Trump reyizin koltuk için ABD gündemine bıraktığı en önemli konulardan birisi “vergi reformu” meselesidir. Ancak ABD’nin vergi reformu sadece ABD için bir gündem maddesi değil tüm dünya için dikkate alınması gereken bir mesele haline gelmektedir. Çünkü G20 gündemine alınan uluslararası vergi konuları bağlamında ciddi adımlar atılmış, ülkeler ve OECD bu anlamda dikkate alınması gereken bir yol kat etmiştir.
Trump reyizin vergi reformu kurumlar vergisi oranının düşürülmesi ile ilgilidir. Ama bu durum ABD’nin vergi gelirlerini çok da tehdit eden bir husus değil benim kanaatimce; çünkü, çok uluslu zalım ve aynı zamanda mazlum şirketler çok ciddi biçimde veriden kaçınmaktadırlar. ABD’de şirketler için vergi tarifesinin “%15, %25, %34 ve %35” şeklinde artan oranlı olduğu ve mukim şirketlerini, dünya çapındaki gelirleri temelinde vergilendirmekte olduğu düşünüldüğünde vergi yüklerini azaltmak şirketler için adeta finansal bir öncelik haline gelmiştir.
Kısaca, ABD’deki yüksek vergi oranları vergiden kaçınmak hatta yeri geldiğinde vergi kaçırmak için ciddi bir motivasyon sağlamaktadır. Diğer taraftan, küresel finansal yapı vergi yükünü hafifletmek için oldukça elverişli bir ortam sağlamaktadır. Hele de işin içine vergi cennetleri ve idari yapısı yetersiz üçüncü dünya ülkeleri girdiğinde çok uluslu ahleksiz şirketler kolayca baştan çıkmaktadır.
G20 gündeminde ele alınan en önemli konu başlıklardan birisi olan uluslararası vergi konusu bir kurumlar vergisi meselesidir. 2008 finansal krizinden sonra bu mesele siyasi bir taban da bulmuştur. Zalım şirketler daha az vergi vermek için çeşitli yollar bulurken krizin tüm yükünü halk sırtlamıştır. Dolayısıyla, demokratik kamu oyu için de bu tür bir reform kulağa hoş gelmektedir. Kaldı ki, ABD, AB ve Okyanusya bölgesindeki sivil toplum kuruluşları da (özellikle de Oxfam ve Eurodad) konuya ilgi göstermektedirler. Aynı duyarlılığı güzel memintolu ve yiğit aktivistleri bünyesinde barındıran FEMEN’den de bekliyoruz.
G20 gündemindeki konu OECD tarafından olgunlaştırılan BEPS Projesi ve Finansal Bilgi Değişimi Mekanizması olarak özetlenebilir. BEPS projesi, bugün çok uluslu şirketler tarafından yaygın olarak kullanılan vergi planlaması araçlarına ve yöntemlerine ilişkin çözüm önerileri üreterek bunları mevzuat ve uygulama alanına taşımayı amaçlamaktadır. Konu ilk ortaya çıktığında önemsemek bir nebze zordu ancak gelinen aşamada ülkeler özellikle transfer fiyatlandırması ve finansal hesap bilgilerinin değişimi konularında ciddi bir yol kat etmişler ve ciddiye alınmayı hak etmişlerdir. Hatta gidişat öyle gösteriyor ki bu sürecin dışında kalan ve BEPS projesinin çıktılarını dikkate almayan ülkeler kurumlar vergisi gelirlerini de riske atacaklar…
Özetleyecek olursak, ABD’deki vergi reformu ile BEPS projesi, farklı boyutlarda ilerleyen ama birbiriyle uyumlu/tamamlayıcı süreçler gibi görünmektedirler. ABD hali hazırda yüksek bir vergi kaçağı sorunuyla boğuşmaktadır ve buna karşı alınması gereken önlemlerin büyük ölçüde uluslararası sahada alınması gerektiğinin de farkındadır. Bu yüzden de acımasız davranmaktadır. Bkz. FATCA Daha düşük vergi oranları ve daha uyumlu mükellefler, ABD’nin mali faydasını maksimize edeceğe benziyor ve atılan adımlar da dünyada yeni bir finansal disiplin dalgası meydana getireceğe benziyor. Ayrıca, ABD bu konuda AB’yi de yanına almış durumda; şöyle ki AB adalet divanının çok uluslu şirketler aleyhine yürüttüğü davalar oldukça çetin diyaloglara sahne oluyor.
Hadi hayırlı reformlar…
Muzmin Bezgin
Bide derler ki insanoğlu aklını kullanarak ders alan tek canlıymış…Eyy kuş beyinli cahil batılılar biraz ders alın yahu.Nedir öyle şirketleri vergilendirmek için çabalar falan,bırakınız kaçırsınlar çıkarın af ları,gidin muazzam uzlaşmalara,silin borçlarını.Elinizin altında yüz milyonlarca vatandaş! var.Basın dolaylı vergileri,seve seve alın milletten istediğinizi.Asır olmuş 21 adamlar nelerle uğraşıyolar şaşmamak elde değil…(güncel tabirle “ben şok”)
Eregion Horl
Esasında bir ulus devlet olan ancak bir imparatorluk gibi de hareket eden ABD’nin hem yerel hem de uluslararası iktidarını tesis etmek için diğer küresel aktörlerle bir win-win situation meydana getirme çabası şu anda vuku bulan… Aslında yüzyılın ruhuna uygun sayılır… En azından, anlamsız ve şirket karlılıkları haricinde hiç birşey için elle tutulur bir olumlu fayda sağlamayan vergi rekabetine karşı somutlaşmış bir irade var ortada…
Eregion Horl
Ohaaa…
Bu kadar bariz bir ironiyi anlamamışım…
Ciddi ciddi aslında öyle değil diye cevap yazmışım:)))
Artık nasıl bi kafa ile okuduysam…
Sanırım hayatı çok ciddiye aldığım bir ana denk geldi:)))
Selim Akgün
Halka yönelik vergi indirimi enflasyonu yukarı iteceği için faizlere yukarı yönde baskı yapar. Ama bahsettiğiniz yönde sadece kurumlara-şirketlere yönelik vergi indirimi olacaksa durum farklılaşır. Şirketlerin vergi yükü cezbedici oranlarda düşerse vergi cennetlerinde demirlemiş para ABD’ye döner. Bu da sanılanın aksine ABD tahvil faizlerini aşağı iter. Piyasa bunu da mı yanlış fiyatlıyor?
Eregion Horl
Teknik açıdan da doğru bir tespit…
Şöyle ki, mevcut uluslararası vergi yapısı içerisinde çok uluslu şirketler (ki küresel ticaretin en az yarısını bunlar yapıyor…) grup şirketlerinin finansmanı için vergi cennetine sermaye konuşlandırarak tüm küresel sermaye işlemlerini buradan gerçekleştiriyor ve vergi yükü yüksek ülkelerde kaldıraç oranlarını artırıp, düşük olan ülkelerde yoğunlaştırıyorlar… Ancak bu durum tahvil pazarına ne kadar yansır bilemem… Daha derin bir bakış açısı ister bu husus… Şirket bilançolarının değişeceği kesin ama bu değişimin meydana getireceği etki belirsiz…
Eregion Horl
Sermaye, şirketlerin operasyonlarını finanse ediyor çünkü…
Bu ABD’ye geldiği zaman da operasyonları finanse edecek büyük ölçüde, sermayenin tahvil pazarına gitmesi çok da olası değil…