Muhammed YILMAZ

FİNANSIN KARANLIK YÜZÜ – AİDAT

6 Aralık 2022 in Genel

Örgüt yapılanlarının kendilerine neden örgüt denildiğinin aksiyondaki karşılığı aidatlardır. İster PKK olsun, isterse adını henüz koymadığımız başka terör grupları olsun hepsinin kullanığı yöntemler arasında aidat toplamak muhakkak vardır. Küçük veya büyük fark etmeksizin kendi üyelerinden belirli periyotlarla toplanan bu paralar yekûnde büyük meblâğlara ulaşmakta ve örgütlere fon sağlamaktadır.

Aidat toplama işlemi terör örgütü PKK’yada aslında neden örgüt denildiğinin sebeplerinden biridir. Türkiye içindeki aidat toplama işlemi her ne kadar zorsa, yurdışında bir o kadar kolay gerçekleşmektedir. Terör örgütünün insan kaçakçılığıyla Avrupa ve Amerika’ya yerleştirdiği militan ve sempatizanlarının kazançlarından belirli dönemlerde belirli tutarlarda aidat toplaması dağ kadrosu faaliyetleri için büyük önem teşkil etmektedir. Terör örgütünün özellikle Avrupa’ya yerleştirdiği ekipleri ticari faaliyetler yapmakta ve insan kaçakçılığıyla getirtdiği kişileri ucuz iş gücü olarak çalıştırtmaktadır.  Bu tür insan kaçakçılığı ve terörle bağlantılı kişilerin teröristleri kaçak çalıştırma işlemi artık örgütün bilfiil kontrolünden çıkmış ve maalesef bir ekosistem haline gelmiştir. Büyük tutardaki paraları bu ticarethanelerden kazansalar bile o ülkeye yerleştirtdiği ve kaçak çalıştırtığı teröristlerdende aidat yoluyla paralar almaktadır.

Ayrıca alt kadrolarda bulunan bu kişilere çeşitli basılı yayın araçları teslim edilmekte ve bulundukları ülkede ikâmet eden Kürt vatandaşlarımıza ve örgütle bağını kesmeye çalışan bölücülerin evlerine ziyaretlerde bulunulmakta ve bu gazete/dergiler karşılığında hâlâ para toplanmaya çalışılmaktadır.

Örgütün topladığı bu paralar, parayı topladıkları ülkedede kara para olarak statü kazanmakta ve kayıtsız ekonomi içinde dolaşmaktadır. Bu paranın büyüklüğünü tasvir edebilmek adına, ülkeye yeni soktukları ve kaçak çalıştırdıkları teröristlerden bile yıllık bir kaç yüz euro/dolar almakta ve bu parayı ödemeyenleri kendi kurdukları ekosistemin dışına itecek olan dışlamalar yapmaktadırlar. Şu an içinde bulunduğumuz küresel ekonomik problemler içinde bile kaçak çalıştırdıkları vasıfsız bir teröristin ödediği bir kaç yüz euro/dolar aidat, onun sadece bir-iki gün içinde kazandığı kara paraya karşılık gelmektedir.

Bu paralar özellikle PKK’yı terör örgütü olarak tanımayan ve/veya faaliyetlerine izin veren başta Belçika, İsviçre, İsveç, Almanya, Hollanda, Fransa olmak üzere çeşitli ülkelerde muhafaza edilmekte ve ihtiyaç dahilinde harcamalar yapılmaktadır. Bu ülkelerde terörism ve kara parayla mücadele konusunda (sözde) mücadele ediliyor olsa bile bizimle aynı hassasiyetleri paylaşmamakta ve işte bu noktada Milli İstihbarata vermemiz gereken önem karşımıza çıkmaktadır. Sadece teröristleri değil aynı zamanda bu teröristlerin yurtdışı bağlantılarını, ticari ve daha da önemlisi siyasi bağlantılarını tespit edip bu kişilere yol verenleri listemize almalıyız.

HIRSIZ VAR!

6 Ekim 2022 in Genel

Kurum içi hırsızlık olayları her zaman karşılaşılan sorunlar arasındadır. 1991 yılında Adrian Beck ve Andrew Willis’in 55 Dixons mağazası ve 277 çalışan üzerinde yaptıkları çalışmada çarpıcı sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Cirolarının her sene yaklaşık olarak 1%’i kurum içi hırsızlıklar sebebiyle kaybolmaktadır. Sektörlere göre farklılık gösterse bile net kârların yaklaşık olarak 3% ile 4%’ü hırsızlık olayları sebebiyle yok olmaktadır. Yaşanılan hırsızlık olaylarının 39% gibi büyük miktarı nihai satış noktasında, 16%’sı perakende satış depolama alanlarında ve 10%’luk kısmı toptan satış depolarında yaşanmaktadır. Dixon’a ait 55 şubede çalışan 277 çalışanın hepsine tek tek ve yüz yüze yapılan anket bulguları oldukça dikkat çekici.
Perakende şirketler içinde en çok töhmet altında kalan kesim Satış Temsilcileri gibi düşünülse bile rapor bunun bir ön yargı olduğunu ortaya koyuyor. Şirket içinde kimlerin hırsızlığa daha yatkın olduğu sorusuna herkes olabilir diyen 47%’lik bir kesim mevcut. Yaşanan hırsızlık olaylarının 92,6% gibi büyük bir kısmı yalnız yapılmakta olup 7%’lik kısmı iki personelin beraberken, 0,4%’lük kısmı ise 3 veya daha fazla personelin beraber hırsızlık yaptığını gösteriyor. Yaşanan hırsızlık olaylarına 39,6% oranında dışarıdan insanların katılımı olduğu düşünülürken bu dışarıdan katılan insanlar 77% olasılıkla hırsızlık yapan personelin arkadaşlarını oluşturuyor. Yapılan hırsızlıkların 63,7%’si “küçük veya düşük değerdeki ürünleri” oluştururken sadece 19,8%’lik bir kısmı “yüksek değerdeki ürünleri” oluşturmaktadır.

BİR ÇALIŞAN NEDEN HIRSIZLIK YAPAR?

Araştırma sonucundaki en çarpıcı bulgulardan başka biri! Bu seferde herkesin aklına “ihtiyacım vardı, çaldım!” gelebilir ama katılımcıların 34,6%’lık büyük bir kısmı “şeytana uydum, çaldım!” seçeneğini tercih etmişlerdir. Paraya olan ihtiyaç ikinci sıradayken , açgözlülük üçüncü sırada yer almaktadır. Çalışanların bir kısmı aldıkları düşük ücreti sebep gösterirken bir kısım insan “heyecanı yaşamak” için hırsızlık olaylarının yaşandığını tahmin ediyor.

 

DEVLETTE DURUMLAR NE AŞAMADA?

Dixons’ta çalışan 277 kişiden bile hırsızların çıkması çok normalken devlette hırsızlık olayları hiç olmuyor mu? Abartısız bir şekilde milyonlarca devlet personelimiz var ve bu personeller doğru düzgün denetleniyor mu? İşini düzgün yapan ve namusuyla para kazanan insanlarımız daha fazla. Onları töhmet altında bırakmamak gerek. Ancak kurumların içindeki çürük elmaların ayıtlanması bir zorunluluk. Peki bu hırsızlığı yapanlar yönetim kademesindeyse o zaman neler yapmamız gerekiyor? Maalesef ki Türk halkı çok unutkan bir yapıya sahip ve devlet içindeki hırsızlıkları, yolsuzlukları sürekli unutuyor ve yönetim kademesini bir türlü değiştiremiyor. Delilleriyle kanıtlanmış olan milyonlarca ve hatta milyarlarca dolarlık yolsuzluklar olmasına rağmen halkımız olması gereken tepkisini ortaya koyamıyor.

Hırsızlık hiç bir zaman bitmeyecek. Ne özel sektörde ne de devlet kurumunda. Bugün tüm hırsızları şirketimizden ve devletimizden temizlesek bile yerine gelecek kişilerin şerefli ve namuslu bir şekilde çalışacağına kimse garanti veremez ve dahi bugün düzgün çalışan kişilerin gelecekte hırsızlığa bulaşmayacağınında garantisi bulunmamaktadır.

Yapabileceğimiz en iyi şey ‘İç Kontrol ve Denetim’ sistemlerimizin düzgün çalıştığından emin olmaktır. Hırsızlığı yapan kişi şirketin CEO’su veya devletin başkanı bile olsa bunun hesabının sorulabileceği bir ekosistem yaratılmalıdır.
Kaynak:
  • Employee Theft: A Profile of Staff Dishonesty in the Retail Sector – Adrian Beck and Andrew Willis

FİNANSIN KARANLIK YÜZÜ – 2D WEBSİTELER

20 Nisan 2022 in Genel

Bankacılık sistemi ne kadar güvenli? Nakit para kullanımını en aza indirmek ve dahi bitirmek istiyoruz. Dijitalleşme sayesinde kalpazanlığın, vergi kaçakçılığının ve illegal ticaretin önüne geçmeye çalışıyoruz. Gelişmiş ülkelerde bankacılık sistemine yüklü miktarlarda para sokmak ve çıkarmak hiç kolay olmamaktadır. Zaten para aklama işlemlerinin felsefesinde de bu düşünce var: Sisteme para sokmak ve sistemden para çıkarmak. Sistemde olan paraları neden çıkarmak isteyelim ki? Zaten para sistemde ve aklanmış olarak duruyor. Peki ya sistemdeki bizim paramız değilse?

Kolay yoldan para kazanmak insanoğlunun en büyük zaafıdır. Para kazanmanın belki de en kısa yolu hırsızlıktan geçer. Sana ait olmayan bir şeyi almak ve zimmetine geçirmek… Geçmiş dönemlerde hırsızlık daha basit bir olaydı. Başkasına ait bir kese altını çaldığında bu para hırsız için kullanıma hazır durumdaydı. Daha sonra finansal piyasalar büyüdü, gelişti ve nakit paralar ortaya çıktı. Nakit paraların üzerindeki seri numaralar ile güvenlik sağlanmaya çalışıldı. Devletler ve büyük finansal kuruluşlar bu seri numaraları kaydetmeye başladı. Yapılan her işlemde hangi para hangi bankaya gittiyse, hangi müşteriye nakit olarak verildiyse kaydedilmeye başlandı. Bu sayede büyük hırsızlıkların önüne geçilmeye başlandı ve en azından büyük banka soygunları gibi olaylarda hırsızların elindeki paraların seri numaraları bilindiği için onların yakalanması kolaylaştı.

Finansal sistemin güvenliği küçük hırsızlıkları engelleyemiyordu ve bu yüzden insanlara bankalar tarafından kartlar verilmeye başlandı. Bu kartlar için şifrele sistemleri geliştirildi. Banka hesabınızdaki tüm paraya bir kartla ulaşabilmeniz ve bunun güvenliğini sizin şifrenizle sağlanması başta çok cazip geldi. İnsanlar küçük ve büyük fark etmeksizin tüm işlemlerini banka kartlarıyla yapmaya başladı. Hırsızlık yapan kişiler cüzdanları açtığında kartlardan başka bir şey bulamamaya başladılar. Şifresini bilmedikleri zaman hiç bir işe yaramayan plastik kartlar…

 Lütfen kartınızın şifresini kimseyle paylaşmayınız!

Bankalar tarafından her zaman bu uyarı yapılmasına rağmen gerçek profesyonel hırsızları hiçbir şey durduramaz. İnternet teknolojilerinin gelişmesiyle ve özellikle elektronik ticaretin artmasıyla bu güvenlik önlemleri artık yetersiz kalmaya başladı. Dijital finansal sistemlerde ödeme aracı olarak “Gateway”lerin kullanılması neredeyse bir zorunluluktur. Basitçe anlatmak gerekirse gateway hizmeti sunan şirketler, farklı bankaların farklı statüdeki kartlarına ait dijital para aktarımlarının muhasebesini tutmakta ve bankalarla satıcıları bir araya getiren köprü görevi görmektedir.

Bankacılık sistemi e-ticaret uygulamalarında da bir güvenlik çözümü üretmek istemiş ancak yeteri kadar başarıya ulaşabilmiş değildir. 2D ödeme yöntemine alternatif olarak 3D Security ile ödeme yöntemini sunmuşlar ve bu sayede kredi kartı/banka kartı çalınan kişinin cep telefonuna onay kodu gelmeden bu e-ticaret işlemlerine onay vermemektedirler.

Hırsızların 2D yöntemini kullanmasındaki en önemli sebep zaten budur. 2D ile ödeme kabul eden şirketlerin üzerinde sahte alışverişler yapılmakta ve bu sayede başkasına ait kredi kartı/banka kartının içindeki parayı boşaltabilmektedirler. Anlatması bu kadar basit olsa bile yine işin uygulama aşamasında dikkat edilmesi gereken önemli noktalar bulunmaktadır. Bu tür işlemler genelde uluslararası finansal suçların alanına girmektedir. Gelişmiş ülkelerde zenginlerden çalınan banka/kredi kartlarını, gelişmekte olan ve bankacılık sisteminin nispeten kirli olduğu ülkelerde 2D ödeme aracıyla boşaltıyorlar ve daha sonra bu boşaltılan paraları kripto paralar vasıtasıyla paylaşıyorlar.

Kredi kartı ve banka kartı sahtekârlığının bir başka boyutuysa kart kopyalamak ve yine aynı şekilde 2D methoduyla bu kartları boşaltmaktan geçiyor. Kredi kartı/banka kartının fiziki olarak gerek duyulmadığı yöntemde kartın sadece fotoğrafının bile olması yeterli ve hatta kart numarasını ezbere bildiğiniz durumda bu kartların içini boşaltabilmektedirler.

Hırsızlığın bile yeni bir boyut kazandığı dijitalleşme döneminde bu söz durumu çok iyi anlatmaktadır: “Eli çantalı bir hırsız, eli çantasız bir hırsızdan daha çok çalar.” Mümkün olduğunca kartlarımızın dijital işlemlere kapalı tutmalı ve sadece kendi harcama yapacağımızda aktif etmeliyiz. Kartlarımızı ana banka hesaplarımıza değil, küçük banka hesaplarına bağlamalıyız. Kredi kartı limitlerimizi abartmamalı ve mümkün olduğunca ihtiyaçlarımız kadar harcama yapmalıyız.

Finansın Karanlık Yüzü – Döviz Büroları

14 Mart 2022 in Genel

Koskoca işi tek cümlede özetliyorlar: “Burada verirsin, oradan aldırırsın.”

İnsan uzmanı olduğu işi bir cümleyle anlatamıyorsa zaten gerçekten uzmanı değildir. Aslında döviz bürolarının yaptığı iş çok kompleks sayılmaz. Hatta finans dünyası içindeki en basit işlerden biri döviz bürosu işidir.

İnsanların büyük çoğunluğu döviz bürolarını sadece para birimi değişim noktası olarak görür. Ancak illegal ticarette en fazla kullanılan para gönderme metodu döviz bürolarındadır. Yurt içindeki para gönderim işlemlerinde devletler olaya pek müdahil olmaz. A şehrindeki bir döviz bürosuna verdiğiniz para B noktasındaki anlaşmalı döviz bürosundan anında alınır. Döviz büroları kendi aralarında zaten sürekli olarak para ticareti yaptığı için bu transfer paralarıda arada kaybolur gider.

Bir işin içinde devlet yoksa kesin mafya vardır. Bazı gri alanlarda devlet ve mafya iç içe geçer. Yurt dışındaki para gönderim işlemlerinde bu durum söz konusudur. Uluslararası ticaret kurallarına göre kağıt para ticareti belirli sınırlar çerçevesinde serbest bırakılmıştır. Ülkemizde uygulanan güncel mevzuata göre döviz bürosunun A Grubu veya B Grubu olması, bu işlemlere yetkilendirilmesini düzenler. A Grubu döviz büroları şuan en geniş yetkili kuruluşlardır. Kağıt para ithalat/ihracat ve aynı zamanda kıymetli maden ve kıymetli taş ithalat/ihracat konusunda ticari faaliyette bulunabilirler.

Yasa dışı faaliyetlerden elde edilen kazançlar genelde uluslararası olarak transfer edilmek istenir. Europol’ün yayınlamış olduğu raporlara göre işlenen finansal suçların büyük ölçüde 3 veya daha fazla ülkeyi kapsadığı tespit edilmiştir.

Döviz bürolarınında artık gözü açıldı!

Para transfer işinden talep edilen komisyon oranları gerçekten muazzem derecede fazla. Bunun en önemli sebebi döviz büroları transfer edilmek istenen paranın legal olmadığının, kolay para olduğunun ve vergisinin ödenmediğini biliyor. İşin vergi boyutuna bakacak olursak bu haksız kazanç sahipleri en az katma değer vergisi, kurumlar vergisi ve/veya gelir vergisi oranı kadar tasarruftalar. Yani para transferi isteyen kişinin kazancı 30% seviyelerinden aşağıda değil ve hatta üst vergi liminin 50% seviyelerinin üstünde olduğu Avrupa ülkelerini düşünecek olursak vergiden kaçılan para miktarı muazzam rakamlara ulaşmaktadır. Dolayısıyla böyle bir para transfer ticaretinde vergiyi devlet değil, döviz bürosu alıyor. Tabii ki devlet kadar yüksek rakamlar almıyor ki işin cazibesi kaybolmasın. Hatta devletin aldığı rakamlarla kıyaslayacak olursak çok ucuza bile işlem yaptıkları söylenebilir.

Bu iş modeli kolay kurulmuyor. Tam olarak esnaf kafasıyla ve güven odaklı bir çalışma söz konusu. Durum böyle olunca piyasaya girmekte hiç kolay değil. Bu yüzden bu tür işleri yapan bürolar genelde uzun süredir faaliyet gösteren, “gri” bölgelerde çok fazla gelen insanlardan oluşuyor. Kazandıkları müşterilerle aralarında oluşan güven bağı sayesinde işleri süreklilik gösteriyor. Kimi insana 100 dolar bile emanet edilmezken bu döviz büroları her gün milyonlarca ve belki toplamda milyarlarca dolarlık para transferleri gerçekleştiriyor.

Nakit parayı bitirmekle bu işlerin bir nebze önüne geçilebilir ancak bu noktada daha etkili bir çözüm olarak blockchain teknolojisi değerlendirilmeli. Daha etkili çözümler için temele odaklanmalı ve eğitimden başlanmalı. İnsanlara illegal işlerin kötülüğü ve uzak durulması gerekildiği, devletin ve verginin önemini çocukluktan aşılamalı. İllegale yönelen insanlar her zaman olacak ancak yaptırımların ağırlaştırılmasıyla caydırıcılık sağlanmalı.

FİNANSIN KARANLIK YÜZÜ – YEŞİL

27 Şubat 2022 in Genel

 

Kara para deyimini herkes biliyor. İllegal işlerden elde edilen tüm kazançlar kara para olarak adlandırılıyor. Kara paranın kendi içinde tonları ve renk kodları var. Mesleki jargona uzak olanlar için tuhaf gelebilir ama bu kodlar işin içindeki insanlar için çok şey ifade ediyor. Bir para aklama operasyonu yapılacağı zaman işi yapacak finansçının sorduğu en kilit soru paranın kaynağıdır.

Paranın kaynağına uygun operasyonun yapılabilmesi için paranın renk kodu büyük önem taşır. Kimin ne kadar pay alacağı, işin zorluğu ve riski bu renk kodlarına göre değişir. Yeşil rengi genelde sahte para ticaretinde kullanılır, beyaz ise uyuşturucu…

Yeşilin hangi kalitede olduğu önemli. Genel olarak üç kategoride gruplandırılır ve tabiki en iyisi I. Kalitedir. Orjinalinden farkı yoktur. Para sayma makinesi, ATM ve hatta bankalararası dolaşımda hiçbir sorun çıkarmaz. Para bastıkları kağıdın kalitesi bozuldukça, seri numaralarda tekrar arttıkça ve baskı hataları oldukça bu paralar II. Kalite grubu içinde konumlandırılır. Bu paraların piyasaya dağıtılma süresi, maliyeti ve riski arttığı için doğal olarak daha ucuza alıcı bulur.

III. Kalitedeyse ATM ve para sayma makinelerinde sorun çıkartan, kalitesiz kağıtlardan üretilmiş, seri numaraları tutarsız ve işin uzmanı çoğu kişi tarafından görülür görülmez sahte denilecek paralar yer alır. Bu paralar daha çok Afrika ve Orta Doğu’da piyasalarında eritilir. Kuzey Amerika ve Avrupa’da işini bilen kimsenin bulaşmak istemeyeceği çöp paralardır.

