Çocuk gibi düşünemiyorsan – düşünemiyorsun demektir.
Üretilenlerin eşit paylaşımı anlayışı -ne kadar adil ve babacan görünse de- gerçek ekonomi ile hiç uyuşmaz, nesnel ve adil olmadığı gibi zaten uygulanması olanaksız çocuksu bir romantizmdir ve üstelik tamamen gereksizdir.
-İşgücü (ekonomik değer) niceliğinin doğru ölçülmesi (para sistemi) sorunsalının makul seviyede çözüme kavuşturulduğunu varsayarsak- diyelim ki bir kişi yaratıcı beyinsel işgücü sayesinde kullanışlı bir patent geliştirdi ve bunun ekonomik değeri diyelim ki 10 trilyon lira; işte bu muazzam meblağın her kuruşu (tüketim ve yatırım istikametlerinde değerlendirmek kaydıyla) anasının ak sütü kadar patent sahibinin hakkıdır ve 1 lirasını bile kimseyle paylaşmak zorunda değildir.
10 bin lira ise 10 bin lira, 10 trilyon lira ise 10 trilyon lira… gerçek ekonomide kim ne kadar değer üretebilir ise olduğu gibi o onun yetkisinde olmalıdır, çünkü her birey kendine mülktür ve üretebildikleri de kendi varlık tanımının bir parçasıdır.
O halde ekonomide mülkiyet çalışabilir her bireyin üretebildiği değer niceliğini yönetebilmesidir ve bunun için nesnel bir ekonomik işleyiş gerekir. [Çoklu hareket halindeki vergi de bireyin mülküdür ama birey vergi mülkünü ekonomik mülkiyet gibi ekonomik işleyişle yönetemez, onun için ‘doğrudan yönetim ilkesi’ hükmündeki siyasal işleyiş gerekir.]
Ekonomik mülkiyetin yönetim süreci olan gerçek ekonomik işleyiş basit bir havuz problemidir:
-Vergi, sigorta vb. yükümlülük giderlerini bir yana bırakırsak- gene diyelim ki bir ayakkabıcı bir ay çalıştı ve 10 bin liralık değer üretip ekonomi havuzuna bıraktı. Bu ayakkabıcının o ekonomi havuzundan 10 bin liralık değer çekmesi gerekir. 10 bin lira yerine diyelim ki 5 bin lira çekebiliyor ise o takdirde -mülkiyetinin bir kısmı olan- 5 bin lirasını (çoğunluğu yabancı) spekülatör birileri gasp ediyor demektir.
Ekonomi meselesi tam da bu kadar basittir.
Spekülatörlük ise -dolandırıcılığın bir numaralı kuralı gereği- olabildiğince karmaşık (sofistike) olmalıdır, aksi takdirde zaten ipliği pazara çıkar ve fiyasko olur.
Çocukların cebinden harçlığını çekip alabilmek için -keyif verici madde benzeri bağımlılık yapıcı bileşimler içerdiğine göre açıkça çocuk eroini olan- zehirli gıdaları üretip reklamcılığın binbir kandırmacasıyla çocuklara pazarlamak nasıl ki çocukların istikbalini (hayat kalitesi ve süresini) iblisçe gasp etmektir; ekonomi havuzunu hortumlayabilmek için spekülatörlük ideolojisini -ekonomik ilişkiler ve ötesindeki- bütün sosyal katmanlarda yaygınlaştırarak toplumu gerçekliğin uzağına (putperestliğe) sürüklemek de tüm bir toplumsal hayatı gasp edip öyle soysuzlaştırmaktır.
İnsan insanın üzümüdür.
Tıpkı kaka ile mamanın ayrıştırılamadığı bebeklik çağı gibi henüz daha doğru ile yanlışı ayırabilme erginliğe ulaşamadığı için sadece birbirinin onaylamalarından istikamet alabilen iki ayaklı memeli sürüleri içinde 7 gün 24 saat çalmaktan başka bir şey düşünemeyen isterik putperestler çoğalır da çoğalır, dört bir tarafı spekülatörlük tutar. Yalnız iş değil aşk da sevgi de hatta bir selam bile yani bütün bir hayat spekülasyon olur.
Ekonomistlerin gerçek ekonomiyle -ara sıra iki lafın belini kırmak da dahil- uzak yakın bir ilgisi (aklı ermeksizin var idi ise de artık o da) kalmamıştır; gerçek ekonomiyi çünkü gerçek olmayan ekonomi (spekülatörlük) üstünden algılamaya -putperestçe- mecbur bırakılmışlardır.
Baba, koca, oğul gibi erkek figürler (genel anlamda erkeklik) üstünden kendini ifade etmeye mecbur bırakılan kadınlığın kendi gerçek tanımına bir türlü ulaşamıyor olmasına benzer şekilde, spekülatörlük verileri ve göstergelerinin bulandırıcı örtüsü altından gerçek ekonomiyi algılamaya mecbur bırakılan en çakırpençe akıl dahi gerçek ekonominin tanımına asla ulaşamaz.
Küresel spekülatörlük mitolojisine tapınan putperest ekonomist için gerçek ekonomi -kendi güvenliği açısından- gözünün kuyruğuyla bile bakmaması gereken yasak bölgedir.
Ekonomistlerin gerçek ekonomiye (doğrudan doğruya) yoğunlaşması para mafyasınca omerta yasasıyla kesinkes yasaklanmıştır.
Olsun da kıyısından köşesinden bir parça bir toparlayıp ekonomide daha sade, daha anlaşılır olmayı savunan bir ekonomist çıkarsa o saniye aforoz edilir.
Ondandır ki gerçek ekonomi ancak -psikolojik üstünlük sahibi- dayanıklı iradelerin harcı olabilir.
Sabah kalkıp akşam yatana kadar (ve uykularında bile) -bilerek ya da bilmeyerek- sadece spekülatörlük (yani faiz, döviz, borsa ve türevlerinden oluşan piyasalar) tezgâhı ile ilgilenen ekonomistlerin -dozları farklı olmakla birlikte- Batıda da Doğuda da gerçek ekonomiye etkileri sadece -çalmak (ve çaldırmak) suretiyle- (toplumun) kalkınmasına, gelişmesine sonuna kadar köstek olmak (feyiz adına ne varsa -çalmak ve çaldırmak için- hepsine arsızca abanıp toplumun üretkenliği örseleyerek yoksulluğu aşmasını sonuna kadar zorlaştırmak) şeklindedir.
Ondandır ki -putperestliğin gelmiş geçmiş en donanımlı ve en becerikli, en belalı ve en gudubet ruhbanları olan- ekonomistler gelecekte (nesnel tarihte) iki şekilde lanetlenecekler:
(Birincisi) ya -basit- gerçekleri algılayamadıkları için hödük (ve ikincisi) ya da -o basit gerçekleri görmezden gelip- bile isteye para mafyasına secde ettikleri için müptezel hayat erkeği damgası yiyecekler – sonsuza kadar lanetle anılacaklar.
Yüzlerce yıl önce Kuran sonsuza dek ateşe mahkûm ederek spekülatörleri aşağılık cehennem yaratıkları olarak sonsuza dek lanetlemiştir.
10 bin sene önce ile bugün arasında ne fark varsa [sayısız] bin sene sonra ile bugün arasında -verilerin görece bolluğu oranında- nesnellik algısı ve akıl yürütme yetkinliği bakımından (örneğin, günümüzdeki birinin fotoğrafından gözlerini inceleyerek hangi hastalıkları taşıdığı ya da öykü, şiir, makale vs. bilimsel, sanatsal yazılarını çözümleyerek hangi psikolojik hastalık veya sapıklıklar barındırdığını teşhis etme yetkiliğine kadar) mislilerce daha fazla fark olacak ve bir de artık toplumlar (ve -daha çarpıcı olanı- sıradan bireyler) eskisi gibi görünmez (kayıt dışı) değil, o yüzden (sadece tarihsel ehliyeti olan azgın ekonomistler sonsuza dek isim isim lanetle anılacak olsa da) spekülatörlüğe bulaşan herkes sonsuza dek (diğer insani özelliklerle birlikte utanma duygusu da gitgide daha gelişecek olan) kendi genetik nesillerinin bizatihi utanç kaynağı olacaklar.
Olumsuzluklarıyla yüzleşemeyen putperestliğin ağlarına hapsolur.
Bir de bir üçüncü kategoride ekonomistler var ki bunlar tam anlamıyla birer hilkat garibesi.
Tecavüzcüyü düşünün, tecavüzcülüğü savunmasından daha doğal bir şey olabilir mi?
Fiilen tecavüzcü olmasa bile birçok iki ayaklı memeli erkeği, örneğin -basına yansıdığı kadarıyla- kimi erkek hakim ve savcılar, bu tür davalarda takındıkları tavır ve gerekçeleriyle -farkında olmadan- aslında tecavüzcülüğü savunur [tecavüz mağduru bir parça adalet için başına gelen felaketi -yeniden yaşıyormuşçasına- binbir sıkıntıyla anlatmaya çalışırken kürsünün arkasındaki hüküm verici erkek porno fantezilere dalıp fallusunu sıvazlar] çünkü işin gerçeği çoğu iki ayaklı memeli erkeği için tecavüz -ne acı ki- mastürbasyon fantezilerinden sadece bir tanesidir.
Ama ya tecavüz mağduru… tecavüze uğramakta olan tecavüzcülüğün propagandasını yapıyorsa ona ne denir? Ucube mi, hilkat garibesi mi… ne, kıyamet alameti mi?
Dolandırıcı tabii ki çeşitli göz boyayıcı iletişim yöntemleriyle dolandırıcılığın propagandasını yapıp dolandırma faaliyetlerini -doğadaki bütün tuzaklar (mesela örümcek ağı) gibi- olağan göstermeye ve av alanına sistematik olarak -doğadaki (mesela örümcek) gibi- kurbanlar çekmeye çalışacaktır; ama heyhat, dolandırılmakta olan -ne çeşit bir neyin inadıdır ki- dolandırıcılığın savunuculuğunu yapmaktan neden kendini alamaz?
Hep avlanan olduğu halde bu olumsuzluğunu kabullenip yüzleşemediği için avcılığın propagandasını yapmaktan geri duramayan gün yüzü görebilir mi?
Kimi şaşkın ekonomistler spekülatörlüğü kastederek safça ‘kumar ekonomisi’ tabirini kullanır. Bunlar kumarı bilmediğinden böylesi yanlış benzetmeler yapar.
Vegas’ta bir kural vardır: hiçbir hile hurda olmadan salt şansın yardımıyla sürekli kazanan biri bir limite ulaşınca kibarca engellenir ve başka türlü cafcaflı armağanlarla kumardan uzaklaştırılır; çünkü (gerçek) kumarda -büyük çoğunluğuyla kazanan olsa da- kasa asla hep kazanan olamaz – zar, kâğıt vs. her ne ise o, geldi mi de gelir… peş peşe, sayısız kez.
O yüzden ekonomide spekülatörlük kumar değildir, hileli kumar masasıdır. İşte kasa ancak hileli masada hep kazanır.
Şimdi çok basit bir okuma:
Küresel spekülatörlük tezgâhını (hileli masa ekonomisini) kuran pek tabii ki -aynı çiftlikbank kurucuları gibi- kendi çıkarları çerçevesinde kurmuş ve yönetiyorken -bir düşünelim- o hiç sömürülmekte olan çevre ülkelerin çıkarına olabilir mi?
Karayı bulup parayı alabilen… var mı öyle biri?
Sömürülen ülkelerin ekonomistleri gelecekteki nesnel tarihte (hödük veya müptezel olmanın dışında) ayrıca dangalak damgası da yiyecekler; çünkü -her öğün bebek eti ile beslenen para mafyasına ait- küresel spekülatörlük mitolojisinin dayattığı yöntemlere itaat ederek gerçekte sadece kendi ülkesinin sömürülmesine hizmet etmekte ve sadece kendi ülkesinin sömürülmesinin propagandasını yapmaktadırlar.
Mitolojiyi eğlence diye yutturuyorlar. Güney Amerika’da kalbi sökülmüş çocuk cesetleri çıkarılıyor. Bunlar birkaç yüzyıl öncesine ait. Mitolojiye kurban edilmiş hepsi. Bütün bir tarih ve tarih öncesi benzeri azgınlıklarla dolu ve istisnasız hepsi mitolojilerin (putperestliğin) marifetleri.
Kanunsuzluğu aşamamış çevrenin ilkel toplumlarına dünyayı dar edip bebek çocuk umursamaksızın istikbalden sömürerek saltanatını sürdüren küresel spekülatörlük mitolojisi sadece -her öğün bebek eti yiyen- sömüren ülke ekonomistlerinin savunabileceği iblisçe bir azgınlıktır.
Sömürülen ülke ekonomistlerinin küresel spekülatörlük mitolojisini savunması, tecavüz mağdurunun tecavüzcülüğü savunması kadar bihuş bir karaktersizlik durumu değil ise -daha kötüsü- çoluk çocuğunu seks manyaklarına peşkeş çeken kavat baba figürü kadar mekruh bir karaktersizlik durumudur.
https://yadi.sk/i/XTKnrtoY3Uw385
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş