Anasayfa » Ortadoğu’dan Çıkış – Son – bir

Bu gönderiyi paylaş

Genel

Ortadoğu’dan Çıkış – Son – bir

Toplumu zayıf tutma politikası geçmişte Osmanlı’yı nasıl mahvettiyse şimdi de Türkiye’yi mahvediyor. Örneğin -politik doğruculuk bir yana bırakılırsa- ipsiz sapsız göçmen politikası yüzünden kültürel evrimde geri bırakılmış vasıfsız insanlar getirildikçe ülke kalitesizlikle doldurularak ve köleleştirici istihdam politikası yüzünden kültürel evrimi görece gelişkin üretken insanlar gönderildikçe bu sefer ülkeden kalite boşaltılarak Türkiye bililtizam zayıf tutuluyor. Türkiye’yi zayıf tuttuğu sürece iktidarda kalabileceğini sanan kalleşler yüzünden bu topraklarda yüzlerce yıldır kimse şerefsizlikten başka bir şey tadamadı. Şimdi o da düşük seviyeden bir semt bitirimi olan Abdültayip var, ultra süper şerefliymiş gibi poz kesiyor kalleş. Ultra süper şerefliymiş gibi el üstünde tutulan darbeci kalleşler de vatana ihanetten pedofiliye kadar doğrudan ya da dolaylı işledikleri bütün suçlar yanlarına kâr bırakılarak huri kovalamacaya intikal ettirildi. Ama bıraktıkları miras salt zayıflıktı. Darbecilere dava açarak yetkisinin hakkını verdiği için devlet görevine layık olamayacak kadar şerefsizin teki görülerek nefretle defedilen savcı Kayasu tarih sayfalarındaki şerefli yerini alırken olan darbeci sevici kalleşlere oldu, gücü tükenen şempanze kralın sopalanarak en arka sıraya postalanması gibi itile kakıla ultra süper şerefsizliğin dibine atıldılar.

CHP o derece vizyon yoksunu öyle kör ki, kendi Memedçiğine mobbing teriminin çok ötelerinde kölecilikten bin beter sistematik aşağılamaları layık görmesinden dolayı sayısız intikam yemininin doğrudan hedefi olan apoletli kalleşlere o da yalandan sahip çıkması nedeniyle fuzuli yere ciddi bir oy kitlesini CHP’den soğuttuğunu göremiyor.

Komutan ve Memedçik ilişkisinde rehine olan komutandır. Siyasetçi ve seçmen ilişkisinde rehine olan siyasetçidir. Memedçiğine ve veya seçmenine ya da genelde halkına köpek muamelesi yapmanın yanına kâr kalacağını sanmak tanrıcılık oyunundan kendini alamayan ruh hastalarına özgü ölümcül yanılsama olabilir. Yöneten ve yönetilen ilişkisinde rehine olan yönetendir. Batı medeniyeti yönetenlerin yönetilenlere verdiği tavizler üstünde yükseldi.

Bu topraklarda millet, uyuşturucular yutturularak sapıklığa alıştırılan kurban gibi bağnazlıklar yutturularak köpek muamelesi görmeye alıştırıldı ve bayağı da bir kanıksatıldı ama şimdi Abdültayip’in kendini tanrı diye yutturma politikalarıyla ahmakça zorladığı gibi bir de doz aşımında sınır tanımamak var. Sırf kurtarma şovu yapmak için yüzme bilmeyen birini denize atamazsın.

Abdültayip belki yırtacak ve huzur içinde hatmederken ebediyete intikal edecek ya da belki yırtamayacak ve işkenceler altında inlerken son nefesini verecek ama bir Abdültayip değil, şeref kavramıyla henüz bir temas sağlanamayan bu topraklarda birbirini köpek gibi aşağı görmenin yıkıcı geri tepmesini bilebilecek evrimde henüz kimse yok.

Şeref kavramıyla temas sağlayabilmek için önce genetik sonra kültürel evrim gerek. Şerefine sahip çıkabilme mevzuunda bir numaralı kural, kuvvetli şerefsizlerle baş edebilecek asgari kuvvete ulaşabilmektir. Ve medeni kuvvet üstüne bir kuvvet bilindik evrende yok.

Batıda medeni kuvvetin formülü gücü paylaşma ilkesi üstünden gelişti. Medeni kuvvet kapısının kilidini açan Batılı feodaller oldu, monarktan kopardıkları gücü paylaşabildikleri oranda gerçek mahkeme kurumlaşmaya başladı. Sıra liberallerdeydi, feodallerin açtığı medeni kuvvet kapısını kendilerinin geçebileceği kadar aralamayı başararak baskın güce dönüşebildiler. Gerçek mahkemenin kısmen kurumlaşabilmesi sayesinde yukarda yönetenler gücü paylaşarak ve aşağıda yönetilenlerle gücü paylaşıyormuş gibi avutucu tavizler vererek liberal Batı dünyaya hükmedecek üstün kuvveti üretebildi. Şimdi artık yerinde yeller esiyor, hazırdan tükettiği için tam anlaşılamasa da Batı Medeniyeti istikrarlı bir biçimde alçalıyor. 68 Hareketinin mislisi bir devrimci isyan baş göstermezse Batı Medeniyetinin çöküşü duracak gibi görünmüyor.

Henüz bir medeniyet olmanın yanına bile yaklaşamayan Abdül yatağı Türkiye’ye gelince mezhepçi vesayet iktidardan düşerse eğer, CHP’li ve İyi Partili Abdüllerin önünde ne şu vesayet ne bu vesayet, kendi kalleşliklerinden başka artık hiçbir engel kalmayacak.

Millet de milletmiş hani, binen binene bindiren bindirene iken gene de bana mısın demiyor köftehor ama -artık bir Abdültayip daha kaldıramaz, o kesin de- bir Abdülkemal bir Abdülmeral daha kaldırabilir mi, o meçhul. Muhalefet liderlerinin tanrıcılık oynayabilmek için delicesine yanıp tutuştuklarına bakılırsa şimdiden ağır konuşmak gerek, gücü paylaşma ilkesi üstüne mahkeme kurma misyonuna girişmezlerse diğer hiçbir girişim bir anlam ifade etmeyecek; mucize kabilinden çam sakızı çoban armağanı kazanımlar olsa bile Atatürk’ün veya emperyalist operasyonun kazanımlarına olduğu gibi zaman içinde piç olup gidecek.

Gücü paylaşma ilkesi üstüne mahkeme kurmak uygarlıkta yükselmek için ilk şarttır, çünkü güç illüzyonuna sebep olan sosyal yapıya özgü bütün rütbe ve makamlar ödül değil külfettir, gücü paylaşmak gibi görünen gerçekte yöneticilik yükünü paylaşmak için gerekli olan politik özgürlüğü güvence altına alarak yetenekli heveslere açık yasasını işletebilmektir.

Bütün bu yıkımların nedeni yönetilenlerin yönetilmeyi bir ödül (tatmin aracı) gibi sunmaları ve yönetenlerin yönetmeyi bir ödül (mastürbasyon aleti) gibi kullanmalarıdır. Osmanlı hanesinin mahvolmasıyla başlayan şu kısacık cumhuriyet deneyiminde yöneticilik yükü altında ezilen ezilene olduğu hâlde kimse bu yalın gerçeği göremediğinden siyasetin, kim kimi nerede kıstırırsa işkencelerle aşağılama banyolarıyla şerefini ayaklar altına almacasına sapıklık partisinden bir farkı kalmıyor. Bir şerefsizi tespit etmek hiç de zor değil, kendisinde olmadığından kimsede de olmasını istemediği için her fırsat bulduğunda başkalarının şerefine saldırır ve yetki sahibi olduğunda aile ise aile ülke ise ülke yetki alanında bulunanların şerefini iki paralık edene kadar duramaz.

Her kim ki yetki sahibi olur, önce kendi şerefini ayağa düşürmemek için gücü paylaşma ilkesi üstüne mahkeme kurma misyonuna kendini vakfetmek zorundadır ya da Osmanlı hanesi gibi ve kısacık cumhuriyet deneyiminde DP’den askerî vesayete Amerikan tarikattan AKP’ye kadar Abdüller sürüsünün başına geldiği ve geleceği gibi göreceği tek şey konakladığı ilk yer olacak – Üçüncü İstanbul’un şerefsizleri arasına atılmak dışında bir kaderi olmayacak.

Tarihin bu evresinde gücü paylaşma ilkesi üstüne mahkeme kurmaya girişmek dışında kuvvetli olmanın başka bir yolu yok ve kuvvetli olma istikameti dışında devrimciliğe çıkan başka bir yol yok.

Gücü paylaşma ilkesi üstüne mahkeme kurma atılımı makul bir kurumlaşmaya ulaşabildikten sonra sıra ancak gerçek devrime gelebilir, o da çocuk milletidir, çocukluktur. Gerçek devrim çocuklarda zaten var olan cevheri korumaktır, o da artık iyiden iyiye mevcudiyetini yitirmeye yüz tutan kişiliktir. Ve böylece devrimin yöntemi bütün berraklığıyla ortaya serilir, o da karaktersizlik salgınına karşı bir karantina düzeni kurmaktır.

Bu gönderiyi paylaş

Yorum Yaz

Araç çubuğuna atla