Anasayfa » Devletin Ekonomik Kalkınmadaki Rolü

Bu gönderiyi paylaş

Genel

Devletin Ekonomik Kalkınmadaki Rolü

 

 

Bilim ve teknoloji alanında sürekli olarak gelişmelerin yaşanmasıyla beraber bazı ülkeler yıllar öncesinde bu alanlara yatırım yaparak bugün en güçlü ekonomiler arasında yer alırlar. Neo klasik görüşün hakim olduğu sanayileşme ve kalkınma için devlet rolünün en aza indirgenmesi gerektiği piyasaların kendiliğinden yenilenme ve gelişme göstereceği düşüncesi İngiltere ve ABD başta olmak üzere tüm kalkınma amacına erişmiş ülkelerin yapmış olduğu politikalar ile geçersiz olduğunu göstermektedir. İngiltere ve ABD’nin sanayileşme sürecinde devletin aktif olarak yer alması ve uzun süre korumacı davranması, Çin ve Güney Kore kalkınmasında devletin sektörlere göre girişimci ve doğurgan özellik göstermesi.  ABD’nin bilgi ve iletişim sektöründe ve nano teknoloji alanında, Almanya’nın kimya sektöründe, Güney Kore’nin otomotiv ve elektronik sektöründe, Çin’in iletişim teknolojileri, temiz enerji ve bio- teknoloji alanında devlet varlığının olması. Türkiye’nin 1930’lu yıllarda devlet eliyle sanayileşmesi neo klasik görüşün aksine başarılı kalkınma modeli için devletin olmazsa olmaz olduğunu göstermektedir.

Bu ülkelerin ekonomik büyüme ve beraberinde başarılı bir kalkınma modeline nasıl eriştiğini anlayabilmek için öncelikle girişimci devlet ve doğurgan devlet nedir, nasıl olunur? sorularına cevap bulmamız gerekir.

Girişimci devlet; özel sektörün yatırım yapmadığı/ tercih etmediği alanlara gerekli yatırımı yaparak belirsizlik ortamını riskli ortama dönüştürür. Bilim, teknoloji ve yenilik alanlarına özel sektör yatırım yapmak istemez. Devletin bu alanda piyasa oluştururken farklı alanlarda ise girişimci devlet rolünü düzenleyici olarak devam ettirebilir.  Girişimci devletin en temel özelliği önemli teknolojik dönüşümlerde firmaların risk alabileceği ortamı yaratıp ilk etaptaki riski kamulaştırmaktır. Belirsizlik ortamının yok olmasıyla beraber firmalar gerekli riski alarak kâr elde etmek için bu alanlara yatırım yapacaktır. Böylelikle girişimci devletin bu piyasada ne kadar aktif olacağına yatırım yapan firmaların kararları etkili olacaktır. Firmaların AR-GE ve yenilik faaliyetleri artıkça devlet piyasayı tamamen piyasa mekanizmasına bırakarak aktif rolden düzenleyici role geçiş yapacaktır.

Doğurgan devlet; sistemin tamamını aktif politikalar ve uygun araçlar ile yönetir, yönetim sürecini yeni gelişmiş döneme uygun olacak biçimde yeniler ve süreklilik kazandırır. Dönüşümün tüm aşamaları devlet kontrolünde yapılır. Sektörün doğuşu, gelişimi, olgunlaşması ve sonrası için gerekli tüm kurumları ve ortamı doğuran devlet oluşturduğu bu yapıları sürekli bir yenilenme döngüsüne dahil ederek, sürecin sürekli olarak kendini yeniden doğurmasını ve farklı alanlara zemin hazırlamasını tetikler. Doğurgan devlet bu yapıları oluştururken yabancı yatırımları kullanır, stratejik öneme sahip alanlarda var olan kamu iktisadi teşebbüsleri güçlendirerek rekabetçi hale getirilir, devlet destekleriyle endüstri alanlarında gelişme ve yenilenme sağlanır, ulusal şirketlerin kurulması ve sektöre devlet kaynaklı finansman sağlanması, devletin pazara doğrudan ve dolaylı olarak müdahale etmesi şeklinde sıralanabilir.

ABD’nin bilgi teknolojileri sektöründe 1960 yılından bu yana yapmış olduğu sayısız yatırım ve büyük miktarlardaki hibeleri sayesinde üretmiş olduğu mikroişlemci, GPS, DRAM, lityum iyon piller, HTML gibi temel ürünler bugün Ipad, Ipod, Iphone gibi tüm dünyada yaygın olarak kullanılan teknolojik ürünlerin var olmasını sağladı. Brand Finance’nin yaptığı açıklamalar sonucunda Apple 2021 yılında %87,4 değer kazanarak dünyanın en değerli markası seçilerek markanın piyasa değeri 263,4 milyar dolara ulaştı.

1978 Deng reform dönemi sonrasında Çin’de ekonomik ve sosyal açıdan hızla bir dönüşüm süreci başlayarak devletin piyasalarda aktif rol aldı. Çin devletin mutlak kontrolü altında tutmayı planladığı alanlardan biri ise telekomünikasyon oldu. Devlet bu alanda önceden var olan yapıyı yenileyerek farklı marka cihazların aynı ağa bağlanmasını sağladı bu sayede tek bir altyapıya yani tek bir ülkeye karşı bağımlılık olması engellendi. Çin pazarına erişmek isteyen firmalar için gelen yabancı yatırımların ulusal firmalarla ortaklık yapması şartı ile izin verilerek ulusal firmaların gelişimi için gerekli finansman bu yolla elde edildi. İlk yıllarda Çin’in yerli firmaları, üniversiteleri araştırma endüstrileri dijital santral alanında yetersiz bilgi altyapısına sahip olduklarından çokuluslu firmalarla yapılan ortaklıklar sayesinde bilgi altyapısı oluştu ve Çin telekom endüstrisi gelişim aşamalarını sırasıyla tamamladı. Son aşama da devlet araştırma enstitüleri tarafından ulusal firmalar aracılığıyla ticarileşti ve bu araştırma sayesinde Huawei gibi firmalar yabancı firmaların yatırım yapmadığı kırsal alanlara yatırım yaparak pazarlarını geliştirdiler.  Çin Telekom sektörünün en büyük iki ulusal donanımı ZTE ve Huawei  1980’lerin sonlarına doğru kurularak hem devletin ürettiği ürünlerle hem devlet alt yapı yatırımlarıyla hem de kuruluş ve ilerleme aşamasında devletten hibe ve yardımlar alarak gelişimini tamamladı. ZTE en önemli kamu iktisadi kuruluşlarından biri ve Huawei özel firma olarak bilinse de kurucusu Çin devletiydi. 2020 yılı itibariyle Huawei’nin piyasa değeri 8.5 milyar dolara ulaştı. Devletin piyasada aktif rol alması ile Çin’in ulusal markası Huawei çokuluslu bir dünya devi haline gelirken Türkiye’de TELETAŞ özelleştirilerek devlet bu alanda pasif hale geldi ve Türkiye bugün telekomünikasyon  sektöründe dışa bağımlı hale geldi.

 

Twitter adresime buradan ulaşabilirsiniz https://twitter.com/zynbuslu

Bu gönderiyi paylaş

Yorum Yaz

Araç çubuğuna atla