COVID-19 ekonomide pek çok şirketi ve hatta sektörü olumsuz etkiledi. Ama pandemi Elon Musk’ın elektrikli vasıta (EV) üretmek için kurduğu Tesla’ya iyi geldi. 2021 yılında Tesla neredeyse 1 milyon elektrikli vasıta (EV) sattı. 2020 yılına göre satışını yüzde 87 oranında artırarak, 936.172 EV sattı.
Haberlere göre, Amerika’da GM, Ford, Stellantis (Fiat+Chrysler) gibi eski markalar 2021’de 2020’ye göre satışlarını artıramazken Tesla rekor kırdı. Pandemi ve pandemi ile gelen çip krizi diğer üreticilerin elini kolunu bağlarken, Tesla’ya iyi geldi. Neden?
2021 yılında “Gelecek dizel BMW değil, elektrikli Tesla” sloganı Almanya’da yeni hükümetle birlikte iktidara geldi. Tesla’nın küresel tedarikçilere bel bağlamayan iş modeli pandemi döneminde fark yarattı. Almanya’nın küresel tedarik zinciri bağımlılığı, Alman ekonomisinin pandemi sonrası toparlanmada Avrupa’nın lokomotifi olmasını engelledi.
Doğrusu ben Tesla’nın pandemi performansının ve Almanya’daki gelişmenin küresel tedarik zincirlerinin yeniden yapılanması tartışmasında önem taşıyacağı kanaatindeyim. Hadise pek ciddi. Türkiye bu yeniden yapılanmadan kazançlı çıkabilir mi? Evet. Ama bu haldeyken olmaz.
Özellikle evvelki hafta Türk sanayiinden “üretimde enerji kullanmaması”nı talep eden, enerji tedarikindeki beceriksizliğin, Türkiye’nin küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanmasındaki şansını dibe oturttuğunu, Türkiye’ye küme düşürttüğünü düşünüyorum. İşimiz var. Anlatayım.
Tedarik zincirinin nereden ve nasıl geçtiği bugün dünden önemli
Dünya’da son dönemdeki tedarik krizi, pandeminin farklı ülkeleri farklı biçimlerde etkilemesinden kaynaklandı öncelikle. Yalnızca pandemi süreci değil, yeşil mutabakat sürecinin geçiş dönemi etkileri de ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye, şirketten şirkete ve kişiden kişiye farklılıklar gösterecek. Dolayısıyla eşitsiz ya da asimetrik etkiler daha uzun bir süre bizimle birlikte olacak. İlk önce bunu akılda tutmak lazım sanırım. Tedarik zinciri tedirginliği geçici değil, düşündüğümüzden daha uzun sürecek sanki.
İkinci olarak ise, bu dönemde, küresel değer zinciri işletenler için yerel ekonomilerdeki idari kapasite önemli bir parametre haline geldi. Tedarik zincirinizin içinden geçtiği ülkede dün sizi etkilemeyen yerel idari beceriksizlikler şimdi sizin ekonomik performansınızı doğrudan etkiler oldu. Nedir? Malı nereden ve ne yolla tedarik ettiğiniz bugün dünden daha önemli oldu.
Üçüncü olarak ise, soruyu ortaya koyayım: Peki, bu tür bir krizle ilk kez karşılaştığımıza göre, şirketler açısından bakıldığında, şimdi ne yapmak gerekir? İşte Tesla’nın kendi esnekliğini artıran, teknoloji çözümü, tam da bu tür bir yerinden oynamaya (dislocation) çözüm getirdiği için işe yaradı.
Bilenlere göre, Tesla tedarikçilerine fazla bel bağlamadığı için başarılı oldu. Buna göre, diğer üreticiler üretimlerinde “yazılımı üzerinde”, kendileri için özelleştirilmiş bilgisayar çipi kullanacak ölçüde spesifik bir biçimde tedarikçilere bağımlıyken, Tesla üretilen her tür çipi alarak üzerine kendi yazılımını ekleyecek teknolojik beceri esnekliğine sahip olduğu için pandemi kaynaklı krizi tam olarak hissetmedi.
Wharton School’dan Morris Cohen’e göre, “Silikon Vadisi’nden çıkan Tesla, bilgisayar programlarını hep kendisi yazmayı tercih etti. Bu amaçla, yazılımcı istihdam etmeye özen gösterdi” diyor. Nedir? Tesla’nın organizasyon yapısından kaynaklanan bu esneklik, şirketin bulduğu her tür çipi satın alarak, yeniden programlayabilmesine imkân sağladı.
Mobilite çözümlerinin yürüyen birer yazılım paketi haline geldiği bir yeni dünyada, kendi yazılımlarını üretecek kabiliyete sahip olmak, bu tür uzatmalı “yerinden oynama” dönemlerinde şirketin esnekliğini artırıyor. Not edelim, unutmayalım.
Doğrusu ben Almanya’nın pandemi sonrası toparlanmada kendisinden beklenen performansı gösterememesinin de Tesla’nın rakiplerine benzemesinden kaynaklandığı kanaatindeyim. Tesla’nın esnekliği Alman ekonomisinde yok. Gelecek dizel BMW değil, elektrikli Tesla, işte. Müsaadenizle onu da ekleyeyim.
2021’de Alman ekonomisi tedarik zincirindeki kırılmalar nedeniyle Avrupa’nın lokomotifi olamadı
Almanya’nın eski Ekonomi Bakanı Peter Altmaier pandemi sonrası toparlanmada, Almanya’nın Avrupa’nın lokomotifi olacağını söylemişti. Öyle olmadı. Fransa ve hatta İtalya bile Almanya’dan daha hızlı toparlandı. Neden?
Uzmanlar, Almanya’nın zayıf toparlanmasında temel nedenin, Alman ekonomisinin küresel tedarik zincirlerine bağımlılığı olduğunu söylüyor. Ne demek? Dünyanın başka ülkelerinin pandemi ile mücadele kapasitesi, Alman ekonomisinin toparlanma performansını doğrudan etkiledi.
Almanya’nın üretim için Alman kökenli küresel değer zincirlerinin etkin işleyişine olan bağımlılığı, Almanya’nın kontrolünde olmayan, dünyanın başka ülkelerinde ortaya çıkan hadiselerin Almanya’nın toparlanma gücünü, büyüme kapasitesini etkilemesine yol açtı. Dün etkin işleyen mekanizmanın bu kez işi zorlaştırdı.
Sonuçlar ortada, Almanya’da Mercedes’ten, BMW’ye, Audi’den Volkswagen’e araç sayısı 2021 yılında 2020’ye göre yüzde 50 azalarak 3,1 milyona indi. Zayıf toparlanma nereden kaynaklanıyor diye merak ediyorsanız.
Aynı dönemde, Almanya’da Tesla satışları yüzde 137 artıp 39.000’e çıktı. EV’nin Alman piyasasındaki payı artık 355.000 araç satışı ile yüzde 14’e yükseldi. Tesla ilk sırada. Üstelik bu performans Berlin’deki dev Tesla fabrikası açılmadan, ithal araçlar vasıtasıyla oldu. 2022’de hem Teksas (Austin), hem Şanghay hem de Berlin’de Tesla tesisleri açılacak.
“Siparişimi zamanında alamazsam ben de kendi siparişimi teslim edemem”
Bu arada, evvelki hafta, Konya’dan sipariş ettiği malının teslimini bekleyen bir yabancı şirket CEO’su Türkiye’yi arayarak durumu anlamaya çalışıyordu. Doğal gaz ve elektrik kesintileri nedeniyle fabrikalar nasıl oluyordu da çalışamıyordu. Derdi işte tam da başlıktaki gibiydi: “Siparişimi zamanında alamazsam, ben de kendi siparişimi zamanında teslim edemem.” diyordu “Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik!” diye de ekliyordu, panik içinde. Arada aradığı bakanları da sayıyordu.
Türkiye’nin evvelki hafta başlayan ve ne zaman biteceğini tam olarak bilmediğimiz enerji krizi doğrusu uzun süredir hiç alışık olmadığımız bir durumdu. Son elektrik kesintileri olduğunda, Türkiye İtalya ile Çin arasında Avrupa Birliği sayesinde bir sanayi devi olmamıştı daha. O vakit, kumda oynuyorduk. Şimdi artık kumda oynamıyoruz, bir sanayi ülkesiyiz. bir sanayi ülkesinde böyle laubalilik olmamalı doğrusu.
Ben daha iki hafta önce Türkiye’nin nasıl ihracattaki 200 milyar dolar limitini aştığını anlatırken şöyle dediğimi hatırlıyorum: “Sorunlu banka bilançolarına, Türk şirketlerinin yüksek oranlı borçlarına, kurdaki yanlış para politikası kaynaklı volatiliteye, ortada bir ekonomi politikası olmamasına rağmen, elektrik üretimi devam ediyor, fabrikalar ve limanlar çalışıyor, sistem işliyor.”
Keşke dilimi ısırsaymışım diyorum bugün. 2021’de, elektrik fiyatları suni olarak düşük tutulduğu için, Amerika’nın demir çelik ithalatını cebimizden ucuzlatıyoruz diye yakınmıştım hatırlarsanız. Enerjideki Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projeleri dolar bazlı olduğu için önce zamlar geldi. Yetmedi.
Küresel enerji krizini bilmemize rağmen, büyük bir tedbirsizlik nedeniyle doğal gaz arzında ortaya çıkan problem, elektriklerin kesilmesine, ampullerin sönmesine, makinelerin susmasına neden oluverdi. Böylece Türkiye Irak, Suriye, Lübnan, Pakistan gibi elektriklerin kesilebildiği ülkeler listesine düştü. Halbuki biz Pakistan’a, Lübnan’a elektrik üreten gemiler gönderirdik eskiden. Irak’a jeneratör satardık. Şimdi bize lazım. Buyurun, buradan yakın. Türkiye küme düştü dediğim bu işte.
“Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik”
Geçen hafta başlayan ve ne zaman biteceğini bilmediğimiz yerli enerji krizinin en önemli etkisi, “Biz Türkiye’yi böyle bilmezdik!” ifadesinde saklı esasen. Sanırım küresel değer zincirlerinin yeniden yapılanması tartışmasındaki hayallerimiz bu elektrik kesintileri ile şimdilik dibe vurmuş oldu.
Küresel değer zincirlerinin geçtiği ülkelerin idari kapasitesinin düne göre bugün çok daha önemli olduğu bir dönemde, stratejik planlama kapasitemizin zayıflığını herkese göstermiş olduk. Kötü oldu. Pandemi süreci gibi yeşil mutabakat sürecinin de inişli çıkışlı olacağını düşünürseniz, bu hazırlıklı olma, planlama, uygulama bahsinde Türkiye’nin farkını bir an önce ortaya koymak gerekiyor. Doğrusu ben hala Yeşil Yeni Mutabakat sürecinde Türkiye’nin farkını İklim Şurası sonrasında ortaya koymanın düne göre bugün çok daha önemli olduğunu düşünüyorum.
Vakit kaybetmeden, 2053 net sıfır hedefi ile uyumlu, 2030’da kömürden çıkışı da içeren kapsamlı bir Enerji Acil Eylem Planı’na ihtiyacı var Türkiye’nin. Mevcudun kadük olduğu artık ortaya çıktı. O halde nedir? “Eski hal muhal. Ya yeni hal ya da izmihlal.”
Güven Sak tarafından yazılan bu köşe yazısı 31.01.2022 tarihinde Dünya Gazetesi’nde yayımlandı.