Piyasalarla ilgili son makalemde “sonun başlangıcı” demiştim. O günden bu yana da TL’nin sürekli artan bir baskı altında hareket ettiğini izledik. Bunun iki nedeni var. Birincisi, dışarda Fed’in bu Çarşamba faiz artışı ilan edeceği nerdeyse kesinleşti. Ama, daha da kötüsü var, anlatacağım. İçerde ise hükümet ve AB ülkeleri seçim mitingleri yüzünden birbirlerine girdiler. Bu gerginlik birden referandumu piyasa gündemine taşıdı ve artık 17 Nisan’a kadar da çıkmaz. Daha da kötüsü var, onu da anlatacağım. Hükümet halk oylamasını kazanmak için Borsa’nın yükselmesine ve TL’nin güçlü olmasına ihtiyacı olduğunu biliyor, bir yolunu arayacaktır, ama riskler çok yüksek.
Fed Çarşamba faiz artıracak, herkes biliyor, iskonto edildi, dolar yataya geçti bile. Asıl hikaye futures piyasalarının artık bu yıl 3 kez 25 baz puan faiz artışına inanmış olması. ABD ekonomisi ADP ve tarım dışı istihdamın ispat ettiği gibi oldukça güçlü bir performans sergiliyor. Eğer Trump vergi reformunu becerirse, daha da güçlenir, beceremezse dahi, Fed yalnız 2017 değil, 2018’de de parasal normalleşmeye devam eder.
TCMB açısından en büyük sıkıntı bu uzun soluklu süreç. Artık çok faizli ve fırsat buldukça faizleri kesmeye yönelik duruşunu devam ettirme imkanı kalmadı. Bir an önce tek politika faizine geçmeli, ve bu faizi enflasyonu baskılayıp kuru istikrara kavuşturacak bir düzeye, mesela %13 veya üstüne çekmeli. Tabii, bunlar hayal. Bu hafta öyle bir karar alınmayacak. En iyimser adım Geç Likidite Penceresi faizinin 100 baz puan yükseltilmesi olur.
Normalde bu adım dahi carry getirisi aramaya devam eden traderları tatmin ederdi, ama ortaya ihmal edilmesi çok güç siyasi riskler çıktı. AB ile seçim mitingi kriz hükümet açısından EVET oylarını yükseltip Üst Akıl teorisini doğrulatmak için çok kullanışlı bir araç. Seçimden sonra unutup, AB ile yeniden sağlıklı bir ilişki kurma yoluna dönecek. Ama AB’nin hafızası o denli kısa değil, Türkiye dışlanacak ve bunun ekonomik bir bedeli olacak.
Ayrıca, artık yatırımcılar hak oylamasına dikkat etmek zorunda. Benim elimdeki anketlerin ortalaması EVET-HAYIR oylarının başabaş seyrettiğini gösteriyor. Yatırımcı EVET ister, ya HAIR çıkarsa? Çoğunluk Erdoğan’ın sandık performansına güvense de, AB ile krizin sürmesi EVET oylarının yetersiz kalması şeklinde yorumlanıp bir miktar sıcak para kaçışına yol açabilir.
Bunlar da yetmiyor, Suriye’de artık Fırat Kalkanı harekatını bitirip Kürt devleti realitesine teslim olmamızı isteyen geniş bir koalisyonla mücadele ediyoruz. Esad, Rusya ve ABD adeta TSK’nın etrafına duvar ördü. Ankara bu oldu bittiyi kabul mu edecek, yoksa PKK müttefiki Kürtleri durdurmak için başka cephelerde (mesela Afrin, ya da Tel Abyad) taarruza mı geçecek?
Dikkat edin, Suriye meselesi de halk oylaması takvimini aşacak bir derinlik arzediyor. Biliyorum, TL cinsinden tüm varlıklar ucuz ve normal şartlarda hepsinin prim yapması gerekiyor. Ama şartlar normal değil arkadaşlar. Her gün yatırımcının moralini bozan bir haber gelebilir.
Tüm bunlara rağmen, kamu piyasaları tutmak için çabalayacak, dışarda ise Gelişmekte Olan Piyasalara iştah güçlü. Dolayısı ile Mart sonuna kadar büyük satışlar beklemem, tedirginlik hakim olacak demekle yetiniyorum. Ama orta vadede hiçbir potansiyel göremiyorum. Dışarda 2 yıl boyunca TCMB’nin başını ağrıtacak Fed, içerde ise halk oylaması sonucu ne olursa olsun çözülmesi çok güç diplomatik problemler satın aldık. Kamu piyasaları korumayı bıraktığı anda döviz alıp başını gidecek.
FÖŞ
Facebook sayfalarımı ziyaret edin
https://www.facebook.com/ayesilada
Twitter: @AtillaYesilada1
Ferhat Güler
Politika faizini kullanarak piyasayı haftalık fonlarsa para yurt dışına kaçmazmı ? Durmuş Yılmaz ın bu konu hakkında yorumları vardı