Dünya’da kolay paraya erişim gelişmiş ekonomilerin işsizlik, büyüme, enflasyon gibi makroekonomik göstergelerinin tekrar rayına oturması sonrası zorlaşmaya başlayalı epey zaman oldu. Biz aslında bu seyrin sinyallerini yaşamaya başlayalı da çok oldu. 1872 yılında Alman bilim adamı A.Heinzmann’ın yaptığı ve 1875’te Fratscher’in bulgularıyla desteklediği kaynayan kurbağa anekdotuna temel olan deneyini herkes bilir. Buna göre kurbağa kaynayan suya atıldığında dışarı zıplamakta, ancak normal ısıdaki suya konulup su yavaşça ısıtıldığında ne olduğunu fark edemeyip yavaşça kaynayarak ölmektedir.
Günümüzde bu bulguların aksi kanıtlanmış olsa dahi “kaynayan kurbağa” sözü akıllarda yerini çoktan etti. Sizce ekonomimizin aşırı ısınma eğilimi gösterdiği son yıllarında sona doğru gittiğimizin farkında olmamamız bu deyimle örtüşmüyor mu? Kurdaki seyrin aslında 2014 yılından beri yönü aşağıdaki grafiğe baktığınızda sizce de bariz değil mi? Peki biz ekonomideki aşırı ısınmadan ne anlamalıyız? Planlı bir şekilde yapılması gereken yatırımların hepsinin yakın zamanlı başlaması, devletin nakit kontrolünü zorlaştıracak etkilerin karşısına çıkması ve bütçesini dengede tutmakta zorlanması olarak düşünebiliriz.
Faiz dışı dengeye bakmak her ne kadar göstergeler açısından daha olumlu dursa da yükümlülüğümüz faiz borçlarımızı da ödememiz yönündedir. Nasıl bir şirketin nakit akışı için yapılan hesaplamada kredi faizi ödemeleri de nakit çıkışlarına dahil ediliyorsa ülke için de edilmesi gerektiğini ve bu borcun devletin ana gelir kaynağı olan vergi gelirlerinden finanse edildiğini unutmayalım. Tıpkı kamu yatırımlarında verilen taahhütlerin dönüp dolaşıp vatandaşın cebinden çıkması gibi…
Türkiye ve Rusya benzetmesi
Kurlarda son aylarda yaşadığımız seyri Rusya’nın 2014 yılında yaşadığı durumla benzeştiren birkaç yazı okumamın ardından benzer grafiği oluşturmaya karar verdim. Buna göre Rus Rublesinin, TL’nin ve Arjantin Peso ’sunun Dolar karşısındaki seyirlerini her para birimini 100’e göre endeksleyerek karşılaştırılabilir hale getirdim. Yaşamakta olduğumuz durumu Rusya’nın Mayıs 2014’te başlayan kur hareketi ile karşılaştırdığımızda nerede olduğumuz net bir şekilde görülüyor.
Seyrin benzer şekilde devam etmesi durumunda karşılaşacağımız sonuç döngünün neredeyse 1,5 yıllık bir dönemi kapsadığıdır. Bizim şu an nerede olduğumuz ve rublenin sonraki seyrini görmek aşağıdaki grafikte mümkün. Burada Mark Twain’in “Tarih tekerrür etmez ancak kafiyelidir” sözünü aklımızda tutmakta yarar var. Ayrıca Rusya’nın Türkiye gibi enerji açığı veren bir ülke olmadığı ve petrol fiyatlarındaki yükselişten olumlu etkilendiğini de aklımızın bir köşesine not edelim.
Bu durum Türkiye’nin toparlanmaya geçmesi durumunda Rus ekonomisine göre daha yavaş hareket etme kabiliyeti olduğunu desteklerken ülkemizin hem faiz ödemelerinde sıkıntı çekeceğini hem de ithalat ile büyüme sarmalından çıkmadığı sürece büyümenin canlanması sürecinde cari açığının artmaya devam edeceğinin izlerini taşıyor. (Grafik kapakta)
Rusya krizden nasıl çıktı?
2014 yılındaki Ukrayna krizi Rusya özellikli bir durumdu ve yıl içerisinde Rublenin değer kaybetmesinde önemli rol oynadı. 2014 yılı başında 32,86 olan Rub/$ paritesi yılsonunda 58,05 seviyesini görmüştü. Yılsonunda yaşanan düşüşte 10 Kasım’da Rus Merkez Bankası’nın dalgalı koridor uygulamasını iptal ederek, serbest kur politikasına geçmesi etkili olmuştu. Zor zamanlarda önemli adımlar atılır tezini doğrulayan bu adıma rağmen rublede daha sonra tekrar yükseliş hareketi görüldü ve bu durum politika faizlerinin artırılmasıyla bastırıldı. Türkiye’de içinde bulunduğumuz dönemde yol ayırımında.
Bizim dezavantajımız, Rusya’nın zor koşullar içinde olduğu zamanda ABD politika faizi ile şimdiki dönemin farklılaşması: bu durum dönüşümüzün Rusya’dan zor olacağının ipuçlarını veriyor.
Türkiye ve Arjantin
Son dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye tek başına konuşulmuyor. Yanında Arjantin de var. Arjantin ile farkımıza bakacak olursak ekonomik tedbirleri incelememiz yeterli olacaktır.
TL ile yaşadığı benzerlik ve aşağıdaki grafikte de görebileceğimiz gibi politika faizinde yaşanan artış iki ülkeyi birlikte incelememiz gerektiği konusundaki fikrimi destekler nitelikte. 2000’li yıllarda Asya krizinin uzantısı olarak güç kaybı yaşayan Arjantin ile yolları kesişen Türkiye yine aynı potada, ancak Arjantin 8 Haziran’da IMF ile yine IMF’nin onayladığı ekonomik programa uyulması şartı ile 50 milyar dolar krediyi içeren 3 yıllık stand-by anlaşması üzerinde uzlaştı. Buna rağmen politika faizini artırmaya devam eden ülkede 14 Ağustos’ta politika faizler %40’tan %45’e yükseltildi.
Türkiye’nin kredi notunun düşürülmeye devam ettiği bu dönemde TCMB’nin geçici çözümlerle sıcak para çıkışının önüne geçmeye çalıştığı adımlara devam etmesi, yurtdışında karmaşık olarak nitelendirilen faiz politikasında basitleşmenin yeterince sağlanamaması, önümüzdeki dönemde dış finansman kaynaklarının bulunması konusunda önümüze çıkacak en büyük engeller olarak görünmeye devam ediyor. Umarım IMF’nin kapısını çalmak zorunda kalmadan gerekli tedbirler alınır…
Alp Nasir
MUART-2
2018 okudum yazıyı dahi ya dedim. Geldiğimiz nokta. Bu bir oyun mu.
https://tvc-invdn-com.akamaized.net/data/tvc_a1d5b2a1e3f95bce39fde4085f174549.png