Sanırım paraanaliz Karamsarlar Adası! Ben de umutlu bir karamsarım. Umutlu olmam karamsar olmama engel değil. İnsanın gördüğü, duyduğu, gözlemlediği olayların tersine gerçeklerin hakim görüş olarak ifade edilmesi ve aksine olanların sesinin çıkmadığı bir dönem yaşıyoruz.
Burası da bir ekonomi sitesi olduğuna göre örnekler ekonomiden gelmeli. Biliyorsunuz, benim alanım ekonomi değil. Ekonomi hakkında bir kaç kelam ettiğimde bu gerçeği aklınızdan çıkarmayın. Eğer okuma yazma bilmeyen bir insansanız sözlü-görüntülü medyanın kahhar ekseriyeti ülkemizin durumunun iyi olduğunu, İsviçre’nin bir tık altında hayat standardına sahip olduğumuzu, çocuklarımızın eğitimde çağ atladıklarını,ellerinde tabletleri ile mahallelerindeki liselere girmek istemedikleri için 20-30 hatta 50 km ötedeki okullara gitmek istediklerini, ve hatta toplumsal kaynaşmanın artması için il merkezlerinden ilçelere bile öğrencilerin okumak için gittiklerini, tam istihdama ulaştığımızı, bu yüzden de çalıştıracak insan bulunamadığından falan bahsettiklerini görürsünüz. Bu verileri karar almak için temel kabul ederseniz hiç bir şey yapmaya gerek olmadığına ikna olur ve survivor seyretmeye dalarsınız. Survivor seyredenlerin aslında kendi hayatlarını idame ettirmek için katlandıklarını fark etseler, her şey ne de güzel olacak ama pompalanan yapay gerçek gerçeği esir almıştır. Ekonomide herhangi bir sıkıntı olmadığı halde hemen hemen her isteyene garantili kredi dağıtıldığında bunu ekonomide atılım için yapıldığına çok rahat inanabilirsiniz. Çünkü herkes öyle söylüyorken sizin karşı çıkmanıza gerk yok ki, karşı çıkınca elinize ne geçecek. Çoğunluğa uyun geçin.
Şimdi Ash deneyini merak ediyor olmalısınız. Ash deneyi;
Psikoloji Portalından alıntı:
“Asch deneyi 1953′de yayımlanan insanın karar verme sürecinde, çevresinin etkisinin ne denli önemli olduğunu anlamaya çalışan deneydir. Deneyi polonyalı sosyal psikolog Solomon Asch tarafından yürütmüştür.
“Asch deneyi”, deneklerinden, bir kart üzerine yerleştirilmiş siyah çubukları, birbirleriyle eşleştirmeyi isteyen bir deney. İçerisinde kullanılan yöntem çok basit; zorlayıcı bir tarafı yok. Kart düzeneğinde kullanılan yöntem de şu: bir kâğıt üzerinde yer alan çubuklardan bir tanesi solda tek başına dururken, diğer üç tanesi sağda yer alıyor. Deney yürütücüsü de, deneklerden, solda görülen çubuk ile sağda görülen çubuklardan birini eşleştirmesini istiyor. Anaokuluna gitmiş bir çocuğun bile, şayet bir engeli yoksa, çok rahat üstesinden gelebileceği bir şey. Gösterilen çubuklar aşağı yukarı şöyle:Asch deneyi grup baskısı/sürü psikolojisi hakkında önemli ipuçları veriyor. insanların farklı görüşlere sahip insanlar arasında, kendi kararlarına ne derece bağlı kalabildikleri ve bu kararları dışarıya yansıtmada ne derece başarılı olabildikleri sorgulanıyor. Kişinin gözle görülebilen gerçeklerden ve doğru bildiklerinden vazgeçerek çoğunluğun davranış ve düşüncelerinin esiri olduğunu ortaya koyuyor. Deney sonucunda Asch, ne yazık ki; bireyin içinde bulunduğu topluluğun standartlarına göre yaşamını ve düşünsel tercihlerini belirlediği sonucuna varıyor.
Asch deneyi , İnsanlar üzerinde yapılan en ilginç deneyler arasında çok önemli bir yere sahip. Sosyal-psikoloji deneyleri arasında da bir kilometretaşı sayılan bir deney. İnsan psikolojisi üzerine araştırmalar yapan birçok uzman tarafından, insan psikolojisinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor. Solomon Asch, 1953′de meşhur deneyini yapıyor: Tahtaya birbiriyle farklı uzunlukta çizgiler çiziyor hoca, bir denek var ve sınıftaki diğer öğrenciler “hocanın adamları”. Hepsi, farklı uzunluktaki çizgilerin eşit olduğunu söylüyorlar. Deneklerin %30′undan fazlası, yanlış olduğunu bile bile, “evet, çizgiler eşit” diyor.”
Deneyin 70 yıl önceden bugünleri açıklıyor. Deney çoğunluğun yine de gerçekleri bildiğini göstermiş olsa da, bugün deney yeniden tekrar edilse sanırım bu yüzde 30’un çok yukarıda bir sayı olacağını şimdiden bir kehanet olarak buraya bırakıyorum.
Kullandığım görsel konuyla biraz ilgisiz olarak görülebilir. Ancak her konuda okumuşların görüşlerinin küçümsendiği, okumuşların aşağılandığı bir dönem yaşıyoruz. Hemen fark edilecek gidişat ve sonuçların bile inkar edildiği bir dönem yaşıyoruz. Artık barbarlar bile kendi bildikleri izlerden yola çıkarak varacakları yerin ne olduğunu gördükleri bir döneme doğru yaklaşıyoruz. En acı gerçek, sofraya baktığında ortaya çıkan gerçektir. Yakında vizyona girebilir.
Eğlenceli hafta sonları.
Dr.ilknur üner
Çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.Sizi tebrik ediyorum.Soluksuz ve keyifle okudum.Yazınızın altına da imzamı atarım.Esasında sıkça zikrettiğim bir şey var o da futbol kulubü başkanlarının, muhtarların ve imamların peşindne yürüyen toplumların nereye varacağını kestirmek hiçte zor olmasa gerek.Saygılar…
Ragıp Toper
Gerçekten çok iyi ve çok anlamlı bir yazı. Kesinlikle katılıyorum. Hele son cümle, muhteşem.Teşekkürler.
Ayrıca, İlknur hanımın yazdığı yorumda kullandığı “…futbol kulübü başkanlarının, muhtarların ve imamların peşinde yürüyen toplumların nereye varacağını kestirmek hiç de zor olmasa gerek.” cümlesine de ben imzâmı atarım. Bir cümle ile, sapılan yolun, gidilen istikâmetin yanlışlığı ancak bu kadar güzel ifâde edilebilir.