Üstat Yeşilada’nın “Yeni Türkiye’de ilk elden giden bankacılık olacak” makalesini ve diğer yazılarını okurken gördüğüm yapısal reformlar ile futbol dünyasındaki taktiksel reformları kıyaslama ihtiyacı hasıl oldu,nedense.
8.Henry’nin talihsiz eşleri ile “Chelseazede” teknik direktörlerin kaderleri pek bir kesişiyor.Tıpkı siyasi fırtınalara kapılıp hasetle-kasetle postalanan politikacılar gibi oradan oraya savrulan,gönderilirken bile ceplerini dolduran Eurobesk antrenörler gibi .Ancelotti Premier League ve F.A.Cup ile Abramovich’in kalbine duble yol yapmış olsa da ipi çekiliyor,kellesi götürülüyor.Kimileri de II.Jose Mourinho gibi başarısızlıktan muzdarip…
Ne demişler?Alma Wenger’in ahını çıkar aheste aheste… Arsene hocamızla dalga geçtiği sene kovulması manidar.Küstah Fransız klişesi o kadar kupasızlığa rağmen hala takımın başında!
İtalyan Antonio Conte ise biraz farklı,”kurtarıcı” olarak süper teknik direktör kontenjanından Torino’lu Krypton’dan göreve çağırıldı.
Maviler,geçen seneyi 10.sırada bitirmişti.Mental açıdan çökmüş,gözden düşmüş bir takımı derledi topladı.
Stamford bridge için ufak ama teknik açıdan büyük fırça darbeleriyle şampiyonluğa erişti.Peki nasıl?
İlk fırsatta gönderilmesi planlanan Victor Moses,gol atmayı unutmuş bir Hazard,yarı veteran bir takım ve futboldan başka herşeyle meşgul olan eski forvet Diego Costa ile!
Geçen sene Arsenal’e 3-0 yenildikten sonra savunma kurgusunu değiştirip (Dahi Daum alınmasın) üçlü savunmaya dönmesi hikayenin başlangıcı değildi.Conte:”takıma uygun bir elbise bulduk” demişti.Haklıydı,o değişiklikten sonra oyunun şekli şemali değişti.
Lakin Lecce’li yiğidin yoğurt yiyişi hazırlık kampından belli olur.
Avusturya’daki hazırlık kampından itibaren,menüde makarna pizza bekleyen topçularına inat “kuruyemiş ve kurutulmuş meyve” ile beslenmeyi öğütleyen Hoca diyetisyen edasıyla “Çocuklar,bazı yemekleri sindirmek uzun sürer bu da maç esnasında ekstra yarım kilo taşımanıza neden olur”dediğinde futbolcu kardeşlerimizin yüzlerini görer gibi olmuşsunuzdur eminim.Aklıma Sergen’in yedek kulübesinde çekirdek çitlemesi,ardından “hafif” göbeklenmesi de gelmedi değil! Yakın zamanda Fernandao’nun aldığı kiloları görünce titreyip kendime geldim!Türk futbolunun marka değerinden bahseden olursa bir kez daha düşünsün,amin.
Biz konumuza dönelim.
Meğer keramet Ranieri’de değilmiş.Leicester adındaki mütevazi kulübü şampiyon yapan -tek başına takım- N’Golo Kanté Londra’ya geldi.
“The Blues”a Fransız ama futbola karşı “İngiliz” bu küçük dev adam mavi aslanları şampiyon yaptı da diyebiliriz.Mesela 30’luk Cesc Fabregas.İlk 11’e girdiği maç sayısı:11 Toplam asist:11.Verimlilik puanı herhalde %100 e yakındır.
İtalyan gazeteciler Conte için “günde 48 saat futbol düşünür” demişler.Halt etmişler,bizim de tesislerde yatan hocalarımız var.
Willian,John Terry ve Kurt Zouma gibi isimlerden yedek olarak faydalanabilmek de cabası.Eşli ve çocuklu mangal partilerinin de elbette şampiyonlukta barbekü sosu vardır.Milyon avroluk ego şişkinliklerine rağmen Metin-Ali-Feyyazlı kolej takımı havasını Londra’da estirmek için hakikaten iyi bir aşçı olmak gerekir.Conte’nin detaycılığı,mükemmeliyetçi taktisyen yapısı,çalışkanlığı takdire şayan.
“Siyaseten” futbola karışan karanlık zihniyetlerden pek haz etmesek de Bilgin Gökberk’in deyimiyle “Başakcity”nin başarısı Antonio Conte’nin yaptıklarıyla eşdeğer sayılamaz mı?Abdullah Avcı’nın icraatı Conte’nin mucizesine yakındır.Bütçelere bakarsak Conte’nin Avcı’dan feyz alması gerekir.
Her meselede olduğu gibi burada da önemli olan bireylerin başarısından çok altyapıdır.Abdullah hoca da bu temeli kuran,yaşatmaya çalışan bir değerdir.
Sinyor Conte de aynı şekilde takım oyuncusudur.Onun farkı Guardiola ve Mourinho gibi kafasındaki şablonu takıma adapte etmek değil,mevcut futbolculara en uygun dizilişi bulup,tüm detaylarıyla mükemmelleştirmeye çalışmasındandır.Kendisi bir sihirbaz değil ancak futbola bilimsel metotlarla yaklaşmış,antrenmana,disipline inanmış “takım ruhunu” ön planda tutan bir spor adamıdır.
Bizim de futbola,siyasete,ekonomiye bilim adamı gözüyle bakmamız,analitik düşünerek çözüme odaklanmamız gerekiyor.
Chelsea kupa koleksiyoncusu Mourinho’yu bile yeterli görmüyor,geçmişiyle övünerek vakit kaybetmiyor.Yeni kupaları kaldırmak için reform yapmaktan çekinmiyor,Conte’yi getiriyor.
Avrupa’yı Avrupa yapan Rönesans ve Reform yapabilecek zihniyete yükselmesi ve sürekli olarak kendisini geliştirmesi,yenilemesidir.
Kişiler gelir geçer,sistem kalıcıdır.Evrensel hukuku,adaleti,demokrasiyi,insan haklarını kişilerin üstünde gördüğümüz gün kazanacağız.
Aksi takdirde her alanda küme düşmeye mahkum olacağız.
Çado
atalip
Başlık bu bir futbol yazısı değildir ya da burada anlatılan sadece futbol değildir de olabilir. Bir an spor yazarı İslam Çupi’yi hatırladım. Onun yazılarına benzettim. Elinize sağlık, zevkle okudum.
cay_dr
Çok teşekkür ederim,başlık önerisi güzel gerçekten içeriğe uygun