Sinemada gösterime girdiği dönemde fırtına gibi esmiş, herkes o filmden bahseder olmuştu. 1976 yılının en büyük gişe hasılatı yapan filmiydi. ABD’nin fakir, kenar mahallesinden çıkan bir dünya şampiyonunu anlatıyordu. Rocky filminin arkasında da gerçek bir hikaye yatıyordu. Hikayenin kahramanı bu filmi çekebilmek için inanılmaz bir mücadelevermişti.
1970li yıllarda banka hesabında yalnızca 106 dolar parası kalan, arabası olmayan ve hatta köpeğini besleyecek parası olmadığı için onu satmaya karar veren Sylvester Stallone, günün birinde adeta hayatını baştan aşağı değiştirecek bir senaryo yazdı: Rocky…
1949 yılında Çin Komünist Partisi, lideri olan Mao Zedong önderliğinde yönetimi ele almış ve ardından Çin Halk Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Ancak ülkenin bu noktaya gelmesinde büyük rol oynayan reformların sahibi Mao’dan sonraki devlet başkanı Deng Xiaoping’dir. Deng Xiaoping zamanlarından bu yana “Beş Yıllık Kalkınma Planları” ile ekonomik planlarını belirlemektedir. Bu beş yıllık kalkınma planları, son derece başarılı sonuçlar vererek, ülke ekonomisini şekillendirmiştir. Bu kalkınma planlarında ilk başta sadece kendilerine yetecek kadar mahsul üretip onun dışında ülke ekonomisine katkısı olmayan köylüler sanayileşme ile birlikte yavaş yavaş şehirlere göç etmeye başlamıştır. Tarım toplumundan sanayileşmeye hızlı bir dönüşüm yaşanmıştır.Ancak Çin’in hızlı endüstriyel dönüşümü ciddi problemleri de beraberinde getirmiştir. Sanayileşme ile beraber tarım üretiminde büyük bir düşüş sözkonusu olmuştur Kalabalık nufusun yaşanan açlık beraberinde ayaklanmaları ve protestoları getirmiştir. Çin,, önce tarım sistemini düzeltmekte sonrasında daha düzgün bir endüstriyel dönüşüm yaşaması sözkonusu olmuştur. Deng ciddi bir adım daha atıp Çin ekonomisini yabancı yatırımcıya açması ile bütün bu süreç hızlanmıştır. Çin’in dışa açılmış, aynı zamanda ekonomik anlamda da sıçrama sağlamıştır Ucuz iş gücünden dolayı ucuz maliyetli üretimlerde bulunan ülke ekonomisi diğer ülkelerle rekabette avantajlı durumda ciddi bir yatırım çekmiştir.Artık Çin dünyanın üretim merkezi olacak noktadadır.
Stallone yazdığı filmin senaryosunu Irwin Winkler ve Robert Chartoff adında iki yapımcıya göstermişti. Yapımcılar senaryoyu beğenmiş ve Stallone’ye senaryonun hakları için tam 350 bin dolar teklif etmiştir. Parasızlıktan çok sevdiği köpeğini bile satmak üzere olan Stallone için bu teklif gerçek olmayacak kadar olağanüstüydü. Ancak Stallone’nin anlaşma için bir şartı vardı.O da Rocky’i kendisi oynayacaktı…
Mecbur kalan yapımcılar Stallone’nin isteğini kabul ettiler ve filmin haklarını satın alıp United Artists adlı kuruluşa başvurdular. Filmin bütçesini 2 milyon dolar olarak belirleyen kuruluş, başrol oyuncusunun hiç tanımadıkları Sylvester Stallone olmasına şiddetle karşı çıkıyorlardı. Rocky’i, o dönemin yıldızlarından Robert Redford, Ryan O’Neal veya Burt Reynolds’un oynaması talep ettiler. Yapımcılar Winkler ve Chartoff, Stallone’nin bu konuda kesin kararlı olduğunu anlatınca, kuruluş da filmin bütçesini 1 milyon dolara indirdi.
Aynı zamanda, filmin zarara uğraması durumunda her şeyden sorumlu olacaklarına dair sözleşme imzalattı. Filmi çekebilmek için bütçeyi 1.1 milyon dolara yükselltebilmek amacıyla yapımcılar Winkler ve Chartoff evlerini ipotek ettirerek filmi çektiler.
Sylvester Stallone, filmin hikayesini 24 Mart 1975’de Muhammad Ali ve Chuck Wepner’in karşı karşıya geldiği boks maçını izledikten sonra kaleme almıştı. Bu maçta, 36 yaşındaki boksör Chuck Wepner’in Muhammad Ali karşısında hiçbir şansı olmadığı, en fazla 3 raund dayanabileceği düşünülüyordu. Ancak Wepner herkesi çok şaşırtarak Muhammad Ali’ye tam 15 raund dayanmayı başardı. Chuck Wepner, Muhammad Ali’den ne kadar sert darbeler alırsa alsın durmuyor ve dövüşmeye devam ediyordu. Ve böylece Stallone’ye Rocky senaryosu için ilham vermiş oldu.
Bu arada Chuck Wepner’in maçı teknik nakavtla kaybetmiştir.
Çin ekonomisi, 1980’li yıllarda yüksek enflasyon problemiyle yaşamış olsa da bu sorunu da çözüp büyümesine devam edebilmiştir. 1994 yılında yapılan devalüasyon Çin ekonomisinin ihracatında ciddi avantaj elde etmesini ve büyümesine ivme kazanmasını sağlamıştır.
2000li yıllarda ise (11. ve 12. Beş Yıllık Kalkınma planlarında)Çin’in , teknolojiye önem verip, üretim kalitesini arttırdığını, taklitçi üretim politikasından sıyrılıp kendi tasarımlarını ortaya çıkarttığını görmek mümkündür. Sadece üretim yönünden planlamalar yapmayıp temiz enerji kaynaklarını kullanmayı da kalkınma planlarının bir parçası haline getirmiştir.
Filmde, ABD’nin kenar mahallesinde yaşayan Rocky gençliğini geride bırakmış, bir boksördür.Tek bir odada yanlız bir yaşam mücadelesi vermektedir.Dünya Ağır Siklet boks şampiyonu Apollo’nun rakip olarak kendisine Rocky’i seçmesi ile hayatı değişir.Kimsenin şans vermediği Rocky artık kendisi gibi zor şartlardan gelenlerin kazanma umudu olmuştur.Kah et deposunda çalışan arkadaşının yanında etleri yumruklayarak antreman yapar kah kız arkadaşının hediye ettiği köpekle dondurucu soğukta gün ışımadan antremana başlar.
Rockynin hikayesi bir varoluş mücadelesidir.Belki de hayatında elde ettiği tek şansıdır.Ya Apollo’nun karşısında ayakta kalıp kendini ispatlayacaktır ya da maçı baştan kaybedip, sayfalara gömülecektir.
Rocky, çıktığı maçı kazanamaz ama ilk üç roundda bile ayakta durumaz diye şans tanınmayan boksör 15 round dünya ağır sıklet boks şampiyonuna dayanır.Hatta başabaş giden mücadelede sayı farkı ile kaybeder.Tüm dünya bu boksörü tanımıştır artık.Sefaletin içinden çıkan İtalyan Aygırı bir halk kahramanına dönüşür.
Çocukluğunda yüz felci geçirdiği için sinemada şans tanınmayan filmin senaristi ve oyuncusu Sylvester Stallone de artık bir dünya starıdır.
İşte bu film , zor şartlarda yaşayan insanların , başarı kazanmaları, hayata tutunmaları, hayalleri peşinden koşmaları için umutları olur.
Varoluş mücadelesi olan Rocky, dünya ekonomisinde ise Çin’in yakaladığı başarı ile aslında beden bulmuştur.Çin , aynı Rocky gibi sefaletin içinden, siyasi karışıklığın, kalabalık nufusun içinden sıyrılıp yaptığı ekonomik planlarla adını en büyük ekonomilerin arasına yazdırmayı başarmıştır.
Şartlar ne kadar zor, ne kadar dezavantajlı olursa olsun her kahraman kendi hikayesini kendi yazar.Stallone gibi pes etmeyen,hayallerinin peşinden giden, Çin gibi plan yapıp, çalışan ekonomisini 30 yılda 20 kat büyüterek adını dünya devleri arasına yazdıranlar, Rocky gibi rakibini sahada yere serer, zorlu maçlarda ayakta kalmayı başarırlar…..
Sefaletin içinden sıyrılan ekonomide Rocky olmak mı, yalancı baharlarla savrulmak mı, farkına varmadan borç batağında köle olmak mı??????
Bilmem anlatabildim mi?
Dr.ilknur üner
Ponçik senin anlatma ile ilgili bir problemin mi var?Her yazının sonunda anlatabildim mi , anlatabildim mi diye yazıyorsun.Anlatamadığını düşünüyorsan neden yazı yazıyorsun?Vallahi sen adamı öldürürsün.Bırak bu işleri televizyonda cinayet felan araştır.Diline doladın evilik programlarını onlar bitti, senin yüzünden hepimiz katil peşine düştük.En iyisi kısa yoldan kendini o işlere at.Bu işlerden sana ekmek yok.O kadar komik finans kitabı yazdın.Kendini paraladın.Kaç kişi aldı, okudu Allahaşkına hala boyunun ölçüsünü almadın.Boyuna yazıp duruyorsun….Okuyan yok anlamıyor musun bunu
Selim Akgün
Kendinize haksızlık etmeyin İlknur hanım. Değer bilmezlerin yaşadığı yanlış bir ülkede dünyaya gelmişsiniz sadece.
Aynı şey hor hakir görülen hekimler için de geçerli. 6 yıl okuyan pratisyen hekim meslekten sayılmıyor, illa uzman olacak. O da yetmedi hoca olacak. O da yetmedi prof. olmalı. Bu ne kıymet yıpranmasıdır kardeşim? Bu ne biçim tüketimdir.
Evet, o replik biraz tuhaf kaçmaya başladı o ayrı 🙂
Aslında günümüz finans dünyasının ciddiye alınan bir tarafı kalmamış ki, ciddi ciddi ekonomik analiz yazı yazılsın. Asıl bu tür ciddi yazı yazmakla insan kendini komik duruma düşürüyor. Piyasa yine kendi bildiğini okuyor. En iyisi tiye almak.
Dr.ilknur üner
Doğru söylüyorsunuz Selim beyciğim hayatı fazla da ciddiye almamak gerekiyor.O yüzden de asık suratlı finans dünyasına karşı gülümseyerek, kendimle dalga geçerek karşı duruyorum.Gelir dağılımının bu kadar adaletsiz olduğu, ırkçılığı yükseldiği, savaş ve paranın yükselen değerler haline geldiği, şizofren söylemlerin arttığı …vb bir dünyada gülümsemek en büyük direniş bence.Size de bol kahkahalı, bol gülümsemeli günler diliyorum.Herşey gönlünüzce olsun…
atalip
Valla ben anladım, sonunda refaha çıkmak için bir ton sopa yememiz lazım. Benim anladığım bu. Anlamadığım ise dayağı hepimiz ayrı ayrı mı yiyeceğiz yoksa toplam bir dayak var hepimize paylaştırılacak mı? Yine de kesin olarak anladığım bir şey var bazıları hiç dayak falan yemeyecek, hatta dayak atacak.
Paylaşımlarınız için teşekkür ederim.
Dr.ilknur üner
Atalip beyciğim, vallahi ben yeterince dayak yiyen ancak hiç maç kazanamamış toplumlar biliyorum.Emeklilerin açlık sınırında yaşadığı, ücretlilerin %40 vergi ödiyerek en yüksek vergi yüküne katlandıkları, temel ihtiyaç maddelerinin üzerinden bile yüksek vergiler alındığı, yaz-boz eğitim sisteminde öğretmenlerin-öğrencilerin-velilerin ezildiği, gençlerin işsizlikten kaybolduğu, asgari ücret alanların kendilerini şanslı gördükleri..vb toplumlar biliyorum.Dayak yemek de bu işin çaresi değil anlayacağınız.Kalkınma gibi bir zihniyet, kaygı, niyet, planın olması gerek bence .Yazıyı okuyup, değerli zamanınızı ayırıp yorumladığınız için çok teşekkürler.Saygılar
NOT:Yazmaya niyet ettiğiniz kitap konusunda da her daim buradayım, ne zaman isterseniz destek olmaya hazırım
Metin
Evet ringe biz çıkıp dayak yiyeceğiz,olaylara sebeb olanlarsa locadan bizi seyredip ,daha çok çalış,daha çok vergi öde diye tezahürat yapacaklar.
Dr.ilknur üner
Yazıyı okuyunca siz de aynı hissiyata kapılmışsınız Metin beyciğim.Okuyan herkesin dayak yediği hissiyatına kapılması ne kadar acı bir gerçek.Haklısınız ne diyeyim.Yazıyı okuduğunuz, duygularınızı düşüncelerinizi paylaştığınız için sonsuz teşekkürler.Saygılar