https://www-haberborsa-com-tr.cdn.ampproject.org/c/www.haberborsa.com.tr/makale/amp/863
Bahar bir yüzünü gösteriyor bir kayboluyor, siyaset, savaş, ekonomi deseniz karma karışık.Doğrular yanlışlar karışmış gidiyor
Benim aklımda çılgın sorular;Bülent Ersoy bu sene evlenecek mi?evlilik programları kalkarsa ne yaparız?ne olacak fbnin hali?bu senede mi eurovisiıona gitmeyeceğiz?
Bütün bu sorular bir yana bugün sizinle bir çılgınlığı paylaşmak istiyorum.Bakalım bu çılgınlık hikayesinden yazının sonunda nereye nasıl varacağız.Allah sonumuzu hayır, günahlarımızı affetsin.
Hikayemizde yok yok; hayaller, umutlar, para kazanma hırsı, kazanılan paralar, yükseliş, çöküş, kriz, gözyaşı yok yok başlangıcından biz bile varız…
Gelelim hikayemize; Hikayemiz 1636 ile 1637 yıllarında Hollanda’da yaşanmıştır. Lale soğanı ilk kez Kanuni Sultan Süleyman zamanında Hollanda büyükelçisi tarafından İstanbul’dan alınıp Hollanda’ya getirilmiş ve tanıtılmıştır. Zaman içerisinde lale, bir lüks ve statü sembolü haline gelmiştir.
Şubat 1637’de, Lale Çılgınlığı’nın doruk noktasında, laleye dayalı sözleşmeler yetenekli bir zanaatkârın yıllık gelirinin 10 katına satılmıştır. Kısa vadede zengin olma güdüsü ile ortaya çıkan Lale Çılgınlığı ve benzer spekülatif balonlar tarihte varlıkların el değiştirdiği birçok piyasada çeşitli mallara hücum şeklinde görülmüştür. Bu bağlamda ortaya çıkan ve ilk kitlesel çılgınlık olarak tanımlanan Lale Çılgınlığı, Hollanda ekonomisini uzun vadeli bir krize sürüklemiştir. Bu olay genelde tarihteki ilk spekülatif balon (veya ekonomik balon) olarak bilinir.
İngiliz gazeteci Charles Mackay’ın “Olağanüstü Kitlesel Yanılgılar ve Kalabalıkların Çılgınlığı” kitabında o döneme ait çarpıcı bilgiler paylaşılmıştır Kitapta anlatılan hikayelerden birisi; Hollanda gezisi sırasında varlıklı bir Hollandalı’nın bahçesinde gördüğü lale soğanını küçük cep bıçağı ile soyup inceleyen kâşif, soğanı daha küçük parçalara ayırarak incelemeye koyulur. Bu sırada durumu fark eden ev sahibi hışımla İngiliz kâşifin yanına giderek ne yaptığını sorar. “Dünyanın en ilginç soğanını inceliyorum.” cevabına “O bir Admiral Van der Eyck.” diye karşılık verir. Nazikçe teşekkür eden kâşif, gördüğü bu ilginç soğanın adını kaydetmek için not defterini çıkarır ve ev sahibine ülkelerinde bu soğanların yaygın olup olmadığını sorar. İngiliz kâşif bu tür soğanların ülkede oldukça yaygın olduğunu, isterse kendisine hepsini gösterebileceğini söyleyen ev sahibinin teklifini kabul eder. Sokakları ve insan güruhlarını geçtikten sonra kâşif ev sahibinin kendisini yargıcın huzuruna getirdiğini fark eder ve merakına yenik düşerek parçalara ayırdığı soğanın dört bin florin değerinde olduğunu öğrenir. Üzerinde araştırma yaptığı lale soğanının değeri olan dört bin florin karşılığında senet imzalayana kadar hapiste tutulur
1630’lu yıllarda Hollanda’da savaşların geride kalmasının da yarattığı olumlu hava ile hisse senetlerinin değeri artmış, konut fiyatları yükselmiş, insanlar bu tür değerleri ve malları spekülatif amaçlarla alıp satmaya başlamışlardı. Aynı dönemde talep artışı ile spekülatif amaçlı alım satımlar lale soğanı için de yapılmaya başlandı. Bu talep artışı lale soğanı fiyatlarının artmasına ve giderek özel lale piyasaları oluşmasına yol açtı. Hollanda’da o tarihte ortalama yıllık ücret 200 ile 400 gulden arasında değişiyordu. Lale soğanlarının fiyatı ise 200 – 250 gulden aralığına kadar fırlamış, yani bir çalışanın yıllık ücretine eşit hale gelmişti. 1636 yılında lâle soğanları Hollanda’nın çeşitli bölgelerinde satışa sunulmuştu ve bu sayede toplumun tüm üyeleri adeta lâle ticaretine teşvik edilmişti.
Birçok kişi aniden zengin oldu. Herkes lâle tutkusunun sonsuza kadar süreceğini, dünyanın her tarafından zenginlerin Hollanda’ya gelerek ne fiyat istenirse istensin ödeneceğini hayal etti. Sahip oldukları lâle soğanlarına daha yüksek kar marjıyla alıcı bulmayı umut eden halk, fiyatları gitgide yukarı çekiyordu. Fiyatlar yükseldikçe yükselmiş, geleceğe dönük sözleşmeler yapılmıştı. Bu tür sözleşmelerle lale soğanı alanların bunları daha pahalıya satarak para kazanacakları inancında olmaları da fiyatları yukarı çeken başka bir etmendi. 3 Şubat 1637 tarihinde bütün piyasa alaşağı oldu ve lale sözleşmelerinin alıcısı kalmadığı anlaşılınca sözleşme sahipleri lale yetiştiricilerine sözleşme borçlarını ödeyemediler. Lale piyasası böylece çöktü ve fiyatlar hızla düştü. Balon patlamış, lale yetiştiricileri de spekülatör sözleşme sahipleri de büyük zararlarla karşılaşmışlardı. Ne yazık ki, tüm tarafları tatmin etmek oldukça zordu, bu yüzden halkın büyük bir kısmı ciddi zararlara uğradı. Lale yetiştiricileri, laleleri almayan sözleşme sahiplerini dava ettiler. Davalar aylarca sürdü, ama paraların ödenmesi hiçbir zaman tam olarak gerçekleşmedi. Panikleyen spekülatörler hükümetten yardım isteyerek, lâle sözleşmelerinin yüzde on fiyatla iptal edilebilmesini sağladı. Her şeye rağmen, lâle çılgınlığı son bulduğunda, Hollanda derin bir ekonomik bunalımın içine girmişti
Bir lale soğanına yüklenen anlam ve zengin olma rüyalarının başlangıcı.Düşününce size ne kadar saçma geliyor değil mi?Sizce ABD’de oluşan her gün artan konut fiyatları peşine düşen insanlar da aynı çılgınlığın pençesinde değil miydi?Bu insanlar akıllarını mı yitirmişti ?Onları bu hayalin peşinden sürükleyen neydi?Kitle psikolojisi mi?Başka bir şey mi?
Bu soruların yanıtlarını size bırakıyorum.Ben bu hikayelerden çıkartığım kendi gerçeğimi paylaşmak istiyorum
Ben bütün bu yaşanmış hikayelere baktığımda gördüğüm tek bir gerçeklik var.O da; ne zaman insanlar emtiaya, enstrümanlara gerçekte olması gereken değerden fazla değer yüklemişler işte o zaman kriz başlamış.
Pek çok defa, pek çok farklı şekilde finansal kriz, reel gerçeklikten uzaklaşıldığı noktada başladığı görülmektedir.
Finans sektörü de reel sektörün ihtiyaçları doğrultusunda oluşmamış mıdır?Peki finans sektörünün büyümesi reel sektörün büyümesi ile birlikte olmamış mıdır?İki sektör arasındaki kopuş ne zaman ve neden başlamıştır?
Finans sektörü reel sektör için mi var yoksa reel sektör finans sektörünü mü besler gibi sorular sorulabilir.Bu sorular yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan sorusundan farksızdır.Hadi bakalım siz söyleyin yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan?
Ponçik:Finans sektörünün reel sektörden beslendiği, reel sektörün de finans sektöründen beslendiği bilinen bir gerçektir.Finans sektörü ile reel sektörünün koptuğu her noktada ise kriz yaşanmıştır.
Peki bütün bunlar bilinen gerçeklikse bir evin hisselere ayrılıp, bu hisselerin borsada satılması gibi evin değerinden kopan ürünlere gerek neden doğmuştur?Ev satmak için mi, evin değerini arttırmak için mi yoksa gerektiği için mi? Aklımda çılgın sorular……………..
Ferhat Güler
Nedense yazıyı okuyunca Fadıl Akgündüz’ün Caprice Oteli geldi aklıma
Selim Akgün
aynen, benim de. 🙂
Dr.ilknur üner
Yorumunuz için teşekkürler Selim bey bahsi geçen zatı muhterem bayağı bir konuda etkili olmuş bir insan.Olur da cesareti toplarsam onun hikayesini de paylaşırım.
Dr.ilknur üner
Zatı muhteremi ben de sık sık anarım Ferhat bey hatta hayatı ile ilgili hikaye kaleme almışlığım vardır.Yazının size onu hatırlatması ne güzel…
atalip
Geçenlerde eski bir dergiyi karıştırıyordum, ayrıntısına vakıf değilim ama ana fikir aynen şimdiki gibi parçalara ayrılmış konut ve bu konutun piyasada satılması yeterli sertifikaya sahip olanın da evin sahibi olması. işi konut ihtiyacı içinde ise de gidip o evde oturmaya değilse de kiraya vermeye başlıyor. Bu dergi Özal zamanına ait.
Özal zamanında bu türden sertifikalar çıkarmanın mantığı; yeterli sermayenin olmaması konut inşaatını engelliyorken, kişilerde de tasarruf alışkanlığı olmaması ( Büyüklerimiz böyle söylüyorlar ama zorunlu harcamalardan sonra kimsenin elinde para kalmıyordu) konuta ulaşımı çok zorlaştırıyordu. Özal böylesine bir ara çözüm önermişti ve elbette metrekare sertifikalar hiç bir zaman piyasaya çıkmadı.
Şimdi çıkarılan bu sertifikalar ise konut finansmanından ziyade yapılan binaların fiyatlarının yükseleceği spekülasyonu üzerine satılan pay senetlerinin ilerde değerleneceği varsayımı ile talep yaratması amaçlanmış bir ürün. Böylelikle finansman maliyeti de azaltılarak yapanların ve belki de pay senetlerin alanların daha fazla kar etmelerini de sağlamış oluyor. Basından anladığım kadarıyla binalar satılınca pay senetlerinin de ödemesi yapılıyormuş. Yine yeterli senet toplayanların o projelerden ev almalarının da yolu açıkmış. Bu sisteme yatırım yapanların ilk amacının ev sahibi olmak olmayacağı açık, ancak bir nedenle bu senetlerin fiyatı düşerse , bu konutlara erişemeyenler bu amaçla piyasaya girebilirler ve senetleri toplayarak ev sahibi olabilirler ki, fiyatların düşmesi için projenin durması, inşaatın durması gibi büyük bir hadise gerekir, bu senaryo da bana inandırıcı gelmiyor. Senaryo şu: Değeri 100 lira olan taşınmazdan hisse alıyorsunuz, beklentiniz vade sonunda bu değerin artması. Proje iyi gidiyor ve ilk yıl %50 getiri sağlıyor, ama kağıt üstünde siz elde tutmaya devam ediyorsunuz. Konutlar tamamlanıyor, başlangıçta 100 liraya satılması beklelenen taşınmaz pay hisselerde yaşanan rallinin etkisi ile proje satışa sunulmanın hemen öncesinde 300 liraya çıkmış. Doğal olarak bu fiyata satılması ve payların bu fiyattan ödenmesi gerekirken yanı başındaki benzer projede benzer taşınmazlar hala 100 lira iken bu fiyata pay senetli taşınmaz 300 liraya atılabilir mi?
Kendi adıma binaya dayalı bu pay senetlerinin ortaya çıkmazı konstipasyon çeken, yaratıcılığı ölmüş ekonominin tek para kazandırdığı sektörün, yani inşaatın gereksiz yere bir kere ve bir kere daha teşviki edilme denemesinden başka bir şey değil.
Gün yeni bir şeyler söylemek yeni iş alanları açmak zamanı. Sözün özü bence binaya dayalı pay senedi işi tutmaz tutarsa o zaman lale çılgınlığı gibi de sonuçlanır. Üstelik lale güzel bir obje iken beton için hiç de iyi hisler beslemiyor oluşumuz.
Dr.ilknur üner
Verdiğim pası çok iyi almış, çok güzel gol atmışsınız atalip bey.Kaleminize sağlık
Ferhat Güler
Eğer bu uygulamaya karşı çıkıyorsanız mantık olarak borsaya da karşı çıkmanız lazım. Liberal bir piyasada oldukça iyi bir yatırım aracı olabilirdi.
Dr.ilknur üner
Amacina uygun kullanilan.hic bir urune karsi degilim Ferhat bey.Ozellikle sirketlerin buyumesine, gelismesine, uretimine destek verilmesine imkan veren borsaya hic karsi degilim.Yatirimci acisindan da sirkete ortak olma imkani vermesi bakimindan iki yonlu de karsi degilim.Bu urune baktigimizda da sismis patmak uzere olan konut fiyatlarinin bir de borsaya kucuk yatirimcinin ev sahibi olma hayali icin satisini goruyoruz.Uretime hizmet etmeyen, sismis balon fiyatlarla insaat sirketlerinin ellerinde kalan konutlarin satilmasi icin olusturulan bir urun olarak degerlendiriyorum.Abd’de artan konut fiyatlari, devlet kurum guvencelerine ragmen ( fannie m …vs) morgatate kredileri( su anda da banka sorunlu kredilerinin menkul kiymetlestirilmesi uzerine calisiliyor) yuzunden kriz yasanmadi mi halkimiz mezarda vade, faiz orani, vergi orani indirimleri ile konut kredi borclarina bogulmadi mi?daha nereye kadar konut satilacak? 10 kisiden 9 kisi konut krefi borc yukunun altina takipteki kredileri soylemiyorum bile.Bu donem.bir tek seyi desteklemek gerektigine inaniyorum o da uretime yonelik finansal cozumleri.Begenilmeyen Trump bile ulkesinde uretimi canlandirmanin pesinde, biz ise Ali Agaoglunun elinde kalan daireleri ne yapsak da vatandasa satip borclandirsak derdindeyiz.Bence bu urunu ve finansal ihtiyaclarimizi bir gozden gecirin Ferhat bey
Ferhat Güler
Yazdıklarınızla çelişiyorsunuz İlknur hanım. Kriteriniz sadece şişmiş patlamak ise şuanda kimilerine göre borsada aynı durumda.Burada eleştirilmesi gereken asıl konu devletin liberal olmaması. Bu yazdıklarımdan bu sistemin başarılı olacağını düşündüğümü çıkarmayın. Riskler konusunda sizinle aynı fikirdeyim. Bir gurup nusrette yiyip içmiş şimdi faturaya ortak arıyor
Dr.ilknur üner
Bu yazı yaklaşık 10 gün önce yazılmıştı.Yazıda bahsi geçenler ile yaşanan gerginliklerin ilişkilendirilmemesi önemle rica olunur.
Dr.ilknur üner
Yazdıklarımla çeliştiğimi pek düşünmüyorum Ferhat bey ama bazı noktalarda ifade noksanlarım olabilir.Açıklarsanız çok daha net olabilirim.Bu ve benzeri ürünleri desteklememin birden çok sebebi var.1)konut sektöründe fiyatlar şişmiş durumda ve çıkarılan ürünler küçük yatırımcıyı korumaktan öte inşaat sektörüne finansman sağlamak amacıyla oluşturulmuş ürünler 2)Spekülatif çok fazla hareket sözkonusu olacaktır.Evlerinin fiyatını arttırmak isteyen Karadenizli müteahhitlerimiz muhakkak isimlerini parlatmak için bir rüzgar yaratacaktır.Bu arada kaybeden yine küçük yatırımcı olacaktır 3)Yatırımcı tarafından talep edilmediği sürece çıkartılan ürünlere talebin ne kadar sınırlı olduğu görülürse bu ürünün de anlamlı olmayacağı anlaşılacaktır(hisse piyasası yeterince derin değilken varantlar oluşturuldu senelerdir 1-2 işlem ötesine gidemedi Yine viopta işlem gören elektrik kontratında enerji sektörü firmaları riskten korunmak için kullanabilecekken onlar bile işlem yapmamaktadır) 4)bizim gibi piyasa derinliği olmayan , gelişmekte olan ülkelerde en büyük sorun güven sorunuyken çıkartılan böyle ürünlerde darbe alan yatırımcıların kolay kolay tekrar finansal piyasalara güven duymaları sözkonusu olmamaktadır.Bu ve benzeri pek çok sebepten bu ürünü doğru bulmadığımı belirtmek isterim.
Bu arada kişisel olarak devletçi yapıdayım.Devletlerin liberal olup olmaması tartışılan bir konu olsa da krizler üzerine okuduğum tüm vakalarda liberal olduğu savunulan ABD’de bile piayasa mekanizmasının kendi kendine düzelmediği, devletin müdahalesi için GM’nin bile devlet kapısında kamp kuruduğu görülmektedir.Dolayısıyla kar ederken devletin liberal olması gerektiğini savunanlar, ilk krizde devletten müdahale beklemektedir.Hayaller teorideki gibi liberallik gerçeklikte devlet baba bizi kurtar
Ferhat Güler
1)konut sektöründe fiyatlar şişmiş durumda ve çıkarılan ürünler küçük yatırımcıyı korumaktan öte inşaat sektörüne finansman sağlamak amacıyla oluşturulmuş ürünler
Cevap: Evet emlak sektöründe özellikle bazı bölgelerde şişkinlik var bu proje iyi yönetilirse balonun patlamasını engelleyerek yavaşça inmesini sağlayabilir. Konut sektörün sağlıklı büyümesine yardımcı olabilir
2)Spekülatif çok fazla hareket sözkonusu olacaktır.Evlerinin fiyatını arttırmak isteyen Karadenizli müteahhitlerimiz muhakkak isimlerini parlatmak için bir rüzgar yaratacaktır.Bu arada kaybeden yine küçük yatırımcı olacaktır
Cevap : Sanırım buradaki sorun karadenizli müteahhitlerimiz para kazanması. Spekülasyon olacak diye karşı çıkarsanız mantık olarak borsaya altına dolara Emtiaya da karşı çıkmanız lazım. Spekülasyon bu ekonominin bir gerçeği karşı çıkmak yerine bunu engellemenin yollarını bulmak lazım
3)Yatırımcı tarafından talep edilmediği sürece çıkartılan ürünlere talebin ne kadar sınırlı olduğu görülürse bu ürünün de anlamlı olmayacağı anlaşılacaktır(hisse piyasası yeterince derin değilken varantlar oluşturuldu senelerdir 1-2 işlem ötesine gidemedi Yine viopta işlem gören elektrik kontratında enerji sektörü firmaları riskten korunmak için kullanabilecekken onlar bile işlem yapmamaktadır)
Cevap: Tarihte böyle talep yanılgıları çoktur. Dediğim gibi şuanki durum bir gurup nusrette lokumları kafesleri antrikotları yemiş hesaba ortak arıyor. Belki hesabı ödemeye ortak olmak karnımızı doyurmaz ama facebookta instagramda faturayı göstermenin değeri paha biçilmez. Onun için Talep konusunda bu kadar umutsuz olmayın
4)bizim gibi piyasa derinliği olmayan , gelişmekte olan ülkelerde en büyük sorun güven sorunuyken çıkartılan böyle ürünlerde darbe alan yatırımcıların kolay kolay tekrar finansal piyasalara güven duymaları sözkonusu olmamaktadır.Bu ve benzeri pek çok sebepten bu ürünü doğru bulmadığımı belirtmek isterim.
Cevap: Sizin güven sorununuz daha çok bu sisteme değil bizi yöneten siyasilere Dediğim gibi bu sistem iyi bir yönetimle emlak sektöründeki pek çok olumsuzluğu giderebilir. Ama bu yönetimle olacağına dair en ufak bir umudum yok
Sonuca gelirsek liberalizmin tanımı bir daha yazayım ki Abd nin liberal bir ekonomi olduğu yanılgısına düşmeyin
liberalizm: ( bireyin özgür olmasını ve ekonomik güçler arasında özgür yarışmayı, devletin bireyler, sınıflar ve uluslar arasındaki ekonomik ilişkilere karışmamasını isteyen siyasal ve ekonomik öğreti.)
Dr.ilknur üner
Ferhat bey, yorumlarınıza kısmne katılmakla beraber aslında benim en büyük derdim bu ülkenin geleceğini inşaat sektörü ile oluşturulmaya çalışılması ve uzun vadeli ülkenin gelişimine ivme kazandıracak başka bir sektöre destek verilmemesidir.Bu ürün veya başka birinin de inşaat sektöründeki çarpıklığa çözüm olacağını düşünmüyorum.Gelişen her ülkede inşaat sektörü gelen talep doğrultusunda canlıdır ancak bizdeki sorun talep olmadan oluşturulmuş bir inşaat sektörü var ve biz boğazımıza kadar konut kredisine boğulmuş durumdayız.Aynen söylediğiniz gibi Nustertteki faturayı da gayrimenkul sertifikası bak ne kadar cicli bicili diyerek halka ödetmenin faturası olamaz.Torunlarımıza ev borcu miras bırakacağız.Böyle bir büyüme böyle bir ekonomi anlayışı olamaz.
Liberalizim ise başlı başına bir tartışma konusudur onu da ayrıca konuşuyor oluruz.Sizinle fikir alışverişi keyifliydi.Paylaşımınız için teşekkürler