Küresel ekonomide son dönemin en önemli gündemini, tarafları ABD ve Çin olan, ticaret savaşlarının oluşturduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Bu savaşın her iki dev ekonomi üzerindeki etkileri çokça tartışılmakta, bu etkilerin Türkiye de dâhil olmak üzere küresel ölçeğe de yayılacağını söylemek mümkün. Nitekim, Apple’ın gelir beklentisini aşağı yönde revize etmesiyle şirketin hisseleri %9 değer kaybetti ve Apple’daki kayıp piyasalara yayıldı. Bu bağlamda dün gece yaşanan “Flash Crash” olayı döviz piyasalarını ve (https://www.bloomberg.com/news/articles/2019-01-02/yen-surge-algos-set-off-flash-crash-moves-in-currency-market) TL değerini ciddi etkiledi, artık piyasalardaki bir haberin hangi finansal enstrümanlara ne şekilde yansıyacağını tahmin etmek güç.
Apple CEO’su Tim Cook yatırımcılara gönderdiği mektupta, aşağı yönlü gelir revizyonuna ilişkin olarak “Daha büyük sorun, Çin ekonomisinin yavaşlaması ve daha sonra onu baskı altına alan ticaret gerginliği” dedi.
G-20 toplantısı sonrası ABD’nin Çin’den ithal ettiği ürünlere uyguladığı tarifeyi %10’dan %25’e çıkarma kararı 90 gün süreyle ertelenmişti. Bu süre zarfında elbette arka kapı diplomasisi ve müzakereler sürüyor. Masada olan tarife artışı yıllık 276 milyar Dolarlık ithalatı kapsıyor. Uygulanması durumunda Çin ekonomisinin büyüme oranını %1 düşüreceği tahmin ediliyor. Söz konusu ateşkesin hemen ardından ise, İran yaptırımlarının ihlali gerekçesiyle, ABD’nin talebi üzerine Huawei CFO’su Kanada’da gözaltına alındı. Kefaletle serbest bırakıldı ancak, 24 saat gözetim altında tutulacak ve ABD’ye gönderilme olasılığı ortadan kalkmış değil. Teknolojik egemenlik mücadelesinde Huawei etkinliğini gitgide artıran ve ABD’nin tehdit olarak gördüğü bir aktör. Burada, ticaret savaşlarını salt Trump’ın inisiyatifiyle ortaya çıkmış olarak değil, ABD’nin devlet politikası olarak anlamak gerek. Zira Çin’in yükselen güç olarak ortaya koyduğu tehdit ABD’nin çeşitli strateji belgelerine yıllardan bu yana yansımış durumda, pek çok açıdan tansiyonu giderek yükselen bir mücadele söz konusu. Bu meyanda ABD’nin vatandaşları için yayınladığı Çin’e seyahat uyarısını da not etmek gerek.
Salt ticaret savaşı açısından bakıldığında, Trump yönetimi daha çok üretimin Çin’den ABD’ye dönmesini hedefliyor. Ancak bu hedefin gerçekleşmesi, mevcut fiziki altyapı, tedarik zincirleri, üretim ekosistemi, işgücü kalitesi ve maliyetleri dikkate alındığında oldukça zor görünüyor. Apple CEO’sunun da defaatle belirttiği gibi “Iphone’u ABD’de üretemeyiz”. Trump yönetimi ayrıca Çin teknoloji şirketlerini zayıflatmayı amaçlıyor, ancak bu alanda karşılıklı bağımlılık ileri düzeyde. Çin şirketlerinin ABD menşeli yarıiletken teknolojilerine erişimi engellenebilir örneğin, ancak ABD’li şirketlerin dev bir pazara satışını sekteye uğratma pahasına. Öte yandan Çin’in tüketim iştahı yüksek orta sınıfı ABD şirketleri için büyük pazar, bu pazar yabancı sermayeye de büyük ölçüde açık. İç pazara satış yapan yabancı şirketler toplam şirket kârlarının %15’ini elde ediyor ülkede.
Ticaret savaşlarını ABD’nin kazanma ihtimali, ya da global ölçekte tek bir ülkenin bu savaştan güçlenerek çıkma ihtimali güç. Karşılıklı tavizlerle iki ülke arasındaki ticari ilişkiler devam edecek, etmek zorunda. Tarife ve kısıtlamalardaki olası gelişmeler Türk şirketleri için de fırsatlar oluşturabilir, bu açıdan gelişmeleri yakından izlemek gerekir. Son olarak, Çin’in Tek Yol Tek Kuşak projesi, Made in China 2025 vizyonu, özellikle teknoloji alanında fikirsel mülkiyet hakları ve ekonomik casuslukla mücadele başlıklarında küresel ölçekte bir mücadele izleyeceğiz önümüzdeki yıllarda. Bu pilav daha çok su kaldıracak.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş