“Intensified state control over every sphere of socioeconomic life combined with radical decline of institutions of political democracy and with draconian and multiform curtailment of so-called ‘formal’ liberties.”[1]
Otoriter devlet; egemenliğin yasama organından yürütmeye geçmesi ve yürütmenin iktidarının yoğunlaşmasıdır; yasama, yürütme ve yargının hızlı biçimde birleşmesi ve hukukun üstünlüğünde ciddi anlamda aşınmadır; siyasi partilerin işlevsel olarak geri planda kalmasıdır; devlet aygıtını tüm hatları ile kesen paralel iktidar ağlarının ortaya çıkması ve bunların hesap verme mekanizmalarının dışında faaliyet gösterebilmeleri anlamına gelmektedir.
Siyasi krizler, kendi ritimleri, yüksek ve alçak noktaları, değişen agresif ve defansif basamakları, genişlemiş veya yoğunlaşmış dinamikleri olan gerçek süreçlerdir. Karmaşık bir konjonktürün siyasi yoğunlaşması olan siyasi krizler yalnızca yönetim biçimleri değil, aynı zamanda devletin kontrolü üzerindeki mücadelelerle, yönetim rejiminin dönüşümüyle şekillenmektedir. Siyasi kriz anlarında, iktidar bloğunun merkezinde yer alan toplumsal güçlerin ya da elitlerin nasıl organize olduğu, sınıf ittifaklarında ve toplumsal hareketlerin rolünün ne olduğu, yeni toplumsal güçlerin yükselişi, toplumsal hareketler ve tüm bunların toplumsal temelleri daha anlaşılır biçimde görülebilir.
Ekonomik krizler belirsizlik meydana getiriler; bu belirsizliklerden sermaye birikiminin yenilenmesinin sağlayacak yeni yön ve yöntemler ortaya çıkabilir. Eğer bu krizler sırasında siyasal mücadeleler ve sınıf egemenliğinin ya da sınıf bilincinin yeniden üretilmesi başarılabilirse, kriz sonrası döneme yön veren unsurlar bunlar olabilir. Bu noktada, insanlar üzerindeki hegemonyaya, temsiliyet sorunlarına, devlet yönetimine, meşruiyet temellerine, ideolojiye ve iktidar bloğuna (devlet aygıtını sarmalayan toplumsal ittifaklara) sıçrayan krizler oldukça önemlidir.
Ancak şu da hesaba katılmalıdır; kriz yönetim süreçleri teknik garantiler vermemektedir; kriz süreçlerinin ardından (faşizm gibi) katastrofik bir denge durumuna da ulaşılabilir. Maalesef, tarihte bunun örnekleri çokça mevcuttur.
[1] Nikos Pulancas, State, Power, Socialism, 1978, (sayfa 204)
Dr.ilknur üner
Kriz bir dönüşümdür.Kriz sonrasında artık hiç bir şey eskisi gibi değildir ve yeni teoriler yeni dünyalar ortaya çıkar