Günümüz toplumu gösterişli ama içi boş bir organizasyona benzemektedir. Varoluş gerekçeleri arızalı bir kavram olan metalaşmaya dayanmaktadır. Kendimizi temsil etsinler diye arabalarımızı, gömleklerimizi, içeceklerimizi, futbol takımımızı, akşam yemeği mekanlarımızı seçeriz. Ama, mutluluğu bu gösterişli nesneler kalabalığında arayanları büyük bir hayal kırıklığı beklemektedir. Çünkü insan kendi ereğinden yoksun bırakılarak bu yapıya hapsedilmiştir.
Bugün şehir merkezlerinde yükselen camlı gökdelenler, kıroluk kültürünün domine ettiği tüketim alışkanlıkları, cinsel baskı mekanizmaları ve insan doğasına yönelik diğer baskı unsurları, aslında ölümcül derecede hasta bir medeniyetin gün yüzüne çıkan semptomlarıdır. Bu gösterişli toplumun temelinde sahtecilik ve kıro bir cehaletin onayı bulunmaktadır. Dolayısıyla, bizim kapitalist toplumuzda hapsolduğumuz yazgı bunların tahayyülüne sığdırılmak istenmektedir.
Kıstırılmış olduğumuz bir yalnızlıkta maruz kaldığımız yabancılaşma bir karabasan gibi üzerimize çökmektedir. Korku, konfor, bölünmüşlük, kutuplara itilmişlik, tüketim zorunluluklarımız, finansallaşmamız saat başı güncellemeye tabi tutulmaktadır.
Diğer taraftan varoluşumuzun debelendiği trajik huylu sınıflarımız aşırılıklar arasında götürülüp getirilmektedir. Artık daha fazla enayi düş kırıklıklarının kocaman bir moloz yığınına dönüştüğünü fark etmektedir. Yine de, tüm dünyadaki ekonomik ve siyasi gerçekliğin vahim tablosuna rağmen insanoğlu aptallığından taviz vermeden değişen küresel pazara uyum sağlayacak gibi görünüyor. Tüm olup bitenin gerçekleştiği ve kendisini ezen gücün biriktiği piyasalara itaatkâr bir biçimde tabi olmaya daha fazla eğilimli…
Değişen tarihsel dinamiklerden oluşan tünelin içindeki karanlıkta kocaman bir göçük bekliyor aslında bizi. Bu noktada ürkütücü bir soru geliyor insanın aklına; bu göçüğe çarptığımızda, hayal kırıklığının yaşandığı ve iktidarın çözüldüğü yerde, para-militer ve lümpen bir hayata alıştırılan yoksullar kendi hallerine terkedildiklerinde, nasıl bir enerji açığa çıkacak?
Dr.ilknur üner
Elinize sağlık toplum mühyendisliğini çok güzel kaleme almışsınız.Dayatılan tek tip binalar, tek tip insanlar, tek tip yaşam biçimi…..