon kredilerinin dokümantasyonundan menkul kıymet takas işlemlerinin blokzincir üzerinden yapılmaya başlanmasına kadar çalışmalar görüyoruz. Buna örnek olarak, 2018 yılında ING ile Credit Suisse Bank’ın R3’ün Corda blockzinciri platformunu kullanarak menkul kıymet ödünç vermek için ilk denemesini verebiliriz. Tabii , tüm bunlar FinTek ile paralel gelişmelerdir.

Geleneksel bankacılık endüstrisinin sağladığı hizmetleri şeffaflığı, izlenebilirliği, verimliliği ön koşul alarak maliyet tasarrufu sağlayan ve kullanıcıların faydasına sunulan fırsatlar ise şöyle sıralanabilir:

Ticaretin finansmanı

Bankalar ticaretin finansmanında etkin rol oynadıkları için blokzincir uygulamaları bankaların dökümantasyon ve para transfer yükünü azaltmaktadır.  Blokzincir teknolojisi sayesinde ithalatçılar ve ihracatçılar arasındaki ödemeler, malların teslimi veya alınmasına bağlı olarak belirli bir biçimde gerçekleşebilir. Akıllı sözleşmeler yoluyla ithalatçılar ve ihracatçılar otomatik ödemeleri sağlayacak ve kaçırılmış, süresi geçmiş gönderiler olasılığını ortadan kaldıracak kurallar belirleyebilir. Singapur’da oluşturulan Contour Network özellikle, ağır dokümantasyon ve kâğıt işi gerektiren akreditiflerin dijital hale getirilmesine çalışan bir finansman yolu.

 

Kaynak:CBSights

Ticarette işlem maliyetleri ve dokümantasyon hataları

Tedarik zincirlerini düzene sokmak, işlem maliyetlerini ve dokümantasyon hatalarını azaltmak ve dünyanın dört bir yanındaki müşterilere belgeleri hızlı bir şekilde aktararak Japonya ve Avustralya arası ticareti mümkün kılan (Hyperledger Fabric) blokzincir yoluyla gerçekleşmiş ticaret finansmanı örnekleri de var. Örneğin, FinTek şirketi Wave’in platformu ile Barselona’daki EuroFinance’in, Ornua ve Seychelles Trading Company’ye blokzincir çözümü sunması. 2017 yılında kurulan Wetrade başta olmak üzere MarcoPolo, Voltron, Batavia ve BBVA başlıca ticaret finansmanı blokzincir  aracı kurumlardır.

DLT doğru bir şekilde uygulandığında  projelerin ticaret finansmanı ve işletme maliyetlerini %50 ile %80 oranında azaltma potansiyeline sahip. Voltron projesinin odak noktası akreditifi işlemlerinde için yüzde seksen zaman tasarrufu sağladığını ön görüyor. Bu aynı zamanda hizmet fiyatlarının düşmesine de neden olacaktır.

Bunun yanı sıra, Ticaret finansmanında blok zinciri teknolojisinin benimsenmesi, ticaret tarafları arasında daha fazla güven, küresel ticareti artırma ve gerektiğinde fiyatlandırma ve ticari sırlar gibi gizli bilgileri gizleme anlamına gelebilir. Bu konuya blokzincirin sunduğu avantajlardan biri olan güvenlik kısmında değineceğim.

 

Kredi

Bir banka kredisi başvurusu doldurduğunuzda, banka onları geri ödememe riskinizi değerlendirmek zorundadır. Bunu kredi puanınız, borç-gelir oranınız ve ev sahipliği durumunuz gibi faktörlere bakarak yaparlar ve bu merkezi olan kayıt kuruluşlarında toplanır.

Blok zinciri teknolojisi, daha geniş bir tüketici havuzuna bireysel kredi vermenin daha ucuz, daha verimli ve daha güvenli bir yolunu sunar.

Salt Lending, jetonlaştırma borç için Dharma Labs, Bloom gibi blokzincir yoluyla geliştirilmiş kredi ve altyapı ile ilgili birkaç ilginç proje de var.

 

Tasarruf

İtalya’daki bir UniCredit Banca hesabından ABD’deki bir Wells Fargo banka hesabına para göndermek istiyorsanız, para transferi SWIFT aracılığıyla gerçekleştirilecektir. UniCredit Banca ve Wells Fargo’nun yerleşik bir finansal ilişkisi olmadığı için, SWIFT ağında her iki bankayla da ilişkisi olan bir muhabir banka gerekmektedir. Tabii ki  bu ekstra ek maliyet ve zaman demektir.

Bu sebeple, SWIFT ve benzeri tüksek komisyonlu transfer sistemleri yerine,  para transferlerinin hızlı ve daha az maliyetle gerçekleştirilebilmesi amacıyla birçok banka Corda, Ripple  blokzincir yapısı ile çalışan platformların ağlarına dâhil olmuştur. JP Morgan’da aslında pilot uygulamasına 2017’de International Interbank Network (IIN) ile başladığı para transferini kolaylaştıran “Link” ile blokzinciri teknolojisini dünyanın büyük bankalarının da dâhil olduğu geniş kapsamlı katılımcı kitlesinin kullanımına sundu. 2018 yılında BOE 2020 yılına kadar Londra’da İngiliz bankacılığını ve ticaretini destekleyen sistemi yenilemeyi hedefiyle ödeme sistemleri için blokzincir uygulamalarını ve FinTek’lerle daha yakın çalışma potansiyellerini test etmişti. Türkiye’de Akbank, 2017 yılında blokzincir yardımıyla, müşterilerine daha hızlı, şeffaf ve hesaplı para transferi hizmeti sunma hedefiyle Ripple ile anlaşmış ve bu sistemi kullanmaktadır.

2016 yılında Merrill Lynch, UniCredit, Standart Chartered, Royal Bank of Canada gibi küresel bankalar Ripple’ın sunduğu sınır ötesi ödemeyi dönüştürmek için dağıtılmış defter teknolojilerini kullanma yaklaşımıyla SWIFT’in tahtına bir anlaşma ile göz dikmişti.

Deutsche Bank, 2015 yılında özel sektör tahvil ihracı için blokzincir tabanlı  platform geliştirmişti.

Geliştirilmiş güvenlik ve şeffaflık

KYC Know Your Customer ( müşterini tanı) konusu bankaların bilgi güvenliği ve süreçlerine en çok yatırım yaptığı alanların başında geliyor. Sahte kimlik üzerinden dolandırıcılığın çok yaygın olduğu Uzakdoğu’da bankalar bu alanda maliyet tasarrufu yapabilmek ve kimlik doğrulamak için ayrılan kaynağı daha efektif kullanabilmek amacıyla blokzincir üzerinden KYC protokol konsorsiyumları oluşturdu. Buna örnek, banka, özel sektör ve devletin de içinde bulunduğu Asya bölgesinde blokzincir üzerindeki ilk KYC kavram kanıtı uygulamasıdır. KYC uygulaması Singapur hükümeti, HSBC ve Mitsubishi’nin aralarında bulunduğu çeşitli bankalar aracılığıyla 2017 yılında gerçekleşmiştir.

Deloitte Fintech ekosistemi ile birlikte blokzincir tabanlı KYC çözümleri geliştirerek hayata geçirmiş olup,  finans sektörünün gelişimini destekleyen faaliyetlerde aktif olarak yer almaktadır.

 

Güvenlik için diğer bir konu ise sistematik olmayan riskler. Bankacılık doğası gereği, fiziki olmayan kaynak, bilgi ve belge aktarımına aracılık yapar ve bilgi ve belgeler tek bir merkezde tutulmaktadır. Sistem çöker ya da bir saldırıya uğrarsa banka maddi ve manevi yüksek maliyetler ile karşılaşabilirler.   HSBC, 2003 yılında İstanbul’daki çifte bombalı saldırıda hedef olmuştu. Tüm sistemi üzerinde büyük yatırımların yapıldığı IT(bilgi işlem teknolojisi) sayesinde olmuştur.

Blokzinciri,  DTL kullandığından, işlemleri birden fazla yere aynı şekilde zaman, tarih damgalı ve değişmez olarak kaydedilir. Bu sayede ağ katılımcıları bilgiyi aynı anda görür ve özellikle bankalar arası işlemlerde tam şeffaflık sağlar.

Peki, blokzincirin sağladığı avantajlar ve pandemiyle birlikte daha etkin rol oynayan dijitalleşmenin getirdiği uzaktan – hibrit çalışma modelleri, fiziki şubelere ihtiyaç kalmaması sektörlerde yıkıcı yenilikler olduğu düşünüldüğünde bankaları da yok edebilir mi? Bu kadar ileriye gideceğini düşünmüyorum. Dijital yeni dünyada bankalar değişmeye başladı, bunun yanı sıra FinTek’ler de bu değişime yenilikleriyle ayak uydurmaya devam edecektir.

Fırsatları ve tehditleri anlamayan kurum ve kuruluşların ise 90’larda değişen sektörler gibi geride kalacağına inanıyorum. Finansal işlemler ve bankacılık ekonominin yalnızca bir parçası. Bankaların seçtiği çözümler, blokzincir gibi yenilikçi uygulamalar ile entegre çalışmalıdır.

 

 

Referanslar:

*Turan Sert-Sorularla De-Fi Merkeziyetsiz Finans (2022) ,Tefrika Yayınları,İstanbul

* Palihapitiya,T .(2020) Blockchain in Banking Industry ,University of Moratuwa,Sri Lanka

* https://contour.network/

* https://www.finextra.com/blogposting/17188/blockchain-corda-settler-ripple-and-swift-a-mariage-a-trois

* https://www.jpmorgan.com/news/jpmorgan-uses-blockchain-technology-to-help-improve-money-transfers

* https://www.fnlondon.com/articles/deutsche-bank-reveals-blockchain-corporate-bond-successful-20151204

*https://www.coindesk.com/markets/2017/10/03/singapore-regulator-teams-with-asian-banks-for-blockchain-kyc-trial/

* https://www.finextra.com/newsarticle/29492/swift-beware-ripple-signs-banks-to-global-payments-steering-group

* https://www.reuters.com/article/us-boe-blockchain-payments-idUSKBN1KD2AM

*https://www.researchgate.net/publication/344954493_Blockchain_in_Banking_Industry

 

 

Enerjide Girişimci Karbon Koinler

9 Mayıs 2022 in Genel

Blokzincirin,  kaydeden değişmez bir dağıtık defter ve aracı olmadan düşük maliyetlerle daha verimli işlemler vaat ettiğini daha önceki yazımda değinmiştim. 2009’dan beri var olan blokzincir için 2017 yılı potansiyel uygulamaları için küresel tanınırlıkta bir dönüm noktası oldu.

Blokzincir enerji alanında toptan elektrik dağıtımı, eşler arası enerji ticareti, elektrik veri yönetimi, emtia ticareti, hizmet sağlayıcıları, petrol ve gaz kaynağı arama, rafine ve kaynak yönetimi ve satışı gibi çeşitli enerji veya sürdürülebilirlik uygulamalarını ele almak üzere uyarlanabilen bir dizi blokzincir ürünüyle çalışır. Daha önceki yazılarımda PoW-PoS blokzincir fikir birliliği mekanizmaları ve kullanıcı eşleme yöntemleriyle ilgili bilgi vermiştim. Bu kısa yazıda blokzincirde eşler arası enerji trasferinin nasıl çalıştığına, dünya çapında uygulanmakta olan en çok bilinen pilot projeler ile analiz edeceğim.

Blokzincir, günümüzde çalışma alanını her gün yenileyip geliştirerek enerji alanında eşten eşe ticaret, enerji borsası, dağıtım şebekesi yönetimi, perakende faturalandırma, talep yönetimi, elektrikli şarj istasyonu konularında çalışmaktadır.

 

Enerji işlemindeki ilk blokzinciri, Nisan 2016’da Brooklyn, New York’ta gerçekleşti. Yaklaşık 2 yıldan kısa bir süre sonra, blokzincir teknolojisine dâhil olan 122 kuruluş ve 40 dağıtılmış proje  gerçekleştirilmiştir.. 2017’nin ikinci çeyreği ile 2018’in ilk çeyreği arasında enerji endüstrisinde blok zincirine 300 milyon doların üzerinde yatırım yapılmış.

