Anasayfa » Ekonomide 70’lerin Retro Rüzgarı

Bu gönderiyi paylaş

Genel

Ekonomide 70’lerin Retro Rüzgarı

Dün akşam Cumhurbaşkanı yeni ekonomi tedbir kapsamında kurdaki dalgalanmayı durdurarak nispi bir istikrarı sağlamak için yeni araçların devreye alınacağını açıkladı. Açıklama sonrası dolar 18 bandından 13 seviyesinin altına gevşedi.

Böylelikle mevduatta bulunan TL henüz belli olmayan vade sonunda dolara kayan yatırımcıya “sen yerine geri dön, biz sana zararını ödeyeceğiz“ dedi. Bu uygulamaya Dövize Çevrilebilir Mevduat (DÇM) deniyor.

Nedir bu DÇM?

Geçmişe ışık tutalım hep birlikte. Prof. Dr. Esfender Korkmaz Hocamız bu durumu çok güzel analiz etmiş. Bu derlememde bolca faydalandım kendisinden.

1967 Yılında uygulanmaya başlandı ilk olarak.  O yıllardaki ödemeler dengesi sorununa çözüm olarak düşünülmüştü. Ana amaç Türkiye dışında tutulan dövizleri getirmekti. Özellikle de işçilerinkini. Sistemin en büyük özelliği DÇM sahibi elindeki dövizi devlete borç olarak veriyordu. O dönem devletin aldığı risk, DÇM’nin vade süresindeki kur farkıydı. 70’lerin başında devalüasyon neticesinde hem şahıslar hem de firmalar kaynak sağlıyordu. Hatta DÇM sahiplerine TL ile kredi imkanı bile vardı.

Ancak 72 ve sonrasında tehlike çanları çalmaya başladı. Yılın sonunda DÇM toplamı 465 milyon dolardı, karşılığında ise 5 milyar doların üzerinde kredi açılmıştı. Devamında DÇM sadece Türkiye yerleşiklere verilmeye başlandı. Bu kısıtlama bu uygulamanın doğasına aykırıydı. İlk başta amaç yurt dışında yaşayan yerleşiklerin dövizleriydi. Daha sonra yanlış yapıldığını düşünüp petrol faizi üzerinden bir DÇM sistemi inşa edildi. Krediler gözle görünür biçimde arttı. Sistemin böyle devam edemeyeceğini anlayan iktidar dehşet bir enflasyonla birlikte bu DÇM hesaplarını devletin üzerine almış oldu ve 200’ün üzerinde yabancı banka ile anlaşma yapmak zorunda kalmıştı. 78’de 7,3 milyar dolar kısa vadeli borç devletin sırtına yüklenmiş oldu.

1979 yılına gelindiğinde ertelenen kısa vadeli borçların yaklaşık yarısı DÇM idi.

Tıpkı o dönemde de bugün olduğu gibi yeterli döviz rezervi yoktu. Kur garantisine güvenen özel kesim yurt dışından yüksek faizle döviz toplanmış. Verimlilik, borçların maliyetinin altında ezilmiştir.

Cumhurbaşkanı faiz arttırdı

Aslında CB bu konuşmasıyla birlikte örtülü biçimde faizi arttırmış oldu. Son zamanlarda TÜSİAD ve İSO gibi sanayi kuruluşları aleyhine söylediği sözleri bir nevi geri almış oldu. Doların bir rezerv para olarak önemini kabul etti. Dolayısıyla bu kararlar en az bireyler kadar yatırımcıları da ilgilendiriyor. Ne kadar süreyle devam edeceği gibi detaylar tam olarak belli olmamakla beraber yatırımcılar ileride bu opsiyonu sürekli olarak talep edebilir.

Sistemin 2 dengesi var. 1. dengede taahhüt yatırımcıda karşılık buluyor ve dövizi bırakıyor. Bu da kısa vadede sistemi çalıştırır. Ancak iki kritik nokta var. Birincisi hükümetin dünkü açıklamasında duyulan güvenin kırılması ve kurun artması. Diğeri ise yatırımcının alışkanlığı. Türkiye’de 3 ayın üzerinde mevduat tutma alışkanlığı neredeyse yok. Kısa vadede parayı tutmak isteyenler en ufak bir güven kaybında dövize dönme riskini alabilir. Bu durum da dövizin patlamasına ve hazineyi geri dönülmesi zor bir borca sürükleyebilir. Tıpkı 1970’lerde olduğu gibi.

En büyük risk finansman

Aradaki fark vade sonunda bütçeden ödenecek. Oğuz Demir’in hesabına göre;

Toplam mevduat 1.3 trilyon TL. Yarısının 32 gün vadede kaldığı bir denklemde, dolar %5 değer kazanır faizler de bugün olduğu gibi %1,2 olarak sabit kalırsa aradaki %3,8’lik fark hazineye yılda 300 milyar TL yük bindirecek. Bu arada bütçemiz 1,75 trilyon TL. Sizce para basılmadan bu yapılabilir mi? Zor gibi görünüyor. Üstüne üslük ihracatçıların kur farkını da devlet karşılayacakken neredeyse imkansız.

Dolarize kamu

Eksi rezervler, döviz borçlanmaları ve dövizle verilen ihaleler, dövizle verilen garantiler ve dış borcun yanı sıra hali hazırda %62,7’sinin döviz olduğu mevduatın kalan kısmının da dövize endekslenmesi belki de Türkiye Cumhuriyeti kamu bütçesinde böyle bir dolarizasyon görmemiştir.

Tabii ki hala belli olmayan detaylar var.

  • Vade süreleri ve getiri yüzdesi. Örneğin mevduatta parayı 6 ay tutarsan kur farkının yarısı, 1 sene tutarsan tamamını verecek.
  • Hangi kesimlere ne kadar süreli verilecek? Mesela şirketlere daha uzun vadede tamamını ödeme garantisi verecek. Hanehalkına ve daha küçük kesimlere daha kısa vadede.
  • Her bankada olacak mı? Öyleyse ise aradaki farkı her banka kendisi mi verecek? Ya da devlet bankalarında mı olacak? Bu soruların cevabını bekleyip göreceğiz.

Yeni sistem insanları kur garantisi üzerinden borçlanmayı teşvik edecek. Devlet elindeki en önemli iktisadi enstrümanlardan biri olan faizi belirleme gücünü piyasaya vermekle kalmadı, bütün kur riskini üstlenerek dış borcu kapatma kumarını oynama kararı aldı. Her şartta ani yükselen tüm dövizler karşısında liranın bizce yeterli olmasa da değer kazanması önemlidir. Ancak unutmayalım ki; Ekonomi temenni ve menkıbelerle değil somut, matematik kurallar ile sahada düzenlenecek bir bilim dalıdır.

Yağız Kutay Işık

Twitter: @yagizkutayisik

[email protected]

Bu gönderiyi paylaş

Yorum Yaz

Araç çubuğuna atla