Uluslararası enerji uzmanı Mehmet Öğütçü, iyi ve kötü özelleştirme, yararlı ve yararsız yabancı sermaye yatırımları arasındaki farkı anlattı:
Ülkenin “olmazsa olmaz” kamu ve özel sektör varlıklarını önünü arkasını düşünmeden uluslararası gruplara satmakta beis görmeyenlere, bunu piyasa ekonomisinin gereği olarak takdim edenlere bu kısa yazım.
Fransız hükümeti, hatırlıyorum ben hala “Zenginler Klubü” OECD’de çalışırken 2000’li yılların başında, Fransız firmalarının yabancı Şirketlerce satın alınmasına güçlü şekilde direniyordu.
Gıda ve içecek şirketi Danone’un önce Japonlara, sonra da Amerikan Pepsi’ye satışına “stratejik sanayii” gerekçesini kullanarak geçit vermedi. Yahoo’nun Fransız İnternet video şirketi Dailymotion’un yüzde 75’ini almasını da engelledi.
Aynı şekilde Trump yönetimi geçenlerde Çinli Canyon Bridge Capital Partners firmasının Amerikan teknoloji grubu Lattice Semiconductor’ı $1.3 milyar’a satın almasını “milli güvenlik” gerekçesiyle bloke etti.
Meşhur Jack Ma’nın Çinli Ant Financial şirketinin MoneyGram’ı almasına, China Oceanwide Holdings Group’un yine Amerikan sigorta şirketi Genworth Financial’ı ele geçirmesine de izin verilmedi.
Daha öncesinde Çinli petrol şirketi CNOOC, bir Amerikan petrol şirketini yine “milli güvenlik” gerekçesiyle alamamıştı.
İranlılar, ihaleleri kazanmalarına rağmen havaalanı ve telekomünikasyon işlerini Türk firmalarına siyasi bir kararla vermemişlerdi.
Benzeri “ekonomik milliyetçilik” karar ve engellemeleri birçok (başka ülkelerde ticaret ve yatırım liberalizasyonunu savunan) Batı ülkesinde son derece yaygın.
Bir de “milli ve yerli” olduğunu söyleyen ülkelerdeki stratejik sektörlerin nasıl cömertçe uluslararası oyunculara açıldığına, milli-yabancı dengesinin bankacılıkta, sigortacılıkta, savunma sanayiinde, gıda ve içecekte bozulduğuna bakmak lazım.
Not: “Kaliteli”, yani sıfırdan tesis inşa eden (green field), ileri teknoloji ve elverişli finansman getiren, yetenekli işgücü yetiştiren, istihdam sağlayan, dış bağlantılarını da ülkeye taşıyan, katma değer yaratan yabancı sermayenin tabii ki başımızın üzerinde yeri var.
Gerekiyorsa teşvikler de sağlanarak.
OECD Uluslararası Yatırım Başkanı olarak 2000-2005 arası dünyanın her yerinde bu tezi geliştirdim savundum, Çin’den Brezilya’ya, MENA’dan Güneydoğu Avrupa’ya destek verilmesinin öncülüğünü yaptım. Halihazırda birçok ülkede yabancı yatırım işlerinde “oyuncu” olarak aktifim. Bu konuda “best practice”ler geliştirdik.
Yani, yabancı sermayenin “akıllıca” kullanılmasından yanayız.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş