Anasayfa » Dünya Bankası: Küresel ekonomide resesyon riski yükseliyor (Reuters)

Bu gönderiyi paylaş

Çevirilerden Seçmeler / Dünya Ekonomisi

Dünya Bankası: Küresel ekonomide resesyon riski yükseliyor (Reuters)

FED’in hızlı faiz artışı

ABD’de faiz oranı artışı ve değerlenen dolar, ABD’nin enflasyon sorununu başka ülkelere ihraç ediyor. Diğer ülke merkez bankalarını, faiz arttırımına zorluyor. Bu durum, küresel ekonomiyi resesyon korkusuyla tehdit ediyor.

ABD’de faiz oranlarının son 12 ayda 300 baz puan artması 1980 yılından bu yana gerçekleşen en hızlı faiz artışı oldu. Yatırımcılar, Nisan 2023’e kadar faiz oranının 150 baz daha yükseleceğini tahmin ediyor.

Gösterge 10 yıllık ABD Hazine tahvillerinin getirileri, 12 yıldan uzun süredir en yüksek seviye olan %3,80’e yükseldi. Doların reel efektif döviz kuru ise, Ocak 1986’dan bu yana en güçlü seviyede. Tüm bu durumlar, diğer ülke merkez bankalarını zor durumda bırakıyor.

ABD enflasyonu, FED’i daha hızlı faiz artışına teşvik ediyor. Ancak hızlı artan faiz oranları çevre ülkelerdeki (Birleşik Krallık, Avrupa Birliği, Çin ve gelişmekte olan piyasalar) istikrarsızlığı artırıyor.

Birleşik Krallık, Avrupa Birliği, Hindistan ve diğer gelişen piyasalardaki merkez bankaları, kendi ülke koşulları çok daha zayıf olmasına rağmen faiz oranlarını yükseltiyor ya da para birimlerini desteklemek için sınırlı ek müdahalelere başvuruyor.

Merkez ülke ABD ve çevre ülkeler

ABD’nin hızla yükselen faiz oranları, yalnızca şu an değil, son 40 yıldır uluslararası finansal istikrarsızlığın başlıca tetikleyicilerinden biri olmuştur. Latin Amerika’nın 1982’deki borç krizi, Meksika’nın 1994’teki temerrüdü ve devalüasyonu, Asya’nın 1997’de başlayan mali krizi ve Rusya’nın 1998’deki temerrüdü, yükselen ABD faizleriyle tetiklendi.

FED, diğer ülkeler kabul etsin ya da etmesin, merkez bankacılığı sisteminin merkezindedir.

FED, yurt içi enflasyona karşı koymak için faiz oranlarını yükselttiğinde diğer merkez bankaları para birimlerinin değer kaybettiğini ve enerji gibi ithalat ürünleri için daha yüksek ücret ödediğini görüyor.

Diğer ülkelerdeki politika yapıcılar ve yorumcular para politikası hakkında konuşurken tam bir egemenlik içinde karar alıyormuş gibi konuşurlar. Ancak uygulamada merkez bankaları Fed’in politika yapıcı olduğu bir sistemde, çok daha az politika özgürlüğüne sahiptir. Bağımsız karar almakta zorlanırlar.

Küresel Yavaşlama

Çevre ekonomilerdeki koşullar, ABD ile aynı değil. Amerika Birleşik Devletleri hızlı bir enflasyon yaşıyor ancak hala çok yüksek istihdama ve güçlü iş koşullarına sahip.

Çin ekonomisi nispeten düşük enflasyona sahip ancak koronavirüsün yayılmasını kontrol etmek için karantinalar ile mücadele ediyor.

Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği yüksek enflasyona sahip ancak yüksek enerji maliyetleri ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan olumsuzluklar nedeniyle durgunluğa yakın ya da halihazırda durgunluk içinde.

Gelişmekte olan ülkelerin çoğu, yüksek enflasyonla mücadele ediyor. Bu yüzden ekonomik büyümede zorluk yaşıyor.

Dolayısıyla, çevre ekonomilerde, faiz oranı artışı için uygun bir ortamın bulunduğunu söyleyemeyiz.

Ancak çevre ülkeler faiz oranlarını yükseltmek zorunda kalıyor. Merkez bankalarının Fed’i takip etmekten başka seçeneği yok. Çünkü para birimleri değer kaybediyor, dolar bazlı ithalatın maliyeti artırıyor ve enflasyon oranları yükseliyor.

Daha fazla oynaklık

Finansal piyasalarda, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki faiz oranlarının yükselişi, çevre ülkelerden ABD’ye doğru sermaye akışına sebep olur. Bu da küresel ekonomi için istikrarsızlaştırıcı etkiye sahiptir.

Merkezdeki finansal koşullardaki nispeten küçük değişiklikler, borçluluğun yüksek, likiditenin ve politika esnekliğinin düşük olduğu çevrede ülkelerde, daha şiddetli hissediliyor.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki finansal değişiklikler finans kanalı ile her zaman çevre ülkelerde istikrarsızlığa neden olma potansiyeline sahiptir.

Geçmiş Örnekler

Bu etki, özellikle FED’in faiz arttırma sürecinde çok daha belirginleşir. 1980, 1982, 1984, 1989, 1994, 1999 ve 2022’deki ABD faiz artırım döngülerinin tümü, diğer ülkelerdeki finansal istikrarsızlığa ve ekonomik yavaşlamaya katkıda bulunmuştur.

Dünya Bankası, “Dünya çapındaki merkez bankaları enflasyona tepki olarak aynı anda faiz oranlarını artırdıkça, küresel ekonomi 2023 yılında resesyona doğru ilerliyor olabilir” uyarısında bulundu.

İlgili raporda “Dünyanın dört bir yanındaki merkez bankaları, faiz oranlarını son elli yılda görülmeyen bir derecede eşzamanlılıkla yükseltiyor” ifadeleri kullanıldı. (“2023’te küresel resesyon riski yükseliyor”, Dünya Bankası, 15 Eylül).

Dünya Bankası, daha sıkı parasal koşullar nedeniyle “Gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde bir dizi olası finansal kriz” konusunda uyarıda bulundu.

Merkezdeki, ABD’deki faiz oranı artışının, diğer ekonomiler üzerindeki olumsuz etkileri on yıllardır anlaşılmıştır. Ancak FED, tüm bu olumsuzlukları göz önünde bulundurarak enflasyonla mücadeleyi birincil önceliği kabul ederek sıkı para politikasını tercih ediyor.

Bu yüzden ABD’deki yükselen faiz oranları, diğer ekonomilerde istikrarsızlığı tetiklemeye devam ediyor ve edecek.

 

 

*Söz konusu yazı John Kemp tarafından Reuters için kaleme alınmış olup içerik ParaAnaliz için çeviri yapılararak derlenmiştir.

Bu gönderiyi paylaş

Araç çubuğuna atla