Anasayfa » Ortadoğu’dan Çıkış – Sona doğru (2)

Bu gönderiyi paylaş

Genel

Ortadoğu’dan Çıkış – Sona doğru (2)

  • Liberalizmin yıkıcı sakatlığı, haksız kazançtan başka bir yücelik tanımayıp her işte herkesi aşırı psikolojik baskıyla hırsızlığa zorlamasıdır. Çeşitli nedenlerle yasal hırsızlık mertebesine yükselemeyen büyük çoğunluk gibi örneğin öğretmen, keriz hissetmenin egosunu paralayan kesintisiz darbelerinden kaynaklı o tepkisellikle gücünü yettirebildiği öğrencileri üstünden haksız kazanç elde edebilmek için öğretmek yerine öğretiyormuş gibi kalleşçe rol kesip tersten spekülatörlük yaparak kendini üstün hissetmeye çalışır. Ya da zaten üç kuruşa mahkûm olan kurye, emanetindeki yemeğin içine tükürmek gibi hıyanetlerle o üç kuruşu da hak etmeyip kendine göre spekülatör olmayı başararak biraz da olsa Allah’ın kerizi olma hissinden kurtulacak bir sonuç yaratmış olur vs.

Politikacı keza liberalizmin dolandırıcılığı yücelten psikolojik baskılarına direnemeyip politika yapıyormuş gibi yaparak siyaseti fingirdeşmeye indirgeyince şu sıralar modern Batıyı etkisi altına alan yönetim krizlerinde görüldüğü üzere gericilik eğilimiyle birlikte sistem adım adım yasadışılığa sürüklenmeye başlar.

  • Türkiye’nin yıkıcı sakatlığı ise daha yasallıkla bir temas sağlayamamasıdır. 21inci yüzyılın koca Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ta tarihöncesinin bilmem hangi alacakaranlık zamanlarında yaşamış Hammurabi kadar bile bir standart getiremedi. Kutsanmaktan cılkı çıkan devleti ve milletiyle her nesi varsa zavallı memleket topyekûn yalan, devlet de yasadışı toplum da. Vergi kaçırmaktan kahve kumarına polisin kahveleri haraca bağlamasından rütbelinin -bahriyeli ve kısa dönem hariç- erata sapıkça eziyet etmesine kadar ayrıca kanıt gerektirmeyen yasadışılık örnekleri kozmos gibi sınır tanımıyor. İlkokul çocuklarına bile malum olduğu halde bu öyle ölümcül bir yanılsama ki, bir deyime dönüşen Kırmızı Pazartesi hikâyesine atfen kırmızıymış da pazartesiymiş de falan geçmiş hepsini zavallı memleket kendini kandırmanın nirvanalarında bütün renklerde bütün günler olmuş. Siyasetçisi bürokratı memuru vd görevlileri ile bir bütün olarak suçla mücadele etmesi gereken devlet mensupları suçtan ve suçludan yolunu bulmayı esas mesaisine dönüştürmüşse görev tanımına taban tabana zıt bir motivasyonla daha çok kişinin suça düşmesini ve daha çok suç işlenmesini isteyen bir yıkıcılığa sürüklenmiş demektir.

Peygamber ocağı diye kutsanmasının tam tersine tam yasadışılıktan dolayı tam bir karakter mezbahası olan kışlalardaki düzen, acemi eğitiminden sonra birçok eratın dilinden hınçla dökülen ‘benden kuvvetliler bana eziyet etti, ben de benden zayıflara eziyet edeceğim” sapkınlığının hükmünde salt nefret ilişkisiyle işler. Kışlalardaki yasadışılıktan gayrinizami olması dışında -bileşik kaplar kanununun öğrettiği üzere- ayrıca bir farkı bulunmayan bu topraklardaki geleneksel düzenin yüzyıllardan beri salt karakter mezbahası olduğu sonuçları itibarıyla gün gibi ortada. Suç işleyenlere özenerek mafya babası olma hayalleriyle büyüyen mezhepçi kabile, mahkeme kararlarını göstere göstere ezip geçmecesine yasadışılığı daha da azgınlaştırıp nefreti daha da keskinleştirerek kimsenin kimseye güvenemediği nihilist bir toplum yarattı.

  • Olaylara birebir manipülasyon uygulayabilen mistik güç anlamında bir komplo teorisi yok ama üst evrimdeki gözlemci de mutlak olmamakla birlikte alt evrimdeki için şah damarından daha yakındır. Senin küçük sırlarını sakladığın personan bir üst evrime sökmez, personanın ardında ne saklarsan üst evrimdeki kuvvetlilerin elinde sana karşı kullanılan bir tuzağa dönüşür. Örneğin tozpembe vaatlerle kandırılıp fuhşa zorlanan kurban suratlı Ukrayna Cumhurbaşkanının, mandepsiye düştüğünü anlar anlamaz ilk başlarda Batıya bir iki ters laf etse de zaten senelerdir Ukrayna Devleti üstünde çalışma yapan Amerika Devleti güdümünde yola getirilip savaş mafyası için kendi ülkesini harcamak zorunda bırakılması, üst evrimdeki devletlerin alt evrimdeki devletlere komplo teorisi ayarında manipülasyon uygulayabildiğine dair dumanı üstünde en kıymetli derstir. Diğer taraftan Rusya Devletinin kötü karakter rolüne kolayca düşebilmesi de üst evrimdeki Amerika Devletine özgü personanın arkasına gizlenen sırları okuyabilme üstünlüğü sayesindedir.

Ya da Atatürk’ten sonra Misakımillî sınırları içinde Amerika Devletinin her türlü fitne fesat işlerine izin verdiği ve alet olduğu için artık tam bir orta malına dönüşen Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından sıcağı sıcağına etkileşim hâlindeki bir örnek olarak Yunanistan Devletinin, dost kisvesindeki manipülasyonlarla adeta hipnoz olup en sonu üsler kurmasına izin vererek kendini düpedüz Amerika Devletine işgal ettirmesi ayrıca üstüne düşünmeyi gerektiren trajikomik bir derstir. Ki öngörülemeyen bir provokasyonla iki devletin savaştırılması çok da uzak ihtimal değil.

  • Amerika Devletinin Türkiye Cumhuriyeti Devletiyle hayırlı bir işi, Türkiye’nin hayrına bir isteği yok. Türkiye bugün hâlâ tek parça ise devlete çökenlerin şu haşmetli ödlekliği sayesindedir. Ama çok sürmeyecek, çünkü istese de duramaz artık Amerika, albatrosun kanat çırpmayı bırakması gibi olur ve albatrosunki gibi güvenli bir iniş alanı Amerika’nın yok. Ne dolarizasyonu kontrollü bir biçimde geri çekebilir ve ne de savaş endüstrisini limitsiz büyüyebilmenin tek istikameti olan uzay endüstrisine dönüştürebilir. Bunları yapabilmek için en küçüğü en büyüğe eşitleyici bir güçle sözünü geçirebilen devletler üstü kurumlaşmalar (dünya devleti) anlamında sosyalizm gerekir, ki şu an yeryüzünde izi bile yok.

Ve evrim duvarında sosyalizme geçiş için bir gedik açılamaz ise tüysüz maymunun hiç şansı yok, başköşeye kurulan bundan böyle yok olma riskidir. Tüysüz maymuna özgü kuvvet hareketinin evrim duvarından sekmesiyle oluşan şiddet anaforları artık geri dönüşüm sınırlarına dayandı. Dolarizasyon balonunun patlaması, kuyruklu yıldızların çarpışmasına oranla gezegenlerin çarpışması gibi Büyük Buhranla kıyas kabul etmeyen devasa bir felaket olacak. Nükleer dünya savaşının, dinozorları yok eden göktaşı çarpması gibi marjinal eşiği test edeceği su götürmez.

Bir yıldız ne kadar çok büyürse o kadar az yaşar. Artık küçük küreye sığamayacak kadar devasa boyutlara ulaşan ve bir patlarsa dünyaya ne olacağı belli olmayan bir Amerika varken ittifaklar ve düşmanlıklar artık bir anlam ifade etmiyor, şimdi artık Amerika dünyaya karşı.

Böylesine ölümcül olumsuzluklar karşısında Türkiye’nin ordusu polisi meclisi ve sair hiçbir şeyi yok, bir devleti yok, en ufak bir savunma mekanizması yok… hepsi birer yanılsamadan ibaret. Örneğin köpeğin sineği kapması gibi bir çırpıda götürüverdikleri Askerî Vesayetten daha kuvvetli olmayan para sistemini bir dokunuşla tamamen işlevsiz hâle getirip Türkiye ekonomisini rahatlıkla tam batağa sürükleyebilirler. Ya da Ermenistan’ı aşağılamak için Azerbaycan’a yendirilmesi gibi Türkiye’yi aşağılamak için Kürtlere yendirebilirler vs.

  • Sana kaybettiren senin bilgindir, içerdiğin bilginin sorunlar karşısında yetersiz kalmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti aynı Osmanlı Devleti gibi toplumu kendine ait bir sürü gibi gören bir kabiledir. Türkiye, iktidarı her ele geçirenin kendine dolçe-vita kurmaya çalışırken -kimi Demokrat Parti gibi hunharca, kimi Askerî Vesayet gibi haince- felakete uğradığı padişahsız padişahlık sistemidir.

Felaketi, örneğin kanal tedavisini berberin yapmasından görürsün. Şu kısacık hibrit demokrasi deneyiminin, bir ömür boyu ayakta uyuyan Ecevit’ten komedyenlikle siyasetçiliği birbirinden ayıramayan Demirel’e muhterem oğlu muhterem Özal’ı Yılmaz’ı Çiller’i ve sair sıra sıra boy boy süzüle süzüle süzülmekten bir hâl olup en sonu galoş ile çizmenin işlevlerini birbirinden ayıramayan Erdoğan’la test edilmedik zirve bırakmayan basbayağı Umudumuz Şaban hikâyesi olduğunu görememek koca bir popülasyonun şabanlığa tapınan süzme şabanlardan oluştuğunu açıkça gösterir.

Seçimi kazandıklarında bir devletin başına değil, en kudretli zamanında Atatürk’e bile geçit vermeyen bir kabilenin başına geçmiş olacaklar ve para mafyası bir şans verdiği takdirde sıcak paranın etkisiyle hep olageldiği gibi ilk başlarda oluyormuş gibi olacak. Sonrasında ise ne olacaksa olacak ama hep olageldiği gibi iyiye delalet olmayacak. Çünkü Türkiye’nin bir kabileden bir devlet yaratmak gibi imkânsız görevi başarmaya ihtiyacı var. Ama yapacak yiğitleri yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hapiste ya da ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin tehlikeli hastalar bölümünde olması gereken ayaklı entropileri istihdam edip o günden bugüne çürümeyi yaygınlaştırarak 80 darbesiyle Fikri Sönmez gibi ergince kişiliklerin izi bile kalmayacak şekilde yabancılaşmayı dönülmez akşamın ufkuna vardırdı.

  • Savaş endüstrisi ve dolarizasyonuyla çoktandır küçük kürenin mekânsal limitlerini zorlayan Amerika Devleti esas dış mihrak olur. Psikopatlık yapmayı cesaret, kadın öldürmeyi yiğitlik diye kodlayan kabile tiplerinin yıllar yılıdır şu memleketin izbelerine ektiği yasadışılık tufanından kaynaklı nefret ve öfke ise esaslı iç mihrak olur.

Dış mihrak, Avrupa Birliğini bile tongaya düşürebilen üstün sinsilik yeteneğiyle çıngar çıkarmak için dünyayı dört dönüyor. İç mihrak ise şimdilik seçimi bekliyor.

  • Ve ne tüketirsen osun. Eziklik dozu yüksek aptallıktan başka piyasada bir şey görünmüyor. Hepsi birbirinden akıllı ve becerikli kadınlar ve adamlar bütün mesailerini aptallıklar üretmek için harcamak zorundalar. Eziklik pazarlamak ve aptallık üretmek dışında yevmiyeyi doğrultmanın bir yolu Türkiye’de yok. Çünkü devletiyle milletiyle zavallı memleketin gerçeklerle antagonist çelişkisi var.

Ve gerçekler acıdır, yoksa kimse hayallere kaçmazdı; ama en acı gerçek gerçeklerden kaçılamayacağıdır. Gerçeklerle bir bağlantın kalmamışsa o ölüm fermanın olur.

Bu gönderiyi paylaş

Yorum Yaz

Araç çubuğuna atla