Bu paraların legale çevrilmesinde oran veya kilo metodu kullanılır. Parayı legale çevirecek operasyon yöneticisi bu paraları ya iskontolu olarak ya da kiloyla satın alır. Parayı basan kişinin eline gerçek para geçer ve artık o kişi ticaretini tamamlamış olur. Bu noktadan sonra operasyonu yöneten kişinin elinde sahte para stoğu bulunur ve bu kişi/ler kendi bilgi ve bağlantıları dahilinde bu paraları aklamaya başlar. Kimileri parçalar halinde piyasaya sahte para sürer ve dikkat çekmeden işlerini yürütmek ister. Kimileri bir veya birkaç büyük ticarette parayı aklar. Kimileriyse parayı o şekilde himaye etmeyi tercih eder.

Sahte para veya hukuki adıyla kalpazanlık, geçmişten günümüze tüm ülkelerin ortak sorunu ve nakit para kullanımı bitmediği sürece devam edecek mutlak bir sorun olarak kalacaktır.

FİNANSIN KARANLIK YÜZÜ – BEYAZ

29 Ocak 2022 in Genel

“Bir iş yapalım, çok kârlı bir iş olsun ama toz işi olmasın.” Eski bir uyuşturucu tüccarının ağzından çıktı bu laflar.  Toz işindeki kâr oranlarını duyduktan sonra hangi işi önerirseniz önerin bu insan dönüp dolaşıp toz işine geri dönecektir…

Danışmanlık faaliyetleri sırasında her türden insanla karşılaşmak mümkün. Kimisi tövbe etmiş ve yasal yoldan yeni işler yapmak istiyor, kimisi eski işlerini ve kazançlarını yasallaştırmak istiyor.

Pablo Escobar Gaviria! 1993 yılında ölmesine rağmen günümüzde herkes hâlâ kendisini tanıyor. Kızı üşümesin diye yaktığı milyon dolarlar hikayesini herkes biliyor. Servetinin toplam değeri ve nerede olduğu hâlâ araştırılıyor.

Yaşayan ve bilinen en büyük uyuşturucu baronu Joaqin Guzman yani takma adıyla “El Chapo”. Bu baronlar o kadar güçlü kişiler  ki ISIS gibi gerçekten silahlı güce sahip örgütleri karşılarına alabilmekte ve tehdit edebilmektedir.

Uyuşturucu ticaretini ve buradan elde edilen paraları farklı kategorilere bölmek mümkün. Para kazanmanın en kolay yollarından biri olduğu için terör grupları ve terör ülkelerinin en büyük finansman kaynağını ot ve toz ticareti oluşturuyor. Suriye, Irak, Afganistan, Latin Amerika, Kuzey Afrika… Üretim yerleri, terörizmin olduğu bölgeler olsa bile müşteriler Kuzey Amerika ve Avrupa’da oluyor. El Chapo’nun ISIS liderini tehdit etmesinden anlayacağımız üzere bu pazarda bir bölge karteli söz konusu. Latin Amerika’da üretilen ürünler Kuzey Amerika’da; Orta Doğu ve Asya’da üretilen ürünlerse Avrupa’da alıcı buluyor. Lojistik ve güvenlik sebepleri nedeniyle kabul edilebilir ve mantıklı bir bölüşme.

Popüler kültüre konu olan ve insanların en çok ilgisini çeken grup genelde uyuşturucu baronları oluyor. Bu insanların hayat hikayeleri, yaptıkları işler sanki büyük başarılarmış gibi filmlerle ve dizilerle kötü örnek oluşturuyor. İnsanları çeteleştirmeye ve birer suç örgütleri haline getirmeye başlıyor. İnsanlara cesaret vererek sizde başarabilirsiniz düşüncesi oluşturuluyor.

Tüm bu grupların dışında ve belki de bu grupların hepsini kapsayacak kadar büyük finansın döndüğü grup bireysel olarak uyuşturucu ticaretiyle uğraşanlar… Tek başlarına veya küçük ekipler halinde oldukları için toplumun içinde rahat hareket edebiliyorlar. Kazançları baronlar kadar olmasa bile güçlerini kimi zaman baronlardan sağlıyorlar.

Bazı ülkelerde “soft drug” olarak geçen uyuşturucuların ticareti serbest. En meşhur ülke Hollanda… Hollanda sokaklarında gezerken bu ürünlerin satıldığı dükkanları görmek çok normal. Belirli bir sınıra kadar vatandaşlar evlerinde ot yetiştirebiliyor ve yetiştirdiği otunu içebiliyor ancak bunu kötüye kullanıp başkalarınada satış yapanlarda çok. İşte tam bu noktada “Finansın Karanlık Yüzü” ortaya çıkıyor…

Uyuşturucu piyasasındaki para nakittir ve bu piyasanın oyuncuları en fazla bireysel olarak uğraşan kişilerdir. Bu kişiler elde ettikleri nakit kazançları “bankacılık sistemine” sokmak ve hatta uluslararası olarak dolaştırmak istemektedirler. Bireysel ticaretten baronluğa yükselmek isteyenler, piyasaya gram olarak mal satmaktansa başka ülke veya bölgelerdeki kişilere kilo/paket olarak mal satmayı tercih etmektedir. Bu sayede çok daha hızlı bir nakit döngüsü sağlamakta ve daha az uğraşmaktadırlar.

Maalesef uyuşturucu maddeler, bunların üretimi ve ticareti içinde bulunduğumuz dünyada bir gerçektir. Bu konuda devletlerin ve uluslararası organizasyonların gerekli tedbirleri daha sıkı alması ve bu ticaretlerin parçası olmak istemeyecek devlet görevlilerini başa getirmeleri gereklidir.

FİNANSIN KARANLIK YÜZÜ – SSD PARALAR

20 Ocak 2022 in Genel

Kara para deyimini herkes duymuştur. Peki gerçek anlamıyla kara parayı kaç kişi biliyor? Bu aslında bir deyim değildir. Banknot olarak siyaha boyanmış ve bu şekille kullanılan paralar vardır. Siyah banknotlar temelde iki tür olarak karşımıza çıkıyor. İlk türü, siyah banknot işini gerçekten kendi kirli işlerinde kullanan ekiplerden oluşuyor. İkinci türde ise bu işin sahtekarlığına soyunan ve siyah banknot satışı yaptığını iddia eden dolandırıcılık ekiplerinden meydana geliyor.

Birinci türde olan ekipler gerçekten tehlikeli ve profesyonellerdir. Dünyada dolaşan hiçbir banknot başıboş bir şekilde cebimizde durmuyor. Kağıt para olmasına rağmen sürekli devletlerin takibindeyiz. Banknotların üzerinde yazılı olan seri numaraları rastgele oluşturulmamaktadır. Bu seri numaralar devletler tarafından bilinmekte ve sürekli takip edilmektedir. Hiçbir devleti veya hükümeti şüpheli duruma düşürmemek gerekir. Ancak devletler kimi zaman farklı terör gruplarını veya grupları desteklemekte ve bu gruplara parasal yardım yapmaktadır. Bu gruplara yapılan nakit yardımlar önemlidir ve günümüz dünyasının bir gerçeğidir. Bu yüzden devletler farklı gruplara nakit para yardımında bulunduklarında bu seri numaraları takibe almaktadırlar. Sadece devletlerin veya hükümetlerin yaptığı yardımlarda değil, bu grupların kendi aralarında yaptığı nakit para transferleride ve fonlamalarda bilinmektedir. Bu özel seri numaralara sahip paralar ATM veya bankacılık sistemine girdiğinde anında uyarı vermekte ve aslında bu terör gruplarıyla ilişkili kişilerinde ağı çözülmektedir.

Döviz ithalat ve ihracatı, uluslararası ticaret kuralları çerçevesinde serbesttir. Tıpkı bir ürün ithalat ve ihracatı yapar gibi nakit banknotları farklı ülkelere satabilmekte veya satın alabilmektesiniz. Bununla ilgili olarak GTIP (Gümrük Kodları) ve gerekli alt yönetmelikler mevcuttur. Fakat illegal işlerle meşgul olan ve parasını bu yolla kazanan kişiler ne bankacılık sistemiyle para göndermek isteyecek ne de bu işi legal olarak uluslararası ticaret kurallarına göre yapabilecektir… Zaten takipte olan paralarının izini kaybettirmek için SSD denilen bir yönteme başvuracaklardır. SSD yöntemiyle paralar özel solüsyonlar ve kimsayallarla siyaha boyanmaktadır. Siyaha boyanan bu banknotlarla aktarım yapılmakta ve gümrük idareleri, sınır kapıları, havalimanları gibi yerlerden sorunsuzca parayı geçirebilmektedirler. SSD’yi kullanan terör grupları, uyuşturucu ekipleri, silah tüccarları ve yasadışı faaliyetlerde bulunan herkes tarafından ödeme yöntemi olarak tercih edilebilen bir yöntemdir. Siyaha boyanan paralar A noktasından B noktasına gitmekte ve yine SSD denilen özel sıvı ve solüsyonlarla bu paralar eski/kullanılabilir haline çevrilmektedir.

Bunun yanında SSD işlemi kalpazanlarında tercih ettiği metot olarak karşımıza çıkar. Farklı ülkelerdeki matbaalarda düşük risklerle basılan sahte dolar ve sahte euro gibi dövizler siyaha boyanmakta ve daha gelişmiş ülkelerde eski haline çevrilerek kullanılmaktadırlar. Özellikle para basım işlemleri Afrika ve Orta Doğu devletlerinde gerçekleşmektedir. Bu coğrafyalardaki ülkeler birer muz cumhuriyetidir ve yakalanma ihtimali neredeyse sıfırdır. Yakalanma durumunda ise satın alınamayacak devlet görevlisi ve kolluk kuvveti bulunmamakta ve gerekli rüşvetle insanlar faaliyetlerine devam edebilmektedir. Teknoloji o kadar ilerlemiş durumda ki bu sahte paralar hem ATM’lerde hem para sayma makinelerinde ve hatta merkez bankalarından bile sorunsuz bir şekilde geçmektedir.

İkinci türden SSD işini yapanlar ise tamamen sahtekarlar ve dolandırıcılardır. Birinci ekipler kendi işlerini gerçekten çok gizli yapmaktadır ama ikinci ekipler resmen pazarlama faaliyetinde bulunurlar. İkinci ekipteki insanlara kendilerini birinci ekipten gibi gösterirler ancak ellerindeki SSD para dedikleri şey siyaha boyanmış herhangi bir kağıt parçasından başka bir şey değildir… Belki bir gazete parçası, belki A4 kağıt… Bu tür ekipler SSD solüsyon ve kimyasallarını kullanarak birkaç gerçek dolar veya euro parçasını siyahla kaplamaktadır. Deneme ticareti talebiniz olursa bu paraları sizlere yem olarak sunmakta ancak sizlere SSD para olarak teklif edilen diğer tüm paralar paçavradan başka bir şey değildir. Bu tür illegal işlerde genel kabul gören iskonto oranı 50%’dir. İnsanlar bu paraları 50% ve hatta pazarlık gücünüze göre daha da ucuza sizlere teklif etmektedirler. Yani size SSD ile kaplanmış 100$ ‘ı gerçek 50$ karşılığında satmayı denerler. Bu oran bahsettiğimiz gibi değişebilir ve tamamen pazarlığa dayalıdır ancak iş dolandırıcılık olduğu için sizlerin bu insanları ciddiye bile almamanız gerekir.

Kısacası SSD paraların temelindeki felsefe, bir illegal paranın A noktasından B noktasına güvenli bir biçimde ulaşmasının sağlanması ve transferde sıkıntı çıkmamasıdır. Her ne olursa olsun bu tür paralardan ve iş tekliflerinden uzak durulmalıdır. Birinci ekipler sizleri hukuken ciddi anlamda zor duruma sokabilir ve ikinci ekiplerin sahtekarlıkları yüzünden dolandırılabilirsiniz. Her zaman şu sözü hatırlımalıyız: Fare kadar aklımız olsun, bedava peynir sadece fare kapanında olur…

Araç çubuğuna atla