Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan’da katıldığı Kafkas İslam Ordusu’nun Bakü’yü hürriyetine kavuşturmasının 100. yıl törenlerinden dönerken, uçakta gazetecilere İş Bankası’ndaki CHP hisselerine ilişkin olarak şunları kaydetti:
“Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır, kuramaz. Ama şu anda CHP, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü suiistimal ederek, onun Cebi Hümayun’undan dediğim, İş Bankası hisselerinin yüzde 28’inin sahibi durumunda. Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse hazineye girer.”
Böylelikle “CHP’nin İş Bankası’nda payı olabilir mi” konusundaki tartışma küllerinden yeniden doğdu. Cumhurbaşkanının İş Bankası’ndaki CHP hisselerine yönelik açıklamalarına CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin sadece Mustafa Kemal Atatürk’ün hisselerinin temsilcisi olduğunu, hisseler nedeniyle para almadıklarını, paranın Türk Dil Kurumu’na, Türk Tarih Kurumu’na gittiğini, İş Bankası yönetiminde bulunanların bankanın işlerine karışmadığını vurgulayarak cevap verdi.
Karşılıklı demeçlere ilişkin konunun asıl muhatabı İş Bankası internet sitesinden açıklama yaptı. Banka açıklamasında, bankanın kuruluşu, ortaklık yapısı, yönetimi ve temettü dağıtımına ilişkin konulara değindikten sonra açıklamanın sonunda;
“Bankaların güven müesseseleri olduğunu, bu güvenin ulusal ve uluslararası kamuoyu nezdinde hassasiyetle korunmasının bankalarımızdan ziyade milli ekonomimiz açısından önem taşıdığını kamuoyunun bilgi ve takdirine sunarız.”
şeklindeki ifadelere yer vererek Bankanın itibarı konusunun altını çizdi.
İş Bankası’nda Hakim Ortak İş Bankası Munzam Sandık Vakfı
Türkiye’nin en önemli bankalarından birinin sahiplik sorunu hukuki açıdan çok su götürür cinsten. İş Bankası cumhuriyetin ilanından sonra 26 Ağustos 1924 tarihinde kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan banka 1 milyon TL sermaye ile kurulmuştu. Bu sermayenin fiilen ödenen 250 bin TL’lik bölümü bizzat Atatürk tarafından karşılandı. Küçük bir sermaye ile kurulan İş Bankası 2018 yılında 1.364 adet şubesi, 24.729 çalışanı, 45.074.609 TL özkaynağı, 398.339.540 bin TL aktif büyüklüğü ile Türkiye’nin en büyük özel bankası konumunda. 30 Haziran 2018 tarihli verilere göre ise İş Bankası’nın yüzde 40,12’lik payı İş Bankası Munzam Sandık Vakfı’na ait bulunmaktadır. Yüzde 31,79’i halka açık olan bankanın, yüzde 28,09 oranındaki payı Atatürk’e ait.
Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetnamesinde; Ulu Önder İş Bankası’daki yüzde 28,09 oranındaki hissesinin temsilini Cumhuriyet Halk Partisi bırakmış, bu hisselerin temettü gelirlerini ise Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’na verilmesini istemiştir.
Atatürk’ün vefatından sonra vasiyeti doğrultusunda 80 yıldır İş Bankası’nın yüzde 28,09’una karşılık gelen hisseler CHP tarafından temsil ediliyor. CHP’nin İş Bankası yönetim kurulunda 4 üyesi bulunmaktadır. Yani 11 kişiden oluşan yönetim kurulunda çoğunluk CHP’nin elinde değil. Banka yönetiminde banka çalışanlarının sahip olduğu İş Bankası Munzam Sandık Vakfı asıl söz sahibi konumunda.
Hukuki Açıdan CHP’nin Temsil Ettiği Payların Durumu
CHP’nin temsil ettiği paylar çoğunluğu oluşturmasa da bir siyasi partinin bir bankada payının olup olamayacağı hukuki açıdan göz ardı edilemeyecek bir husus. Siyasi Partiler Kanunu’na göre siyasi partiler ticari faaliyette bulunamazlar. Bununla birlikte CHP’nin bankadaki konumunun ticari faaliyet çerçevesinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususu CHP’nin Siyasi Partiler Kanunu’na uyumu açısından önem arz ediyor. Bilindiği üzere, ülkemizde siyasi partilerin mali denetimi Anayasa Mahkemesine tarafından yapılmaktadır. Yani siyasi partilerin mal edinimleri gelir ve giderlerinin mevzuata uyumu Anayasa Mahkemesinin sorumluluğundadır. Dolayısıyla konunun bir muhatabı da Anayasa Mahkemesidir. Anayasa Mahkemesinin CHP’nin İş Bankası’ndaki temsilini Siyasi Parti Kanunu’na göre değerlendirip karar vermesi gerekmekte.
Bununla birlikte CHP’nin sahip olduğu paylar bankacılık mevzuatını da yakından ilgilendiriyor. Bankacılık mevzuatına göre bir bankada yüzde 10 ve üzeri payı olanların bazı şartları sağlaması gerekiyor. Örneğin bir bankada yüzde 10 ve üzeri paya sahip olan tüzel kişilerin ortaklık yapılarının şeffaf ve açık olması gerekiyor. Bir siyasi partinin ortaklık yapısının bankacılık mevzuatı açısından net olmadığı görülmekte. Ancak ortaklık yapısındaki şeffaflık sadece İş Bankası’nın sorunu değil, bu tip soru işaretlerine sahip başka bankalar da bulunmakta.
Bankacılık mevzuatı açısından özellikle Türkiye’nin ekonomik durumu da göz önüne alındığında başka bir husus önem arz ediyor. Bankacılık Kanununa göre bir bankada yüzde 10 ve üzere paya sahip olanların yeterli mali güce sahip olması gerekmektedir. Acaba CHP bankacılık mevzuatında öngörülen yeterli mali güce sahip midir? Bir siyasi partinin mali gücünden bahsedilebilir mi? Bu sorular özellikle bankanın sermaye artırım ihtiyacı olması durumunda karşımıza çıkması muhtemel sorunlar gibi görünüyor. Yani İş Bankası farklı nedenlerle sermayeye ihtiyaç duyarsa CHP bu ihtiyacı karşılayabilir mi? CHP ticari bir işletme olmadığı için bankanın ihtiyaç duyabileceği kaynağı karşılaması zor görünüyor. Tabi sermaye artırımına katılmayıp bankadaki payının otomatik olarak düşmesi de bir seçenek olarak değerlendirilebilir. Bu sefer de Atatürk’ün bankadaki hisse oranı düşmüş olur. Tabi sermaye ihtiyacını karşılama konusunda tek sorunu olan CHP değil. Bu durumda olan İş Bankası dışında başka bankaların hissedarları da bulunuyor.
Dolayısıyla şeffaf ve açık ortaklık yapısı ve yeterli mali güce sahip ortaklara ilişkin konuların CHP ve İş Bankası üzerinden konuşulmasından ziyade kavramsal olarak Türkiye’deki tüm bankalar açısından değerlendirlmesi ve karara bağlanması gerekecek. Burada da sorumluluk Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun üzerinde.
CHP’nin bankadaki konumunun ticari faaliyet kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinden ve bankacılık mevzuatı karşısındaki durumundan bağımsız olarak, konunun miras hukuku ve mülkiyet hakları çerçevesinde değerlendirilmesi de gerekiyor. Mirası bırakan, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk olunca, konunun hassasiyeti daha da artıyor.
Tartışmak İçin Uygun Zaman Değil
Farklı hukuki açılardan değinmeye çalıştığımız CHP’nin İş Bankası’ndaki payı konusu bugünün tartışması değil aslında. Daha önce de birçok kez bu konu gündeme gelmişti. Tartışmanın bir kez daha açılması aslında konunun hukuki olmaktan çok siyasi olduğunu gösteriyor. Siyasi tartışmaların açılması politikacıların istekleri ve stratejilerine bağlı olduğu muhakkaktır. Her ne kadar tartışmalar siyasi boyutta değerlendirilebilse de açıklamaların gölgesinde İş Bankası hisseleri tartışmanın ortaya çıktığı Pazartesi günü BIST’te yaklaşık olarak yüzde 6 oranında değer kaybetti. Zaten son bir ay içerisinde banka hisselerinde, ekonomideki sorunların bankalara buluşacağı endişesinin ve artan faizlerin de etkisiyle ciddi düşüşler yaşanmıştı. Gündeme gelen bu tartışma İş Bankası hisseleri için tuz biber oldu.
Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu dikkate alındığında bankalar üzerinden yapılan tartışmalarda hassas olunması gerekiyor. Yükselen enflasyon, ekonomideki yavaşlama beklentileri, döviz kurlarındaki yüksek volatilite ve reel sektörden gelen olumsuz haberler ekonomideki kırılganlıkların arttığını gösteriyor. Ekonomide yaşanan olumsuzlukların bankaların mali durumunu nasıl etkileyeceği gündemde iken bir de Türkiye’nin en büyük özel bankasında sahiplik sorunu gündeme gelirse işin içerisinden çıkılamayabilir. Girdapların ortasındaki Türkiye ekonomisinin hali ortadayken bu hususun şimdi konuşulması kimseye fayda sağlamaz. Dalgalar durulduğunda ise konunun hukuki açıdan sonuca bağlanması ise yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle hukuk devletinin gereği olduğu kanısındayız.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş