Ekonomideki gidişatı kazan deneyiyle de açıklamaya çalışırsam belki karmaşık gelen kavramlar ve teknikler daha basite indirgendiğinde anlaşılabilir. Şimdi altı yanan büyük bir kazanımız olsun. Biz bu kazanda yemek yapıyoruz ve bu kazan Türkiye Ekonomisi’ni betimlesin. Bu kazanı bir kepçe ile yemekler pişerken karıştırıyoruz. Kepçenin sapı TCMB’nin elinde ve faiz oranlarıyla kepçe tipini belirliyor. Faiz oranı düştükçe kepçenin yüzey alanı artıyor ve kazan içindeki su daha hızlı dönüyor fakat kazan ağzına kadar dolu. Kepçeyle hızlı döndürürsek kazandan su dökülüyor.
Kepçenin altındaki ateşin kontrolü ise, hükumetin elinde ve bütçe açığı verdikçe ateşi harlıyor. Hükumet istiyor ki ateşi daha da harlayayım, TCMB de büyük kepçeyle kazanı karıştırsın. Ama Hükumet o kadar harladı ki ateşi TCMB büyük kepçeyle karıştırdıkça kazandan aşağı su dökülüyor.
Su döküldükçe kazandaki su miktarı azalıyor. Böylece kazanda kalan suyun kütlesi azaldığı için ateş suyun sıcaklığının daha hızlı yükselmesine neden oluyor. İşte yükselen sıcaklık da bizim enflasyon dediğimiz şey oluyor.
Aslında suyun sıcaklığının hafif hafif yükselmesi güzeldir. Böylece yemek daha lezzetli olur ama bizdeki su o kadar ısındı ki, kazanın içindeki yemeklerin, ki bu Türk Şirketleri ve hane halkımız oluyor, protein yapısının bozulmasına yol açıyor.
Bu durumda hem ateşi harlayalım, hem de büyük kepçeyle kazanı karıştıralım isteyen Hükumetin bunu suyun sıcaklığını artırmadan yapabileceği iki yol var.
1) Kazanın içine daha fazla yemek atarak, hem bu yemeklerin su çekmesini sağlayacak hem de soğuk yemek suyun sıcaklığını düşürecek, ki biz buna katma değer diyoruz. Yani yemeğin yapısını dolayısıyla ekonominin yapısını değiştirecek yapısal reformları yapması lazım Hükumetin.
2) Kazanın içine su eksildikçe dışarıdan su dökmek. Ama kazandan dökülen suyu dökemez çünkü o su zaten sıcaktı döker dökmez geri taşacak kazandan. Soğuk su dökmesi lazım.
İşte piyasa da o soğuk suyu elinde tutan adam oluyor, o adam suyu parayla (tabii ki dolar o para) satıyor. Satacağı suyun parasını ise, FED Başkanı belirliyor. Tabii FED Başkanı da kafasına göre belirlemiyor. O da aslında başka bir kazanın, ki bu kazan ABD Ekonomisi oluyor, alevine kepçesine göre dışarıya ne kadar su verileceğine karar veriyor.
2013 yılına kadar su çok ucuzdu. Biz eksildikçe kazanımıza soğuk suları ekledik ama kazanın içindeki yemeğin kütlesini artıramadık. Dolayısıyla kazandaki yemek buharlaşan suyla birlikte hep kütle kaybetti. Böylece kazandaki yemek/su kütle oranı, yani net borç/GSMH oranı, durmadan arttı durdu.
Biz şimdi gidip kazandaki suyumuz azalıyor suyun sıcaklığı (enflasyon) çok arttı bize su verin diyoruz. Ama piyasa suyun fiyatının arttığını söylüyor. Ayrıca ben sana bu suyu vereceğim ama senin kazanındaki yemek/su oranı(borç stoku/GSMH) çok fazla sen bu suyu hemen buharlaştıracaksın çünkü suyun taşmak üzere sana bunu piyasadan da pahalıya satarım diyorlar, ki bu da CDS (Credit Default Swap) primimiz oluyor, yani kredi batırma riskimiz.
Bu nedenle hem suyun fiyatı arttığı, hem de bizim kazan taştı taşacak halde olduğundan dolayı suyu bize pahalıya satıyorlar. Piyasa şimdilik TCMB kepçenin sapını küçülttükçe su veririm aşamasındaydı. Ama artık görülen o ki kepçenin daha küçülecek hali kalmamış biz resmen bildiğin çubuk kraker boyutunda kepçeyle karıştırıyoruz kazanı. Dolayısıyla adam su için artık alevin sıcaklığını düşürmeni de (Maliye Politikasını sıkılaştırmanı da) istiyor.
Yani sana diyor ki kazanda su dövüyorsun neredeyse içeride yemek kalmamış. Artan su oranı kalan yemeğin de tadını kaçırıyor. Kalan yemeği de mundar edeceksin kepçe yetmez artık ateşi de azaltacaksın. Yoksa kazanı yakarsın (işte bu durum da stagflasyon ve iflas). Kazan yandığında başka bir adam elinde yeni kazanla ve suyla eve geliyor, ki bu adam IMF oluyor, kepçeyi istediği kıvamda, ateşi istediği seviyede tutmak zorunda kalıyorsun yoksa kazanı da suyu da alıp gidiyor tığ teber şahmerdan kalıyorsun elinde kepçeyle ocağın başında kazansız. Bu arada büyük evdeki kazanın sahibi (ABD) istemezse o adamı da sana göndermeyebiliyor, yani onunla da iyi geçinmek zorundasın.
Bu hallere düşmemek içinse yapman gereken şey şu: Kazanda sıcaklığı çok artırmadan ve ateşi harlamadan yemek yapacaksın. Evdekileri o yemekle doyuracaksın. Artan yemeği başka evlere su karşılığında satacaksın. Elindeki fazla suyu (dış ticaret fazlası) evinde depolayacaksın ama bunu yapabilmen için kazandaki yemeklerin lezzetli olacak (katma değerli olacak) yoksa kimse senin yemeğini almaz, alsa da karşılığında çok az su verir. Zaman zaman elindeki suyu satıp baharat (sabit sermaye yatırımı) alıp yemeğin lezzetini artırmada kullanabilirsin. Ama bu sadece yardımcı bir güç olur. Senin ihtiyacın olan şey yeni yemek tarifleri (katma değerli üretim yapan ekonomik model) geliştirerek onu satabilmek. Çünkü senin evinin bahçesinde meyve ağacı yok ki onun meyvelerini (Petrol & Doğalgaz) toplayıp satıp su alabilesin.
1 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş