Sanırım artık seçim sonrasında ciddi bir devalüasyon dalgası beklemeyen hiç kimse kalmadı. Daha önce de yapıldığı gibi s400 konusunda su bulandırılıp yapılması gereken devalüasyon sanki gerilen ilişkiler yüzünden yapılıyormuş gibi bir hava estirileceğini tahmin etmek çok zor değil.
En sonunda S400 konusunda geri adım gelecekse bile bunun zaruri devalüasyona meze edilerek hükumetin sorumluluktan kaçmasını sağlayacak bir şekilde getirileceğini Rahip Brunson vakasından gayet iyi biliyoruz. Gerçi Rahip Brunson vakası tek boyutluydu S400 vakasında işin içinde Türk-Rus ilişkileri de var ama sonuçları muhtemelen benzeyecektir.
Cuma günü açıklanan Nisan ayı dış ticaret ve milli gelir verilerini yan yana koyunca aslında bize çok şey söylüyor. Özellikle ithalatın muhteviyatına bakılacak olursa geçen yılın ilk dört ayında nihai tüketim malları ithalatımız yaklaşık 9 milyar dolardan 5.7 milyar dolara gerilemiş.
şimdi size çok temel bir soru sorayım. yurt dışından ithal edilen nihai tüketim malları arasında ÖTV alınmayan tek bir kalem var mıdır?
Otomobil, içki, akıllı telefon, beyaz eşya, bilumum bilgisayar ve elektronik eşya arasında ÖTV alınmayan tek bir kalem yoktur. 4 ayda nihai tüketim malları ithalatımız 3.3 milyar dolar yani yaklaşık 20 milyar lira azalmış. Kaba bir hesapla her şeyden KDV ile beraber %70-80 vergi alındığını dikkate alacak olursak devletin bu alandan vergi kaybı üzerine gelen çeşitli ÖTV indirimleriyle beraber yaklaşık olarak 15-20 milyar lira olarak alınabilir.
2018 Ocak-Nisan döneminde 23.2 milyar lira açık veren bütçenin, 2019 Ocak-Nisan döneminde 54.5 milyar lira açığa yükselmesindeki esas rolün böylece önceki senelerdeki performansı gösteremeyen ÖTV gelirlerinde olduğunu görebiliyoruz. Bunun bir diğer göstergesi de zaten kafa üstü çakılan hane halkı tüketim harcamaları ki 2018 4. çeyrekte %8.9 küçülen hane halkı tüketimi 2019 ilk çeyrekte de %4.7 küçülmüş.
Bütçe açığının artan diğer kısmı da devletin artırdığı harcamalardan kaynaklanmış zaten. Gören gözler için aslında burada çok fazla ders vardır. Öncelikle cari açık vererek tüketim üzerinden büyüme hedefleyen modelimiz çökmüştür. Bu modeli sürdürmekteki ısrar geleceğe dair çok ciddi derecede umutsuzluğa kapılmamıza yol açar.
Maliye politikalarını kullanarak yapılması gereken bir batır/yaşat tarzı planı inatla uygulamaya koyamadık. Kredi darboğazından başka türlü çıkmak hayalcilik olacaktı. Şimdi bu atılmayan adım sonucunda yeni bir devalüasyon dalgası gelecek ve hükumet bunu kontrollü S400 kaosu ile atlatmanın derdine düşmüş durumdadır.
Maliye politikasının para politikasına karşı temel avantajı olan sektörel dağıtıklık avantajı kullanılamadığında para politikası ve türevlerinin ekonomik aktiviteyi yavaşlatmakta kullanacağı adımlar, ki özellikle piyasa tarafından atılanları çok hasar yaratırlar, ekonomide cari fiyatlarla özellikle dolar bazında ciddi bir daralma yaratacaktır.
Böylesi bir kur şoku geçen seneye nazaran yaklaşık 28 milyondan 27 milyona düşen toplam istihdamda 25-26 milyon ile yeni bir net istihdam kaybı yaşatarak dar tanımlı işsizlik oranının %20’yi patlatmasına vesile olabilir. Halbuki batacak ve kurtarılacak şirketlere maliye politika yapıcıları karar verebilseydi daha az bir net istihdam kaybıyla süreç atlatılır ve sonunda ekonomi yeniden istihdam üretebilir bir hale gelebilirdi. Görünen o ki bu şansı artık kaybettik.
Hane halkı da buna inanmış olacak ki yerleşikler %55’e varan dolar tevdiat hesaplarıyla bu kur şokunu beklemeye başladılar. Devlet bütçesi bu tempoyla açık vermeye devam ederken kamu bankalarına TCMB’nin rezervini erittirerek yapılan hamlelerin bedeli patlayan faizler ve kur olacak bize geri dönecektir. 2001 krizi sırasında 12 yaşındaydım ama iktisadi geleceğe dair bu kadar umutsuz olunan başka bir dönemi yaşadığımızı sanmıyorum. Herkese iyi bayramlar, tabii böyle bir şey ne kadar mümkünse.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş