Acıların küçük lirası…
Hiçbir şansı yok… ne şimdi ne gelecekte…
Geçmişte de hiç olmadı.
Hayatı hep yolunmakla geçen salağın tekiydi, altı sıfırı o yüzden atıldı.
Yatalak Türkiye -can çekişmek dışında- artık hiçbir savaş veremez.
Zaten ortada bir savaş falan da yok.
Geçmişten günümüze yaşanan bütün açık ve gizli operasyonlar hep Türkiye’yi gütmekle ilgiliydi ve -hiçbir mandıracı danasıyla savaşmadığına göre- gütmekle ilgili meseleler savaş değildir.
Gerçek savaş başka; kapıya dayanınca aklı öyle hızlı toparlar, herkese öyle bir ciddiyet yükler ki kimse şimdiki gibi vıcık düşünemez, gevşek konuşamaz.
Gelelim para oyununa…
Bu oyun bozulabilir mi?
Hem de öyle bir bozulur ki tarihte eşi emsali görülmemiş bir şok yaratıp tarihin en büyük dönüm noktasına bile dönüşebilir.
Peki Türkiye bunu yapabilir mi?
Ne yazık ki hayır. Yapamaz.
Ezber çünkü akıl değildir, sürü yaşamıdır.
Çünkü Türkiye bir kırodur.
Kıroluğu satın almış bir kere, kıroluktan başka elinde hiçbir şey yok…
Bir de gezi ruhu var… sadece bir kabuktan ibaret… bekle ki gelecek Türkiye’nin Godot’su.
Eğer bir ülkede yalakalık, yalancılık, hırsızlık, kolpalık vb. gibi filmler çeviremeyenin hiçbir şansı yok ise bunun anlamı o ülkenin hiçbir şansı olmadığıdır.
-Otoriteler çeşit çeşit olmakla birlikte- otorite tarafından onaylanmamış özgün fikirlerini dile getirebilecek ve otorite tarafından onaylanmamış istikametlerde tartışmalar yürütebilecek medeni cesarete sahip tek bir birey dahi yetiştiremeyen Türkiye’nin herhangi bir çözüm uygulayabilme şansı yüzyıllardır hiç olmadı.
Olsun da bir parça bir güvenlik sistemi olmayan Türkiye’nin para sistemi hep operasyona açıktı ve bu gidişle hep öyle kalacak.
Türkiye’nin kendi para sistemi -Batı’nın Türkiye’yi gütmesini sağlayan- bir boyunduruk olarak iş görüyor.
Kendi para sisteminle seni güdüyorlarsa -sittin senedir hem de- işte kıro sözün bittiği yerdesin.
Senin para sistemini senin boynuna elektrikli tasma gibi takmışlar, uzaktan düğmeye basıp basıp ekonomini istedikleri gibi hoplatıp zıplatıyorlar.
Yaban koyunu bile senden daha karizmatik.
Zibidi.
Zart zurt etmeyi bırakıp kafayı çalıştırmak zorundasın.
Sayılarla ilgili her ne varsa hepsinin tek bir güvenlik sistemi vardır ve ona da ‘matematik disiplini’ denir.
Para bilgisi anaokulu kuvvetinde bir sadeliktir:
- Para demek sayılar demektir.
- Sayılar demek matematik demektir.
Bu durumda ‘sayılar’ birbirini götürür ve
- Para demek matematik bilimi demektir.
Sonuçlarını anlamak -dana isen- imkânsız elbette ama şu üç maddelik kaka mama seviyesindeki -asla çürütülemez- para bilgisine dayalı eylem planı basit ve keskin olmalıdır:
- Ortaya 100 milyon dolar patent konsun.
- Dünyadaki bütün matematikçilere çağrı yapılsın.
- Kim -ya da kimler- Türkiye para sistemine ‘matematik disiplini’ uygulayabilir ise 100 milyon dolar onun -ya da onların- olacaktır.
Küresel akıl patlamasının nerelere varacağını bir yana koyalım ve…
Ne mi olur?
Matematik disiplini ulan bu.
Daha da liraya kimse operasyon çekemez.
Olsun da milim lirayı kimse yerinden oynatamaz.
Ne çeşit bir sığır kaç üniversite bitirmesi gerek ki böylesi basit bir sonucu göremeyecek kadar kutsal bilimle körleştirilmiş olsun?
Bilginin yolundan sapılamaz, ona geridönüşüm (çöp olmak) denir.
O yüzden para zamanla zaten kendiliğinden matematik disiplinine girecektir.
Güçlü ekonomiler zaten matematik disiplinine -eskiden daha uzakken şimdi- daha yakın para sistemleridir.
Almanya’da asgari ücret 11.000 lira iken Türkiye’de 1.500 lira olması tamamen para sisteminin matematik disiplinine uzaklığıyla ilgilidir.
Matematiğin vatanı sayılar olduğuna göre matematikçi para sistemini fethedene kadar matematik asla -bir bütünlük olarak- bir bilim olamayacaktır.
İstediği kadar yüksek başarılara imza atsın matematikçi para sistemini fethedene kadar kasvetli bir kamera şakasının alık bir figüranı olmaktan asla kurtulamayacaktır.
Para sistemi matematik ülkesine aittir ve sürü yaşamının işgali altındadır.
Matematikçinin -sayılardan başka bir şey olmayan- para sistemini matematik biliminden görememesi ve tarihte -sanki ezoterik bir komploymuş gibi- tek bir matematikçinin para üstüne tek bir matematiksel makalesi bulunmaması -Iğdır’da yaşayıp Ağrı Dağı’nı göremeyenlerin arasında kalmak gibi- akıl için ancak iğrenç bir kamera şakasıdır.
Bir hayatı boydan boya bir kamera şakası olarak yaşamak bir yana, o dert sahibinin olsun ama…
Yüzlerce yıldır ezikleri oynamaktan -hamamböceği gibi ödlekçe yaşamaktan, fare gibi Batı’nın oyuncağı olmaktan- kurtuluşun tek çaresi budur:
Matematik.
Başka yoktur.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş