İkinci dünya savaşı öncesinde Alman halkı, doğu mitolojilerinin sağladığı bir altyapıyla savaşa hazırlanıyordu. Himler bu mitolojik ögelerden birisiyle, “Bagawat Gita” ile, özellikle yakından ilgilenmişti.[1] Çünkü bu mit, bireyin öldürme arzunu serbest bırakan psikolojik bir zemin hazırlıyordu. Bagawat Gita miti, isteksiz bir savaşçının, kendi iradesine rağmen daha üst bir “iyi” için tüm akrabalarını katlettiği bir hikâyeyi anlatmaktadır. Bagawat Gita’da teolojik eksenli bir dava bulunmaktadır. Ve tanrı, savaşçıya bu dava uğruna öldürmesinin hoş karşılanacağını ifade eder.
Bu paragrafı olduğu gibi kopyaladım. Çünkü yeniden dikkat çekmek istedim.
Tarih boyunca insanoğlu evrensel biçimde iki önemli yapay kitle üretmiştir. “Kilise” ve “Ordu”
Bunlar yapay kitlelerdir, yani bunların dağılmasını önlemek ve yapısal değişikliklerden korumak için belli bir dış zorlama gereklidir. Böyle bir kitleye katılıp katılmayacağı sorulmaz insanlara, ya da bunlara katılım insanların keyfine bırakılmaz. Aynı şekilde, kitleden ayrılmaya yönelik herhangi bir girişim kovuşturmaya uğrar, şiddetle cezalandırılır. Öyle ben çıkıyorum deyip kurtulmak yoktur.
Bu iki yapay kitlede benzer illüzyonlar yaşanır. Her ikisinde de kitleyi bağrına basmış bir lider vardır, kilisede “Jesus”; orduda “high commander”…
Her şey bir illüzyona bağlıdır. Bu illüzyon biterse bu kitlelerde sarsılır, hatta dağılır. Çünkü bir hiyerarşiyi çalıştırır bu illüzyon.. Peygamberler, azizler, rahipler; high commanderlar, coronerlar, majorlar, sergantlar vs..
Yalnız bu yapay kitleler tarihsel süreçte bir şeyin ihmalini ağır ödemişlerdir. Gerek ordu gerek kilisede libidonun gözden uzak tutuluşu, sürekli bir biçimde bastırılışı pratik bakımdan sakıncalar doğurmuştur. Nazilerin miras aldığı Prusya militarizmi, bunu birinci dünya savaşında kendi üzerinde yaşamak zorunda kalmıştır. Sonuçta, Alman militarizmi kendini mahvoluşa sürükleyen bir tür savaş nevrozu içerisinde, kendilerinden bekleneni yerine getiremeyen ya da getirmek istemeyen askerlerle savaşmak zorunda ve mağlup olmak durumunda kalmıştır.
Mahvoluşlar, paniği de beraberinde getirir. Panik içerisindeki kitlede, insanlar birbirilerini kollayıp gözetlemekle uğraşmazlar artık… Panik havası içerisinde önderle bağın kopması durumu, kitlenin bireyleri içerisindeki karşılıklı bağlarında çözülüp dağılmasına yol açar. Kitle, kafası koparılan bir Bologna şişesi gibi tuz buz olur.
Tabi dinsel kitlelerin dağılışı daha zordur. Çünkü dinler kapsamına aldıkları için sevgi dinleridir; dışında kalanlar için ise acımasız ve hoş görüsüzdürler.
[1] https://www.quora.com/Which-translation-of-Gita-did-Hitler-Himmler-and-other-Nazis-read
Dr.ilknur üner
Elinize sağlık nefis bir yazı olmuş.Osmanlıda padişahlara verilen payeleri de çok güzel açıklıyor.Padişah, hem ordunun lideri hem de halifelik yolu ile en önemli dini temsilci olması da tam da bu anlattıklarınızla birebir örtüşüyor.Kitle psikolojisi 3’te ne var merakla bekliyorum