 

Blokzincir tabanlı enerji ticareti sadece teorik bir konu değil, birçok pratik uygulaması bulunmakta.

 

İlk olarak herkes tarafından bilinen Solar Coin ile başlayacağım;

 

Enerji, iklim ve çevre sektörlerinde inovasyonu ve ölçek büyütmeyi teşvik etmektedir. Kayıt zinciri tabanlı dijital bir varlık ve para birimi olan SolarCoin, temiz enerji ekonomisine geçişi hızlandırmak için tasarlanmıştır. Küresel ve merkezi olmayan yapısıyla SolarCoin, Bitcoin gibi kripto para birimleriyle benzerlikler taşımaktadır.  Kripto paralardan farklı olarak Solarcoin dijital para harcamalarını doğrulanmış olan güneş enerjisinden elektrik üretimi gibi yararlı, ekonomik ve çevresel bir aktiviteye bağlamasıyla öne çıkmaktadır. Güvenilir olması için işlemler dağıtık defterde eşler arasında dağıtılmıştır. SolarCoin  kuruluşu kullanıcılarını da düşünüyor; karbon salınımı azalttığı için, güneş enerjisi üreticilerini her 1 MWh’lık elektrik üretimine karşılık olarak 1 SolarCoin (SLR) ile ödüllendirir.

Kısaca Solar Coin çalışmasını özetlemek gerekirse, Kullanıcı güneş enerjisinden elektrik üretir, kullanıcı SolarCoin Kuruluşu sistemine kayıt olurlar, enerji satış sözleşmesini yapılır ve güneş enerjisinden üretilen elektrik miktarını bildirir.  Müşterini tanı (KYC) verisini sunar, başvuru SolarCoin Kuruluşu tarafından onaylanır, SolarCoin’ler kullanıcılara aktarılır ve son aşamada kullanıcılar SolarCoin’leri kullanır

Power Ledger

Avustralya’daki Power Ledger, güvenilir, şeffaf ve birlikte çalışabilir bir enerji alışverişi ve perakendecilerin her biri ile basit güç işlemleri gerçekleştirmelerini sağlayan işlem belirteçlerine sahip platform sunar. Ödeme sistemlerinden otomatik, gerçek zamanlı olarak ödeme alın Blokzincir tabanlı enerji ticareti şeması ile tüketiciler tedarikçileri kendi tercihlerine göre seçebilirler, yani ticaret komşu tedarikçilerle veya temiz enerjiyi seçerek elektrik faturasının düşürülmesi ve dağıtılmış yenilenebilir enerjiye yapılan yatırımın getirisi artırılabilir.

 

I-NUK

Fransız firması I-Nuk tam bir çevreci… Rüzgârdan bio- kütleye kadar birçok sürdürülebilir projesi mevcut. Bireylerin günlük karbonlarını kolayca dengelemelerini sağlayan bir blokzincir karbon kredi sistemi oluşturuyor ve ortaya çıkan karbon emisyonlarını I-NUK’ta herkes kendi güneş enerjisi ekipmanlarını kullanarak elektrik enerjisi üretebilen bir sistem sunuyor. Blok zinciri tarafından onaylandıktan ve karbon olarak kaydedildikten sonra enerjiyi piyasada satabilir.

 

Sun Chain

Güneş enerjisi tüketicileri için ağ ve enerji işlemleriyle düşük maliyetle verimli bir şekilde başa çıkabilir. Sunchain projesinde henüz sınırlı sayıda kullanıcı yer alsa da güneş enerjisinin geliştirilmesi yle sosyal konutlarda elektrik enerjisi üretimi başarılmış ve konut başına üretilen elektriğin payı izlenebilir hâle getirilmiş. Düşük maliyet, kullanıcı ve çevre dostu olması projenin sunduğu avantajlarından.

 

***

Görüldüğü üzere küresel de mevcut blokzincir tabanlı çevre dostu enerji projeleri SolarCoin haricinde henüz küresel çapta değiller.  Kullanıcıları teşvik etmek ve sisteme katılımın sağlanması için çeşitli token ile ödül sistemi kurulmuştur. Ancak, bu projeler için düzenleyici mekanizmalar acil bir sorun olmaya devam etmektedir.

 

Blokzincir, A-Z’ye hayatımızın her alanına nüfuz etmiş durumda. Blokzincir nedir? Bu da olur mu? …Eskiden hayal dediğimiz şeyler şimdilerde pandemi ve dijitalleşmeyle yerini daha da sağlamlaştırdı, günlük konuşma diline yerleşti. Kamudan alınan teşviklerle özel sektörün cesareti blokzincir tabanlı enerji projelerin önünü  (enerji ticareti – kripto bazlı projeler) açacaktır.  Devlet var olmalı ama dijital konusunda devletlerin dijital teknoloji şirketlerinden de öğrenenceği çok şeyler var. Enerji krizini derinden hissettiğimiz bugünlerde teknolojiye yatırımla ‘ kazanmak’  ve ekonomiye katkısı ise tüm paydaşların işine gelecektir.

 

Projelerin  detaylarını ayrıca  merak edenler aşağıda  yer alan makale linkinden ulaşabilir.

https://www.mdpi.com/2076-3417/9/8/1561

 

 

Referanslar:

 

*https://www.woodmac.com/reports/power-markets-blockchain-for-energy-2018-companies

*Wang,N , Zhou,X , Lu,X , Guan,Z, Wu,L and  Du,X and Guizani,M (2019). When Energy Trading Meets Blockchain in Electrical Power System: The State of the Art. Journal of Applied. Sciences. 2019, 9, 1561.

 

 

 

CBDC’ler Rusya’ya Bir Alternatif mi?

29 Mart 2022 in Dünya Ekonomisi, Gündem

Birkaç hafta süreceği tahmin edilen Rusya-Ukrayna Savaşı neredeyse 2. aya girdi. Rusya’nın Donbass-Ukrayna kazanımı dışında LNG’ye güvenen  Avrupa’nın, Rus  doğal gaz alımına koyduğu kısıt, Rusya’nın 600 milyar dolarlık rezervinin yarısını kullanamaması gibi yaptırımların 1,5 trilyon dolar büyüklükle dünyanın en büyük 11’inci ekonomisi konumundaki Rusya’ya vereceği zarar aşikâr olduğu kadar petrol, doğal gaz ve birçok emtianın aratan fiyatları küresel enflasyona yaptığı baskı toplumun her bir bireyini de zora sokacaktır elbette.

Büyüme rakamlarının aşağı revize edilmesiyle stagflayon ve hatta  olası resesyon senaryolarına değinmiyorum bile…

Tüm bu gelişmelerin yanında dün, ucu CBDC’lere dokunabilcek bir haber akışı da oldu; G7 enerji bakanları, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “hasım ülkelerin Rus doğalgaz ödemelerinin ruble ile yapılması” talebinin ret edildiğini duyurdu. Rusya’nın önemli bankalarının uluslararası finansal mesajlaşma sistemi SWIFT’ten çıkartılması ve Rus vatandaşlarına 6 ay yabancı para satışının yasak olması ardından bu, beklenen bir gelişmeydi; zaten Batı’nın isteği de Ruble’yi değersizleştirmek üzerine.  Avrupa ya da ABD doğal gaz alırken, Rusya ile swap  yapması aksine Ruble talebi oluşturacağından Rus para birimini daha değerli hale getirecektir. Bu durum, Avrupa’nın da kendi içinde  bir çelişkiye girmesine sebep olacaktır.

Avrupa, neredeyse %33-35 oranında  Rus gazına bağımlı, Rusya’ya yapılan Euro ödemesi kısıtlar dolayısıyla  Rusya’nın işine yaramaz … Peki, nasıl bir çözüm olabilir?

Çok değil belki de 20 yıl önce “petro dolara alternatif yuan olabilir mi ?” diye sorulurken, rüya gerçek olur ve  Suudi Arabistan, Çin Petrol Satışlarında dolar yerine yuan kabul etmeye yeşil ışık yakar… [1]

Bu adım ardından Rusya’nın yanında yer alan politik adımlar atan Çin, yuanı konumlandırabilir mi ?

Daha önce bir yazımda merkez bankası dijital paralarının(CBDC)  yapısı, işleyişi ve devam eden çalışmalarını ele almıştım; CBDC çalışmaları o zamandan bu yana ilerlemesini sürdürmekte. 22-23 Mart tarihlerinde kamu, özel sektör ve akademiden üst düzey liderleri bir araya getiren ikinci BIS İnovasyon Zirvesi’nde (Innovation Hub 2022)”Para, Teknoloji ve İnovasyon” konulu projeler 5 merkez bankasının katılımıyla gerçekleşmiş ve merkez bankalarının ortak bir platform kurup, paralarının el değiştirmesi tartışıldı.[2] Üzerine projeler geliştirilen aracısız, blokzincir teknolojisini kullanan  dijital paralar Rusya için  bir alternatif olabilir … 

Şimdilik ortada duran Çin’in, küresel para birimi olarak ortaya sunduğu  “DCEP” (Çin dijital yuanı) hâlihazırda bir dijital para. Blokzincir tabanlı işlem gördüğü için Rusya, hard currency denilen (küresel para  birimleri) Euro ve dolar yaptırımlarına takılmadan işlemlerini gerçekleştirebilir.

Ancak… ABD dolarının hegemonyasını yok edip, tahtından indirecek bu adıma ABD pek olumlu yanıt vermez.

Bu sebeple Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ödemeler ile kısıtlara yönelik alternatif arayışları sadece Rusya’yı değil, Rusya’nın finansal  sistemi ve ticari ilişkide olduğu tüm tarafları etkileyemeye devam edeceği  çok açık.

 

Referanslar:

[1] https://www.wsj.com/amp/articles/saudi-arabia-considers-accepting-yuan-instead-of-dollars-for-chinese-oil-sales-11647351541

[2] https://www.bis.org/press/p220125.htm

Enerji Ticaretinde Blokzincirin Yeri

2 Mart 2022 in Genel

Hemen her gün yeni bir uygulama alanını duymaya başladığımız blokzincir teknolojisinin karbon emisyonu azaltımına bulunduğu katkılara daha önceki yazımda yer vermiştim. Bugünkü yazımda elektrik üretiminden karbonu çıkarmaya çalıştığımız bugünlerde blokzincirin yenilenebilir enerjiyi akıllı kontratlar yardımıyla dönüştürüp, elektrik üretim sürecinden faturalandırılmasına kadar nasıl yararlar sağlayacağı konusuna değineceğim.

Elektrik şebekelerinin yapısı içerisinde 4 temel aktörü barındırır; üretici, dağıtıcı, perakende(satış) ve nihai tüketicidir. Geleneksel enerjisi akışı üreticilerden tüketicilere şeklinde bir ağ üzerinden iletilmektedir, genellikle ülkelerdeki enerji sistemi merkezi bir sistemdir.  Ancak son yıllar dijitalleşmenin ve evlerindeki güneş panelleri ile elektrik üreten çok sayıda tüketicinin varlığını artırmasının etkisiyle tüketiciler aynı zamanda üretici de olmaya başladılar. Ancak sahip olduğu merkeziyetsiz yapı, akıllara fiyatlandırma –ağın dengelenmesi- enerjinin satın alınması sorularını getirmeye başladı.

‘Üreten Tüketici’ (P2P) Elektrik Ticareti

Bu deyişi biraz açmak gerekirse; tedarikçileri doğrudan enerji tüketicilerine bağlayarak her katılımcının diğer her ağ katılımcısıyla güvenli bir şekilde ve üçüncü taraf bir aracı olmadan doğrudan işlem yapmasıdır.

Güneş panelleri kurarak blokzincir aracılığıyla ürettiği fazla elektiriği diğer elektriğe ihtiyacı olan kullanıcıya satımını sağlayan bu sistem arada herhangi bir aracı bulundurmadan işlemlerin gerçekleştirmelerini sağlar ve dolayısıyla adem-i merkeziyetçi bir enerji tedarik sistemi oluşturur.

Dağıtık alt yapısıyla enerji paylaşımı sunan P2P sistemi düzenleyici ve 3.tarafları ortadan kaldırdığı için enerji maliyetlerini, haliyle elektrik faturalarının tutarlarını düşürme vaadindedir. Hal böyle olunca bizim gibi elektirik üretiminde ihtiyaç duyulan enerjide dışa bağımlı ülkelerin enerji talebini azaltıcı bir etki oluşturacağından enerji ithalatının da kaçınılmaz olarak düşmesi beklenmektedir.

Tüm bu özelliklerinin yanında elektrik üretiminde yenilebilir enerjinin kullanılıyor olması da hem çevre dostu hem de ‘prosumer’ üreten-tüketen aynı anda etkileşimde olduğu için arz ve talebi gerçek zamanlı olarak dengeleyici, verimli şebekelerin var olmasını sağlayacaktır.

P2P mekanizması nasıl işliyor?

Kullanıcılar arasında enerji arz talep fazlası belirlendikten ve adres tanımlaması yapıldıktan sonra alıcı ve satıcı arası eşleştirmeye geliyor sıra. Eşleştirme için birçok yöntem mevcut ancak hepsinin kendi içlerinde bazı dez avantajları var. Örneğin; Kullanıcılar sabit bir adres de ise buna sabit eşleştirme (stable matching)adı veriliyor. Bir diğeri ise müzayede (auction mechanism) enerjiyi tüketen -boşaltan taraflar ihaleye teklif gönderir ve bu mekanizma yardımıyla eşleştirilir.

Enerji dağıtımını optimize etmek, yatırım ve kullanım maliyetleri azaltmak amacıyla enerji kullanıcıların fazla güneş enerjilerini diğer sakinlere satmalarını sağlayan Blokzincir firmaları da var. Power Ledger, Avustralyalı blokzinciri firmasının SkyHomes’daki sistemi, 62 yerleşik bir elektrik ağı, güneş PV’si ve depolama mikro şebekesi aracılığıyla konut sakinlerine %100 yenilenebilir enerji sağlamıştı.

 

Peki, yenilebilir enerji kaynaklarını oluşturduk , sistem P2P ama fiyatlandırması nasıl olacak? Blokzincir bunun neresinde dediğinizi duyar gibiyim…

Şimdi enerji ticaretinde blokzincirin dâhil olacağı fiyatlandırma sistemine bakalım;

Enerji ticareti için yaratılmış olan sabitkoinlerin  yanında akıllı sözleşmeleri kullanan Uniswap ve Pancakeswap tarzı DeFi platformlarının sahip olduğu kodlar kullanılarak blokzincirde bir enerji pazarı inşa edilir ve bu küçük üreticilerin enerjiye doğrudan erişmesini sağlar. Fiyat, üretim ve tüketim arasındaki farka dayalı olarak basit bir formülle hesaplanır ve üretim eşitlendiğinde denge seviyesinde bir fiyat belirlenir. Burada dağıtım şebekesin üretim ve tüketim hakkında önceden bilgi sahibi olur ve de şebekeyi dengelemek gibi önemli bir rol üstlenir. Enerjiyi üretenler maliyetlerini belirtip ödemelerini alırken, tüketenler ise niyet beyanında bulunur ve harcadığının bedelini öderler, bu nedenle sistemin düzen halinde çalışması P2P piyasanın teşviki için önem arz etmektedir.

Tüm bunların yanında blokzincir tabanlı dijital bir varlık ve para birimi olan SolarCoin ve NRGCoin, Power-ID, SunChain gibi piyasa işlem modelleri orta koyan enerji ekonomisine geçişi hızlandırmak ve taraflar arası eşleştirme de görevli tasarlanmış enerji projeleri de vardır. Ancak, bu konuyu bir sonraki yazıma bırakıyorum.

Blokzinciri teknolojisi yenilikçi projelerin geliştirilmesi potansiyeline sahip. Özellikle Avrupa, Asya, Avustralya ve ABD’de P2P kullanıcıları var. Kalkınmayı hızlandırmak için, aktif olarak blokzinciri bu doğrultudan yatırım yapması gerekiyor ve en başta bahsettiğim teknik sorunlara odaklanılması gerekiyor. Uniswap sözleşme ile fiyatlandırılan eşler arası enerji ticareti mikro bazlı bir uygulamaydı. Belki bu projeler ileride bir kooperatif veya organizasyon tarafından makro bazda geliştirilirse ve tüm semt sakinleri taraflar olarak dâhil edilirse makro ölçekte gerçekleştirilebilir.

Blokzincir teknolojisi ülkemizde P2P olarak enerji endüstrisinde ticari olarak uygulanabilir olmaktan uzak. Her ne kadar şirketler şu an blokzincir için kullanım örnekleri geliştirmeyi düşünüyor olsa da, uygulamalar henüz olgunlaşmamış durumda, belki de küresel çapta artan enerji fiyatları yeni çözümler üretmeye iteceğinden blokzinciri teknolojisi elektrik maliyetleri düşürmek için alternatif bir yol olabilir.

 

 

 

 

 

 **                                   Blokzincirinde enerji ticareti sınıflandırılması 

 

Referanslar:

 

*Wang,N , Zhou,X , Lu,X , Guan,Z, Wu,L and  Du,X and Guizani,M (2019). When Energy Trading Meets Blockchain in Electrical Power System: The State of the Art. Journal of Applied. Sciences. 2019, 9, 1561.

*Brilliantova,V and Thurner,T(2019) Blockchain and the Future of Energy https://doi.org/10.1016/j.techsoc.2018.11.001

*Blockchain: Opening doors in the energy sector-Energu Efficiency

 

Metaverse Çevreyi Koruyabilir ve Hayat Kurtarabilir mi?

19 Ocak 2022 in Genel

Mark Zuckerberg’in Ekim ayında yapmış olduğu şirket adı değişikliği duyurusu, sosyal medya sitelerinde geniş çapta paniğe neden olmuş ve “Umarım zamanla bir metaverse şirketi olarak görülürüz. Çalışmalarımızı ve kimliğimizi, inşa ettiğimiz şeye bağlamak istiyorum.” İfadesini kullanması “Metaverse”  kavramıyla tanışmamızı sağladı.

 

Samsung ilk mağazasını açtığı, JP Morgan 3 çalışanıyla ilk banka şubesinin bulunduğu Metaverse evreninden (dijital dünyasından)geri kalmamalıyız…

Microsoft tarafından “internetin yeni bir versiyonu veya yeni bir vizyonu” olarak tanımlanan AI teknolojilerine dayanan bireyleri duygusal bir atmosfere sokma kapasitesi yüksek yeni bir medyayla karşı karşıyayız. VR gözlüklerini takıp, ulaştığımız evrenin ötesinde diğer bir yenilik olan NFT tabloların içinde dolaşmakla kalmayıp, müzeleri gezmeye ve hatta yeni yıl partilerine katılmaya kadar süren bir yenilik bilimsel ve ticari olarak yeni hikâyeler yaratabileceğimiz ve birbirimizle iletişim kurma şeklimizi dahi değiştirecek olan yeni bir evrenin kapısı. Tabii ki, hislerin taşınması olanaksız… Yağmur yağarken, yüzünüze düşen damlaları hissetmeniz imkânsız. Görmeye, duymaya dokunan bir Metaverse henüz mevcut değil, belki ileride olabilir kim bilir?

 

 Metaverse…

Kısacası “Metaverse” birçok sistem ve yapı üzerinde dönüşüm yaratacak, âdem-i merkeziyetçi sistemlere bir başka  alternatif, gerçeğe yakınsayan bir dünya tasarımıdır.  Ve bence en tehlikelisi. Henüz Metaverse âlemi çok yeni ve herhangi bir evrensel regülasyon yok bu konuda kamuya oldukça iş düşüyor.

Çok yeni bir sanal gerçeklik olmasına rağmen Sandbox, Decentraland gibi büyük projelere sahip. Projeleri Etheryum blokzinciri tabanlı AR ve VR deneyimleri içeren metaverse platformları. Her alanda etkin rol oynayan blokzincir mucizesi burada da iş başında. Bu sebeple,  blokzinciri ve  enerji sektörünü ele aldığım yazılarıma ara verip,  bambaşka bir evrende yeni deneyimler yaşayabileceğimizi düşündüğüm Metaverse’in,  enerji ve çevreye olabilecek olası etkilerini  kısaca  değerlendirmek  istedim.

Özellikle yapay zekâ iş yükleri için veri merkezi işlemenin büyük bir çevresel maliyeti vardır. Yapılan bazı araştırmalara göre, salgıladığı karbon emisyonu  bir arabanın ortalama kullanım ömründe salgıladığı karbona eş değerdir. Bunu yanı sıra İngiltere Lancaster Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, veri ve ağ kapasitesi gerektirdiği için enerjisini fosil yakıtla çalışan bir şebekesinden alan, iklim krizine katkıda bulunan bulut hizmetleri platformlarında oynanan oyunlarda karbon emisyonu artıran bir etkiye sahiptir. Bunu Meta platformunda düşündüğümüzde etkinin daha fazla olacağı kesin.

Şimdilerde Metaverse,  Bitcoin’in kullanılmaya başladığı ilk yıllarda blokzincirin 1.0’ına  benzetebiliriz. Sanal ile gerçeği birbirine karıştırdığımız ‘Meta’ dünya da zamanla dijitalin sunduğu birbirinden çeşitli alternatiflerle evrime gereksinim duyup, bir üst aşamalara terfi edecek ve yaşamımızın çeşitli alanlarına nüfuz edecektir.

 

Metaverse çevreyi koruyabilir ve hayat kurtarabilir; başarılı olursa…

Metaverse’in blokzincir gibi yaşamın diğer alanlarındaki emisyonları dengelemesi ve karbon ayak izini düşürerek küresel iklim krizine karşı hareket olması  mümkündür. Örneğin, sanal alanlarda konserlere ev sahipliği yaparak, seyahat – özellikle hava yolculuğu – nedeniyle ortaya çıkan çevresel maliyetler azaltılacaktır. Ofis alanları da metaverse de barındırılacak şekilde ayarlandığında, işe gidip gelmeden kaynaklanan emisyonlar da kesilecektir. Bu, net emisyonları azaltacak ve böylece meta veri deposunun genel çevresel etkisini azaltacaktır.

Metaverse’in hayatımızı ne ölçüde ele geçireceği henüz net değil bu sebeple konuya yüzeysel yaklaşmamak gerekir. Teknoloji sektörü sadece işletmelerin kâr ve  üretimin maliyetini düşürmek için avantajlar sunmuyor,  alternatif bir dünyada sürdürülebilirliğe odaklanmaya ve dijitalin  çevresel etkilerini  azaltmak içinde çalışmalar  yürütüyor.

Son olarak, Metaverse evrenine dâhil olurken tabii ki VR gözlük fiyatlarını araştırmayı unutmayın…

 

 

Referanslar 

* Marsden M.,Hazas M.,Broadbent M.(2020 ) From One Edge to the Other: Exploring Gaming’s

Rising Presence on the Network University Lancaster, UK

*Augmented Life in the Smart Line  -Brett King

Blokzincir İle Yeşil Bir Dünya Mümkün Mü?

25 Aralık 2021 in Genel

2008 yılında Bitcoin ile başlayan kripto para furyasının en önemli katkılarından birisi kuşkusuz dijital dönüşümde yararı yadsınmaz blokzincir teknolojisiyle tanışmamız.  Blokzincir, her ne kadar sadece finansal kavram olarak algılansa da enerji sektöründe kapıların açılmasının anahtarı blokzincirde. Sürdürülebilir bir dünya için kaynakları tüketmeden kullanmak ve doğaya zarar vermeden enerji üretebilmek için çok önemli olan yenilenebilir enerji üretiminde, düşük yatırım maliyetleri ile desteklenebilecek ve tüketicilerin dahi üretici konumuna gelmesini sağlayacak projelerde blokzincir teknolojisi büyük katma değer yaratabiliyor.

Merkezi yapılar ve aracılar ortadan kalkarak verilerin yönetilmesine imkân veren dağıtık yapılı blokzincir, süreçlerin optimizasyonu, maliyetlerin düşürülmesi, güvenli ve şeffaf veri yönetimi sunmasıyla temel faydalar inşa eder. Akıllı sözleşmeler, oylama sistemi, gıda üretim süreci, ihracat- ithalat evrak takibi, tedarik sürecinde kullanılmasının yanında özellikle yenilenebilir enerji kaynakları konusunda pozitif iyileşme alanlarına sahiptir.  Bu açıdan teknolojinin, gezegenimizin geleceğine dair de büyük bir önem taşıdığını söylenebilir.

Kapasiteleri tam olarak kullanılamayan rüzgâr, güneş ve hidroelektrik enerjiye yaşadığımız planeti korumak ve enerjide dışarıya bağımlılığı azaltmak için artık her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

2019’da AB tarafından Yeşil Yeni Mutabakat ile ortaya konulan yeşil ve dijital dönüşümü gerçekleştirmek gerekli bir finansman gerekiyor, gelişmekte olan ve finansal sistemi güçlü olmayan ülkelerde büyük çaplı yenilenebilir enerji projelerinin altyapılarının gerçekleştirilmesi  risk teşkil edebilmektedir. Bu nedenle, blokzincir finansal süreçleri de hızlandırabilmesinin yanısıra jetonlaştırma(tokenize ) ile gerekli finansman yönetimini şeffaf ve hızlı süreç yönetimleriyle mümkün kılabilmektedir.

Blokzincir ile Jetonlaştırma

Jetonlaştırmayı bir enerji santrali yatırımı üzerinden örneklendirecek olursak, santraller akıllı sözleşmeler ile dijital varlıklara dönüştürülürler. Teknik finansal denetim, fonlama özeti ve proje özeti, finansal getiri ve proje durumu aşamasının ardından blokzincir tarafından güvenli tokenize edilmiş varlıklar şirketler tarafından halka arza hazır duruma gelir ve gerekli finansman sağlanmış olur.

 

İşlemleri izlenebilir, güvenli ve hızlı hale getirdiği için blok zincirinin ekonomiyi karbondan arındırma sürecini hızlandırmak için önemli bir araç. Böylece, %100 yenilenebilir enerji üretimini ve tüketimini teşvik eden yeşil enerji tedarikini daha verimli, esnek ve şeffaf hale gelir.

Yenilenebilir enerji için tokenize edilmiş blokzinciri olanağı geliştiren diğer bir şirket ise IBM. Karbon emisyonu azaltma hedefleri olan hükümetler veya işletmeler tarafından satın alınabilen yenilenebilir enerji sertifikası enerT’yi, Ağustos ayında piyasaya süren IBM,  enerT’yi (Hyperledger Fabric ve yeni Fabric Token-SDK açık, kanıtlanmış, kurumsal seviyede, dağıtılmış bir ana muhasebe defteri platformu) kullanılarak geliştiriliyor.  Ayrıca blokzincir platformunda yüksek hacimli işlemler, hızlı bir şekilde işlenebilir ve yenilenebilir enerji sertifikasyonu süreçlerinin hızlandırılmasına, otomatikleştirilmesine kayıtlı kalıp izlenebilmesine olanak tanıyor.

Sermaye piyasasının yeşil dönüşüm için  sunduğu araçlardan karbon emisyon kontratları, üretim ve sanayinin canlandığı ve daha fazla spekülatif amaçlı kullanıldığı bu günlerde  LME borsasında 75 Euro ile rekora koşuyor. Karbon emisyonundan kendini hedge etmek isteyen kişi ve kurumlar karbon vadeli kontratlara göre daha uygun maliyetlerle blokzincir altyapısında sunulan bu karbon kontratlarından da yararlanabilirler.

Blokzincir ile enerji verimliliği

Rüzgâr enerjisi üreticisi küresel enerji lideri Iberdrola, yürüttüğü rüzgâr santrali projesiyle müşterilerine binalarında kullandıkları elektriğin %100 temiz olduğunu garanti eden sistem sunuyor ve optan enerji ve doğal gaz piyasalarında satış işlemlerinde blokzincir kullanarak üçüncü şahıslara ve aracılara olan ihtiyacı ortadan kaldırıyorlar.

Önceki yazımda bahsettiğim gibi çevre dostu koin projeleriyle birlikte Dünya üzerinde yenilenebilir enerji ve sürdürülebilirlik üzerine blokzincir kullanılmış Power Ledger, Acciona Energy & Iberdrola, The Sun Exchange,  WePower, Grid, Bittwatt, Hive Power, Sywtch  gibi projelerde var.

Nisan ayında Türkiye’ de Aksa Enerji doğal kaynakların korunması ve karbon salınımının azalmasına katkıda bulunmak amacıyla, ilk defa lisanslı elektrik üretiminden Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikasının (I-REC) ticaretini blokzincir üzerinden gerçekleştiren şirket oldu.

Blokzincirin çevresel sürdürülebilirliğe yönelik tek uygulaması enerji verimliliği de değil. Atıkların doğaya terk edilmeden geri dönüşüm ile tekrar kazandırılması da blokzincir ile mümkün. Social Plastic, insanların topladıkları çöpleri dijital token(jetonlara) dönüştürmeye ve bunları gıda, yakıt ya da diğer ürünlerle değiştirebilmesine imkân tanıyor. Kullanıcılar işlemlerini cep telefonları aracılığıyla ‘Social Plastic’ blokzincirine kaydederek tam şeffaflık sağlayabiliyor. Toplanan plastik daha sonra yeni ürünler yapmak için geri dönüştürülüyor.

Blokzincir, güvenilir ve standartlaştırılmış sürdürülebilirlik ve uzun vadeli değer raporlaması için ileriye giden bir yol ve adem-i merkeziyetçiliği ile (Çevresel Sosyal Kurumsal Yönetişim) ESG işbirliğinin kapsamını genişletebilme özelliğine sahip. Bunun yanında sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü karbon ayak izinin, azaltılması için blokzincir önemlidir.

Artan talep göz önüne alındığında, finansal ekosistemin geleceği, blokzincir aracılığıyla güvenilir bir veri platformuna dönüşebilir ve zincir teknolojisi çevresel sosyal kurumsal yönetişim bağlamında veri türüyle birleşebilir. Sonuç olarak, blokzincir akıllı değer zincirinde önemli bir rol oynayacaktır.

 

 

 

 

                                                                          

 

 

Referanslar:

* https://www.dunyaenerji.org.tr/enerji-sektorunde-blockchain-uygulamalari-birol-erguven/

* https://www.ibm.com/blogs/blockchain/2021/08/revolutionizing-renewable-energy-certificate-markets-with-tokenization/

* https://www.iberdrola.com/home

 

Ek :

* https://www.forbes.com/sites/jamesellsmoor/2019/04/27/meet-5-companies-spearheading-blockchain-for-renewable-energy/?sh=49aa9dbcf2ae

Yeni Nesil Yatırım Aracı Mı Ponzi Mi?

26 Ekim 2021 in Genel

 2008 yılı ekonomik krizinden sonra Satoshi Nakomoto tarafından yayımlanan White paper  (bir manifesto)sayesinde hayatımıza Bitcoin ile giren kripto paralar, küresel ekonomik kriz ardından büyük bir motivasyondu. Bitcoin sermaye kontrollerine, devalüasyona ve enflasyona tâbi olmadığı için portföylerde altın ve dövizden sonra en çok tercih edilen iyi bir değer deposu haline gelmiştir.

1944’de Breeton Woods ile rezerv para haline gelen ABD Doları,  yıllarca değerini korumuştur.  Ancak son zamanlarda ABD’nin aşırı borçluluğu, ABD-Çin arası mücadele ve ABD’nin teknolojik gelişmelerin gerisinde kalması 2020’de rezerv payı gerileyen ABD Doları’nın hegemonyasını bitirmiş görünüyor.  Paranın ekonomi  literatüründeki özelliklerine(değişim, değer saklama aracı ve ölçü birimi) sahip olmayan ve fiyatları volatil seyreden kripto para Bitcoin’in, “Dünya para birimi” haline geleceği görüşlerine pek katılmamakla birlikte  Bitcoin, kripto dünyanın rezerv parasıdır.

2013 yılında Bitcoin, Silkroad yeraltı ekonomisinde kullanıldığı için adı kötüye çıkmış ve bazı çevreler tarafından sadece ponzi finansman, kara para aklamaya yarayan bir araç olarak görülmeye başlamıştır. Homosapiens hedonisttir, kolay yoldan büyük hedeflere ulaşmak tatlı gelir. Suçu Bitcoin’e yüklemek yanlıştır, sorun olan hizmetin kendisidir.

Kripto varlıkların “hedge finansmanı” olarak finanse edilebilecek Bitcoin nakit akışı kaynağı bulunmaktadır.  Finansmanın “ponziye”  nasıl evrildiğini açıklamak için “Minsky Anı” kavramı ile tanınan Hyman Minsky’nin, 1986 yılında finansal sistemin istikrarsızlığını ölçmede kullandığı çerçeveyi ödünç alacağım.

Ancak, bu konuya geçmeden önce kripto da neden “ponzi” saplantısı oluşmuş? 1920’de Charles Ponzi tarafından geliştirilen bu sistemi bir tanıyalım…

Hukuksal dayanağı bulunmayan merkeziyetsiz yapısıyla teknoloji ve finansın geleceği kabul edilen kriptolar, finansal istikrarı tehdit edeceği, vergi geliri ve kara para aklamayı takip etmeyi zorlaştıracağı endişesiyle devletler tarafından tehdit olarak algılanmaktadır.  Hâlbuki kara para aklama da en büyük pay hala rezerv para olarak görülen itibari paralara aittir. Ve her yıl aklanan kara para tutarı kripto paraların piyasa değerinin 7  katı büyüklüğündedir.

Kripto varlıkların ulusal para birimlerine ve finansal istikrara yönelik  bir tehdit olarak görülmesinin asıl nedeni  “anonim” olmasıdır. Tabii ki tarihte yaşanılan “ponzi finansman” tecrübelerin de rolü büyük. 16. yüzyıl sonunda patlayan “Lale Çılgınlığı” (Tulipmania), 1720 South Sea (Güney Denizi) Balonu’Mississippi Balonu’ borç–gelir ilişkisinin bozulduğu 2008 Mortage Krizi ve  Bernard L. Madoff Investment Securities LLC sahibi Bernand Madoff’un skandalı ponzi finansmana en iyi örnekler.  Türkiye’de Banker Kastelli, 90’larda Titan Saadet Zinciri, 2010’larda Çiftlik Bank ve son olarak da Thodex’ de ponzi finansmanın izlerini görebiliyoruz. Bu hikâyelerin hepsinde sisteme başta girenler ve düzen bozulmadan karını alıp ayrılanlar kazanmış, ancak sistemin son üyeleri büyük kayba uğramışlardır.

Ponzi’nin temelinde, bireylerin rekabetçi yatırım getirisi talep etmesi yatar. Bunu fırsat bilen finans ya da finans dışı kurumlar da yatırım yapmak ve parasını biraz daha hızlı büyütmek isteyen kişilerden  “katlanan” kar payı dağıtım sistemi sürdürülebilir olmayan bir tür dolandırıcılık veya kara para aklamada diyebileceğimiz bir kurgu yaratır. Bu sistem, ülkede finansal istikrar sürdüğü ve oyunun yönetmeni “bitiriyoruz” demediği müddetçe hem yönetmen hem oyuncular için kârlı bir şekilde mutlu mesut ilerlemeye dayanır.

Minsky çıkıp gelse Bitcoin’i nasıl bir finansman döngüsünde izlerdi? O da Bitcoin’i sadece ponzi olarak mı görürdü ya da diğer finansman sınıflarında da değerlendirir miydi?

  • Minsky Finansal İstikrarsızlık Hipotezi

Minsky Hipotezinde hedge, spekülatif ve ponzi olarak adlandırdığı üç tür finansman vardır. Bu sınıflandırma, iktisadi bireyin nakit gelir ve yükümlülüğü arasındaki ilişkiyi esas alır. Hedge finansman yapısı, tüm dönemlerde nakit(kesin) gelirlerin nakit ödemeleri aşması durumudur. Faizlerin yükselmesi, piyasadaki olumsuzluklar hedge finansmanını etkilemez. Piyasa canlıdır ve birçok varlığın fiyatı artmaktadır. Bunu takip eden aşama,  spekülatif finansman ise irrasyonel coşku diye tanımlanan nakit girişlerinin nakit çıkışlarını karşılayamadığı dönemdir. Faiz artışları ve ödeme yükümlülükleri geliri aştığı zaman yeniden borçlanma gerektirir.  Bu nedenle, para ve likit varlıklar tutulması tercih edilir. Ancak, Belirsizlik azaldığında, elde tutulan likit varlık taşıma maliyeti yaratabilir. Son olarak, ponzi de ise çoğu zaman nakit girişi nakit çıkışlarından fazladır. Birimler, sürekli borçlanmak zorundadır. Ekonominin genişlediği ve tepe noktasına ulaştığı dönemlerde finansal yapı bu eğilime yönelmektedir.

Minsky’e göre bu bir döngüdür. Çünkü eninde sonunda Ponzi sahnesindeki kartlardan oluşan evin kendi üzerine düşecek kadar büyüdüğü bir an gelecek ve daha sonra “Minsky Moment” “Minsky Anı” olarak adlandırılacaktır. Hayatta kalan finansal kurumlar,  yeni bir başlangıç ile kendilerini yeniden inşa edecek ve döngü yeniden başlayacaktır.

  Bitcoin’i bu Minsky’nin sunduğu bu çerçevede inceleyecek olursak;

“Hedge finansmanı” olarak finanse edilebilecek 2 doğal Bitcoin nakit akışı kaynağı bulunmaktadır. Bir önceki yazımda bahsettiğim Bitcoin madenciliği bunlardan biri. Bitcoin madencisi, platformlarını açar ve yeni basılmış Bitcoin ve blok zinciri ağında başarıyla işledikleri her blok için ödül olarak verilen yeni Bitcoin’leri kazanırlar, işlem zahmetlidir ve her 10 dk. Bir gerçekleşir. Değişkenleri ise sadece elektriğin maliyeti ve blok zincirinde bir sonraki bloğu oluşturma hakkını kazanmanın hesaplama zorluğudur. Diğeri, Bitcoin için sunulan en önemli geliştirmelerden biri olan açık kaynaklı Lightning Network (Yıldırım Ağı) projesidir. Bu sistem, Bitcoin transfer işlemlerindeki hız sorununu çözmeyi amaçlıyor. Bitcoin blokzincirinin güvenliği ve güvenilir yapısına müdahale etmeden var olan blok zincirine bağlı paralel bir ağ üzerinden hızlı, güvenilir, çok düşük işlem ücretleri ile Bitcoin transferleri imkanı sunan Lightning Network, Bitcoin ile çok düşük tutarlı, çok yüksek adetli ödemelerin bile anında gerçekleşmesini mümkün kılıyor.

Finansallaşmanın bir sonraki katmanı kripto para birimlerinde en yaygın finansallaşma faaliyeti olarak görülen “spekülatif finansmandır”. Bir proje kendisini ticari açıdan yararlı bulabilirse, pratik kullanıma bir adım yaklaşmış olur ve kendi alanında baskın hale gelip, geniş ticari kullanıma girebilmeyi başarabilirse kabul görür.

Kripto para biriminde kazanç, piyasa faizinden daha fazla ve taşıma maliyeti daha ucuz olduğunda kendini gösterir; finanse edilen faaliyetlerin başarısını veya başarısızlığını gelir akışlarından ziyade piyasa kaynaklı getiriler belirler. Finansal araçlarda arbitrajdan kar sağlanabilir, ancak kripto para birimlerinin fiyatının volatil olması, fiyatlandırma bilgilerinin hızlı yayılması sebebiyle arbitraj fırsatları istikrarlı ve nakit akışları sağlayacak kadar büyük ve sık değildir.

Son kategori olan “ponzi finans”, “spekülatif finans” kaynakları aştığında ortaya çıkar ki ponziye en başta değinmiştim. Günümüzde bazı kriptolarda yaşanan saadet zinciri hikâyelerini düşündüğünüzde, sistemlerinin Minsky’nin tanımı ve C. Ponzi mantığıyla birebir uyum içinde olduğunu ve ‘daha fazla kazanmak’ isteyen kişileri kötü niyetle bu oyuna nasıl dâhil ettiklerini görüyoruz. Ancak, atlanan bir nokta var ki oldukça önemli…  Bitcoin, arka planındaki blokzincir teknolojisi hiyerarşiyi yıkan ve gücü merkezden katılımcılara dağıtan bir yapıya sahip olması da ponzi ve blokzincir de işleyen Bitcoin’in yanyana getirilmesini zorlaştırmaktadır. Konuyu derinlemesine araştırmamış olanlar haklı olarak kripto paraları ponzi ve kara para aklamaktan ibaret olduğunu düşünerek kripto yatırımından ve kullanımından  kaçınmayı tercihe etmektedir.

Ponzi finansman sistemi ve Minsky Hipotezine göre Bitcoin ağırlık merkezi “spekülatif finans” ile  “”ponzi finans” arasında yer almaktadır. Türkiye’de Bitcoin’in ve diğer kripto paraların ödemelerde kullanılması yasak ancak Bitcoin, yatırımda korunma kalkanı olarak kullanılabilir.

Bitcoin finansmanının “hedge finansmanı ”sınıfına 2 şekilde    döndürülebilir:

  • İlk seçenek, Bitcoin’in benimsenmesine dayanır. Harcama, varlıklara yapılan yatırım ve ücretler gibi doğal nakit akışı kaynakların da Bitcoin’in kullanılması artması. Henüz 4 senelik bir mazisi olan DeFi, Hathor Network, Dia, Orion Protocol, Warp, Serum gibi projeleriyle ekonomik faaliyet kaynaklarını yaratmanın yollarını bulmak için merkezi faaliyetler başlattı.
  • İkinci seçenek ise, Bitcoin’i bir tasarruf aracı olarak kullanılmaya teşviki olabilir. Finansal kurumlar, sigorta ve fon yönetimi sektörü, Bitcoin ve fiat para nakit akışlarının ödeme faaliyetlerinde teminat yönünü birleştirerek, tasarruf sahiplerinin kripto paraları biriktirmelerine olanak tanıyan programlar sunmaya başlamasıdır.  Bunun yanında tasarruf sahibini korunması da hedeflenmelidir.

Özetle, Bitcoin sadece kocaman bir ponzi şemasından ibaret değildir. Ortaya çıkarılmasından piyasada işlem görmesine kadar içerisinde diğer finansman yollarını da barındıran çeşitli faaliyetler ve projeler ile hedge finansmanı olarak kullanılabilecek bir yatırım aracı olmaya ve isminin “ponzi” olarak anılmasını yenmeye adaydır. Ancak, kuralların, düzenlemelerin tüketiciyi korumanın da sağlanması gerekir. Gözetim ve denetimin amacı ise sadece kötüye kullanımı engellemek olmalıdır. Ve inovasyonun önü kesilmemelidir.

Kripto para sisteminde regülasyonlar henüz yeni başladığından, yatırımcıyı koruyabilecek bir ekosisteme sahip değildir. Ancak,  kripto paralara yatırım düşünen bireyler borsa yerine özel ve açık anahtar kullanımı ile kriptoların saklandığı sıcak-soğuk cüzdan gibi güvenli sistemleri araştırmalı ve sunulan avantajlardan yaralanmalıdır.

Amerikalı-Avustralyalı iktisatçı Joseph A. Schumpeter “ her yeni icat, bir yapıcılık barındırır” der.  Teknolojik hızı yakalayamayanlar ise yok olup giderler. Eskinin üzerine eğri olan bir sistem değil, Değişim için gerçek adımların bu yolda atılmasıdır gerekli olan. Önümüzdeki dönemde dijitalleşmeyle yapay zekâ bağlantılı teknolojiler; blokzincir ve veriyi işlemede hızda kuantum yaygınlaşacak. Dönüşüme her ne kadar ayak uydurmak istemeseniz de sistem sizi içine çekiyor ve  dışında kalamıyorsunuz.

 

 

 

Referanslar:

*https://www.spglobal.com/marketintelligence/en/news-insights/latest-news-headlines/us-dollar-s-role-as-top-reserve-currency-safe-even-as-global-share-hits-new-lows-63540682

* https://coinmarketcap.com/tr/

*İstikrarsız Bir Ekonominin İstikrarı-Hyman Minsky

*Blokzincir Kripto Paralar Bitcoin: Satoshi Dünyayı Değiştiriyor- Vedat Güven & Erkin Şahinöz

 

 

 

Kripto Paraların Yeşil Kuğusu

14 Eylül 2021 in Genel

Nicholas Taleb’in ‘Siyah Kuğu’ kavramıyla ‘Olasılıksız Görünenin Etkisi ve Risk Yönetimi’ yazımda tanımıştık. ‘Sürdürülebilirliğin babası’ olarak tanınan John Elkington’ın Green Swans: The Coming Boom in Regenerative Capitalism kitabında ise tam tersine, yaşanılan krizler doğru şekilde algılanırsa vaka çalışmaları ve yeni gelişen teknolojileri kullanarak ‘çirkin ördek yavrularının’ Dünya’yı kurtaran ve beklenenden daha hızlı gelişmelere yol açan ‘Yeşil Kuğulara’ dönüşebileceğinden bahsediyor.

Sürdürülebilirliğin piyasa hareketlerini belirleyebileceği bir zamanlar imkânsız gibi görünürken, bugün bu yaklaşım, ekonomik iyileşmenin temel kaldıracı haline geldi ve ekonomileri ve finansı da kapsayan önlemler alınmaya başlandı.

Daha iyi bir gelecek için finans ve ekonomide “Yeşil Kuğu”

BIS-Uluslararası Ödememeler Bankası’nın beklemedik doğal risklerin iklim değişikliğinin derin boyuttaki krizlere neden olduğu ve ekolojik krizin sadece insanlığın değil finans ve ekonomilere de baskı yarattığını gerekli analizlerinin yapılması gerektiğini 2020 yılında ‘Siyah Kuğu’ kavramından esinlenerek yayımladığı “Green Swan” “Yeşil Kuğu” raporunda belirtmişti.

 

Fortsman Little Co. Kurucu ortağı Ted Fortsman’a göre; “finans çağı, muhtemel kâr güdüsüyle bağdaşmayan risk alan fütursuz aşırılıklar çağı haline gelmiştir.” Fortsman bu görüşünde haklıymış… İklimin krizinin yarattığı etkileri son zamanlarda daha derinden hissettik. Yeşil krizin etkileri finans, ekonomilerle sınırlı kalıyor ancak en önemli değer olan insanlığı geri dönmemek üzere yok ediyor.

Bizler bir taraftan Yeşil Mutabakat, karbon salınımını azaltılması, karbon vergileriyle daha yeşil daha çevreci aksiyonlara geçmeye hazırlanırken kriptoların enerji tüketimi ve sonucunda yarattığı karbon bir tezatlık oluşturuyor.

Kriptolar ve karbon salınımı

Yoktan var edilmiş gibi görünen kripto varlıkların arkasında gerçek bir kullanım gücü var. Kripto varlıklarda başı çeken Bitcoin, piyasa değerinin 1 trilyonu aşması, bir yılda fiyatının 10 kat artmasıyla gündemde kalıyor ancak tükettiği enerji ve beraberinde getirdiği sorunlar konuşulmuyor.

Bitcoin getirisi ve fiyatı düşük olsa hiçbir birey ve kurum Bitcoin’e yatırımını dahi düşünmez. Enerji maliyetlerinin düşük ve fiyatının yüksek oluşu kârları artırdığından dolayı Bitcoin’e yatırım ve çıkartılması için gereken madenciliğe talep yüksektir. Ne yazık ki para kazanma güdüsü doğayı korumanın önüne geçiyor.

Kripto para madenciliği çevreci ve sürdürülebilir mi?

Çin, Hindistan, İran, Rusya kripto para madenciliğini yasakladı. Madenciliği Doğu ülkelerden batıya kaydı. Şimdi, ABD kripto madenciliğinde 2. Ülke konumuna geldi.

 “Bitcoin işlemlerinde harcanan yüksek miktarda enerji söz konusu.”

Cambridge Bitcoin Elektrik Tüketim Endeksi’ne (CBECI) göre, Bitcoin tarafından tüketilen enerji bu yıl 130 TWh’ye ulaşması bekleniyor bu rakam küresel harcanan enerjinin yüzde 0.6’sına denk gelmektedir. Enerji tüketiminde Arjantin’i geride bırakan Bitcoin’in harcadığı enerji neredeyse Norveç’in tükettiği elektrik ile eş değerde.

 

 kaynak: Cambridge Üniversitesi Bitcoin Elektrik Tüketim Endeksi

Tek 1 Bitcoin düğümünü çözmek için bile 150.000 KWh enerji harcanıyor. Tek 1 Bitcoin hizmeti 1 milyon 685 binden fazla Visa işlemi seviyesinde elektrik kullanıyor. Tek bir YouTube izleyicisinin 5-6 ayda harcadığı kadar enerji tek 1 Bitcoin işleminde harcanabiliyor.  Bitcoin 121.05TWh enerji harcıyor, bu FAAANG(Google, Facebook, Alfabet, Netfix, Apple, Amazon) teknoloji devlerinin harcadığı enerjiden 3 kat fazla demektir.

Artan enerji tüketimi karbon salınımını artırıyor.  Bu enerji salınımı ağır sanayinin, diğer kıymetli madenlerin, klima ve fanların yaydığı karbon salınımının yanında küçük bir oran. Ancak, Manoa Hawaii Üniversitesi’nde Profesör Camilo Mora’nın 2018 yılındaki raporuna göre sadece Bitcoin 2033 yılına kadar küresel sıcaklığı +2 derece artıracak kadar emisyon üretebilme kapasitesine sahip.

Yine Cambridge Üniversitesi merkezli bir araştırmaya göre, Bitcoin madenciliği 8-10 GB gibi bir güç istiyor, bu oran Belçika’nın karbon salınımına eşittir.

 

Kriptoda yenilenebilir enerji adına ilk adım

Kripto para birimleri giderek daha yaygın hale gelmesi yenilenebilir bir enerji geleceğine geçmek de zorunlu hale getirdi. Kripto İklim Anlaşmasıyla(Crypto Climate Accord) Rocky Mountain Enstitüsü (RMI) ve Yenilikçi Düzenleme İttifakı (AIR) öncülüğünde Nisan ayında kripto ve FinTek dünyasını bir araya getiren,  kripto para birimi endüstrisini 2025 veya daha önce bir tarihe kadar yüzde 100 yenilenebilir hale getirmeyi taahhüt eden bir girişim başlatıldı.

Square CEO’su ve kurucu ortağı Jack Dorsey bu anlaşmanın, kripto para birimlerini tamamen temiz güçle destekleneceğine karbon ayak izini ortadan kaldıracağına ve küresel olarak yenilenebilir kaynakların benimsenmesine yol açacağına inandığını beyan etmişti.

 

Yenilenebilir enerjiyle çalışan kripto paralar

Bitcoin ve diğer kripto para birimlerinin enerji profilini iyileştirmek ve sürdürülebilir bir blokzincir sektörüne geçişi hızlandırmak için devam eden bir dizi umut verici girişim var. Bunlar arasında yenilenebilir enerjinin daha fazla kullanılmasının yanısıra daha enerji verimli protokolleri, karbon denkleştirmelerini, talep yanıtını ve daha yeşil madencilik havuzlarını benimsemeye yönelik bir dizi başka girişim de yer alıyor.

Enerji arzı tarafında, mevcut yenilenebilir kaynaklara dayalı madenciliğin yanında yeni yenilenebilir kaynakların değerlendirildiği “sürdürülebilir madencilik” geçişi bu günlerde yaşadığımız iklim kriziyle gündemde. Ethereum 2.0 projesi, blokzincirin yeni nesil sürümü getirdiği yeniliklerin yanında enerji tüketimini yüzde 99 azaltmasıyla çevre dostu kripto projelerine somut bir örnek.

  PoW -proof of work(emek ispatı)  ve PoS- proof of stake(hisse ispatı)

Kripto paraların 2 tip çalışma sistemi vardır.  PoW, yapısı gereği PoS’a göre neredeyse 1:100 diyebileceğim bir şekilde madenciliğinde daha fazla enerjiye ve donanıma ihtiyaç duyar. Birçok kripto para PoW’dan PoS’a geçmeye çalışıyor tabii ki kolay bir süreç değil.

Kanada’dan Sibirya’ya kadar uzanan projeler Bitcoin madenciliğinde hidroelektrik ve/veya doğalgaz kullanmak, karbon ayak izini azaltmak gibi fosil yakıtlardan uzaklaşmanın ve Bitcoin’in değerini etkilemeden yatırımcılar için daha cazip hale getirmenin yollarını arıyorlar. Teksas’ta güneş enerjisi ile madencilik yapan şirketlerin hikâyeleri de var, karbon kontratı satın alarak karbon nötr olma girişimlerin de bulunan şirketlerde var. İki kripto para borsası BitMex ve FTX  Mayıs ayında bunu gerçekleştirdi.

İstisnalar kaideyi bozmaz ama çevre söz konusuysa başka…

Çevre dostu koinler

Özellikle,  Elon Musk’ın açıklamasını sonrası kripto yatırımı düşünen herkes  “en doğa dostu koinleri” yani “çevreci ve en az enerji tüketen kripto paraları” sorgulamaya başladı. Sürdürülebilir çevre dostu kriptolar da var; Cardano, Iota, SolarCoin, Holochain, XLM, CYCE coin bunlardan birkaçı. Kim bilir belki de birkaç hafta sonra daha başka yeni kripto paralarda sağladığı enerji dostu projelerle ve çalışma sistemiyle bu sınıfa dâhil olur…

Kripto paralar, 2008 yılında hayatımıza girdi ve her geçen gün yerini sağlamlaştırarak etkin bir şekilde varlığını devam ediyor. İşin ekonomik ve finansal boyutunun yanısıra insanoğlunun geleceği söz konusu olduğundan uyum, zorunlu düzenlemeler ile çeşitli önlemlerin alınması ve süreç altından kalkılamayacak hale gelmeden bireysel alışkanlıkların  değiştirilmesi gerekir. Bu sebeple, bu konunun gündemde ilk sıralarda yer alması gerektiğini düşünüyorum.

 

 

 

Referanslar:

*https://www.leafscore.com/blog/the-9-most-sustainable-cryptocurrencies-for-2021/

*https://www.bis.org/publ/othp31.pdf

*https://cryptoclimate.org/

*https://cbeci.org/

*https://www.theecoexperts.co.uk/blog/bitcoin-uses-more-energy-than-amazon

* https://www.cnbc.com/2021/07/17/bitcoin-miners-moving-to-us-carbon-footprint.html

*https://www.sciencedaily.com/releases/2018/10/181029130951.htm

*https://www.visualcapitalist.com/comparing-the-carbon-footprint-of-gold-and-bitcoin/

*https://bitcoinmagazine.com/business/ftx-bitmex-to-become-carbon-neutral

*https://digiconomist.net/bitcoin-energy-consumption/

 

Paranın Devrimsel Eşiği CBDC

20 Ağustos 2021 in Genel

Dolar, finansal sistemde ve küresel piyasalarda 1944’den bu yana Dünya’nın rezerv parası. Finans ve teknolojideki değişikler ve Covid-19’un neden olduğu aksaklıklar ödeme sistemlerini de geliştirdi ve dolara karşı alternatifler olan sanal çekler, kartlar ve kripto varlıklara yönelimi arttırdı. Küresel çapta Facebook gibi şirketler kendi dijital parasını dahi oluşturlar. Tüm gelişmeler, CBDC’nin ortaya çıkışına önemli bir zemin hazırladı.

Central Bank Digital Currencies (CBDC), merkez bankalarının ülkenin kendi para birimini temsilen bastığı dijital paralardır.  Küresel çapta CBDC çalışmaları İsveç ve Güney Kore henüz pilot aşamada. Avrupa ise ​​2025 yılına kadar E-Euro başlatmak istiyor. Merkez Bankası Dijital Para Birimlerinin (CBDC) mevcut durumunu takip edebilirsiniz.[1]

Kripto paralar ve CBDC’nin,  elektronik ödemelerde kullanılması, saklanmasında dijital cüzdanların etkin rol oynaması ve transfer işlemlerinin blokzincir teknolojisi üzerinden  herhangi 3. Şahısa ihtiyaç duyulmadan gerçekleşiyor olması sebebiyle aynı olduğunu düşünebilirsiniz.

Ancak, CBDC’nin sahip olduğu özellikler bakımından kripto paralardan farkları vardır;

  • Merkez: Kripto paralar kullanıcılarına merkeziyetsizleştirilmiş bir ortamda ödeme sistemi sunarken CBDC’ler merkezidir. Merkezi olması sebebiyle gözetim aracı haline gelebilir mi? Endişesi taşımaktadır.
  • Dijital paralar, geleneksel para formları gibi bir otorite tarafından yaratılır, işlemler söz konusu otoritenin onayı ile gerçekleşir.
  • Dalgalı mı sabit mi? Merkez otoriteler tarafından desteklendiği için dijital paraların değeri daha az dalgalıdır.
  • Güvenlik ve gizlilik: Kripto paralar işlem sırasında kimlik bilgi gerektirmez, CBDC’ler gerektirir.
  • Enerji Tüketimi: Küresel ısınma tehdidiyle karşı karşıya olduğumuz bu günlerde kripto varlıkların madenciliğinden farklı olarak CBDC’nin karbon ayak izini düşürmede ne kadar başarılı olacağıdır.

CBDC çalışma modellerinin daha iyi anlaşılması adına önce, BIS (Uluslararası Ödemeler Bankasının), “Money in the Digital Age: What Role for Central Banks?”  makalesinde 2017 yılında sunduğu Morten Bech ve Rodney Garratt tarafından ortaya konulan The Money Flower(Para Çiçeği) venn şemasını inceleyelim. CBDC’ler fiziksel nakit veya merkez bankası rezerv/uzlaştırma hesaplarından farklı “merkez bankası parasının yeni çeşitleri” olarak tanımlanır. Çeşitli para türleri arasındaki ilişkiler, dört temel özelliğe dayanan para çiçeği taksonomisi tarafından netleştirilir; paranın ihracatçısı(merkez bankası), formu (dijital veya fiziksel), erişilebilirliği (geniş veya kısıtlı); ve teknolojisi (belirteç/değer tabanlı veya hesap tabanlı).

Şemada kalan gri bölgeler CBDC’nin 2 ana türünü içeriyor.

Temel olarak, perakende-toptan satışa genel halk tarafından erişilebilir ancak toptan ödemeler (örneğin, bankalararası ödemeler veya menkul kıymet mutabakatı) için sınırlı erişimli bir dijital olanak vardır.  Perakende CBDC’ler, hesap tabanlı veya jeton tabanlı olabilir. Hesap tabanlıdan kasıt, normalde ticari bankalarda tutulan hesaplara benzer şekilde halk tarafından doğrudan merkez bankasında tutulan bir hesaptır. Bu, Nobel ödüllü James Tobin’in 1980’lerde insanların banka başarısızlığı riskine maruz kalmadan değer depolamak için bir araç olarak merkez bankasında mevduat sahibi olabilmeleri gerektiğini savunan önerileriyle uyumludur aynı zamanda. Jeton tabanlı ise işlemlerin gizliliği de dâhil olmak üzere aynı özelliklerin çoğunu paylaşan, fiziksel banknotların eşdeğeri olan dijital nakittir.

Şemalarda kalan gri bölgeler merkez bankası dijital paralarını(merkez bankası dijital koinleri, merkez bankası genel(perakende)-toptan amaçlı kullanılan hesapları, merkez bankası rezerv düzenleyici hesapları) içeriyor.

  • Mevcut merkez bankası parası ve CBDC’lerin sunduğu temel özelliklerin karşılaştırılması ise şu şeklidedir;

Kaynak:Bank For International Settlement

2020 yılında yayımlanan Deutsche Bank CBDC: Money Reinvented raporunda, CBDC’ler çalışma modellerine göre 3 sınıfa ayrılmıştır.

Kaynak: Deutsche Bank

Account based CBDC (Hesap Temelli): Hanehalkı ve işletmelerin hesapları merkez bankasında tutulur. Buradaki amaç bireylerin çalınma riski ve normal mevduatta olduğu gibi kredi riskine maruz kalmamalarıdır. CBDC ise,  dijital olduğu için takip edilebilecek bir gözetim aracı haline de gelebilir.  Ancak, dijital paraların kullanımında dijital cüzdanların etkin rol oynaması ve transfer işlemlerinin de blok zincir teknolojisi ile üzerinden gerçekleşecek olması yapılan işlemlerin kayıt altına alınmasını sağlayacaktır.

 “Hanehalkı ve işletmelerin hesapları merkez bankasında bir hesabı bulunabilmesi”,  bireylerin aracı(bankayı) ortadan kaldırıp mevduatlarından CBDC hesaplarına para transferi yapabileceği bunun da bankaların likidite pozisyonunu daraltarak, kar marjlarını düşürebileceği eleştirilerini gündeme getirmiştir. Ancak, şu an her ülkede dijital para çalışmaları daha çok yeni ve farklı aşamalarda olduğu için bunlar ortaya sürülmüş birer iddiadan ibarettir.

Token based CBDC (Genel Kullanım): Merkez Bankası genel kullanım için bir dijital token piyasaya sürer. Dijital token nakit benzeri transferlere, işlemlere izin verir.

Token based CBDC(Toptan Kullanım): Bankalara ve diğer finansal kuruluşlara sınırlı erişim sağlanır. Ticari bankaların hesaplarını merkez bankalarında tuttuğu bir sistem. CBDC’ler bankalar arası ödemeler, menkul kıymet ödemeleri gibi toptan ödemeler için geliştirilmiştir.

Şimdi de merkez bankalarının CBDC’lerin kullanıcılara ulaşması için hangi rolleri üstlenmesi gerekir? Bir bakalım…

CBDC dağıtım mekanizmaları

Merkez bankları, operasyonel görevlerin ve tüketiciye yönelik faaliyetlerin çoğunu, rekabetçi bir seviyede perakende hizmetleri sunan ticari bankalara ve ödeme hizmet sağlayıcılara devrediyor. Böylece merkez bankası sadece sistemin işletmesine odaklanabilir, istikrarı garanti eder, toplam para arzının esnekliğini sağlar ve sistemin genel güvenliğini denetleyebilir.

Kaynak: Bank for International Settlement

Modelleri kısacası sırasıyla açıklamak gerekirse;

Dolaylı CBDC, günümüzün aracılara dayalı sistemlerinin kolaylığını sunmanın yanı sıra, merkez bankasını anlaşmazlık çözümü,  KYC Know Your Customer (Müşterini Tanı) ve ilgili hizmetlerden sorumlu olmaktan da kurtarıyor. Ancak dezavantajı, merkez bankasının bireysel taleplerin kaydını tutmaması ve talebin nakit benzeri doğrudan bir kanıtının olmamasıdır. Bu nedenle, merkez bankası aracıdan bilgi almadan tüketicilerin taleplerini yerine getiremez.

Doğrudan CBDC, aracıları ortadan kaldırarak aracılara olan bağımlılığı ortadan kaldırdığı için sadeliği açısından çekicidir. Ancak bu, ödeme sisteminin güvenilirliği, hızı ve verimliliği açısından tavizler gerektirir. Bu ölçekte teknik kapasitenin oluşturulması ve işletilmesi özel sektör tarafından üstlenilmesi daha iyi olarak görülmektedir.

Hibrit CBDC, talepleri destekleyen, bunları PSP Payment Service Provider (Ödeme Hizmeti Sağlayıcılarının)  bilançolarından ayrı tutan ve taşınabilirliğe izin veren yasal çerçevedir. Dezavantajı ise, dolaylı CBDC ile aynıdır. Merkez bankası aracıdan bilgi almadan tüketicilerin taleplerini yerine getiremez.

 

  CBDC’lerin modelelleri ve işleyiş sistemlerine baktığımıza göre sıra merkez bankalarında…

 CBDC merkez bankalarının bilançosunda nasıl bir değişim yaratır?

Para, “krediden mevduat “şeklinde içsel yaratır. Merkez bankaları CBDC’lerden, varlık değişiminde rezerv ve banknotlara ilave olarak da yararlanabilecekleri için (nakite) emisyona ihtiyaç duymadan para tabanını genişleterek, finansal sisteme likidite sağlayabilme imkanına sahip olabileceklerdir. Sağladığı likidite özelliği, merkez bankalarına finansal kriz dönemlerindeki herhangi bir nakit ihtiyacında CBDC’leri piyasaya sürme hakkı vermektedir.

Aşağıdaki tabloda merkez bankasının CBDC’leri piyasaya sürdükten sonra oluşan değişimi görebiliriz.

Dünya’da CBDC çalışmaları ne durumda?

Merkez bankalarının 2021 BIS araştırması, %86’sının CBDC’lerin potansiyelini aktif olarak araştırdığını, %60’ının teknolojiyi denediğini ve %14’ünün pilot projeler uyguladılar.

Çin,2014 yılında yuanı bilgisayar kodları yardımıyla dijital ortama taşıyan ve yerli parasını dijital ortama entegre eden ilk ülkedir.  Her alanda olduğu gibi dijital parada da başı çeken Çin, Nisan ayında ilk defa dijital bir para birimini devlet çapında yasal bir ödeme aracı olarak kabul eden ülke olmuştur ve 200 milyon E-Yuan (30.7 milyon dolar )  piyasa sürülmüştür. E-yuan, Son 30-40 yılda Batı’nın için karşılaştığı en büyük tehdit olarak görülüyor.

ECB ise, e- Euro üzerinde çalıştıklarını belirtti. Avrupa’dan gelen bu hareket piyasayı domine eden Mastercard ve Visa gibi şirketleri devre dışı bırakılmasına neden olabilir.

Avrupa’yı İngiltere Merkez Bankası ve İngiltere Hazinesi takip etti ve bir merkez bankası dijital para birimi oluşturma olasılığını değerlendirdikleri bildirildiler.

Fed, daha önce yaz aylarında dijital ödemeleri de kapsayan bir araştırma raporu yayınlayacağını duyurmuştu.  Temmuz ayındaki raporda,  “Yararların maliyetlerden daha ağır basıp basmadığı veya tam tersi konusunda yasal olarak kararsızım” ifadesini kullandı ve gerçekten uygun düzenlemelere sahip olunması gerektiği ancak  bugün, Fed olarak bu sistemlere sahip olmadıklarını söyledi.

Türkiye’nin dijital para çalışmaları

Alışverişte ve ticarette de kullanılan merkez bankalarının kendi dijital paraları ile ilgili çalışmalar Naci Ağbal döneminde Türkiye’de de başlamıştı.

Son dönemlerde TÜBİTAK’ın bunun için önemli çalışmaları var ve  buna yönelik yazılımcılar yetiştiriliyor. Dijital parada Blok zincir teknolojisi ihtiyacı nedeniyle Ticaret Bakanlığı’nda çalışmalarını sürdürmekte. Türkiye’nin dijital para çalışmaların önem vermesi uluslararası arenada görünürlüğümüz için çok önemli. Şimdilerde testleri yapılmakta, eğer başarılı olursa, 2022-2023’de Türkiye kendi ürettiği dijital parasını da kullanabilecek.

 Varlığı bir dert, yokluğu yara…

Çoğu kişiye göre gücün ve zenginliğin göstergesi olan  “para”, tarih sahnesine M.Ö. 7. yüzyılda Anadolu’da çıkmış ve ilk para Lidyalılar tarafından çekiçle darp edilerek basılmıştır. Zamanın koşullarına, ihtiyaçlara göre şekil değiştirmiş ve günümüze kadar bir değişim aracı olarak gelmiştir.

Finansal krizlerin ödeme sistemleri üzerinde yarattığı kırılganlıklar neticesinde sürdürülebilir dönüşümler,  blokzincir- FinTek’in ürettiği çözümler ile geleneksel bankacılık ve finans sisteminde de hızlandı. Öncelikle sabitkoin ve kripto paralar  birer alternatif olarak belirmeye başladı. Liberal düzende kapitalist başarının en üst düzeyi “finans” sistemin bir parçası olan merkez bankaları da bu değişime dahil oldu ve  “CBDC” kavramını ortaya çıkardılar.

Tüm bu gelişmeler ışığında şimdilerde akıllara gelen soru ise mevcut finans düzeninde bir sonraki aşamanın ne olacağı ve finansal istikrarı nasıl etkileyeceğidir?

 

 

 

[1] https://cbdctracker.org/

Referanslar:

*https://www.bis.org/about/bisih/topics/cbdc.htm

* https://www.trthaber.com/haber/ekonomi/merkez-bankasi-kendi-dijital-parasini-uretiyor-555201.html

* https://www.bis.org/publ/arpdf/ar2021e3.htm

* https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/833405

* https://voxeu.org/article/money-creation-bank-profits-and-central-bank-digital-currency

*https://www.scmp.com/economy/china-economy/article/3135886/china-digital-currency-when-will-e-yuan-be-launched-and-what

*https://www.ecb.europa.eu/press/pr/date/2021/html/ecb.pr210714~d99198ea23.en.html

*https://www.cnbc.com/2021/07/24/the-us-is-deciding-how-to-respond-to-chinas-digital-yuan.html

*https://www.bankofengland.co.uk/news/2021/april/bank-of-england-statement-on-central-bank-digital-currency

*https://service.betterregulation.com/document/326615

 

*https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50161989

 

Gizemli Kripto Para: Tether

3 Ağustos 2021 in Genel

2020 yılında başlayan pandemi, piyasadaki likidite fazlalığını değerlendirmek isteyen bireylerin yatırım anlayışını da büyük ölçüde değiştirdi ve altın ve dövizden sonra portföylerde tercih edilen diğer bir alternatif yüksek volatilitesine(yukarı-aşağı yönlü fiyat hareketi) rağmen sağladıkları yüksek getiriler sebebiyle kripto varlıklar oldu. Kripto dünyasında değeri Euro, dolar gibi fiat para birimlerine bağlı ve düşük volatiliteye sahip olan Stablecoin(sabitkoin), yatırımcılar arasında en çok tercih edilen sanal para birimi olarak son yıllarda dikkat çekmektedir.

Bugün bahsedeceğim Tether (USDT) güncel verilere göre,  sabitkoinler arasında en büyük paya sabit. Kripto para dünyasında ise Bitcoin ve Etheryum’dan sonra gelen 3. Kripto para birimidir. [1]

 Başarılı sabitkoin Tether nasıl ortaya çıktı, başarısının sırrı nedir?

2015 yılında Tether Limited Şirketi tarafından piyasaya sürülen, değeri 1USDT=1 $’a sabitlenmiş bir sabitkoin, sanal para birimidir. Tether’in ortaya çıkarken, ‘verilen her Tether için, rezerv olarak tutulan eşdeğer miktarda USD vardır’ savı ve aynı zamanda ABD Dolarının küresel ticaret ve ekonomide önemli bir yeri olması ve dünyanın rezerv parası olması nedeniyle Tether’in en çok tercih edilen sabitkoin olmasını sağlamıştır. ABD Dolarına endekslenmiş olduğu içinde yatırımcılar arasında güvenli bir limana dönüşmüştür. Ve kripto dünyasına endişeyle yaklaşan bir çok yatırımcının bu piyasaya girişine imkan sağlamıştır. Değerinin dolara sabit olması  sebebiyle, diğer kripto paralarda olduğu gibi Tether’de madencilik işlemi gerçekleştirilmez. Tether, müşteri siparişine bağlı olarak yaratılan bir para birimidir.

Tether’de işlemler, Ethereum tokenları için izlenecek kuralların ortak bir listesini tanımlayan bir protokol olan ERC-20’ye bağlı bir blokzincir üzerinden yapılmaktadır.

  Her USDT koinin dolara sabit bir değeri olması sebebiyle gösterge olarak kullanılabilir mi?

  Sabit değeri karşısında Tether, kripto pazarında dalgalanmalara karşı önlem olarak kullanılabilir ve sabit değer özelliği sayesinde Tether, dolar ve Euro standart para birimleri ve kripto para ekonomisi arasında çift yönlü geçiş olarak kullanılabilir.

Kripto dünyası 7/24 işleyen bir piyasadır. Türkiye için kur etkisi önemli bir unsur olduğu için, doların TL karşısında değerini merak eden bireyler USDT’nin dolara sabit değer özelliği ile piyasalar kapalıyken bile USDT/USD kuru değişimine bakarak TL’nin değeri hakkında kısmen de olsa fikir sahibi olup, döviz kurunu hesaplayabiliyorlar.

Dolara veya geleneksel para birimlerine endeksli bir dijital para türü olan sabitkoinlerle ilgili oluşturdukları risk ve ileride ulusal para birimlerine karşı birer rakip olabilecekleri sebebiyle,  ülkelerin ekonomi yetkililerin ardı ardına hamleleri sürüyor. Örneğin, en son ABD Hazine Bakanı Janet Yellen, Fed Başkanı Powell sonrası sabitkoinlerin diğer kripto varlıklara karşı daha güvenli olduğunu ancak, düzenlemelere ihtiyacı olduğunu belirtmişti.

  Tether’ i tanıdıktan sonra, piyasa büyüklüğü, hacmi ve fiyatı ne kadardır? Gerçekten piyasada hakim mi? Biraz da bunlara bakalım…

1 Tether’in bugünkü fiyatı 1,00$, ₺8,57 TRY ve dolaşımdaki miktarı ise  toplam 61.796.971 USDT’dir. TradingView’un verilerine göre, bu hacmin %70.01’ i kripto para birimleri içerisinde 56.777 milyar $ ile en yüksek hacime sahip olan Tether’e aittir[2] ve hacmi  ₺486,748,299 TRY’ye denk gelmektedir.

Tether, Temmuz ayında 2016 yılından bu yana en yüksek piyasa değerlerini yakalamıştır, bugünkü fiyatı ise  ₺526,238,291 TRY seviyesidir.

 

Kaynak:CoinMarketCap

Kripto para piyasasında ilk çıkarılan, piyasa değeri en yüksek olan koin olan Bitcoin (BTC)fiyatı ve Tether’in fiyat değişimi ise 1BTC=39,872 USDT’dir. Aynı zamanda, 1BTC=39,872 ABD $ eş değerindedir ve 1 BTC, ₺342,235,48 TRY’dir. USDT ve BTC’nin TRY bazında fiyat değişimleri aşağıdaki grafikte görebilirsiniz.

 

Kaynak:CoinMarketCap

Kripto para piyasasında yadsınmaz bir yere sahip olan ve yatırımcılar arasında tercih edilen sabitkoin Tether’in piyasayı manipüle ettiği iddiaları da zaman zaman değerinde azalmalara neden olmuş ve manipüle iddiaları yatırımcı ve ekonomistleri oldukça endişelendirmiştir.  Temmuz ayında Çin merkez bankası yetkililerinden sabitkoinlerin ekonomileri tehdit ettiğine dair bir görüş gelmişti.

 Tether’in piyasayı manipüle ettiği iddiası nedir?

Hepimiz Tether’i 2019 yılında ortaya atılan, Tether’in 2015 yılında piyasaya sürüldüğünde bahsedilen kadar yeterli düzeyde (1:1) dolar rezervi olmadığı iddiasından tanıyoruz. Kripto para piyasaları için yeteri kadar düzenlemelerin olmaması sebebiyle Tether’in piyasaya USDT sürmesi ve manipülasyonlara sebep olması muhtemel. Yani, yaşananların ve iddiaların gerçek olma olasılığı yüksek.

Tether piyasaya sürüldüğünden itibaren oldukça bu tür iddialara maruz kaldı. Ve ABD’nin büyük yatırım bankaları ve derecelendirme kuruluşları JP Morgan[2] ve Fitch ardı ardına gelen olumsuz haberler ile Tether’e güvenin azalacağı ve fiyatının düşeceği bu nedenle de kripto paralardan korkan yatırımcıların yatırımını kripto para borsası dışına çekeceği görüşünde bulunmuş ve haliyle bunun bir likidite sıkıntısı da yaratabileceğini belirtmişti. Geçmişte örnekleri çokça mevcut olan bankacılık krizlerinde olduğu gibi paralarını çekmek üzere banka gişelerine akın etmenin ‘kripto versiyonunun’ yaşanabileceği ve sanal borsaların çökebileceği dahi öngörülmüştü.

Şu 850 milyar dolarlık kayıp fon meselesi…

Tether dediğim gibi adı spekülasyonlarla anılan bu nedenle arada fiyat düşüşleri yaşayan ancak arkasındaki dolar gücü sayesinde bulunduğu yerden ödün vermeyen bir kripto para. Ve Tether’in karıştığı iddialar o kadar karmaşık ki adeta bir ağ gibi. Tether ve en büyük uluslararası kripto para borsası iFinex’in ana şirketi olan Bitfinex elinde bulundurduğu 850 milyar $’lık fonu için herhangi bir sözleşme hazırlamadan kripto para borsalarında fonları tutan Cyrpto Capital şirketine gönderiyor[3] ve 2018 yılında NY Başsavcılığı bir suçlamada bulunuyor.

   850 milyar dolarlık kaybın hikayesi burada başlıyor…

Cyrpto Capital’e, kripto para piyasasında ‘gölge bankacılık’[4]  yaptığı suçlamasıyla ABD yetkili otoriteleri tarafından el konuluyor [5]. 2019’da bu zararı karşılamak için Bitfinex, Tether firmasına 100 milyar $’lık bir ödeme yapıyor ama tabi ki o zarar karşılanması mümkün değil. Yaşanan olaylara bakılırsa New York Başsavcılığı suçlamalarında haksız da değilmiş.

Şubat 2021’de, 2019 yılında New York Başsavcılığı’nın açtığı dava karara bağlandı ve Tether, Bitfinex şirketleri 850 miyar $’lık bir zarar karşısında 18,5 milyar $’lık bir cezaya çarptırıldılar.[6]  Bunun yanında New York otoriteleri tarafından Tether’in rezervleriyle ilgili raporları 2 yıl daha incelenecek kararı çıktı.

Alınan kararın bir parçası olarak, Şubat ayında Tether firması, rezervleriyle ilgili bir raporda yayımladı ve artık daha şeffaf bir politika izleyeceğini açıkladı. [7[Aşağıdaki daire grafikte görüldüğü üzere, Tether’in rezervlerinin %76’sını nakit para ve nakit para benzeri varlıklar ile kısa vadeli yatırımlarda tuttuğu görülüyor. Ancak bu rezervin sadece %3’e yakını gerçek anlamda nakit ve likit para olduğu görülmekte. %75’lik kısım nakit ve benzeri rezervlerin %65’inden fazlası ise borç veya farklı senetlerden oluşmakta. 2017 yılından beri rezervleri nedeniyle devamlı olarak eleştirilen Tether bu rapor ile de bütün bunlara son vermiş oldu.

   2019 yılında manipüle iddiaları ile Tether …

2019 yılındaki davanın temeli Tether kripto para biriminin (1:1) her Tether karşılığı 1 doları kasasında bulundurmadığına dayanıyor.[8] Dava New York merkezli Roche Cyrulnik Freedman isimli bir hukuk firması tarafından geliyor.

Aslında, Tether’e şüphe düşüren iddialar, 2019 yılında Griffin & Shams tarafından yayımlanan Is Bitcoin Really Un-Tethered? (Bitcoin gerçekten Tether’e bağlı mı?[9] Şeklinde çevirebildiğim) isimli bir makalede yer alıyor. Makale kısaca, 2017 yılında piyasaya karşılıksız Tether’in piyasaya sürülüp bir boğa piyasası (trendin yükseliş yönüne gireceği) beklentisi oluşturulmasından bahsediyor. Ve yüksek fiyatlardan Tether alan yatırımcılar bir süre sonra Tether’in değeri normale dönünce zarar ediyorlar haliyle ve bunun kripto para piyasasındaki özel ismiyle pump-dump (yani fiyatın şişirilmesi ve tekrar normale gelmesi ) hareketini tetiklediği ve bu hareketiyle Tether’in piyasayı manipüle ettiğini, kendilerinin de mağdur edildiğini beyan etmesi üzerine Cyrulnik hukuk firması da Tether şirketine bu davayı açıyor. Ve toplam zarar 1.4 trilyon $’dan fazla.

2020 yılında ise, piyasaya sürülen Tether’lerin (Bittrex ve Poloniex) 2 kripto para borsasına da ulaştığı ve onlarında bu manipülasyona aracılık ettiğine dair bir iddia ortaya çıkmıştı.[10]

Tether firması ise tüm bu iddiaları reddetti ve kripto paraları bitirmek için yetkililerin bu davaları desteklediğini öne sürdü. Ancak, şöyle bir gerçekte var dolaşımdaki 61 milyar $’dan fazla koini ile Tether’in Bitcoin fiyat düşüşleri sırasında BTC’yi desteklemek amacıyla piyasaya koin sürdüğü iddia edilmişti. Hatta Şubat 2018 yılında IPC Systems Inc.’in ürün yöneticisi Bary Leybovich’in Bitcoin’in Bitfinex’te Tether koin ile işlem görmesi Bitcoin’in fiyatlarının yükselmesinde etkili olduğunu açıklaması da bu iddiaları doğruluyor. [11] Ve gerçekten de Aralık 2017 ve Ocak 2018’de Bitcoin fiyatı 17.346 $ -17.319 $ gibi tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmıştı.

Griffin & Shams iddia raporundan BTC fiyatı ve USDT arzını gösteren, manipülasyonla ilgili bir grafik.

  Gün geçmiyor ki Tether’de sular durulsun…

Son olarak 26 Temmuz’da Bloomberg’in haberine göre,[12] ABD Adalet Bakanlığı Tether’in ilk kurulduğu yıllarda bir banka dolandırıcılığı yaptığı iddiası. Haberde, Tether’in yaptığı kripto para işlemlerini bankalardan gizlediği söyleniyor. Henüz çok yeni ve soruşturma aşamasında bir haber ancak, kripto para ve Tether’in itibarını ve tabi ki fiyatını etkileyeceğini düşünüyorum.

Aynı zamanda yine Temmuz ayında TRX adında farklı bir ağda işlem görmeye başlayan USD koin(USDC), işleme başladığı haftada 100 milyon gibi bir miktara ulaşmıştı. USDT’ye rakip olarak piyasaya çıkan, (1:1)her koin karşılığı $ rezerv bulunduran, yeni koin USDC ve USDT cephesinden gelen olumsuz haberler ile sabitkoin piyasasında 1. Konumda olan Tether’in tahtı sallanır mı? Sabitkoin piyasasında kartlar yeniden mi dağıtılır? İleriki günlerde izleyip, göreceğiz…

 

 

 

  Referanslar:

Not: USDT hacim, fiyat, piyasa değeri, dolaşım miktarı ve BTC fiyatı  için 29 Temmuz 2021 tarihli değerler baz alınmıştır.

1 https://tr.tradingview.com/markets/cryptocurrencies/prices-all/

2 https://tr.tradingview.com/markets/cryptocurrencies/prices-all/

3 https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-02-19/jpmorgan-joins-choir-warning-of-tether-s-sway-on-crypto-markets

https://www.coindesk.com/tag/crypto-capital

5 https://fortune.com/2019/05/03/cryptocurrency-new-york-attorney-general-bitfinex-reginald-fowler/

6 https://www.reuters.com/article/us-new-york-ifinex-settlement-idUSKBN2AN1NM

7 https://www.coindesk.com/tether-first-reserve-composition-report-usdt

8 https://www.flowbank.com/en/research/what-is-tether-using-stablecoins-is-usdt-a-bitcoin-scam

9 https://papers.ssrn.com/sol3/papers.cfm?abstract_id=3195066

10 https://www.coindesk.com/bittrex-poloniex-sued-tether-bitcoin-manipulation

11 https://kredifinansal.com/tether-usdt-son-durum

12 https://www.bloomberg.com/news/articles/2021-07-26/tether-executives-said-to-face-criminal-probe-into-bank-fraud

 

 

 

 

 

Araç çubuğuna atla