İktidar müptelalığı
İktidar -yıldız tozundan doğma- ilk bağımlılıktır.
Muktedir olabildiği sürece hayat vardır ve tam tersi.
O yüzden üstünlük sağlamak -diğer bütün yaşamsal gereksinimleri önceleyen- vazgeçilmez bir bağımlılıktır.
İktidar açlığı ne kadar keskin ise bir canlının hayatta kalma şansı da o kadar yüksek olur, ama bolluğa (medeniyete) ulaşan iki ayaklı memelide işler tersine dönmüştür; çünkü kıtlık ve bolluk -hastalık ve sağlık gibi- taban tabana zıt olgulardır, kıtlıkta fayda olan yoğun güdü bollukta zarar verir. Örneğin ne bulursa mideye indirebilecek kadar kursaksız olmak, kıtlıkta büyük bir avantajken bollukta obezite gibi büyük bir belaya yol açabilir – hastalıkta kullanılınca sağlık üreten ilaç sağlıkta kullanılırsa hastalık üretir.
İktidar sadece bir kazanım değildir, o aynı zamanda -her kazanım gibi- o oranda bir yüktür ve miktarını aştığı oran kadar -tüm etki alanlarında- yıkıcı bir zehir işlev görür… yemek gibi, ilaç gibi, hatta su gibi… miktarını aşarsa su bile öldürür… öldürmezse daha kötüsünü yapar, süründürür.
Her şeyi kendisine isteyen her iki ayaklı memelinin anlayamadığı, o ‘her şeyi’ yönetebilmenin olanaksızlığından dolayı altında ezilmenin kaçınılmaz olduğudur.
Bir, 100 kilo kaldırmak var; bir, 1 tonun altında kalmak.
Kozmik sistemde iktidar hırsı (kim ne alabilirse) hiçbir sınır tanımaz; ama yetenek motivasyonu öyle değil, o -acı verici derecede- baskı altındadır.
Hiçbir canlı yeteneğinden daha fazla bir yetkiyi zaten kullanamaz.
Genel anlamda bağımlılık -yetenek sınırlarını aşarak- psikolojik ve fizyolojik yapıya altından kalkamayacağı yükler bindirmektir.
Bağımlılığın motivasyonu ‘açlık’ -kıtlıktaki sürü yaşamında zaten limiti aşacak seviyelere ulaşamadığı için yıkıcı bir sonuç yaratamazken- bolluktaki medeniyette bedelini illaki kötü ödetir.
Bira ve sigara ile başlayıp esrar, hap vb. gibi basamakları bir bir çıkarak en sonu eroinle zirvesine ulaşan meşhur bağımlılık hikâyesinin siyasetteki karşılığı iktidardır.
Oyla vb. -bir biçimde- iktidarı ele geçirmek -tam da- şahdamarından paso eroin şırınga etmeye benzer.
Önce her şey (hak ve özgürlükler, ekonomi vs.) oluyormuş gibi olur -kısacık bir süre ama- ve sonra muktedirliğin cicim ayları bitince -yönetilebilir sanılan o şey (iktidar açlığı bir travmaya dönüşüp) ipleri ele alınca- bağımlılık hikâyesinde artık dönüşü olmayan yola girilir.
İktidar güdüsü başka hiçbir bağımlılığa benzemez… Sırf olasılığa dayalı bir beklenti olsa bile iktidar güdüsü, Marks gibi dev bir aklı bile zehirleyip -hukuk kavramını yok sayacak kadar- algısını şaşırtır.
Lenin de olsa Atatürk de olsa sökmez, iktidar müptelalığına karşı durabilecek hiçbir irade yoktur. İktidar olmadan önce ne söylemişse -ne söz verdirmişse- tam tersini yaptırır.
Kan davacı politika
Hep daha çok iktidar, hep daha fazla iktidar… travmayı besle de besle… yedikçe acıkan bir asalak.
Türkiye’de sonuç korkunç:
(PKK, Fetö ve daha sürüsüyle irili ufaklı kan davaları yetmezmiş gibi…) ülkenin yarısı, ülkenin diğer yarısını aşağılayarak ancak kendini iyi hissedebiliyor ve ülkenin aşağılanan yarısı, ülkenin aşağılayan diğer yarısını aşağılayabilmek için bileniyor da bileniyor.
Cumhuriyetten sonra ülke ‘Türk ırkı’ fantezisine kurban edildi, ‘kart kurt, cart curt’ düzeysizliğine indirgendi koca bir ülkenin kültürü. Öyle ki -resmî ideolojiye dair- beş cümleden sonraki altıncı cümleyi kurmak -kesin- vatan hainliği eğilimi gösteriyordu.
AKP’den sonra -şimdi de- ‘Sünni mezhebi’ fantezisine kurban ediliyor koca memleket.
Mezhep de ne mezhep ama, bebek kesmekle (kardeş katli) ve kara iftiracılıkla (Alevilere) sabıkalı yüzde çoğu Kuran’ı eline bile almamış (müşriklere rahmet okutan) adaletsizliğin dibi… öyle bir mezhep.
Bütün bilinen beyin yıkama (psikolojik savaş) yöntemlerini yoğunlaştırılmış bir şekilde üstün bir başarımla uyguladıkları halde milliyetçi azgınlar ‘Türk ırkı’ fantezisini tutturamamış ve sadece kafası basmaz rezil bir ivedikler nesli yaratmışken muhafazakâr azgınların ‘Sünni mezhebi’ fantezisindeki İvedikyen ısrarları çocukları daha çok yıkıma uğratmaktan başka hiçbir sonuç üretemeyecektir.
İktidar müptelalığı ‘istikbal’ tecavüzcülüğüdür.
İktidar müptelalığı nesilden nesle güzelim ülkenin genlerini gitgide daha da zayıf düşürmekten başka hiçbir işe yaramadı.
Toplu (siyasal) sapıklık partisine döndü memleket.
Üstünlük yakalayınca bir sen yumruk patlatıyorsun, üstünlük elde edince bir o yumruk çakıyor… bir sen, bir o, bir sen, bir o… ‘Dayak yiyen kim?’ diye sormak ayıp olmalıyken bu böyle -zırdeliler şenliği gibi- sürüp gidiyor. Üstelik ‘bir sen, bir o’ da bir tane değil, bir sürü ‘bir sen, bir o’ var ve durmak nedir bilmiyorlar.
Erdoğan iktidardan düşerse onun devrilmesini isteyenler kuru bir tatminden başka hiçbir şey yaşayamayacak. Galatsaryın Avrupa şampiyonu olduğunda yaşattığı gibi, birkaç gün -haz hormonlarının coşkusuyla- zıp zıp zıplayıp sonra herkes kendi sefil yaşamına yorgun argın geri dönecek ve kalan zamanlarını -hep olduğu gibi- tekrar tekrar kendini kandırmalarla tüketecek.
AKP’den sonra iktidara kim (ya da kimler) gelirse gelsin -oldu olalı olageldiği gibi- gene hiçbir şey yoluna girmeyecek. Çünkü -eski tas eski hamam- vaat sınır tanımazken yöntemi ara ki bulasın. [Ne acı ki ekonomide tek istikrarlı dönem ‘Üst Akıl Vesayeti’ hüküm sürerken yaşandı, çünkü -batılı kafanın alt evrimi- yerli kafada ‘kötülüklerin sürdürülebilirliği’ daha gündem bile değil.]
Az buz değil yüzlerce yıldır bu memleketin iki yakası bir araya gelemedi.
Çünkü siyaseti av… ekonomisi terelelli… para birimi topal eşek…
Eğitim öğretim sisteminin başı kesilmiş…
Sonuç:
Bayrağı psikopatlık ideolojisi kıroluk tatmin müptelası (kan davacı) bir toplum -zincirsiz zırdeli gibi- kendini yırtıyor, paralıyor.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş