Yarı baygın, talan edilmiş, hırpalanmış bir medeniyetler coğrafyası olan Afrika, Dünya’daki en büyük acıların da damla damla biriktiği yerdir. Yüzyıllar boyunca doğrudan batılı emperyalist iktidarların elinde kalan kıta, şimdi de devleti ele geçirerek oluşan yeni burjuvalar bulunmaktadır.
Nanterre’de dolaşırken “alkol yavaş yavaş öldürür” diye bir duvar yazısı görünce “olsun, benim vaktim var” diye yazının altına not düşen[1] ardından da “Situationist”ler akımını kuran ve fesheden Guy Debont’a göre;
Her ne kadar ekonominin gerçek efendisi yabancı emperyalistler olsa da kıtadaki ülkelerde, kompradorların, yerli ürünlerin satışlarına karşılık olarak yerel kitleler nezdinde bağımsız ama emperyalizm nezdinde bağımlı olan yerli devletin mülkiyetini elde ettikleri bir aşama gelir.
Bu durumda, birikim yapmaya muktedir olmayan yapay bir burjuvazi söz konusudur. Bu burjuvazinin tek yaptığı, kendisini koruyan devletlerden veya tekellerden gelen yabancı para yardımlarını ve yerel emeğin sağladığı artık-değerden payına düşeni israf etmektir. Bu burjuva sınıflarının burjuvazinin normal iktisadi işlevini yerine getirmede gösterdikleri aleni yetersizlik nedeniyle bu sınıfların her biri, burjuvazinin mirasını ele geçirmek isteyen ve yerel özelliklere az çok uyum sağlamış bürokratik modele dayanan bir yıkıma maruz kalır.
Fakat bir bürokrasinin temel sanayileşme projesinde kaydettiği başarı bile gelecekteki tarihsel yenilgisini zorunlu olarak içerir: Bürokrasi, sermaye biriktiren proletaryayı da biriktirir ve henüz var olmadığı bir zaman ve ülkede (yani gelecekte) kendi yadsınmasını yaratır.
[1] Ekşi’deki “ranini” mahlaslı yazardan alıntıdır.
0 adet yorum
Yorum yapmak için giriş yapmalısınız
Giriş