Anasayfa » Derleme: Haftanın öne çıkan köşe yazıları

Bu gönderiyi paylaş

Ekonomi / Gündem

Derleme: Haftanın öne çıkan köşe yazıları

İbrahim Kahveci – Karar

İbrahim Kahveci, bu yıl bütçeden SGK’ya 395 milyar lira aktarmak durumunda kalınabileceğini ifade etti.

“SGK verilerine göre şubat ayında çalışanlardan elde edilen prim ödemeleri 41 milyar lira oldu. Bu prim gelirine karşılık SGK’nın sadece emekli maaş ödemesi ise 45 milyar lira.

Şubat ayında 13 milyon 689 bin emekli dosyasına (kişi sayısı 12 milyon 887 bin) 45 milyar 038 milyon lira maaş ödemesi ve 18 milyar 874 milyon lira da sağlık ödemesi yapıldı.

Bu hesaba göre 1 emeklinin (dosya) maaşı 3.290 lira ediyor. Çalışanların ortalama maaşının 6.167 lira ve emeklilerin ortalama maaşının 3.290 lira olduğu ülkede yaşıyoruz.

Geçen yıl Hazine’den SGK’ya aktarılan tutar tam 252 milyar liraydı. Bu yıl işler böyle giderse SGK’ya bütçeden 395 milyar lira aktarmak durumunda kalacağız. ”

Yazının tamamı için tıklayınız.

Ergin Yıldızoğlu – Cumhuriyet

Ergin Yıldızoğlu, 1970’lerden bu yana, dünyada “uzun durgunluk” olduğunu ifade etti.

“Küresel büyüme hızının (Dünya Bankası) 1961-2020 arasında yıllık ortalaması yüzde 3.3. Bu oran 61-71 arasında yüzde 5.3 olmuş ve 1971-81, 82-92, 93-2003 dönemlerinde, sırasıyla, yüzde 3.4, yüzde 3 ve yüzde 3.16 olarak şekillenmiş. Kısacası, dünya ekonomisinin yıllık ortalama büyüme hızı 70’lerden günümüze, yüzde 3 olarak kabul edilen, resesyon sınırı bölgesinde kalmış; büyük finansal krizden sonra 2008-2020 döneminde, yüzde 2 ile resesyon sınırının altına inmiş: 1970’lerden bu yana, bazen resesyona dönüşen bir “uzun durgunluktan” daha doğrusu bir yapısal krizden söz etmek gerekiyor.”

Yazının tamamı için tıklayınız.

Oğuz Demir – Karar

Oğuz Demir’e göre para yönünü ABD’ye doğru çevirmeye başlıyor.

“Satışa çıkan tahvil arttıkça tahvilin de değeri düşüyor, tahvilin değeri düştükçe de faiz artıyor.

En başa dönersek, ABD tahvil faizlerinin artması demek yatırımcıların ellerindeki mevcut tahvilleri satması ve dolayısıyla da ABD tahvillerinin faizlerinin artmasına neden oluyor. Bunun bizim için ne önemi var diyeceksiniz. Açıklayayım!

Salgın sonrası hala borçlanma ve kamu harcamaları yüksek seyreden ülkelerin başında ABD geliyor. Yani önümüzdeki dönemde borçlanmanın artması ve daha yüksek faiz ile bu borçlanmanın yapılması ihtimali yükseliyor.

Hal böyle olunca yatırımcılar ellerindeki düşük faizli kağıtları, daha yüksek faizli ABD borçlanma senetleri ile değiştirme eğiliminde olacaklar. Bu da ABD’de önümüzdeki dönemde artan faizler nedeniyle yatırımcıların daha fazla miktarda portföylerinde ABD kağıdı olacağı anlamına geliyor. Bu nedenle de para yönünü ABD’ye doğru çevirmeye başlıyor.”

Yazının tamamı için tıklayınız.

Esfender Korkmaz – Yeniçağ

Esfender Korkmaz, Türkiye’yi en fazla hırpalayan krizlerin, kendi yarattığımız krizler olduğunu ifade ediyor.

“1930 dünya buhranının dünyada ve Türkiye’de tahribatı yüksek oldu. Ama Türkiye devletçilik uygulaması ve birinci sanayi planı ile tahribatı düşürdü.

1974 ve 1980 petrol krizleri Türkiye’yi de etkiledi ve fakat dünyaya verdiği tahribattan daha fazla tahribat vermedi.

2008 dünya finansal krizinde büyüme oranı eksi 4,7’ye düştü ve fakat ertesi yıl yüzde 8,5 oranında büyüme yaşadık.

Bizi en fazla hırpalayan krizler, kendi yarattığımız ve özellikle siyasilerin beceriksizliği nedeni ile yaşadığımız krizlerdir.

2018’de başlayan şimdiki ”Sistem Krizi”nden önceki krizler sırasında sabit kur rejimi olduğundan, önce döviz kurları alarm verdi ve devalüasyonla bu krizler atlatıldı.

1946 krizinde devalüasyon yapıldı ve bir dolar 1,29 liradan 2,80 liraya yükseldi.

1958 krizi daha ağır bir krizdir. Türkiye ilk defa dış borçlarında moratoryuma gitti. Devalüasyon sonucu 2,80 lira olan dolar 9 liraya çıktı.

1994 krizi için doğru tabir ”Çiller krizidir.” Zira bu kriz göz göre göre hükümetin panik içinde yanlış kararlarıyla ortaya çıktı. Kriz öncesi 8 bin lira olan dolar kuru birkaç ay içinde 38 bin lira oldu. Hiper enflasyona girdik.

1998’de kur şokları ile başlayan ve Cumhurbaşkanının yanlış faiz ve kur politikası ile tırmanan kriz de maalesef artık kronikleşti. Bu kriz tam anlamıyla Başkanlık sisteminin getirdiği krizdir. Bunun için de adına ”sistem krizi ” demek gerekir.”

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

*Sitemizde, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu 36. Maddesi uyarınca, yazıların sahibi olan köşe yazarlarının ad soyad bilgileri, yazı sahibi gazete bilgisi, ve yazıların gazetelerdeki orjinal kaynak linkleri paylaşılmakta olup, yazılara tıklandığında ziyaretçilerimiz gazetelerin kendi web sayfalarına yönlendirilmektedir.

Bu gönderiyi paylaş

Araç çubuğuna atla