Anasayfa » PARAYI KİM YARATIR? Tarihsel Süreçte Para Bölüm Özeti

Bu gönderiyi paylaş

Genel

PARAYI KİM YARATIR? Tarihsel Süreçte Para Bölüm Özeti

Eskiden para, kağıt şeklinde değil iken metal paralar kullanılıyordu ve bu paralar içinde belli bir miktar altın içeriyordu. Parayı kimin yarattığına geçmeden önce paranın nasıl banknot haline dönüştüğünü açıklayayım. İlk Osmanlı altın parasına “sultani” denilmiştir. O zamanlarda paranın değerini belirleyen şey içerdiği altın miktarıydı. Sultani 2 gr altın içeriyordu.  O dönemde Venediklilerin altın parasına “duka” deniliyordu.

Şimdi sultani ve dukayı neden anlattığımı soracaksınız. Şu sebepten dolayı anlattım: O dönemde devletler mevcut harcamalarından daha fazla harcama yapabilmek için para, altın bulmak zorundalardı. Diyelim ki altın bulamadılar ne yapacaklar? Yapacakları şey: Mevcut paranın içindeki altın miktarını düşürüp daha fazla para basmak. Ama bu iyi bir şey değildir. Çünkü böyle yaptığınızda paranızın hem içerideki hem de dışarıdaki değeri düşer. Örnek verecek olursak:

Duka 4 gr, sultani ise 2 gr altın içeriyor olsun. Siz sultanideki altın miktarını daha fazla para basabilmek için 2 gramdan 1 grama düşürdünüz. Bu durumda sultani duka arasındaki 1 duka = 2 sultani olan eşitlik, 1 duka = 4 sultani olur. Yani, paranızın değeri ciddi bir şekilde düştü. Bu olay “yapılacak” değil “yapılmayacak” en son şeydir.

Peki, ne yapacağız? Harcamalarımızı artırmak zorundayız ama paramız yok. Yukarıda anlattığım çıkmaz yola başvurmadan önce son bir çare daha var. Bunlar; vergi ve borçlanma.

Devletler, vatandaşlarından vergi yoluyla ekonomiye enjekte ettiği parayı geri alabilir. Çok kolay bir örnek üzerinden anlatayım: Fiyatı 4 sultani olan bir malı satın alacaksınız. Bu mala uygulanan vergi %25. Bu durumda fiyatı 4 sultani olan mala 5 sultani ödeyeceksiniz ve devlet kılını kıpırdatmadan sizin cebinizden paranızı alacak. Diğer bir yol ise borçlanma. Bu yol ile de devlet içeriden veya dışarıdan borçlanıp, ihtiyacı olan parayı bulabilir.

Şimdi, bu altın para standardından yola çıkarak İngiltere’ye gidelim. İngiltere’de 17.yy’nin ortalarında sarraflar değerli metallerin saklanması görevini üstlenmeye başladılar. İnsanların kendilerine getirdikleri altınları ücret karşılığında kasalarında saklıyor ve bunun karşılığında senet veriyorlardı. İnsanlar ellerindeki senetleri istediği zaman sarraflara götürüp altınlarını alabilmekteydi. Onlar artık ticarette bu senetleri kullanmaya başlamıştı. Sarraflar da bu işi ticarete dönüştürüp insanlara senet satmaya başlamış ve banka yerine geçmeye başlamıştır. Bu senedin karşılığı vatandaşın ileride yapacağı ödemedir, yani bu işlem bildiğimiz kredi işlemidir.

Bu olayı basit bir bilanço örneğiyle göstermeden önce bilançonun birkaç özelliğinden bahsedelim:

Bilançonun bir tarafında varlıklar diğer tarafında da yükümlülükler vardır. Gerçekleşen her olay, çift taraflı muhasebe sisteminden dolayı çift taraflı kaydedilir. Basit bir örnek verelim.

Diyelim ki Yaşar UYSAL elindeki 100 birim altını sarrafa (bankaya) versin. Bu olay bilançoda şöyle gösterilir:

 

 

Zamanla bu senetler ticari faaliyetlerde kullanılmaya başlamış ve para yerine geçmiştir. Yaşar UYSAL,  İsmail MAZGİT’ten mal alıyor ve karşılığında bu 100 birim senedi veriyor. “İsmail Bey, bu senet karşılığında bankadan 100 birim altın alabilirsin.” diyor.

Şimdi bu örnekler üzerinden verdiğimiz bilgilerle sarrafların, yani bankaların senet (kredi) vermesini bilanço üzerinden gösterelim.

 

 

Bu olayı incelersek şunu fark edebiliriz:

Sarrafların varlığı müşteriden alacağı kredi ödemesidir. Görüldüğü üzere sarrafların kredi vermek için altına ihtiyacı kalmamıştır. Altını yoktan var edebilmektedirler.

Bu uygulamada dikkat edilecek tek nokta şudur: Bütün müşterilerin senetlerinin karşılığı olan altını fiziksel olarak talep etmesidir. Böyle bir durumda sistemde kriz ortaya çıkar. Fakat herkes aynı anda talep etmezse sistemde bir kriz ortaya çıkmaz ve sorunsuz bir şekilde işler. Sarrafların, yani bankaların verdikleri senetler artık birer banknota dönüşmüştür.

İngiltere Merkez Bankası, 1844 yılında çıkardığı yasayla banknot basma yetkisini eline almıştır. Bankalar da buna karşılık banknot yerine çek vermeye başlamışlardır. Verdikleri bu çekler karşılığında müşterilere mevduat hesabı yaratmaya başlamışlardır.

Şimdi buraya kadar okuyan herkesin aklında canlanan “Bankaların yarattığı para ne kadardır?” sorusunu cevaplayalım.

 

(Veriler, https://evds2.tcmb.gov.tr/index.php?/evds/DataGroupLink/5/bie_prarz/tr ‘den alınmıştır. Erişim tarihi: 25.05.2021)

Görüldüğü üzere geniş para arzının 195 milyarı devlet tarafından, geri kalan kısmı ise bankalar tarafından yaratılmıştır.

 

 

 

 

Bu gönderiyi paylaş

1 Comment

  1. Bankerler de herkes gibi kredi kullanıp karşılığında senet verebilir. Bank note=Banka seneti. En evvelce sarraf saklama makbuzu…
    Eğer karşılığı %100 değil iken sakladığı mevduatın (sarraf söz konusu ise altın) üzerinde senef veya makbuz verirse, kredi kullanmış olur. Bu kredi evrakı bankacılığın önce fiili sonra yarı resmî olarak genel kabul görüyorsa kredi-para haline gelir. Tıpkı bugünün kriptoları gibi hem varlık hem ödeme aracı özelliklerini aynı anda gösterir. Ama bu iki özellik sıklıkla birbiriyle çelişir.
    Tıpkı bankaların varlıklarının aynı zamanda borcu temsil eden şeyler oluşu dolayısıyla içsel bir gerilim taşımaları gibi…

Yorum Yaz

Araç çubuğuna atla